Kuman Adı, Menşei ve Irki Özellikleri Adlarının mana ve menşei ile kavmî terkipleri yıllardır münakaşa edilegelmekte olan Kumanlar kaynaklarda başka başka isimler altında zikredilmişlerdir. Bu bakımdan bozkırlı Türk toplulukları arasında istisna teşkil ederler. Onlara Bizanslılar ve Latinler "Kumanos, Kumanoi, Cumanus, Ko- mani", Ruslar "Polovets", Almanlar ve diğer Batılı milletler "Falben, Falones, Valani, Valwen, Pallidi", Ermeniler "Khartes", Macarlar "Kun", İslamlar Kıpçak" (Kıfşak, Khıfçakh) demişlerdir. Ruslar, Almanlar, diğer Batılılar ve Ermeniler tarafından verilen isimler aslında renk (sarı, sarımsı, açık sarı, saman sarısı) ifade eder. Adlarının ilk defa geçtiği Rus Kronikinde (1055-1056'lardan hatıra) Türkmen, Peçenek ve Tork (Uz)'larla aynı cinsten olduklan belirtilen Kumanlar anlaşıldığına göre buralarda, daha ziyade dış görünüşleri ile tanıtılmak istenmiştir. Gerçekten doğulu, Batılı bütün kaynaklar Kumanların, kumral saçlı sarışın olduklarında fikir birliği halindedirler. İbn Hurdadbih (885'lerde)'den itibaren îslam ve sonra Gürcü kaynaklarında geçen Kıpçak adı Türkçe olarak ("öfkeli, birden kızan") şeklinde açıklanmakta, Kuman ve Kun adlarının Türk lehçelerinde de "sarımtrak", "solgun" manasına geldiği bildirilmektedir. Kuman-Kıpçakların menşeine dair ilk geniş araştırmayı yapmış olan J. Marquart'ın Kumanları Uzak Doğu'da Amur nehri dolaylarında yaşadığını ileri sürdüğü "Murqa" adlı bir Moğol kavminin "Kun" kabilesine bağlama iddiası, onun kaynaktaki bazı kelimeleri yanlış okuması (Arapça "fırka" sözünü kavim adı sanarak "Murqa") dolayısiyle kabul edilmemiştir. "Kun" isminin, yine bir Moğol-Tibet karışımı olan T'u-yü-hun kavim adından kısaltma olabileceğine dair G. Haloun'un düşüncesi de ikna edici görünmemiştir. Çünkü beyaz ırkın seçkin vasıflarını taşıyan Kumanların çehrelerinde ve bedenî yapılarında hiçbir Moğol çizgisi bulunmadıktan başka, Kuman-Kıpçak dilinde de Moğolca unsurlara rastlanmamaktadır. Fakat Kumanların ırkî özellikleri bazı araştırıcıları, onlarla Arî'ler (Hind-Avrupalılar) arasında ilgi kurmağa sevk etmiştir. Gerek soy, gerek kültür bakımından Türk'ü Moğol'dan pek ayıramadıkları bilinen ve aralarında J. Marquart, P. Pelliot, W. Barthold, D. Rassovsky vb.'nın da bulunduğu Batılı bilginler, Türkler'e ait saymadıkları Kuman tipinin nihayet Moğol bölgesinde Türkleşmiş bir Hind-Avrupalı kavimden ileri gelebileceği üzerinde durmuşlardır. Hatta Rus Grum-Grzimajlo Çin'in kuzeyinde böyle bir topluluğun yaşadığını keşfetmek iddiasında bulunmuştur. Buna karşılık, M.Ö. 2. yüzyı da Tanrı Dağları'nın kuzey yamaçları ile Isık Göl dolaylarında oturan ve başbuğları "Kun-mo" veya "Kun-mi" (Kun-beğ, Kun-bî?) diye anılan Hun soyuna ve kültürüne mensup ve Türklere mahsus bir kurt efsanesine sahip ve miladdan sonraları da varlıklarını sürdüren Wu-sun (veya U-sun) kavminin Çin kayıtlarında (Han devri) "kırmızı saçlı (kumral), mavi-yeşil gözlü olduğu belirtilmiştir. Diğer taraftan îslam kaynaklarından (El-Bîrün 1050 