Kâinatın yapısını, bir bütün hâlinde
inceleyen ilim. Kozmoz kelimesi, uzayın güzelliği anlamına gelir. Kozmoloji çalışmaları, çok eski
zamanlara kadar uzanmaktadır. Modern kozmoloji ise Einsteinin izâfiyet teorisi neticesinde 1917den
sonra ortaya çıkmıştır.
Kozmoloji ile ilgili çalışmalar, tahmînen M.Ö. 4000 yıllarında Mezopotamyada başladı. Bu devirde
kozmoloji, astroloji ile astronominin karışımı idi ve kâinatdaki bütün maddelerin dünyâ etrâfında
döndüğü iddia ediliyordu.
Yahûdî ve Hıristiyanlar kitaplarında, görünüşe göre bildirilenleri okuyunca, hakikatleri de böyle
sanarak, yeryüzünü, düz ve hareketsiz, güneşin bunun etrafında döndüğünü, göklerin yer üzerine
çadır gibi kapatılmış olduğunu, Allahü teâlânın insan gibi, kürsîde oturup işleri yürüttüğünü
sanmışlardır. Tecrübe ile bulunan fen bilgileri, bu inanışlara uymadığından fen adamlarını dinsizlikle
itham edip saldırmışlardır.
1500 senelerinde İslâmî ilimlerin tesiri ile rönesans hareketleri başlamış ve Avrupada, müspet
düşünen bilim adamları ortaya çıkmıştır. Bunlar fen bilgilerinin çoğunu ve hepsinin temeliniİslâm
kitaplarından aldılar. Bunlardan Kopernik, Batrûcî ve İbn-i Şâtırın eserlerinden alarak kozmoloji
üzerinde çok isâbetli görüşler ileri sürdü. Kopernik, güneşi ışık ve ısıdan ibâret düşünüp, kâinâtın
ortasında kabul etmiş, dünyâ ve gezegenlerin, güneş etrafında bir yörüngede döndüğünü söylemiştir.
Kepler ve Galileo da Kopernikin fikirlerini desteklemişlerdir. Son senelerde yapılan incelemeler açıkça
göstermiştir ki Kopernik bu nazariyesini Batrûcî ve İbn-i Şâtırdan alarak kendine mâl etmiştir.
Galileo, 1610 senesinde jüpiterin dört uydusunu keşfetmiştir. İslâm âlimlerinin kitablarından öğrenerek,
dünyânın kendi etrâfında döndüğünü söylediği vakit, Hıristiyân âlemi birbirine karışmış ve kendisi
aforoz edilmiştir. Hıristiyanlar, 16. yüzyılda bile hâlâ dünyânın tepsi gibi düz olduğunu sanıyorlardı.
Newtonun, uzaydaki kütlelerin birbirini çekmesi prensibini açıklamasından sonra modern kozmolojiye
geçilmeye başlandı. Uzayın güneş sisteminin de ötesinde daha geniş olduğu anlaşıldı. 1924 senesine
Amerikan astronomu Edwin Huble, Samanyolu yıldız sistemini (galaksi) teşhis ederek, kozmolojide en
büyük adımı attı. Fakat daha sonra kâinâtta Samanyolu galaksisi gibi daha birçok galaksilerin varlığı
anlaşıldı.
Güneş sistemi, samanyolu galaksisinde bir nokta gibi kalmaktadır. Samanyolu, spiral şeklinde, yıldızlar
kümesi gibi kabul edilmektedir. Güneş sisteminin bu Spiralin merkezine mesâfesi 30.000 ışık
senesidir. Yıldız hareketlerinin dikkatlice incelenmesi sonucu. Samanyolunun da döndüğü
anlaşılmıştır. Ayrıca Samanyolu içindeki yıldızların da belli yörüngelerde döndüğü tesbit edilmiştir. Bu
dönme hızları, galaksi merkezine doğru daha hızlıdır. Güneşin sürati, galaksi merkezine göre sâniyede
250 km ve peryodu 100 milyon senedir.
1946 senesinde İngilizler, uzaydan gelen kuvvetli radyo dalgaları tesbit ettiler. Bunlar, Cygus
galaksisinden geliyordu. 1949da ise Taurus A galaksisinden gelen radyo dalgaları tesbit edildi.
Bunların, galaksideki muazzam infilâklardan hâsıl olduğu anlaşıldı. Bu çeşit radyo dalgası galaksilere,
radyo galaksi veya kuaser denir. Bu radyo dalgalarının tesbiti ile, kâinâtta, zamanla yeni yeni
galaksilerin meydâna geldiği ve dolayısı ile kâinâtın durmadan değişikliğe uğradığı ve yoktan var
olduğu anlaşılmıştır.
