Buğra1
Kayıtlı Üye
Lenf Dolaşımı
Dr Mutlu KAĞAN
Herhangi bir yerimizde bir yara veya iltihabî bir hadise (çıban, böcek sokması, çivi batması gibi...) meydana geldiğinde o bölgeye en yakın lenf ukdeleri elimizin altında hissedilebilecek kadar irileştiği fark edilir. Bu yara veya iltihabî olaylardan birisi el ve kolumuzda husule gelirse, koltuk altında; ayaklarımızda, baldır, diz ve uyluğumuzda olursa, kası klanınızda; başımızda olursa, ensede; dişimizde ve boğazımızda husule gelirse, boynumuzun ön tarafı, kulak önü ve kulak arkasındaki lenf ukdeleri dediğimiz ileri karakollar alarma geçerek irileşip elle hissedilebilir hale gelirler.
Bunun niçin böyle olduğunu hiç düşündük mü acaba? Vücudun atardamar sisteminden hücreler arası bölüme geçen mâyinin % 90’ı venöz dolaşıma geri emilir; % 10 kadarı ise lenf dolaşımı dediğimiz duvarları tek katlı yassı epitel (edotel) hücrelerinden yapılmış İncecik damarlar vasıtasıyla toplanıp dolaşıma katılırlar. Lenf dolaşımı sayesinde sıvı ile beraber, kılcal damarlar tarafından emilemeyen, büyük moleküllü proteinlerin de emilebilmesi temin edilmiş olur. Çünkü lenf damar duvarlarının geçirgenliği daha fazladır. Bu incecik lenf damarları birleşe birleşe lenf damarlarına ulaşan büyük lenf damar duvarlarını yaparlar. Bunlarda lenf akımını temin edebilmek için kapakçıklar bulunur. Bu lenf yollan üzerinde aralıklı olarak dizilmiş lenf ukdeleri dediğimiz karakollar bulunur. 1 mm3te 40.000 hücre ihtiva eden ve kesafeti 1.016-1.023 olan lenf mayii böyle bir ukdeden geçmeksizin kana erişemez. Lenf ukdelerinin vücudun mikroplara, tümör hücrelerine ve zehirli maddelere karşı müdafaasında çok ehemmiyetli süzgeç rolleri vardır. Lenf ukdelerinin ilerisinde vücudun bağışıklık (muafiyet) sisteminde esaslı rol oynayan lenfositler dediğimiz tek hücreli teşekküller çok bol bulunurlar. Lenf akımı lenf ukdelerine birden fazla giriş yeri ile girerler ve fakat onları daima bir tek kanalla terkederler (Şekil). Hücrelerarası mayiye girmiş olan mikroplar kana geçmek için lenf yollarını takip ettiklerinde önüne gelen ilk lenf bezindeki karakol bekçileri olan akyuvarlar tarafından tutulurlar ve yok edilirler. Bu duruma ait bir çalışma Drinker ve arkadaşları tarafından yapılmıştır. Bu araştırıcılar köpek diz ve kasık lenf ukdelerine mil i metre küpte 250 milyon mikrop (virulan steptokok-lar) ihtiva eden sıvıyı vermişler, bu bölgeden daha sonra gelen ana lenf yolundan aldıkları numunede hiçbir mikroba rastla-yamamışlardır. Lenf ukdesi bol olan müdafaa organları arasında bademcikler, boğaz adenoidleri, dalak, timus, apandiks zikredilebilir.
Atardamarların en uç noktalarına ulaşıldığında kılcal damar ağı ile karşılaşılır. Bu kılcal damar ağından sonra ise toplardamar sistemi başlamış olur. Buna göre kılcal damar ağının iki bölümünden söz edilebilir. Kılcal damarların uç atardamarlar (arterioller) ile irtibatlı bölümü ve kılcal damarların uç toplardamarlar (venüller) ile irtibatlı bölümü... Dolaşım ile kılcal damarların (kapillerler) arteriol bölümüne gelen ve buradan damar dışına çıkan sıvı ve proteinler, kapillerlerin venöz tarafından tamamen geri emilemezler. Eğer bu arta kalan mayii lenf sistemi ile de emilemese idi hücreler arası mayiide protein miktarı artar ve buna bağlı olarak onkotik basınç yükselirdi ve sonucunda ise doku ve hücrelerin beslenmesi bozulurdu. Nitekim meme kanseri ameliyatı sonucu koltuk altı lenf ukdeleri çıkartılan kadınlarda lenf akımının inkitaa uğraması sebebiyle ödem dediğimiz hâl meydana gelir ve o taraf kol şişer.