sıraları, Mervezî, 12. asrın ilk çeyreği) anlaşıldığına göre, Orta Asya'da Kun adlı bir Türk kavmi, 10. yüzyıl başında Kuzey Çin'de kurulan Moğ( K'i-tan devletinin bilhassa 936'da Çin'de Liao sülalesi olarak bütün kıt'a' ele geçirme teşebbüsü karşısında, yerlerini terkedip "Sarılar ülkesi" (Şar ya)'ne doğru çekilmiştir. Bu "Sarı"larla, adları aynı manaya gelen Kunların, menşe bakımından ilgisi üzerinde durulmuştur: Mervezî'ye göre, -hiç olmazsa bir kısmı- Aral gölüne kadar çekilmiş olan bu "Sarı"ların ya "Sarı-Uygur"lar(yk. bk. Kan-çou Uygur Devleti)dan olabileceği veya belki dı "Sarı-su" ırmak adında ve Türgiş hakanının başkenti civarındaki (Çu'nun batısı?) İbn Hurdadbih'in bahsettiği "Sarigh" kasabasında hatırası mevcut "Sa Türgiş"lerle birleştirilebileceği düşünülmüştür. Üstelik Kimek ülkesin uzandığı sanılan yol üzerinde Gerdizî'nin (Ulu Kuman?) diye kaydettiği bir bozkır sahası bulunmaktadır. Kun-Kuman-Sarı-Kıpçak meselesine dair son araştırmalara göre durum şöyle görünmektedir: (Kumanların batıya göçünden önce) Orta Asya'da İtil-Seyhun-İrtiş arasında Oğuzlar; Tobol, İşim çevresinde Kıpçaklar buradan Altaylar'a doğru Kimekler; Isık Göl etrafmda Karluklar bulunuyor daha doğuda Nanşan bölgesinde (Mervezî'deki Şariya) Sarı-Uygurlar yer alıyordu. Huang-ho dirseği dolaylarında Nesturî (Hıristiyan) Öngüt'ler vardı. İşte bu sıralarda Kunlar da bu civarda bir yerde yaşamakta idiler (Zira Mervezî, ihtimal Örgüt'lerle karıştırarak, Kunların Hıristiyan olduklarını söyler). "Sarı"ya gelen Kun(Kuman)'lar beraberlerinde Sarı-Uygurlardan bir kütleyi de sürükleyerek, Cungarya kapısından Türkmen (Karluk) bölgesin oradan da kuzeyde Kıpçaklar sahasına geldiler. Eğer "300 bin çadır halkın; Çin'den çıkarak" Kara-Hanlı ülkesine saldırmak istediklerine, fakat Balasagun'a 8 günlük mesafede Kara-Hanlı Togan Han tarafından geri atıldıkları na dair İbn'ül-Esîr'deki haberi bu hadise ile ilgilendirmek mümkün ise, büyük Kun-sarı göçünü Kıpçak topraklarına çeviren sebebin Kara-Hanlı mukavemeti ve karşı taarruzu olduğunu kabul etmek gerekir. Aslında Batı Gök-Türk topluluklarından olan Kıpçak kütlesi, eski Çik'lerin 10. asırdaki devamı olduğu anlaşılan, İrtiş boylarındaki Kimeklerden İşim-Tobol vadilerinde oturan bir kol idi. Kaşgarlı, Yimek (İmek) kavminden ve bu kavim Kıpçakların büyüğü sayıldığı halde Kıpçakların kendilerini ayrı tuttuklarından bahseder. Bundan, Marquart'a göre, o sırada (11. asrın son yarısı) ikili federasyon (Kimek=İki Yimek) halinde yaşayan Kimeklerde idareciliğin Kıpçak kolunda olduğu anlaşılmaktadır. Bu iktidar değişikliği herhalde asrın başlarında vukua gelmiş ve Kıpçaklar Balkaş'tan İrtiç'e kadar hakim bulundukları sırada güneyden Kun (Kuman) Sarıların gelmesi ile daha da kuvvet kazanarak, bu sefer hep birlikte (ihtimal doğudan K'i-tan baskısı veya daha ziyade yer ve otlak darlığı sebebi ile) Volga üzerinden batıya yönelmişler ve sonra, önlerindeki Uz kütlesinin 1048'de Balkanlar'a çekilmesi üzerine, Güney Rusya sahasına intikal etmişlerdir.
