SuskunDervis
Kayıtlı Üye
Leyl, yoksa âşk mı demeliydim...
Âşkların ulağı, sığınağı..vuslatın kokusu, sevgili ile kucaklaşma anı. Benlikten geçip, sevgilide yok olma faslı... duyguların büyütüldüğü mabet.. Bir bedenin diğer yarısına duyduğu şedit ihtiyaç.. Bir çift göze meftun güruhun kalp fenerlerine şehlâ bakışların aksi... sandıkların en derinlerine itilen tozlanmış gizlerin ifşası. Vuslatın beşiğinde aşk ninnisi dinleyen yüreklerin mesruriyeti...
Leyl, yoksa yalnızlık mı demeliydim...
Ağyardan geçme faslı, yalnızların cümle kapısı.. İçindeki onmaz kalabalıkları kovma yüzsüzlüğü.. Gün ışığının yorgunluğu, yılgınlığı, kırgınlığı ile beraber gelecek yeni günün tebessüm getireceği umudu -bir öncekinden farklı olmayacağını bilse dahi-... Kendi içine eğilme arzusu; dilberlere şiirden feraceler giydiren âşıkların... Bitimsiz harflerin barınağı... Satır aralarında delirme nöbeti. İçindeki kalabalığa naif bir konçerto sunan bestekârın acı dolu tınılarının kulakları sağır eden halleri...
Leyl, yoksa ölüm mü demeliydim...
Güneşin ay ve yıldızlarla olan çetin savaşının mağlubiyeti, kıskançlığı, göklerin durulma anı. Acıların cereyanlarından zuhur eden mutlak son. Kalplerin hazan v/akti. Gündüzün haşr olma saati. Sarımtırak dünyanın siyah kefeni.. Bir nevi kıyamet, yeniden dirilişi anım/satan insanlığa...
Leyl, yoksa veyl mi demeliydim...
Veylin taşıyıcı annesi. Her an doğum sancısı çektiren, doğumu asla gerçekleş/e/meyen. Yüzleri fazla dozaj tebessümlerden perhize zorlayan.. gözlerin melal ile visal kucaklaşması.. Ruhların h
üzünle olan kıvrak dansı.... Metruk akşamların eylül sevinci..Sevgilinin saçlarından sabıkası olan rüzgârların nefes kesen defilesi...
Leyl, yoksa pişmanlık mı demeliydim...
Kovulmuşların evi, günah çıkaranların mekânı.. İstiğfar kapılarını yumruklayan, tövbeleri dillere pelesenk eden kalplerin beyaz rengi... Alınları secdelere mesnetleyen başların dualanma vakti... Kömür karası hava zerreciklerine vâ veylâların, vâ esefâların karıştığı buğulu atmosfer... Aşkın saf suyu ile gusüllenen bedenlerin paklanmışlığı, temizliği, prüzzüslüğü...
Leyl, söylesene bugün neler var heybende?!...
Âşkların ulağı, sığınağı..vuslatın kokusu, sevgili ile kucaklaşma anı. Benlikten geçip, sevgilide yok olma faslı... duyguların büyütüldüğü mabet.. Bir bedenin diğer yarısına duyduğu şedit ihtiyaç.. Bir çift göze meftun güruhun kalp fenerlerine şehlâ bakışların aksi... sandıkların en derinlerine itilen tozlanmış gizlerin ifşası. Vuslatın beşiğinde aşk ninnisi dinleyen yüreklerin mesruriyeti...
Leyl, yoksa yalnızlık mı demeliydim...
Ağyardan geçme faslı, yalnızların cümle kapısı.. İçindeki onmaz kalabalıkları kovma yüzsüzlüğü.. Gün ışığının yorgunluğu, yılgınlığı, kırgınlığı ile beraber gelecek yeni günün tebessüm getireceği umudu -bir öncekinden farklı olmayacağını bilse dahi-... Kendi içine eğilme arzusu; dilberlere şiirden feraceler giydiren âşıkların... Bitimsiz harflerin barınağı... Satır aralarında delirme nöbeti. İçindeki kalabalığa naif bir konçerto sunan bestekârın acı dolu tınılarının kulakları sağır eden halleri...
Leyl, yoksa ölüm mü demeliydim...
Güneşin ay ve yıldızlarla olan çetin savaşının mağlubiyeti, kıskançlığı, göklerin durulma anı. Acıların cereyanlarından zuhur eden mutlak son. Kalplerin hazan v/akti. Gündüzün haşr olma saati. Sarımtırak dünyanın siyah kefeni.. Bir nevi kıyamet, yeniden dirilişi anım/satan insanlığa...
Leyl, yoksa veyl mi demeliydim...
Veylin taşıyıcı annesi. Her an doğum sancısı çektiren, doğumu asla gerçekleş/e/meyen. Yüzleri fazla dozaj tebessümlerden perhize zorlayan.. gözlerin melal ile visal kucaklaşması.. Ruhların h
Leyl, yoksa pişmanlık mı demeliydim...
Kovulmuşların evi, günah çıkaranların mekânı.. İstiğfar kapılarını yumruklayan, tövbeleri dillere pelesenk eden kalplerin beyaz rengi... Alınları secdelere mesnetleyen başların dualanma vakti... Kömür karası hava zerreciklerine vâ veylâların, vâ esefâların karıştığı buğulu atmosfer... Aşkın saf suyu ile gusüllenen bedenlerin paklanmışlığı, temizliği, prüzzüslüğü...
Leyl, söylesene bugün neler var heybende?!...