meridyen2
Kayıtlı Üye
Kulak Salyangozunun Şekli Yüce Allah'ın İlminin Açık Bir Örneğidir
İç kulakta bulunan ve işitmedeki anahtar organ olan salyangoz, neden sarmal biçimindedir?
Kulak salyangozunun şeklinin işitme üzerinde bir etkisi var mıdır?
Arabaların motor sesleri, kornaları, kuşların ötüşü, tanıdığımız birinin seslenmesi, rüzgarın ağaç yapraklarında çıkardığı ses ve radyodan yayılan müzik sesi Her biri birbirinden farklı şiddetteki bu sesler, kulağımızda gerçekleşen bir dizi işlemin sonucunda bizim için anlam kazanır. Havada yayılan ses titreşimleri, saniyede 340 kilometrelik bir hızla kulağa ulaşır. Ve o ana kadar sadece birer fiziksel hareket olan titreşimler, kulakta gerçekleşen olağanüstü derecedeki kompleks işlemler sonucunda sese dönüşür. Ve tüm bu olaylar, saniyenin binde birinden daha hızlı bir şekilde yaşanır.
Kulak Salyangozunun İşitme Üzerindeki Etkisi
Havadaki ses dalgaları kulak salyangozuna ulaşmadan önce kulak kepçesi tarafından toplanır. Sonra bu ses titreşimleri kulak zarına çarpar. Kulak zarı, orta kulak kemiklerini titreştirir. Ses titreşimleri böylece mekanik titreşimlere dönüşür. Bu mekanik titreşimler ise, iç kulaktaki vestibüler pencere denen bölüme geçerek, kulak salyangozunun içindeki sıvıyı titreştirir. Bu sıvının titreşimleri, sinirsel uyarılara dönüşerek işitme yolları ile beyne gider. Beyin, havadaki ses titreşimlerini ancak kendisine iletilen bu elektrik uyarıları vasıtasıyla tanıyabilir. Burada kısaca özetlendiği gibi işitmenin çok önemli bir aşamasını oluşturan kulak salyangozu içinde çok kompleks bir mekanizma vardır.
Salyangoz spiral biçimindeki bazı kanallara sahiptir. ABDdeki Vanderbilt Üniversitesi araştırmacılarına göre kulak salyangozunun bu biçimi özeldir. Çünkü bu yapı kulağın sese, özellikle de düşük frekanslı bas seslere duyarlılığını arttırır.
Salyangozun sarmalını oluşturan kanalların içinde, corti organı bulunmaktadır. Corti organının yüzeyindeki hücrelerin, tüycük adı verilen antenleri vardır. Salyangoz içindeki sıvının titreşimleri, corti organının yüzeyindeki zar tarafından bu tüycüklere aktarılır. Kulağa gelen sesin frekansına göre, tüycükler farklı şekilde titreşir. İşte bizim duyduğumuz sesleri birbirinden ayırt etmemiz, bu sayede mümkün olur. Yani salyangozu oluşturan kıvrımlı tüp, ses dalgalarını sarmalın dış kenarı boyunca odaklayarak, titreşime duyarlı hücrelerin sesi algılamasını kolaylaştırır. Burada bir soru akla gelebilir. Salyangoz nasıl olur da sesleri birbirinden ayırır. Bu sorunun cevabı, kulak salyangozunun yapısal özelliklerinden kaynaklanır. Yüce Allah kulak salyangozunu yaratmış ve bu küçücük organa çok hassas bir sistem yerleştirmiştir.
Kulak Salyangozunun Farklı Seslere Karşı Duyarlılığını Sağlayan Hassas Sistem
Kulak salyangozunun yapısı oldukça komplekstir. Görünüm olarak içi sıvıyla dolu, uca doğru daralan kıvrımlı bir tüp şeklindedir. Bu tüp, frekansı 20 Hz - 20.000 Hz arasında değişen, yani yaprağın hışırtısından uçak motorunun gürültüsüne kadar her frekanstaki ses dalgalarını toplayarak bunları frekanslarına göre ayırabilir. Ses dalgaları bu tüpün şekli nedeniyle eşit olarak dağılmaz. Farklı frekanslar, tüpün farklı bölgelerinde yoğunlaşır. Yüksek frekanslar (tiz ses bölgesi), sarmalın geniş ağzında toplanırken, düşük frekansların toplanma yeri uç kısma yakındır.