Lenf ağının her organda buna benzer vazifeleri olduğu düşünülünce bu kılcal dolaşım sisteminin ehemmiyeti çok açık şekilde ortaya çıkar. Bunun yanında bu lenfatik sistemin bazı organlarda, o organın fonksiyonuna yardımcı faaliyetleri de vardır. Meselâ: ince bağırsakların viltus denen mikroskobik çıkıntıları ki bu sayede ince barsak emme sathı 8-10 misli artaryağı geçirici olduklarından vücuda emilen yağın toplamının % 60’ı bu yolla kana karışır
Normalde lenf akımı devamlı ve ay m miktarda değildir. Bir saatteki vasati lenf akımının miktarı 1200 cc. kadardır
Lenf akımına tesir eden faktörleri özetleyecek olursan: a)Doku basıncının artması lenf akımını arttırır, b) Nefes alma ve nefes verme ile meydana gelen göğüs içi basıncı da emme-basma tulumba gibi tesir yaparak lenf akımına yardımcı olur, c) İskelet kası faaliyeti ile hem doku basıncı artar, hem de lenf damarları üzerinde masaj etkisi görülür, lenf akımı bu gibi fiziki ek-sersizlerle 3-10 misli artar, d) Diyafragmanın kasılması da büyük karın lenf damarlarını sıkıştırarak lenf akımını arttırır.
Büyük lenf damarlarının lenf sıvısının tek yönlü akmasında yardımcı kapaklara sahip olduğu da bilinmektedir. Bazı yerlerde ise bizzat lenf damarlarının bizzat kendileri çeperlerin deki düz adaleler yardımı ile ve onların kasılması ile lenf akımını arttırırlar.
Harika bir sanat eseri olan insan vücudunda o kadar mükemmel bir sistemle karşılaşıyoruz ki, her an alarma geçebiliyor, çeşitli karakollarla tehlikeleri engelleyebiliyor. Bu müthiş mekanizmanın işleyişi karşısında insanın hayret ve tebriklerini tesadüflere vermesi veya bu müthiş oluş karşısında akılsız şuursuz maddi sebepleri sanatkâr kabul etmesi hiç mümkün olabilir mi?
Dr Mutlu KAĞAN
Herhangi bir yerimizde bir yara veya iltihabî bir hadise (çıban, böcek sokması, çivi batması gibi...) meydana geldiğinde o bölgeye en yakın lenf ukdeleri elimizin altında hissedilebilecek kadar irileştiği fark edilir. Bu yara veya iltihabî olaylardan birisi el ve kolumuzda husule gelirse, koltuk altında; ayaklarımızda, baldır, diz ve uyluğumuzda olursa, kası klanınızda; başımızda olursa, ensede; dişimizde ve boğazımızda husule gelirse, boynumuzun ön tarafı, kulak önü ve kulak arkasındaki lenf ukdeleri dediğimiz ileri karakollar alarma geçerek irileşip elle hissedilebilir hale gelirler.
Bunun niçin böyle olduğunu hiç düşündük mü acaba? Vücudun atardamar sisteminden hücreler arası bölüme geçen mâyinin % 90’ı venöz dolaşıma geri emilir; % 10 kadarı ise lenf dolaşımı dediğimiz duvarları tek katlı yassı epitel (edotel) hücrelerinden yapılmış İncecik damarlar vasıtasıyla toplanıp dolaşıma katılırlar. Lenf dolaşımı sayesinde sıvı ile beraber, kılcal damarlar tarafından emilemeyen, büyük moleküllü proteinlerin de emilebilmesi temin edilmiş olur. Çünkü lenf damar duvarlarının geçirgenliği daha fazladır. Bu incecik lenf damarları birleşe birleşe lenf damarlarına ulaşan büyük lenf damar duvarlarını yaparlar. Bunlarda lenf akımını temin edebilmek için kapakçıklar bulunur. Bu lenf yollan üzerinde aralıklı olarak dizilmiş lenf ukdeleri dediğimiz karakollar bulunur. 1 mm3te 40.000 hücre ihtiva eden ve kesafeti 1.016-1.023 olan lenf mayii böyle bir ukdeden geçmeksizin kana erişemez. Lenf ukdelerinin vücudun mikroplara, tümör hücrelerine ve zehirli maddelere karşı müdafaasında çok ehemmiyetli süzgeç rolleri vardır. Lenf ukdelerinin ilerisinde vücudun bağışıklık (muafiyet) sisteminde esaslı rol oynayan lenfositler dediğimiz tek hücreli teşekküller çok bol bulunurlar. Lenf akımı lenf ukdelerine birden fazla giriş yeri ile girerler ve fakat onları daima bir tek kanalla terkederler (Şekil). Hücrelerarası mayiye girmiş olan mikroplar kana geçmek için lenf yollarını takip ettiklerinde önüne gelen ilk lenf bezindeki karakol bekçileri olan akyuvarlar tarafından tutulurlar ve yok edilirler. Bu duruma ait bir çalışma Drinker ve arkadaşları tarafından yapılmıştır. Bu araştırıcılar köpek diz ve kasık lenf ukdelerine mil i metre küpte 250 milyon mikrop (virulan steptokok-lar) ihtiva eden sıvıyı vermişler, bu bölgeden daha sonra gelen ana lenf yolundan aldıkları numunede hiçbir mikroba rastla-yamamışlardır. Lenf ukdesi bol olan müdafaa organları arasında bademcikler, boğaz adenoidleri, dalak, timus, apandiks zikredilebilir.
