' Kontes..
Bayan Üye
Hayati Önemi Olan Acılar
bir elmanın armuda dönüşebildiği yıllardı
çocukların bir azarla arızalandığı yıllar,
yağmurlardan sözederlerdi
aynalar emziren kadınlardan sözedercesine,
-küskün kırçiçekleri ölümcül bir talihsizlikti..-
kimi sözcükler kimi sözcükleri gizlerdi içinde
örneğin dEVRİMci, örneğin GÜZel
sözcükler büyüydü
sözcükler düğümdü
gökçekimine maruz martılarla gelirdi akşamüstü
o martılara takılıp giderdi sevinç ve huzur,
aşkın soyadı intihardı
yaşamın soyadı yorgunluk,
yeryüzünden militanlara, haklı şelaler akardı..
bir elmanın armuda dönüşebildiği yıllardı
sokakların bir kahkahayla kırılıp ağladığı yıllar
askere giden delikanlının hüznü gibiydi sevişmeler
teskere almış bir delikanlının gözleri vardı yataklarda
ters dönmüş bir tırnağın ağrısını duyardık konuşurken
susmuş bir kuş rengi o kahverengi fotoğraflarda
yarım bıraktırılmış bir şiirden sözederlerdi
bıçaklanmış bir komiserden sözedercesine,
-suyu kimse suçlayamazdı- -
- -su, çok çözümlü bir cebir sorusu-
bir kedi ansızın kendi kendini tırmalardı
bir elmanın armuda dönüşebildiği yıllardı
bir diş doktoru bütün dişlerini çekerek ölebilirdi
yani o kadar zor bir zamandı
herkesin saati vardı ve ölüm arta kalandı
bir fıkra anlattı mı -açık saçık bir şeydi-
biri fıkra anlattı mı -abartısız gülüşülürdü-
soluk bir serinlik serilirdi ortalığa!
ut çalan bir oğlandan haber getirmişti tüm ömürler
o ömürler 'defol! ' denmiş ölü postacılar gibi
o ömürler tay kokardı, sıpa kokardı, ten kokardı
korkardım seni özlediğimi itiraf etmekten
korkardım işte, bana ne, korkardım
-yunus koleksiyonu yapan ipek bir öğretmendim
dersimin adı: ölmek istemiyorum psikolojisi
artık ayaklansak burjuvazisi
öğrencilerin ise: toprak ve ruh, eylem ve sis-
o kızlar boklu sakız çiğnerken
o yoldaşlar savaşır ve hüngür hüngür ağlardı
bir elmanın armuda dönüşebildiği yıllardı
hatırlarsın, seniha'nin çocuğunu düşürdüğü yıllar
seniha bir hoş hatıranın lakabıydı
hem insan kendisiyle ne kadar barışık kalabilir
televizyonda gökkuşağı belgeselleri
okul kaçamakları belgeselleri yayınladığı yıllar
ellerin dudaklarla pastanelerde buluştuğu yıllar
dizlerin titrediği, dizkapaklarının kandığı yıllar
o yıllar, hatırlarsın!
bir piyano çalmıştık gece yarısı mezarlıktan
beyaz tuşlar devrim sabahıydı, siyah tuşlar
kaybedilenler
ve chopin koymuştuk beslediğimiz kedinin adını
chopin aşağı chopin yukarı
yani kedilere asansör muamelesi
velakin mondros mütarekesi yürümüştük
ne kadar güzeldi Mustafa Kemal
sen de severdin hatırlarsın
bir elmasın altına dönüşebildiği yıllardı
sağanaklardan sözederlerdi
bir gazetecinin fotoğraf makinesini kırarcasına,
küçük odamızın pencereleri günlük gazetelerle örtülüydü
-köşe yazarımız: hüzün, magazin ekimiz: umut! -
yerdeki kilimi bir ayrılıkla yakmıştın
buğulu bir ahu gözü müydü o delik? bir hain gözü?
duvarlarda ütopyamızın posterleri
ve çocukluğunda bir çete reisiyken
giydiğin eldivenin teki
çitlenbik kokardı hala
tay kokardı, sıpa kokardı, ten kokardı
korkardım seni sevdiğimi itiraf etmekten
korkardım işte, bana ne, hayata ne, ölüme ne!
binbaşı annenin, babanın kurbağaya dönüştüğü yıllar
sen bana küçük prens derdin ben sana benerci
sen bana mayakowski ben sana che
sen bana werther ben sana tom sawyer
hem insan kendisiyle öpüşebildikçe artardı
yani o kadar zor bir zamandı
sözcükler büyüydü
sözcükler düğümdü
hatırlarsın
suyu kimse suçlayamaz!
kimi sesler kimi sesleri gizlerdi özünde
kimi yüzler kimi yüzleri istemsizce,
doğada tik halinde bir dinginlik vardı
yaradılışımıza katılmış bir ikonanın varlığı
renklerimizi, davamızı rahatsız ederdi
evsahibemiz: tanrının ta kendisi
kasvetli şey, alışılmış şey, şıllık şey!
göğüs kafesimize takılmış bir broş
değildi yüreklerimiz
allahın her günü sevdalarla dolar dolar boşalırdı
bir elmanın armuda dönüşebildiği zor yıllardı
duydum ki
armut ihraç ediyormuşsun şimdi mut-dışına
bense, elma topluyorum yine
komşu bahçedeki darağaçlarından?