Sesin sarmal içindeki bu dağılışında çok hassas bir hesap vardır. Ses dalgaları bu ince hesap ve tüpün şekli dolayısıyla dış duvar boyunca yoğunlaşırken, bu etki uca doğru da artar. Bu artış sarmalın ucunda dış yüzeye göre 20 desibellik bir fazlalıkla sonuçlanabilmektedir. Bu, normal konuşmalardaki ses şiddetiyle bir elektrik süpürgesinin çıkardığı sesin şiddeti arasındaki farka karşılık gelir ve sarmal bas sesleri daha çok uç kısımda algılar. Eğer salyangoz bu sarmal şekle sahip olmasaydı farklı frekanstaki sesleri ayırt edebilmek mümkün olmazdı. Nitekim bilim adamları salyangozun bu özelliğini yapay işitme cihazlarına da uygulamak istemektedirler. Ancak son teknolojik yeniliklerle dahi taklit edilmesi mümkün olmayan bu sistem, Yüce Allahın yarattığı mükemmel bir ses alıcısı özelliği taşımaktadır. Bir ayette Rabbimizin yaratma ilmi ve bu ilim üzerinde düşünüp şükür sahibi olmanın önemi şöyle haber verilmiştir:
O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri inşa edendir; ne az şükrediyorsunuz. (Müminun Suresi, 78)
Kulağı ve Kulaktaki İşitme Sistemlerini Yaratan Yüce Allahtır
Kulağı meydana getiren organallerin her biri tek tek incelendiğinde harika bir işleyişe sahip oldukları görülür. Bu organellerin kendi aralarında tam uyumla çalışmaları ise ayrı bir yaratılış mucizesidir. Ses titreşimlerini frekanslarına göre ayıran kulaktaki salyangoz ve bu salyangozun sarmalındaki tüycükler sayesinde hücreler bunları elektriksel uyarılara dönüştürür ve sinirlere aktarır. Bu sinirler, şakak kemiğinden çıkarak beyne ulaşırlar. Beynin içinde, yüksek frekansa sahip sesler ile, düşük frekanslılar farklı yollardan ilerler. Bu sayede sesleri birbirinden ayırırız. Duymamızı sağlayan bu mucizevi sistem, en küçük ayrıntısına kadar ince ince yaratılmış farklı yapılardan oluşmaktadır. Bu sistem hiçbir şekilde evrimcilerin iddia ettiği gibi aşama aşama oluşamaz, çünkü en küçük bir detay bile eksik olsa, tüm sistem işe yaramaz hale gelir.
Günümüzün bilim ve teknolojisi işitme sisteminin çalışma prensiplerini tüm ayrıntılarıyla çözmeyi dahi henüz tam anlamıyla başaramamıştır. İlk yaratıldığımız günden beri var olan ve hoşlandığımız müziği, tanıdığımız kişilerin seslerini kısacası bütün sesleri belirleyen fiziksel mekanizmanın ayrıntıları bilim dünyası tarafından henüz aydınlatılmaya başlanmıştır. Elbette böylesine kompleks bir yapının evrim teorisinin iddia ettiği gibi rastlantılarla ortaya çıkması imkansızdır. Kulaktaki üstün yapılar, bu organı kusursuzca yaratmış olan Yüce Allahın varlığını ve sınırsız gücünü bir kez daha ispat etmektedir. Bu gerçek bir Kuran ayetinde şöyle bildirilir:
De ki: Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri evirip-çeviren kimdir? Onlar: Allah diyeceklerdir. Öyleyse de ki: Peki siz yine de korkup-sakınmayacak mısınız? (Yunus Suresi, 31)
Kulağın İç Koruma Mekanizmaları Kulağın Zarar Görmesini Önler
Kulağımızın içinde, kulak zarı ile başlayan ve içi havayla dolu bölüm, orta kulak olarak adlandırılır. Zarın üzerinde durduğu östaki borusu içerideki basıncın dışarıdaki basınçla aynı olmasını sağlar. Östaki borusu kulaktan boğaza kadar uzanır ve kulağın en duyarlı kısımlarını, yutkunduğumuz ya da esnediğimiz zaman hava basıncında meydana gelen ani değişimlere karşı korumak üzere açılır. Eğer kulak zarının iç ve dışındaki basıncı dengeleyen bu mekanizma olmasaydı, kulak zarı büyük zarar görebilirdi. İşitme duyusunda bir başka koruyucu mekanizma da orta kulaktaki kaslar aracılığıyla çalışır. Çok yüksek seslerde otomatik olarak tepki gösteren bu kaslar, kulak zarını gerginleştirir, ayrıca orta kulak kemiklerini çok duyarlı olan iç kulaktan geriye doğru çekerler.
