ASeL
Bayan Üye
Kuran'ı Anladıkça - Cengiz Numanoğlu
Kur'ân'ı anladıkça
Maddeyi putlaştıran, o dünyevî korkular;
Vicdan ve ahlâkını, bulandıran tortular;
Düşünce sarnıcında, biriken kirli sular;
Atılır yüreğinden, Kur'ân'ı anladıkça...
Akıl tahtın önünde, hurâfeler diz çöker;
Bilinç ufuklarında, binlerce şafak söker;
Gözlerin damla damla, yaş değil umut döker;
O devâlar deryâsı, Kur'ân'ı anladıkça...
Çözülür, kalp gözünü bağlayan kördüğümler;
Açılır, örümcekli kapılar birer birer;
Varlık târifindeki, maddeye mânâ girer;
Şüpheler sona erer, Kur'ân'ı anladıkça...
Gör ki; sebepsiz değil, varlığın bir zerresi;
Ne bir yağmur damlası, ne de bir kum tanesi..
Gerçeğin karşısında, '' tesâdüf '' efsânesi;
Âciz kalır, alçalır, Kur'ân'ı anladıkça...
Katılaşan yürekler, hoşgörüyle beslenir;
Kirli eller, hidâyet selleriyle ıslanır;
Dinlersin ki; taş toprak ''Allah'' diye seslenir;
Zikirleri duyarsın, Kur'ân'ı anladıkça...
Her nefsin tadacağı, ölüm ve ötesinden;
Kabirde duyacağın, Münker Nekir sesinden;
Ve er geç varacağın, mahşer mahkemesinden;
İbretle ürperirsin, Kur'ân'ı anladıkça...
Gösterişin postunu, yerden yere vurursun;
Nefsine köle değil, ona sultân olursun...
Yalnızlık sancısından, ebedî kurtulursun;
Gerçek Dost'u bulursun, Kur'ân'ı anladıkça...
Yaratan hakkı için, insanla barışırsın;
Kibir dağından iner, ummâna karışırsın;
Hâk yolunda rütbesiz, isimsiz yarışırsın;
Sevgiyle tanışırsın, Kur'ân'ı anladıkça...
Kanayan bir yarayı, görmeden geçemezsin;
İnsanın bedelini, servetle biçemezsin;
Kavrulsan da, bir yudum haramdan içemezsin;
Kula el açamazsın, Kur'ân'ı anladıkça...
Allah'tan başkasına minnet sana âr gelir,
Onurlu bir yoksulluk, iffetine kâr gelir;
Ruhuna beden değil, dünya bile dar gelir,
Semâlar mekân olur, Kur'ân'ı anladıkça...
İlim mercekleriyle görürsün uzakları;
Fark eder ve seçersin, karalardan akları;
Hele ki; o şeytanın, kurduğu tuzakları;
An be an yakalarsın, Kur'ân'ı anladıkça...
Korkma ki; ak yürekte, kara sancı başlamaz,
Kem tohumlar kök salıp, toprağında kışlamaz.
Var git artık yoluna, sana kurşun işlemez;
Böyle gönül verip de, Kur'ân'ı anladıkça...
CENGİZ NUMANOĞLU
(1992)
Kur'ân'ı anladıkça
Maddeyi putlaştıran, o dünyevî korkular;
Vicdan ve ahlâkını, bulandıran tortular;
Düşünce sarnıcında, biriken kirli sular;
Atılır yüreğinden, Kur'ân'ı anladıkça...
Akıl tahtın önünde, hurâfeler diz çöker;
Bilinç ufuklarında, binlerce şafak söker;
Gözlerin damla damla, yaş değil umut döker;
O devâlar deryâsı, Kur'ân'ı anladıkça...
Çözülür, kalp gözünü bağlayan kördüğümler;
Açılır, örümcekli kapılar birer birer;
Varlık târifindeki, maddeye mânâ girer;
Şüpheler sona erer, Kur'ân'ı anladıkça...
Gör ki; sebepsiz değil, varlığın bir zerresi;
Ne bir yağmur damlası, ne de bir kum tanesi..
Gerçeğin karşısında, '' tesâdüf '' efsânesi;
Âciz kalır, alçalır, Kur'ân'ı anladıkça...
Katılaşan yürekler, hoşgörüyle beslenir;
Kirli eller, hidâyet selleriyle ıslanır;
Dinlersin ki; taş toprak ''Allah'' diye seslenir;
Zikirleri duyarsın, Kur'ân'ı anladıkça...
Her nefsin tadacağı, ölüm ve ötesinden;
Kabirde duyacağın, Münker Nekir sesinden;
Ve er geç varacağın, mahşer mahkemesinden;
İbretle ürperirsin, Kur'ân'ı anladıkça...
Gösterişin postunu, yerden yere vurursun;
Nefsine köle değil, ona sultân olursun...
Yalnızlık sancısından, ebedî kurtulursun;
Gerçek Dost'u bulursun, Kur'ân'ı anladıkça...
Yaratan hakkı için, insanla barışırsın;
Kibir dağından iner, ummâna karışırsın;
Hâk yolunda rütbesiz, isimsiz yarışırsın;
Sevgiyle tanışırsın, Kur'ân'ı anladıkça...
Kanayan bir yarayı, görmeden geçemezsin;
İnsanın bedelini, servetle biçemezsin;
Kavrulsan da, bir yudum haramdan içemezsin;
Kula el açamazsın, Kur'ân'ı anladıkça...
Allah'tan başkasına minnet sana âr gelir,
Onurlu bir yoksulluk, iffetine kâr gelir;
Ruhuna beden değil, dünya bile dar gelir,
Semâlar mekân olur, Kur'ân'ı anladıkça...
İlim mercekleriyle görürsün uzakları;
Fark eder ve seçersin, karalardan akları;
Hele ki; o şeytanın, kurduğu tuzakları;
An be an yakalarsın, Kur'ân'ı anladıkça...
Korkma ki; ak yürekte, kara sancı başlamaz,
Kem tohumlar kök salıp, toprağında kışlamaz.
Var git artık yoluna, sana kurşun işlemez;
Böyle gönül verip de, Kur'ân'ı anladıkça...
CENGİZ NUMANOĞLU
(1992)