Kumanların Siyasi Tarihi
Bu suretle Rus kronikinde Kumanlar (Polovtsi) ilk defa 1054 yılında görünürler. Hakimiyetleri Dnyeper'e kadar yayılan bu devirde doğuda "Kıpçak" adı muhafaza edilirken, Batıda, baş tarafta zikrettiğimiz adlarla anılmağa başlamışlardır. Kuman (Kıpçak)'ların, Moğol istilasına kadar 15. asırdan fazla bir müddet Karadeniz kuzeyi bozkırlarını hükümleri altında tutuşları Rus ve Balkanlar tarihinde derin izler bırakmıştır. 1055 yılında Pereyaslavl knezi ile bir anlaşma yapan başbuğ Boluş'tan sonra Kumanlar 1061'de Rusları yendiler ve 1068'de, kendilerinden kaçan bazı Uz ve Peçenek gruplarını hizmete aldığı gerekçesi ile yine Pereyaslavl'a girerek Rus knezlerinin birleşik ordusunu dağıtılar (Alta ırmağı savaşı. Kiyef yanında).
Çernigov knezliğine kadar sokuldular. Kiyef knezi Lehistan'a kaçtı. 1071'de Rostovtsev, Neyatin bölgesine, 1079'da Voin kasabasına, ertesi sene Novgorod sahasına akınlar yapan Kuman (Kıpçak)'lar, 1080'lerde hakimiyetlerini, Don-Dnyester ağırlık merkezi olmak üzere, Balkaş gölü-Talas havalisinden Tuna ağzına kadar yaymışlardı.
Kafkaslarda Kuban bölgesini de içine alan bu arazi, kuzeyde Oka-Sura nehirleri boyuna, yani îtil Bulgarları sınırına uzanıyordu. Doğu Avrupa-Batı Sibirya bozkır bölgelerinin tamamını teşkil eden Ku- man-Kıpçak sahası o zamandan itibaren İslam kaynaklarında "Deşt-i Kıpçak" ("Kıpçak-Bozkırı") adını almış, Batı kaynaklarında (İdrîsî, Rubruquis, Plano Carpini vb.) "Comania" (Komanya) diye anılmıştır. D. Rassovsky'ye göre, Rus, Bulgar, Alan, Burtas (Mordva), Hazar ve Ulah'ların Kuman tabiiyetinde yaşadıkları bu devirde Kuman-Kıpçak ülkesi 5 kısım halinde idi: Orta Asya, Yayık-Volga, Don-Donetz, açağı Dnyeper, Tuna.
Buralarda Kuman-Kıpçaklar, herbiri kendi başbuğ("han")larının idaresinde olmak üzere ayrı bölükler olarak yaşıyorlardı ve 1091'de de Edirne yakınındaki Lebunium savaşında Bizans'ın müttefikleri, şüphesiz ancak "Tuna" bölüğü mensupları idi. Bu tarihlerde Altunapa, Saruhan adlı başbuğlar "Kıpçak Bozkırı"nda rol oynayan başlıca simalardı. Kumanlar 1091'de Macaristan'a, 1092'de Lehistan'a girdiler, 1093'de tekrar Bizans topraklarında göründüler. 1093-1094'de Rus bölgesine akınları devam etti. Anlaşılıyor ki, maksatları toprak işgali değildi. Peçeneklerde de gördüğümüz gibi, bölgede, Hazarlar dahil herhangi bir bozkır-Türk siyasî topluluğu için geçerli olmak üzere, bozkır ikliminden harice çıkılmıyor, kendi hayat tarzlarına en uygun arazinin muhafazasını, dış tehlikeden uzak kalmasını sağlamak gayesi ile bozkırlar ötesindeki siyasî toplulukların daima baskı altında tutulmasına çalışılıyordu.