İşitme İşleminde, Bir Aşamalar Zinciri Vardır
Havayla iletilen ses dalgaları kulağa ulaşır ve elektrik uyarılarına dönüşür.
Bu uyarılar daha sonra beyinde deşifre edilir.
Hemen aynı anda, sesi duyan kişi bu sinyallerin anlamını kavrar.
Ayrıca bir sesi tanıyabilmemiz için gözlerimizin devrede olması kesin şart değildir. Tek düze mekanik bir sesin daktilonun vuruşları olduğu, bir metalin başka bir metalin içinde çıkardığı seslerin, anahtarın kilit içindeki dönüşlerinden geldiğini hemen anlayabiliriz.
Kulaklarımızın Sahip Olduğu Her Özellik En Küçük Ayrıntısına Kadar Çok İnce Detaylarla Yaratılmıştır
Kulakların başımızda göze yakın olarak bulunması özel bir amaç içindir: Çünkü göz ve kulak ortaklaşa çalışabilirler. Başımızı çevirdiğimiz anda gözlerin ve kulakların aynı anda çevrilmesi, iki duyunun ortaklaşa çalışmasındaki uyumu ve verimliliği artırmaktadır. Karşılıklı konuşma sırasında karşımızdakini anlayabilmemiz için onu işitebilmemiz gerekir. Ancak işitebilmek anlayabilmenin tek şartı değildir.
Duyduklarımızın bilincine tam olarak varabilmemiz için bize seslenen kişinin görüntüsünü de algılamamız gerekir. Böylece onun ne demek istediğini daha iyi kavrarız. Konuşan kişinin dudak hareketlerini görmek büyük bir avantajdır. Biz farkında olmasak da, işitme duyusu görme duyusu tarafından desteklenerek, çok ince ses ayrımlarından doğan anlamlandırma farklılıkları giderilebilmektedir. Telefon konuşmalarında karşımızdakini görmek mümkün olmadığından örneğin, hepsi ve tepsi sözcüklerini sadece ses olarak duyarız. Oysa konuşmasını gördüğümüz kişide bu tip yanlış anlamalar çok daha azdır.
Kulaklar, kafanın iki yanına yerleştirildiği için seslerin kaynaklarının tespiti kolaylaştırılmıştır: Kulakların başın iki yanında olması da sesin geldiği yönü ayırt edebilmek için önemlidir. Örneğin sağımızda duran bir ağaçta uçan kuşun sesi sağ kulağa, sol kulaktan çok daha az bir süre erken ulaşır. Ses dalgasının kulaklara varma süreleri arasında az bir fark olmasına karşın, son derece hassas bir ayırt etme yeteneği ile bu farklılığa göre sesin ne yönden geldiğini anlayabiliriz.
İnsanın belirli sınırlar içinde de olsa dinleme dikkatini bir odakta toplama yeteneği vardır: Duyulabilecek birçok ses normal bir biçimde algılanırken, bazı hafif sesler insanı alarma geçirebilir, derhal dikkatini çekebilir. Örneğin, yoğun bir gürültü esnasında, omzunuz üzerinden fısıltıyla size söylenen birşeyi rahatlıkla duyabilirsiniz. Kulağın bu ayırıcı özelliği insan sağlığı açısından da çok önemlidir. Zira çevredeki her ses doğrudan insanın bilincini etkileseydi, o şartlar altında yaşamak dayanılmayacak bir hal alabilirdi.