Atardamarların en uç noktalarına ulaşıldığında kılcal damar ağı ile karşılaşılır. Bu kılcal damar ağından sonra ise toplardamar sistemi başlamış olur. Buna göre kılcal damar ağının iki bölümünden söz edilebilir. Kılcal damarların uç atardamarlar (arterioller) ile irtibatlı bölümü ve kılcal damarların uç toplardamarlar (venüller) ile irtibatlı bölümü... Dolaşım ile kılcal damarların (kapillerler) arteriol bölümüne gelen ve buradan damar dışına çıkan sıvı ve proteinler, kapillerlerin venöz tarafından tamamen geri emilemezler. Eğer bu arta kalan mayii lenf sistemi ile de emilemese idi hücreler arası mayiide protein miktarı artar ve buna bağlı olarak onkotik basınç yükselirdi ve sonucunda ise doku ve hücrelerin beslenmesi bozulurdu. Nitekim meme kanseri ameliyatı sonucu koltuk altı lenf ukdeleri çıkartılan kadınlarda lenf akımının inkitaa uğraması sebebiyle ödem dediğimiz hâl meydana gelir ve o taraf kol şişer.
Lenf ağının her organda buna benzer vazifeleri olduğu düşünülünce bu kılcal dolaşım sisteminin ehemmiyeti çok açık şekilde ortaya çıkar. Bunun yanında bu lenfatik sistemin bazı organlarda, o organın fonksiyonuna yardımcı faaliyetleri de vardır. Meselâ: ince bağırsakların viltus denen mikroskobik çıkıntıları ki bu sayede ince barsak emme sathı 8-10 misli artaryağı geçirici olduklarından vücuda emilen yağın toplamının % 60’ı bu yolla kana karışır
Normalde lenf akımı devamlı ve ay m miktarda değildir. Bir saatteki vasati lenf akımının miktarı 1200 cc. kadardır
Lenf akımına tesir eden faktörleri özetleyecek olursan: a)Doku basıncının artması lenf akımını arttırır, b) Nefes alma ve nefes verme ile meydana gelen göğüs içi basıncı da emme-basma tulumba gibi tesir yaparak lenf akımına yardımcı olur, c) İskelet kası faaliyeti ile hem doku basıncı artar, hem de lenf damarları üzerinde masaj etkisi görülür, lenf akımı bu gibi fiziki ek-sersizlerle 3-10 misli artar, d) Diyafragmanın kasılması da büyük karın lenf damarlarını sıkıştırarak lenf akımını arttırır.
Büyük lenf damarlarının lenf sıvısının tek yönlü akmasında yardımcı kapaklara sahip olduğu da bilinmektedir. Bazı yerlerde ise bizzat lenf damarlarının bizzat kendileri çeperlerin deki düz adaleler yardımı ile ve onların kasılması ile lenf akımını arttırırlar.
Harika bir sanat eseri olan insan vücudunda o kadar mükemmel bir sistemle karşılaşıyoruz ki, her an alarma geçebiliyor, çeşitli karakollarla tehlikeleri engelleyebiliyor. Bu müthiş mekanizmanın işleyişi karşısında insanın hayret ve tebriklerini tesadüflere vermesi veya bu müthiş oluş karşısında akılsız şuursuz maddi sebepleri sanatkâr kabul etmesi hiç mümkün olabilir mi?