Türk topraklarının güvenliği şartları içinde gerçekleştirilen barışlar, çok kere, karşı taraf sözünden dönmediği müddetçe, sürüp gitmekte idi. Bu durum bazan evlenmelerle de sağlamlık kazanıyordu. Bir anlaşmaya göre Tugorkan (veya Togur Han)'ın kızı, Kiyef knezi Svyatopolk ile (1094); sonra Çernigov knezi Oleg, başbuğ Osuluk (Uzluk)'un kızı ile evlendi. Böylece bir ara knezlerin ve ileri gelenlerinin hatunlarrıdan çoğunu Kuman prenses ve kızları teşkil etti. Bununla beraber, Kuman-Rus münasebetleri pek huzurlu değildi. Çünkü knezler kendi aralarındaki mücadelelerde birbirlerine karşı Kumanlardan destek sağlamağa çalışıyorlar (mesl. Oleg 1095'de), veya yanlarındaki Kuman başbuğlarının adamlarını, fırsat buldukça, ortadan kaldırıyorlardı. 1096 başlarında Kiyefe gönderilen iki elçi (İtler ve Kıtan) maiyyetleri ile birlikte öldürülmüşlerdi.
Kumanların Tarihi Rolleri ve İzleri
9.-13. yüzyıllar boyunca Doğu Avrupa-Batı Sibirya bozkırlarına hakim olan Peçenek-Uz-Kuman(Kıpçak)'ların tarihî rolleri şimdiye kadar saydıklarımızdan ibaret değildir. Bunların, izleri zamanımıza kadar sürüp gelen başka mühim hatıraları vardır. Önce, bu Türk boyları Rusların Karadeniz'e inmelerine ve Balkanlar'a sarkmalarına izin vermemişlerdir. Bozkırlara bitişik Rus yurdunun mütemadî Kuman akınına maruz kalması Slav ahalisinin mühim bir kısmının Suzdal havalisine (Moskova ırmağı havzasına) göç etmesine sebep olmuştur.
Bu hareketin neticesinde Moskova ve Oka havalisindeki Fin ahalisi, Slavlar�la karışmış, daha doğrusu Slavlar tarafından temsil edilmiş ve bu karışmadan Velikirus, yani Büyük Rus kütlesi vücuda gelmiştir. Kumanlar, Kıpçak sahralarında kaldıkları zaman, bilhassa Cenubî Rusya knezleri ve ahalisi üzerine büyük ve çok taraflı tesir icra edegelmişlerdir. Kumanlar vücutlarının güzelliğiyle nam kazanmışlardı; hele Kuman kızları arasında güzellere çok tesadüf edilirdi. Bu Türk kavmi de tıpkı Peçenekler ve Uzlar gibi devlet kurmak basamağına çıkamamıştır. Birçok kabilelerden mürekkep olan bu Kuman (Kıpçak) hey�eti kabile reislerinin idaresinde kuvvetli bir askerî teşkilât halinde yaşıyorlardı. Onlar, hemen hemen her yıl Rus yurduna akın yaparak kendilerine gerekli şeyler bilhassa esirler alıyorlardı. Sonra, Dağıstan havalisi, Terek boyu ve sair bölgelerin Türkleşmesinde tesirli olmuşlardır.
Rus vakayinamelerinde knezliklere yerleştirilmiş olarak geçen ve adlarının hatıraları o bölgelerde hala muhafaza edilen Berendi'lerin Peçeneklerden bir bölük olduğu, Kiyef knezliğinde sınır bekçiliği yaptıkları ileri sürülen Kara-Kalpaklar'da Peçenek-Uz-Berendi karışımından meydana geldiği bilinmektedir. Bunlardan bir kısmının sonraları Ceyhun ağzına giderek bugünkü Kara-Kalpakları teşkil etmiş oldukları anlaşılmaktadır. Bugün Romanya'da, açık sarı saçları ve mavi gözleri ile etraftaki topluluklardan ayrılan Çango'ların da Kumanlardan indikleri kuvvetle ileri sürülmektedir.
1223 Kalka savaşından sonra Moldavya'daki Kumanların başbuğu Borç Han'a bağlı kütleler, o zaman "Cumania" denilen bu bölgede (Kuzeydoğu Romanya) Hıristiyanlığı kabul edip kendileri için piskoposluk kurulmuş (1233), 1239 yenilgisi üzerine Köten idaresinde Macaristan'a göçenler Tuna-Tisa arasına yerleştirilmişlerdir. Buradaki yer adları onların hatıralarıdır. Macar dilinde mevcut Türkçe sözlerin "orta tabakası" Kuman-Kıpçakça'ya aittir.