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Mercek Dergisi 86. sayı (Ağustos 2011) 36. sayfada yayınlanmıştır.
İç kulakta bulunan ve işitmedeki anahtar organ olan salyangoz, neden sarmal biçimindedir?
Kulak salyangozunun şeklinin işitme üzerinde bir etkisi var mıdır?
Arabaların motor sesleri, kornaları, kuşların ötüşü, tanıdığımız birinin seslenmesi, rüzgarın ağaç yapraklarında çıkardığı ses ve radyodan yayılan müzik sesi Her biri birbirinden farklı şiddetteki bu sesler, kulağımızda gerçekleşen bir dizi işlemin sonucunda bizim için anlam kazanır. Havada yayılan ses titreşimleri, saniyede 340 kilometrelik bir hızla kulağa ulaşır. Ve o ana kadar sadece birer fiziksel hareket olan titreşimler, kulakta gerçekleşen olağanüstü derecedeki kompleks işlemler sonucunda sese dönüşür. Ve tüm bu olaylar, saniyenin binde birinden daha hızlı bir şekilde yaşanır.
Kulak Salyangozunun İşitme Üzerindeki Etkisi
Havadaki ses dalgaları kulak salyangozuna ulaşmadan önce kulak kepçesi tarafından toplanır. Sonra bu ses titreşimleri kulak zarına çarpar. Kulak zarı, orta kulak kemiklerini titreştirir. Ses titreşimleri böylece mekanik titreşimlere dönüşür. Bu mekanik titreşimler ise, iç kulaktaki vestibüler pencere denen bölüme geçerek, kulak salyangozunun içindeki sıvıyı titreştirir. Bu sıvının titreşimleri, sinirsel uyarılara dönüşerek işitme yolları ile beyne gider. Beyin, havadaki ses titreşimlerini ancak kendisine iletilen bu elektrik uyarıları vasıtasıyla tanıyabilir. Burada kısaca özetlendiği gibi işitmenin çok önemli bir aşamasını oluşturan kulak salyangozu içinde çok kompleks bir mekanizma vardır.
Salyangoz spiral biçimindeki bazı kanallara sahiptir. ABDdeki Vanderbilt Üniversitesi araştırmacılarına göre kulak salyangozunun bu biçimi özeldir. Çünkü bu yapı kulağın sese, özellikle de düşük frekanslı bas seslere duyarlılığını arttırır.
Salyangozun sarmalını oluşturan kanalların içinde, corti organı bulunmaktadır. Corti organının yüzeyindeki hücrelerin, tüycük adı verilen antenleri vardır. Salyangoz içindeki sıvının titreşimleri, corti organının yüzeyindeki zar tarafından bu tüycüklere aktarılır. Kulağa gelen sesin frekansına göre, tüycükler farklı şekilde titreşir. İşte bizim duyduğumuz sesleri birbirinden ayırt etmemiz, bu sayede mümkün olur. Yani salyangozu oluşturan kıvrımlı tüp, ses dalgalarını sarmalın dış kenarı boyunca odaklayarak, titreşime duyarlı hücrelerin sesi algılamasını kolaylaştırır. Burada bir soru akla gelebilir. Salyangoz nasıl olur da sesleri birbirinden ayırır. Bu sorunun cevabı, kulak salyangozunun yapısal özelliklerinden kaynaklanır. Yüce Allah kulak salyangozunu yaratmış ve bu küçücük organa çok hassas bir sistem yerleştirmiştir.
Kulak Salyangozunun Farklı Seslere Karşı Duyarlılığını Sağlayan Hassas Sistem
Kulak salyangozunun yapısı oldukça komplekstir. Görünüm olarak içi sıvıyla dolu, uca doğru daralan kıvrımlı bir tüp şeklindedir. Bu tüp, frekansı 20 Hz - 20.000 Hz arasında değişen, yani yaprağın hışırtısından uçak motorunun gürültüsüne kadar her frekanstaki ses dalgalarını toplayarak bunları frekanslarına göre ayırabilir. Ses dalgaları bu tüpün şekli nedeniyle eşit olarak dağılmaz. Farklı frekanslar, tüpün farklı bölgelerinde yoğunlaşır. Yüksek frekanslar (tiz ses bölgesi), sarmalın geniş ağzında toplanırken, düşük frekansların toplanma yeri uç kısma yakındır.
