Ah! Ne güzel kurşun askerler diye mırıldandı küçük çocuk. Dogum yıldönümünde kendisine verilen armaganları gözden geçiriyordu. En çok
kurşun askerleri begenmişti. Onları
kutularından çıkararak
masanın üzerine bir bir sıraladı. Düzgün tüfekleri ve kırmızı sapkaları ile hepsi de çok güzel duruyordu. Fakat o da ne? Kurşun askerler arasında bir tanesi
arkadaşlarına benzemiyordu. Çocuk
bu askeri eline aldı ve öbür kurşun askerlerin sırasından ayırdı. Çünkü
bu kurşun askerin tek bacagı vardı. Öbür bacagı
her halde
usta tarafından yapılırken unutulmuştu. Çocugun
başka oyuncakları da vardı. Kartondan yapılmış bir saray
agaçlarla dolu bahçesi ve içinde kuguların yüzdügü gölü ile güzel bir görünüm yaratıyordu. Gölün yanında da dans eden bir kız duruyordu. Dans eden kız
ayaklarından birini havaya kaldırmıştı. Tek ayaklı asker
bulundugu yerden
dans eden kızı gördü: -Işte benim gibi tek ayaklı biri daha
diye düşündü. Ne güzel! Benim sevgilim olabilir. Tek ayaklı asker
bu güzel kızı daha iyi görebilmek için
bir şeker kutusunun arkasına gizlendi. Hayranlıkla kızı seyrederken
şeker kutusunun kapagı birden açıldı. Içinden kara bir oyuncak çıktı. Bu oyuncak şeytana benziyordu. Gözlerini kırpmadan
dans eden kıza bakıyordu. Ertesi gün çocuk
erkenden kalktı. Oyuncaklarıyla oynamaya devam etti. Tek ayaklı askerle oynarken
onu pencereden bahçeye düşürdü. Koşa koşa bahçeye çıktı. Tek ayaklı askerı her yerde aradı. Fakat bir türlü bulamadı. Aglayarak içeriye girdi. Tek ayaklı askeri
o sırada sokaktan geçen iki çocuk görmüştü. Bunlar
tek ayaklı askeri alarak oradan uzaklaşmışlardı. Bir süre onunla oynadılar. Sonra
kagıttan bir kayık yaparak
tek ayaklı askeri
kayıgın içine yerleştirdiler. Kayıgı nehire bıraktılar. Tek ayaklı asker
kagıttan kayıgın içinde
nehrin akıntısına kapılarak
gözden kayboldu. Bir süre sonra da tek ayaklı askeri
kagıttan kayıkla birlikte
kocaman bir balık yutuverdi. Zavallı tek ayaklı asker
balıgın midesinde
başına gelen bu felaketin geçmesini sabırla bekledi. Günün birinde
balıgın çırpındıgını duydu. Balıgı bir avcı yakalamış ve bir kadına satmıştı. Kadın
balıgı alıp mutfaga ***ürdü. Balıgın karnını açınca
tek ayaklı asker
gün ışıgına kavuşmuştu. Balıgın karnından çıkan tek ayaklı askeri gören kadın: -Aaaa! Tek ayaklı bir kurşun asker
diye mırıldandı. Raslantıya bakın ki
bu kadın
tek ayaklı askerin sahibi olan çocugun annesiydi. Tek ayaklı askeri
çocugunun odasına ***ürdü. Masanın üzerine koydu. Tek ayaklı asker
bulundugu yeri tanıdı. Etrafına bakındı. Dans eden güzel kızın hala yerinde durdugunu görerek sevindi. Geç kız da onu görmüştü ve sevindigini belli etmişti. Bu sırada odaya çocuk girdi. Tek ayaklı askeri masanın üzerinde gördü. Hemen alarak
ocakta yanmakta olan ateşe attı. Zavallı kursun asker
ateşte tamamen eriyinceye kadar
gözlerini güzel kızdan ayırmadı. Fakat tam bu sırada
beklenmedik bir şey oldu. Kapı ve pencerinin açık olmasından
odada hava akımı oldu. Bu hava akımına kapılan genç kız
ocakta yanmakta olan tek ayaklı askerin yanina kadar uçtu. Her ikisi de birlikte yandılar kül oldular. Ertesi sabah
evin hanımı
ocagin küllerini temizlerken
tamamen sönmüş küllerin arasinda
yanmaya devam eden ve güneş gibi parıldayan kurşundan bir kalp buldu.