Kumanların Siyasi Tarihi
Bu suretle Rus kronikinde Kumanlar (Polovtsi) ilk defa 1054 yılında görünürler. Hakimiyetleri Dnyeper'e kadar yayılan bu devirde doğuda "Kıpçak" adı muhafaza edilirken, Batıda, baş tarafta zikrettiğimiz adlarla anılmağa başlamışlardır. Kuman (Kıpçak)'ların, Moğol istilasına kadar 15. asırdan fazla bir müddet Karadeniz kuzeyi bozkırlarını hükümleri altında tutuşları Rus ve Balkanlar tarihinde derin izler bırakmıştır. 1055 yılında Pereyaslavl knezi ile bir anlaşma yapan başbuğ Boluş'tan sonra Kumanlar 1061'de Rusları yendiler ve 1068'de, kendilerinden kaçan bazı Uz ve Peçenek gruplarını hizmete aldığı gerekçesi ile yine Pereyaslavl'a girerek Rus knezlerinin birleşik ordusunu dağıtılar (Alta ırmağı savaşı. Kiyef yanında).
Çernigov knezliğine kadar sokuldular. Kiyef knezi Lehistan'a kaçtı. 1071'de Rostovtsev, Neyatin bölgesine, 1079'da Voin kasabasına, ertesi sene Novgorod sahasına akınlar yapan Kuman (Kıpçak)'lar, 1080'lerde hakimiyetlerini, Don-Dnyester ağırlık merkezi olmak üzere, Balkaş gölü-Talas havalisinden Tuna ağzına kadar yaymışlardı.
Kafkaslarda Kuban bölgesini de içine alan bu arazi, kuzeyde Oka-Sura nehirleri boyuna, yani îtil Bulgarları sınırına uzanıyordu. Doğu Avrupa-Batı Sibirya bozkır bölgelerinin tamamını teşkil eden Ku- man-Kıpçak sahası o zamandan itibaren İslam kaynaklarında "Deşt-i Kıpçak" ("Kıpçak-Bozkırı") adını almış, Batı kaynaklarında (İdrîsî, Rubruquis, Plano Carpini vb.) "Comania" (Komanya) diye anılmıştır. D. Rassovsky'ye göre, Rus, Bulgar, Alan, Burtas (Mordva), Hazar ve Ulah'ların Kuman tabiiyetinde yaşadıkları bu devirde Kuman-Kıpçak ülkesi 5 kısım halinde idi: Orta Asya, Yayık-Volga, Don-Donetz, açağı Dnyeper, Tuna.
Buralarda Kuman-Kıpçaklar, herbiri kendi başbuğ("han")larının idaresinde olmak üzere ayrı bölükler olarak yaşıyorlardı ve 1091'de de Edirne yakınındaki Lebunium savaşında Bizans'ın müttefikleri, şüphesiz ancak "Tuna" bölüğü mensupları idi. Bu tarihlerde Altunapa, Saruhan adlı başbuğlar "Kıpçak Bozkırı"nda rol oynayan başlıca simalardı. Kumanlar 1091'de Macaristan'a, 1092'de Lehistan'a girdiler, 1093'de tekrar Bizans topraklarında göründüler. 1093-1094'de Rus bölgesine akınları devam etti. Anlaşılıyor ki, maksatları toprak işgali değildi. Peçeneklerde de gördüğümüz gibi, bölgede, Hazarlar dahil herhangi bir bozkır-Türk siyasî topluluğu için geçerli olmak üzere, bozkır ikliminden harice çıkılmıyor, kendi hayat tarzlarına en uygun arazinin muhafazasını, dış tehlikeden uzak kalmasını sağlamak gayesi ile bozkırlar ötesindeki siyasî toplulukların daima baskı altında tutulmasına çalışılıyordu.