Sesin sarmal içindeki bu dağılışında çok hassas bir hesap vardır. Ses dalgaları bu ince hesap ve tüpün şekli dolayısıyla dış duvar boyunca yoğunlaşırken, bu etki uca doğru da artar. Bu artış sarmalın ucunda dış yüzeye göre 20 desibellik bir fazlalıkla sonuçlanabilmektedir. Bu, normal konuşmalardaki ses şiddetiyle bir elektrik süpürgesinin çıkardığı sesin şiddeti arasındaki farka karşılık gelir ve sarmal bas sesleri daha çok uç kısımda algılar. Eğer salyangoz bu sarmal şekle sahip olmasaydı farklı frekanstaki sesleri ayırt edebilmek mümkün olmazdı. Nitekim bilim adamları salyangozun bu özelliğini yapay işitme cihazlarına da uygulamak istemektedirler. Ancak son teknolojik yeniliklerle dahi taklit edilmesi mümkün olmayan bu sistem, Yüce Allahın yarattığı mükemmel bir ses alıcısı özelliği taşımaktadır. Bir ayette Rabbimizin yaratma ilmi ve bu ilim üzerinde düşünüp şükür sahibi olmanın önemi şöyle haber verilmiştir:
O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri inşa edendir; ne az şükrediyorsunuz. (Müminun Suresi, 78)
Kulağı ve Kulaktaki İşitme Sistemlerini Yaratan Yüce Allahtır
Kulağı meydana getiren organallerin her biri tek tek incelendiğinde harika bir işleyişe sahip oldukları görülür. Bu organellerin kendi aralarında tam uyumla çalışmaları ise ayrı bir yaratılış mucizesidir. Ses titreşimlerini frekanslarına göre ayıran kulaktaki salyangoz ve bu salyangozun sarmalındaki tüycükler sayesinde hücreler bunları elektriksel uyarılara dönüştürür ve sinirlere aktarır. Bu sinirler, şakak kemiğinden çıkarak beyne ulaşırlar. Beynin içinde, yüksek frekansa sahip sesler ile, düşük frekanslılar farklı yollardan ilerler. Bu sayede sesleri birbirinden ayırırız. Duymamızı sağlayan bu mucizevi sistem, en küçük ayrıntısına kadar ince ince yaratılmış farklı yapılardan oluşmaktadır. Bu sistem hiçbir şekilde evrimcilerin iddia ettiği gibi aşama aşama oluşamaz, çünkü en küçük bir detay bile eksik olsa, tüm sistem işe yaramaz hale gelir.
Günümüzün bilim ve teknolojisi işitme sisteminin çalışma prensiplerini tüm ayrıntılarıyla çözmeyi dahi henüz tam anlamıyla başaramamıştır. İlk yaratıldığımız günden beri var olan ve hoşlandığımız müziği, tanıdığımız kişilerin seslerini kısacası bütün sesleri belirleyen fiziksel mekanizmanın ayrıntıları bilim dünyası tarafından henüz aydınlatılmaya başlanmıştır. Elbette böylesine kompleks bir yapının evrim teorisinin iddia ettiği gibi rastlantılarla ortaya çıkması imkansızdır. Kulaktaki üstün yapılar, bu organı kusursuzca yaratmış olan Yüce Allahın varlığını ve sınırsız gücünü bir kez daha ispat etmektedir. Bu gerçek bir Kuran ayetinde şöyle bildirilir:
De ki: Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri evirip-çeviren kimdir? Onlar: Allah diyeceklerdir. Öyleyse de ki: Peki siz yine de korkup-sakınmayacak mısınız? (Yunus Suresi, 31)
Kulağın İç Koruma Mekanizmaları Kulağın Zarar Görmesini Önler
Kulağımızın içinde, kulak zarı ile başlayan ve içi havayla dolu bölüm, orta kulak olarak adlandırılır. Zarın üzerinde durduğu östaki borusu içerideki basıncın dışarıdaki basınçla aynı olmasını sağlar. Östaki borusu kulaktan boğaza kadar uzanır ve kulağın en duyarlı kısımlarını, yutkunduğumuz ya da esnediğimiz zaman hava basıncında meydana gelen ani değişimlere karşı korumak üzere açılır. Eğer kulak zarının iç ve dışındaki basıncı dengeleyen bu mekanizma olmasaydı, kulak zarı büyük zarar görebilirdi. İşitme duyusunda bir başka koruyucu mekanizma da orta kulaktaki kaslar aracılığıyla çalışır. Çok yüksek seslerde otomatik olarak tepki gösteren bu kaslar, kulak zarını gerginleştirir, ayrıca orta kulak kemiklerini çok duyarlı olan iç kulaktan geriye doğru çekerler.