İslâm kozmolojisinde astronomi ve fizik ölçülerinde ilk çalışmaları yapanlar El-Bîrûnî ile Kutbuddin
Şirâzîdir. Bilhassa El-Bîrûnînin astronomi ve matematikle, kozmoloji çalışmaları önemlidir.
inceleyen ilim. Kozmoz kelimesi, uzayın güzelliği anlamına gelir. Kozmoloji çalışmaları, çok eski
zamanlara kadar uzanmaktadır. Modern kozmoloji ise Einsteinin izâfiyet teorisi neticesinde 1917den
sonra ortaya çıkmıştır.
Kozmoloji ile ilgili çalışmalar, tahmînen M.Ö. 4000 yıllarında Mezopotamyada başladı. Bu devirde
kozmoloji, astroloji ile astronominin karışımı idi ve kâinatdaki bütün maddelerin dünyâ etrâfında
döndüğü iddia ediliyordu.
Yahûdî ve Hıristiyanlar kitaplarında, görünüşe göre bildirilenleri okuyunca, hakikatleri de böyle
sanarak, yeryüzünü, düz ve hareketsiz, güneşin bunun etrafında döndüğünü, göklerin yer üzerine
çadır gibi kapatılmış olduğunu, Allahü teâlânın insan gibi, kürsîde oturup işleri yürüttüğünü
sanmışlardır. Tecrübe ile bulunan fen bilgileri, bu inanışlara uymadığından fen adamlarını dinsizlikle
itham edip saldırmışlardır.
1500 senelerinde İslâmî ilimlerin tesiri ile rönesans hareketleri başlamış ve Avrupada, müspet
düşünen bilim adamları ortaya çıkmıştır. Bunlar fen bilgilerinin çoğunu ve hepsinin temeliniİslâm
kitaplarından aldılar. Bunlardan Kopernik, Batrûcî ve İbn-i Şâtırın eserlerinden alarak kozmoloji
üzerinde çok isâbetli görüşler ileri sürdü. Kopernik, güneşi ışık ve ısıdan ibâret düşünüp, kâinâtın
ortasında kabul etmiş, dünyâ ve gezegenlerin, güneş etrafında bir yörüngede döndüğünü söylemiştir.
Kepler ve Galileo da Kopernikin fikirlerini desteklemişlerdir. Son senelerde yapılan incelemeler açıkça
göstermiştir ki Kopernik bu nazariyesini Batrûcî ve İbn-i Şâtırdan alarak kendine mâl etmiştir.
Galileo, 1610 senesinde jüpiterin dört uydusunu keşfetmiştir. İslâm âlimlerinin kitablarından öğrenerek,
dünyânın kendi etrâfında döndüğünü söylediği vakit, Hıristiyân âlemi birbirine karışmış ve kendisi
aforoz edilmiştir. Hıristiyanlar, 16. yüzyılda bile hâlâ dünyânın tepsi gibi düz olduğunu sanıyorlardı.
Newtonun, uzaydaki kütlelerin birbirini çekmesi prensibini açıklamasından sonra modern kozmolojiye
geçilmeye başlandı. Uzayın güneş sisteminin de ötesinde daha geniş olduğu anlaşıldı. 1924 senesine
Amerikan astronomu Edwin Huble, Samanyolu yıldız sistemini (galaksi) teşhis ederek, kozmolojide en
büyük adımı attı. Fakat daha sonra kâinâtta Samanyolu galaksisi gibi daha birçok galaksilerin varlığı
anlaşıldı.
Güneş sistemi, samanyolu galaksisinde bir nokta gibi kalmaktadır. Samanyolu, spiral şeklinde, yıldızlar
kümesi gibi kabul edilmektedir. Güneş sisteminin bu Spiralin merkezine mesâfesi 30.000 ışık
senesidir. Yıldız hareketlerinin dikkatlice incelenmesi sonucu. Samanyolunun da döndüğü
anlaşılmıştır. Ayrıca Samanyolu içindeki yıldızların da belli yörüngelerde döndüğü tesbit edilmiştir. Bu
dönme hızları, galaksi merkezine doğru daha hızlıdır. Güneşin sürati, galaksi merkezine göre sâniyede
250 km ve peryodu 100 milyon senedir.
1946 senesinde İngilizler, uzaydan gelen kuvvetli radyo dalgaları tesbit ettiler. Bunlar, Cygus
galaksisinden geliyordu. 1949da ise Taurus A galaksisinden gelen radyo dalgaları tesbit edildi.
Bunların, galaksideki muazzam infilâklardan hâsıl olduğu anlaşıldı. Bu çeşit radyo dalgası galaksilere,
radyo galaksi veya kuaser denir. Bu radyo dalgalarının tesbiti ile, kâinâtta, zamanla yeni yeni
galaksilerin meydâna geldiği ve dolayısı ile kâinâtın durmadan değişikliğe uğradığı ve yoktan var
olduğu anlaşılmıştır.
İslâm kozmolojisinde astronomi ve fizik ölçülerinde ilk çalışmaları yapanlar El-Bîrûnî ile Kutbuddin
Şirâzîdir. Bilhassa El-Bîrûnînin astronomi ve matematikle, kozmoloji çalışmaları önemlidir.