Kraliçenin Pireleri / Tarık Tufan

ashli

Bayan Üye
“Şimdi bulabildiğim tüm soru cümlelerini üst üste yığıp, bulabildiğim en merhametli cevabın dizlerine yaslamak istiyorum başımı. Bulabildiğim en müşfik cümlenin önünde bir an olsun düşünmeksizin iyiden iyiye bitik, yorgun vücudumu yere bırakmak istiyorum. Uzanmak ve hangi günahtan kalma olduğunu kestiremediğim acıların yorgunluğunu bir parça olsun üzerimden atmak istiyorum. Uyumalıyım.”

“Hayatımın parçalarını nasıl bir araya getirebileceğim konusunda en küçük bir fikrim bile yok. Nerden başlamalı ki? Başı ve sonu iç içe geçmiş bir hikayede ortaya çıkacağı anı karıştırmış bir kahraman gibiyim. Nerede ortaya çıksam yanlış karedeyim.”

“Kalbimden neler geçtiğini, kafamda biriktirdiklerimi, tasarladığım her şeyi bildiğini düşünüyorum. En azından tüm bunları hissettiğini. Belki de böyle bir beklenti benimkisi. Çünkü bunları sana asla söylemeyeceğim. Asla söyleyemeyeceğim. Oysa o kadar dilimin ucundalar ki. Rüzgar esse düşecekmiş gibi, gözlerime baksan, giderken başını bir kez geriye çevirsen, ağzımdan dökülüverecek kadar dilimin ucunda. Uzunca susuşlarım, ağzımı bile açmadan öylece kalakalıp, bakışlarımı kaçırışım hep bundan. Burada hava her geçen gün biraz daha soğuyor. Zaman diyorum, biraz daha zaman. Dilimin ucundaki kelimeler bu kış da donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler. Biraz zaman diyorum. Kalbimin bir yanı sıcak kalabilirse bu kış, bir delilik daha yapacağım. Ne bir portakal bahçesinde dolaştım ne de bir posta treninde yolculuk ettim. Çiçekler bir açmaya görsün, bir çılgınlık yapıp hatır için öleceğim… Aslında seni çok özledim…”

“Atmış ikiden tavşan yapmayı matematik problemi zanneden bir çocuğun çaresizliğine benziyor yaşadıklarım.”

“Yağmurlu bir havanın ardından birdenbire önümüze çıkan bir gökkuşağına yetişebilmek gibi beyhude bir telaşa döndü hayat. Herkes unutmaktan korkarcasına saklıyor hayallerini.”

“Sen gideceksin. Ve aslında gitmelisin de. Hem de bir eylül ayında gitmelisin. Şehrin gece lambalarında dans etmeli veda bakışların. Korkularımla yüzüstü öylece kalakalmalıyım basık bir kenar mahalle kahvesinde. Aşkınla demlenmiş sıcak bir çay içmeliyim. Küfürler saçıp etrafa belalara bulaştırmalıyım ağrılı başımı.”

“Soğuk bir odada, eskimiş bir yatağa uzanmış ve kısık yanan bir lambaya saatler boyunca bakan bir adamın incinmişliğine dikkat kesilmelisin. Onurlu bir adamın incinmişliğiyle puslanmış sokaklarda yürüyüp, ihanetin ayak izlerinde okumalısın hayatın kaypak yüzünü. Çekip giden bir kadının geride bıraktığı son hicaz hüzünleri özenle toplamalısın odanın içinde. Bir kristal bardağı tutuyormuşçasına özenle toplamalı ve mümkün olduğunca gözlerden uzak tutmalısın.”

“Her aşkı feda edebilecekmiş gibi duran çelik bir kalp taşıyormuş gibi asi, umarsız ve ifadesiz bakışlarla yürümelisin. Fakat hiç kimse bir yaprağa gözyaşı dökebilecek olmanı anlamamalı.”

“Hayat, herkesin sustuğu bir anda kulaklarımızı yırtan bir çocuk ağlamasıydı.”

“Yakana inatçı bir gülümseme tak ve yürü. Hayatı senin gülümsemelerin yeniden kuracak.”

“Hayatı yeniden kuracak bir inadın, hayata yeni anlamlar katacak bir asaletin çocuğusun sen…”

“Bir tükenişin kıyısında duran adamın her yana sıçrayan hüznü, üzerine bulaşıyor izleyenlerin. Herkes acıdan pay alıyor.”