İşitme İşleminde, Bir Aşamalar Zinciri Vardır
Havayla iletilen ses dalgaları kulağa ulaşır ve elektrik uyarılarına dönüşür.
Bu uyarılar daha sonra beyinde deşifre edilir.
Hemen aynı anda, sesi duyan kişi bu sinyallerin anlamını kavrar.
Ayrıca bir sesi tanıyabilmemiz için gözlerimizin devrede olması kesin şart değildir. Tek düze mekanik bir sesin daktilonun vuruşları olduğu, bir metalin başka bir metalin içinde çıkardığı seslerin, anahtarın kilit içindeki dönüşlerinden geldiğini hemen anlayabiliriz.
Kulaklarımızın Sahip Olduğu Her Özellik En Küçük Ayrıntısına Kadar Çok İnce Detaylarla Yaratılmıştır
Kulakların başımızda göze yakın olarak bulunması özel bir amaç içindir: Çünkü göz ve kulak ortaklaşa çalışabilirler. Başımızı çevirdiğimiz anda gözlerin ve kulakların aynı anda çevrilmesi, iki duyunun ortaklaşa çalışmasındaki uyumu ve verimliliği artırmaktadır. Karşılıklı konuşma sırasında karşımızdakini anlayabilmemiz için onu işitebilmemiz gerekir. Ancak işitebilmek anlayabilmenin tek şartı değildir.
Duyduklarımızın bilincine tam olarak varabilmemiz için bize seslenen kişinin görüntüsünü de algılamamız gerekir. Böylece onun ne demek istediğini daha iyi kavrarız. Konuşan kişinin dudak hareketlerini görmek büyük bir avantajdır. Biz farkında olmasak da, işitme duyusu görme duyusu tarafından desteklenerek, çok ince ses ayrımlarından doğan anlamlandırma farklılıkları giderilebilmektedir. Telefon konuşmalarında karşımızdakini görmek mümkün olmadığından örneğin, hepsi ve tepsi sözcüklerini sadece ses olarak duyarız. Oysa konuşmasını gördüğümüz kişide bu tip yanlış anlamalar çok daha azdır.
Kulaklar, kafanın iki yanına yerleştirildiği için seslerin kaynaklarının tespiti kolaylaştırılmıştır: Kulakların başın iki yanında olması da sesin geldiği yönü ayırt edebilmek için önemlidir. Örneğin sağımızda duran bir ağaçta uçan kuşun sesi sağ kulağa, sol kulaktan çok daha az bir süre erken ulaşır. Ses dalgasının kulaklara varma süreleri arasında az bir fark olmasına karşın, son derece hassas bir ayırt etme yeteneği ile bu farklılığa göre sesin ne yönden geldiğini anlayabiliriz.
İnsanın belirli sınırlar içinde de olsa dinleme dikkatini bir odakta toplama yeteneği vardır: Duyulabilecek birçok ses normal bir biçimde algılanırken, bazı hafif sesler insanı alarma geçirebilir, derhal dikkatini çekebilir. Örneğin, yoğun bir gürültü esnasında, omzunuz üzerinden fısıltıyla size söylenen birşeyi rahatlıkla duyabilirsiniz. Kulağın bu ayırıcı özelliği insan sağlığı açısından da çok önemlidir. Zira çevredeki her ses doğrudan insanın bilincini etkileseydi, o şartlar altında yaşamak dayanılmayacak bir hal alabilirdi.
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Mercek Dergisi 86. sayı (Ağustos 2011) 36. sayfada yayınlanmıştır.