Türk topraklarının güvenliği şartları içinde gerçekleştirilen barışlar, çok kere, karşı taraf sözünden dönmediği müddetçe, sürüp gitmekte idi. Bu durum bazan evlenmelerle de sağlamlık kazanıyordu. Bir anlaşmaya göre Tugorkan (veya Togur Han)'ın kızı, Kiyef knezi Svyatopolk ile (1094); sonra Çernigov knezi Oleg, başbuğ Osuluk (Uzluk)'un kızı ile evlendi. Böylece bir ara knezlerin ve ileri gelenlerinin hatunlarrıdan çoğunu Kuman prenses ve kızları teşkil etti. Bununla beraber, Kuman-Rus münasebetleri pek huzurlu değildi. Çünkü knezler kendi aralarındaki mücadelelerde birbirlerine karşı Kumanlardan destek sağlamağa çalışıyorlar (mesl. Oleg 1095'de), veya yanlarındaki Kuman başbuğlarının adamlarını, fırsat buldukça, ortadan kaldırıyorlardı. 1096 başlarında Kiyefe gönderilen iki elçi (İtler ve Kıtan) maiyyetleri ile birlikte öldürülmüşlerdi.
Kumanların Tarihi Rolleri ve İzleri
9.-13. yüzyıllar boyunca Doğu Avrupa-Batı Sibirya bozkırlarına hakim olan Peçenek-Uz-Kuman(Kıpçak)'ların tarihî rolleri şimdiye kadar saydıklarımızdan ibaret değildir. Bunların, izleri zamanımıza kadar sürüp gelen başka mühim hatıraları vardır. Önce, bu Türk boyları Rusların Karadeniz'e inmelerine ve Balkanlar'a sarkmalarına izin vermemişlerdir. Bozkırlara bitişik Rus yurdunun mütemadî Kuman akınına maruz kalması Slav ahalisinin mühim bir kısmının Suzdal havalisine (Moskova ırmağı havzasına) göç etmesine sebep olmuştur.
Bu hareketin neticesinde Moskova ve Oka havalisindeki Fin ahalisi, Slavlar�la karışmış, daha doğrusu Slavlar tarafından temsil edilmiş ve bu karışmadan Velikirus, yani Büyük Rus kütlesi vücuda gelmiştir. Kumanlar, Kıpçak sahralarında kaldıkları zaman, bilhassa Cenubî Rusya knezleri ve ahalisi üzerine büyük ve çok taraflı tesir icra edegelmişlerdir. Kumanlar vücutlarının güzelliğiyle nam kazanmışlardı; hele Kuman kızları arasında güzellere çok tesadüf edilirdi. Bu Türk kavmi de tıpkı Peçenekler ve Uzlar gibi devlet kurmak basamağına çıkamamıştır. Birçok kabilelerden mürekkep olan bu Kuman (Kıpçak) hey�eti kabile reislerinin idaresinde kuvvetli bir askerî teşkilât halinde yaşıyorlardı. Onlar, hemen hemen her yıl Rus yurduna akın yaparak kendilerine gerekli şeyler bilhassa esirler alıyorlardı. Sonra, Dağıstan havalisi, Terek boyu ve sair bölgelerin Türkleşmesinde tesirli olmuşlardır.
Rus vakayinamelerinde knezliklere yerleştirilmiş olarak geçen ve adlarının hatıraları o bölgelerde hala muhafaza edilen Berendi'lerin Peçeneklerden bir bölük olduğu, Kiyef knezliğinde sınır bekçiliği yaptıkları ileri sürülen Kara-Kalpaklar'da Peçenek-Uz-Berendi karışımından meydana geldiği bilinmektedir. Bunlardan bir kısmının sonraları Ceyhun ağzına giderek bugünkü Kara-Kalpakları teşkil etmiş oldukları anlaşılmaktadır. Bugün Romanya'da, açık sarı saçları ve mavi gözleri ile etraftaki topluluklardan ayrılan Çango'ların da Kumanlardan indikleri kuvvetle ileri sürülmektedir.
1223 Kalka savaşından sonra Moldavya'daki Kumanların başbuğu Borç Han'a bağlı kütleler, o zaman "Cumania" denilen bu bölgede (Kuzeydoğu Romanya) Hıristiyanlığı kabul edip kendileri için piskoposluk kurulmuş (1233), 1239 yenilgisi üzerine Köten idaresinde Macaristan'a göçenler Tuna-Tisa arasına yerleştirilmişlerdir. Buradaki yer adları onların hatıralarıdır. Macar dilinde mevcut Türkçe sözlerin "orta tabakası" Kuman-Kıpçakça'ya aittir.