“Haziranda ölmek. Sessiz bir kasaba sokağında, tahta evlerin bahçelerinden yayılan iğde ve ıhlamur kokuları arasında, beynini çatlatırcasına kafana saplanan bir baş ağrısıdır. Bereketli geçen bir günün sonrasında, diğerlerinden yuttuğu misketleri ceplerine doldurmuşken, babasının bir daha eve dönmeyeceği söylenen çocuğun alnına düşmüş şaşkınlıktır.”

“Haziranda ölmek zor. Tam da güneş, sevgilinin gözlerini yaşamın en mutlu bakışlarına çevirmişken, sevgilinin gözlerinde, uğur böceklerinden kalma bir coşku dans ediyorken gitmektir. Sevgilinin gözlerinde Meryem’den kalma bir ateş gitgide parlamaktayken, basıp gitmektir, bir daha geri dönüp bakmamaktır, haziran ölümleri.”

“Hep yarım kalmış heveslerdir, ayaklarımızı ağırlaştıran.”

“Akşam evde saatlerce çalışılmış ve sevgilinin yanına geldiğinde birden aklından uçup, kaybolmuş bir aşk şiiridir, haziran ölümleri.”

“Kargaları sevmediğimi düşündüm. Atkestanelerini gagalarıyla alıp, yükseklere çıkıyorlar. Sonra yüksekten bırakıp kırılan atkestanelerinin içindekileri yemeye koyuluyorlar. İçinde ne varsa tüketmek istediğin birini, yükseklere çıkarıp tam da zirve sarhoşuyken yere bırakmayı ve istediğini alıp bir kenara fırlatmayı kargalardan öğrenmiş olabilir miyiz?”

“Yalnız hüznü vardır, kalbi olanın.”

“Yaşama sanatı, yalanlara inanmayı bilme sanatıdır diyor Cesare Pavese. Bunun korkunç yanı, doğrunun ne olduğunu bilmememize karşın, bir yalanın yalan olduğunu hala anlayabilmemizdir. Göz göre göre, yalan olduğundan emin olduğun sözlere inanmaktır bazen yaşamak. Hayatın, üstüne üstüne gelen öfkeli adımlarına karşı, yalanın geçici mutluluğuna kendini kaptırıp mutlu olabilmeye çalışırsın çoğu zaman.”

“Doğrunun ne olduğunu bilmememize karşın, bir yalanın yalan olduğunu hala anlayabilmek sahiden de ne kadar korkutucu!”

“Kimileri hala yaşanabilir olmayan bir hayatı, tanrı gibi konuşarak insanların kutsalı haline dönüştürürken, kimileri de kendi o****u uzlaşmalarını hayatın zorlukları arasında sayıyor. Karnını doyurabilmenin dışında lüksleri olmayan bir grup zavallının, piyon gibi hareket ettirildiği ve şahların ve vezirlerin ve atların uğruna bir çırpıda gözden çıkarıldığı, kelle sayısına göre değer ifade ettiği alçak bir hesabın ortasında yaşıyoruz.”

“Bu oyunu kazanma şansınız yok! Elinizdeki silah dolu ve Rus ruleti oynamak çok aptalca. Birazdan beyniniz dağılacak ve onlar bu zavallı gösterinize gülecekler.”

“Sen bir ateşsin aslında. Elinde tutan herkesin avuçlarını yakacak bir ateşsin.”

“Ölüm nasıl bir aşktır senin sokaklarında? Hangi kapıyı çalsam o çıkıyor karşıma. Söz vermiş gibi aceleci, yetişmek için koşar adım gidiyorsun.”

“Adını bilmediğimiz sokaklarda, başıboş adımlarla yürüyüp, boş kola kutularını tekmeleme düştü payımıza çok zaman.”

“Bir gece yarısı, erkete bile almadan yanına, gösterişli bir duvara öfkeni yazmak gibidir hayat. Kimsenin umursamadığı bir acıyı, kırmızı bir boya ve kalın harflerle bir duvara söylemektir. Her gürültüyü polis sanıp, elini çabuk tutarak, büyük bir tedirginlikle ağız dolusu bağırmaktır bir duvarın üzerine.”

Altı çizilen yerler de denilebilir...
 
takipçi satın al
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
vozol
antalya havalimanı transfer
Geri
Üst