bir elmanın armuda dönüşebildiği yıllardı
çocukların bir azarla arızalandığı yıllar,
yağmurlardan sözederlerdi
aynalar emziren kadınlardan sözedercesine,
-küskün kırçiçekleri ölümcül bir talihsizlikti..-
kimi sözcükler kimi sözcükleri gizlerdi içinde
örneğin dEVRİMci, örneğin GÜZel
sözcükler büyüydü
sözcükler düğümdü
gökçekimine maruz martılarla gelirdi akşamüstü
o martılara takılıp giderdi sevinç ve huzur,
aşkın soyadı intihardı
yaşamın soyadı yorgunluk,
yeryüzünden militanlara, haklı şelaler akardı..
bir elmanın armuda dönüşebildiği yıllardı
sokakların bir kahkahayla kırılıp ağladığı yıllar
askere giden delikanlının hüznü gibiydi sevişmeler
teskere almış bir delikanlının gözleri vardı yataklarda
ters dönmüş bir tırnağın ağrısını duyardık konuşurken
susmuş bir kuş rengi o kahverengi fotoğraflarda
yarım bıraktırılmış bir şiirden sözederlerdi
bıçaklanmış bir komiserden sözedercesine,
-suyu kimse suçlayamazdı- -
- -su, çok çözümlü bir cebir sorusu-
bir kedi ansızın kendi kendini tırmalardı
bir elmanın armuda dönüşebildiği yıllardı
bir diş doktoru bütün dişlerini çekerek ölebilirdi
yani o kadar zor bir zamandı
herkesin saati vardı ve ölüm arta kalandı
bir fıkra anlattı mı -açık saçık bir şeydi-
biri fıkra anlattı mı -abartısız gülüşülürdü-
soluk bir serinlik serilirdi ortalığa!
ut çalan bir oğlandan haber getirmişti tüm ömürler
o ömürler 'defol! ' denmiş ölü postacılar gibi
o ömürler tay kokardı, sıpa kokardı, ten kokardı
korkardım seni özlediğimi itiraf etmekten
korkardım işte, bana ne, korkardım
-yunus koleksiyonu yapan ipek bir öğretmendim
dersimin adı: ölmek istemiyorum psikolojisi
artık ayaklansak burjuvazisi
öğrencilerin ise: toprak ve ruh, eylem ve sis-
o kızlar boklu sakız çiğnerken
o yoldaşlar savaşır ve hüngür hüngür ağlardı
bir elmanın armuda dönüşebildiği yıllardı
hatırlarsın, seniha'nin çocuğunu düşürdüğü yıllar
seniha bir hoş hatıranın lakabıydı
hem insan kendisiyle ne kadar barışık kalabilir
televizyonda gökkuşağı belgeselleri
okul kaçamakları belgeselleri yayınladığı yıllar
ellerin dudaklarla pastanelerde buluştuğu yıllar
dizlerin titrediği, dizkapaklarının kandığı yıllar
o yıllar, hatırlarsın!
bir piyano çalmıştık gece yarısı mezarlıktan
beyaz tuşlar devrim sabahıydı, siyah tuşlar
kaybedilenler
ve chopin koymuştuk beslediğimiz kedinin adını
chopin aşağı chopin yukarı
yani kedilere asansör muamelesi
velakin mondros mütarekesi yürümüştük
ne kadar güzeldi Mustafa Kemal
sen de severdin hatırlarsın
bir elmasın altına dönüşebildiği yıllardı
sağanaklardan sözederlerdi
bir gazetecinin fotoğraf makinesini kırarcasına,
küçük odamızın pencereleri günlük gazetelerle örtülüydü
-köşe yazarımız: hüzün, magazin ekimiz: umut! -
yerdeki kilimi bir ayrılıkla yakmıştın
buğulu bir ahu gözü müydü o delik? bir hain gözü?
duvarlarda ütopyamızın posterleri
ve çocukluğunda bir çete reisiyken
giydiğin eldivenin teki
çitlenbik kokardı hala
tay kokardı, sıpa kokardı, ten kokardı
korkardım seni sevdiğimi itiraf etmekten
korkardım işte, bana ne, hayata ne, ölüme ne!
binbaşı annenin, babanın kurbağaya dönüştüğü yıllar
sen bana küçük prens derdin ben sana benerci
sen bana mayakowski ben sana che
sen bana werther ben sana tom sawyer
hem insan kendisiyle öpüşebildikçe artardı
yani o kadar zor bir zamandı
sözcükler büyüydü
sözcükler düğümdü
hatırlarsın
suyu kimse suçlayamaz!
kimi sesler kimi sesleri gizlerdi özünde
kimi yüzler kimi yüzleri istemsizce,
doğada tik halinde bir dinginlik vardı
yaradılışımıza katılmış bir ikonanın varlığı
renklerimizi, davamızı rahatsız ederdi
evsahibemiz: tanrının ta kendisi
kasvetli şey, alışılmış şey, şıllık şey!
göğüs kafesimize takılmış bir broş
değildi yüreklerimiz
allahın her günü sevdalarla dolar dolar boşalırdı
bir elmanın armuda dönüşebildiği zor yıllardı
duydum ki
armut ihraç ediyormuşsun şimdi mut-dışına
bense, elma topluyorum yine
komşu bahçedeki darağaçlarından?
Küçük İskender