Kutlu Ezgi

SuskunDervis

Kayıtlı Üye
Emr-i bülendsin ey ezan-ı Muhammedi
Kafi değil sadana cihan-ı Muhammedi

Kum şehrinde,laleler diyarında,gönül mabedinde,sarı kubbenin bahçesinde oturmuştum.Okuduğum kitabın satırları arasında kaybolmuş,varlığın ince detaylarında dolaşıp doğumumla başlayan yolculuğun anlamını ararken birden o sesle irkildim.Ses dediysem,öyle alelade bir melodi değil.Ruhumdaki kan dolaşımını hızlandıran,içime sevinç,kalbime sürur,sadrıma şifa veren,beni memnun ve mesrur eden bir ses.Gayri ihtiyari başımı kitaptan aldım,duyduğum sesle irkildim,kulağıma dokunan bütün sesleri kısarak kendimi o kutlu ezgiye bıraktım.Bir yandan yaşamaya devam ederken diğer yandan hayatın fonundaki sese kulak veriyorum. Ruhumun kıvrımlarına sinen bu melodi sanki ölümsüzlükten bir hayat üflüyor.Beni çağırıyor. Ezel ve ebet yolculuğunda kendine yer edinmeye çalışan ve yaşadığı hayatın büyük gibi görünen küçük sıkıntılarına/sınırlarına direnmeye çalışan insanı huzura çağırıyor.Bu ses ölüme doğru koşan her faniye Sevgiliden haber veriyor.İki minareli sarı kubbeden yükselen bu ses,etrafa yayıldıkça dinleyen herkese “kutlu bir var oluş ezgisi” gibi geliyor,bu ses,bütün seslerden üstün duruyor.

Şehr-i Kum’un göğünü saran sarmaşıklar gibi yükselen ezan,tablonun en güzel motifini oluşturuyor.Hafız’ın şehri Şiraz’da bitip Kum’da başlayan,Kum’da bitip İstanbul’da devam eden,sonra Viyana,Kahire,Endülüs’ü dolaşan,oralarda da yankı bulan bu ses,bütün insanlığı aynı safta durmaya ve birlikte aynı yöne bakmaya davet ediyor.Bu ses en sevilenle konuşmaya çağırıyor herkesi…Ezan!...

Ezan insanı şefkate,merhamete,affetmeye çağırıyor.Bencillikten fedakarlığa,zayıflıktan kudrete,yoksulluktan varlığa,büyüklükten küçük olmaya ve küçüldükçe anlam kazanmaya…

Ezan,insanı kul olmaya,kul olup da başka kulluklardan kurtulmaya çağırıyor. Ezan,’gel’ diyor. “Allah büyüktür” diyor.Herkes,aynı anda nimetlerle dolu bir kainat sofrasına ‘buyur’ ediliyor. Ezan,her sonbahar yaprağını döküp tazelenen ve tekrar dirilen bir çınar gibi…Ezan,insanın imanını günde üç kez tazeleyen bir ant gibi…Temenni ve dua gibi…Ezan,inananların ortak türküsü,asırlar ötesinden ümmetiyle bağ kuran Peygamber’le buluşturan kutsi bir musiki gibi…

Misk kokulu Kum şehrinde,sarı kubbenin bahçesinde,güneşin batıp,güvercinlerin dauaya durmasıyla okunan ezanla;gurbetin elemi,yaşamı kuşatmış çaresizlikler yorgunluklar ve kırgınlıklardan uzaklaşıyorum.İdbar ve ikballerle,iniş ve çıkışlarla kavrulan kalbimi okşayan ve asırlar ötesine beni taşıyan bu sesle sanki kendimi Mele-i A’ala’da buluyorum.

Bir ümran doğuyorken Kabe ruhundan mülhem
Bir tuğlalık boşluğa hayal kurmuştu sinem
Dualar tutunurken Arş eşiğine bi-mecal
Ezanlar yağıyordu göklerden Bilal,Bilal

Bu aşk yüklü ezgiye bir an önce,baş döndürücü güzelliğiyle karşımda duran mutluluk ve huzur mabedine girmek istedim.Beni sesleyenin karşısında durmak için,tüm varlığımla onun önünde saygıyla eğilmek,nefsimin prangalarından kurtulmak ve teşekkür etmek için…Ne zaman ki ezan okundu ister istemez iki şey aklıma gelir;önce Bilal ve sonra Aşura günü…Ok yağmurları altında delik deşik sinelerden hüzünle okunan ezan.Bilal denilince,akıllara birçok güzellikle beraber,onun Resulullah(saa)’ın vefatından sonra Medine’den ayrılışı,bir daha ezan okumayışı,yıllar sonra bir gün Medine’ye döndüğünde ise Hz.Fatıma(sa)’nın ısrarına dayanamayarak okuduğu ezan akla gelir.Eğer Aşura günü okunan o ezan olmasaydı şimdi Bilal’in ezanı da olmazdı.

Ezan Hakk’a çağrıdır.Hüseyin(as)’in mesajı da Hakk’a çağrıydı,o halde gözlerinin yaşını ve alınlarının terini döken Ehlibeyt alimleri de insanlığı hakikate çağırmakla “ezan ve Aşura mesajı”nı ifa etmişlerdir.Onlar,ezanla büyümüş nesillerdir;ezansız semtlerin halklarını secdegaha çağırıralr;bütün insanlığı camiye,mescide,namazgaha,seccadeye ve ibadete davet eden “Ahirzaman Bilalleri”dir.Onlar ezanlı semtleri Fatıma(sa)’nın Bilal’den istediği son ezana,Aliyyen Veliyullah’a ve öz Muhammedi İslam’a davet eden “Ahirzaman Ebuzer”leridir.

Yinede yürekler mahzun,gözler ağlamalı,zira bütün yeryüzü Allah’ın mülkü olduğu halde, neden O’nu hatırlatan bu ezanlar sadece Kum’da,İstanbul’da ve diğer İslam topraklarında yankılanıyor?!..Lakin Yusuf-i Zehra(af) akla gelince bu sefer yürekle sevinçle doluyor, bekleyin ezana hasret ülkeler,şehirler ve köyler…Hiç ezan sesi duymamış dağlar,ovalar, yaylalar,vadiler,ağaçlar, hayvanlar bekleyin ki bir gün diriliş günü olacak ve takdir-i ilahiyle tüm alemde Bilal-i ezanlar aşikar olacak.Kulaklar ezan-ı Muhammedi,kalpler de sevda-i sibti Muhammedi ile dolacak.

Mevlana,ezan sesi işitince,elleriyle dizlerinin üstüne basıp olanca heybetiyle ayağa kalkar ve “Ey canımız kendisiyle Ruşen olan!Adın ebediyete kadar kalsın.” Derdi.Mevlana’nın dileği hepimizin duası oluyor.Ve canımız kendisiyle Ruşen olanın adı,hayatın kutlu bir ezgisi gibi gökyüzünde yankılanmaya devam ediyor.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst