Sibel1
Bayan Üye
Sağlıklı beslenme konusunda kötü alışkanlıklardan bir kısmı az yada çok önemli bozukluklara yol açar. Biz burada ölçüsüz yemek yeme konusuna dönmek istemiyoruz. Bu ölçüsüzlük, sindirim bozukluklarının çok bilinen bir nedenidir. Genellikle alkol tutkunluğu (alkolizm) tütün tutkunluğuyla bir arada görülür ve her ikisi de oldukça çabuk teşhis edilir. Birçok kişide bu tutkunluklar bol ve zengin yemekler yeme alışkanlığıyla yan yana bulunur. Burada açlığın kötü etkileri yada yalnızca alışkanlıklar söz konusu olabilir, o İş adamlarının yemekli toplantıları» çabucak aşırı kanlılığa, karaciğer bozukluklarına, gut hastalığına dönüşür. Bu toplantılardaki yemekler çok çekici oldukları kadar uyarıcı ve tahriş edicidir, karaciğeri tehlikeli bir biçimde fazla çalıştırır. Bütün çok yemek yiyenler önünde sonunda hasta olurlar. Bunlar, sağlam görünüşlerine rağmen, dayanıksız kişilerdir; bunların zaman zaman ortaya koyduğu dramatik durumlardan ötürü cerrahlar her zaman tedirgindir. Çok ekmek yiyenler de büyük ölçüde mide ve bağırsak bozukluklarına yatkındırlar. Ama, profesör CARNOT'nun deyimiyle, bu «sindirim bozukluğuna karşı» rejimlerin tanımı bu kadarla sınırlandırılamaz. Genellikle, hastaya sorulan dikkatli sorular, bu alanda niceliksel ve niteliksel birçok büyük yanlışın yapıldığını ortaya koyar. Dengesiz rejimlerin düzene sokulması bu çok zaman zor iştir her şeyi yoluna koymaya yeter. Bir hastamız vardı, on iki yıldır kılı kırk yararcasına bir tuzsuz rejimi sürdürüyordu, bu rejim ona anjin sonrasında ortaya çıkan bir albüminüri nedeniyle geçici olarak tavsiye edilmişti. Bir başkası, bir kültürlü kişi, seçe seçe, sonunda günde bir yada bir buçuk libre erişte yemekle sınırlandırmıştı kendini. Savaştan önce, gerçek bir kısıtlama manisi vardı. Gariptir ama, bu maniyi gerçek kısıtlamalar iyileştirdi. Çünkü hayatı sürdürme arzusu, vücudun kaldırmaması kaygılarının önüne geçti. Hayatın büyük kısmının oturarak geçmesi, yemeklerden sonra hemen sindirime elverişsiz durumlarda çalışma zorunluluğu da bozukluklara yol açar.
Kafayla çalışanlar «çok düşünen az sindirir» sözünü doğruluyorlar. Her zaman oturarak çalışanlarda nöro-vejetatif bozukluklar, özellikle besinleri iyi çiğnememeyle birlikte çabuk çabuk yeme alışkanlıkları görülüyor. Çabuk yemek yeme, birçok bozuklukların tek başına sorumlusudur. Aşırıya kaçmadan, FLETCHER'in bir tedavi yöntemi düzeyine çıkardığı yavaş yeme sanatını yeniden uygulamaya koymayı düşünmeden, hızlı yemenin sakıncalarını görmekte yarar var. Günümüzde, büyük şehirlerde, ulaşımın uzunluğu (metro yada otomobil) havasız yerde çalışma, öğle yemeği için ayrılan zamanın kısalığı, ayak üstü tıkınmak, karavana yemek, kantinde yemek, çağdaş şehirleri bir sindiremeyenler yığını haline getiriyor. Yemekten soma görülen öznel bozukluklar, şişkinlikler, sıcak basması, uyku basması, zaman zaman ortaya çıkan yanak ve kulak kızarması F. RAMOND'dan beri bilinen durumlardır. Ötesi var: büyük parçalar halinde mideye inen besinler bu organa bir ek iş yüklemektedir. Parçalanmaları midede yeteri kadar gerçekleşmez, sindirim olayı aşırı ölçülerde bağırsak düzeyinde devam eder. Özellikle tükürükle iyice parçalanmamış olan nişasta büyük ölçüde körbağırsağa gelir, körbağırsakta yalnız kalıntılar değil yenen nişastanın hemen hemen hepsi sindirilir, bu da bağırsak bozukluklarına yol açar. Karaciğerle ilgili bir sindirim zorluğu tablosu sözde dirençsizliklerle gerçekleşir (LEVEN), yukarıda sözünü ettiğimiz mideyle ilgili belirtileri ortaya koyar, özellikle kronik ishalin yerleşmesiyle belirgindir. Bu konuda, dişleri onarttırmakla ve alışkanlıkları düzenlemekle belli bir olumlu sonuç sağlanabilir. Bu sonucun alınması, kolay çiğnenen besinlerin tercih edilmesiyle, ekmeğin yerine peksimetin koyulmasıyla, nişasta sindirimini kolaylaştıran çimlendirilmiş arpa sularının içilmesiyle bu sonuç hızlandırılabilir. Hızlı yemek yemenin önemli ölçüde besin ziyanına yol açtığını ve yenen besinlerle özümlenen besleyici etkenler arasındaki dışkıyı bozduğunu da ekleyelim.
Kafayla çalışanlar «çok düşünen az sindirir» sözünü doğruluyorlar. Her zaman oturarak çalışanlarda nöro-vejetatif bozukluklar, özellikle besinleri iyi çiğnememeyle birlikte çabuk çabuk yeme alışkanlıkları görülüyor. Çabuk yemek yeme, birçok bozuklukların tek başına sorumlusudur. Aşırıya kaçmadan, FLETCHER'in bir tedavi yöntemi düzeyine çıkardığı yavaş yeme sanatını yeniden uygulamaya koymayı düşünmeden, hızlı yemenin sakıncalarını görmekte yarar var. Günümüzde, büyük şehirlerde, ulaşımın uzunluğu (metro yada otomobil) havasız yerde çalışma, öğle yemeği için ayrılan zamanın kısalığı, ayak üstü tıkınmak, karavana yemek, kantinde yemek, çağdaş şehirleri bir sindiremeyenler yığını haline getiriyor. Yemekten soma görülen öznel bozukluklar, şişkinlikler, sıcak basması, uyku basması, zaman zaman ortaya çıkan yanak ve kulak kızarması F. RAMOND'dan beri bilinen durumlardır. Ötesi var: büyük parçalar halinde mideye inen besinler bu organa bir ek iş yüklemektedir. Parçalanmaları midede yeteri kadar gerçekleşmez, sindirim olayı aşırı ölçülerde bağırsak düzeyinde devam eder. Özellikle tükürükle iyice parçalanmamış olan nişasta büyük ölçüde körbağırsağa gelir, körbağırsakta yalnız kalıntılar değil yenen nişastanın hemen hemen hepsi sindirilir, bu da bağırsak bozukluklarına yol açar. Karaciğerle ilgili bir sindirim zorluğu tablosu sözde dirençsizliklerle gerçekleşir (LEVEN), yukarıda sözünü ettiğimiz mideyle ilgili belirtileri ortaya koyar, özellikle kronik ishalin yerleşmesiyle belirgindir. Bu konuda, dişleri onarttırmakla ve alışkanlıkları düzenlemekle belli bir olumlu sonuç sağlanabilir. Bu sonucun alınması, kolay çiğnenen besinlerin tercih edilmesiyle, ekmeğin yerine peksimetin koyulmasıyla, nişasta sindirimini kolaylaştıran çimlendirilmiş arpa sularının içilmesiyle bu sonuç hızlandırılabilir. Hızlı yemek yemenin önemli ölçüde besin ziyanına yol açtığını ve yenen besinlerle özümlenen besleyici etkenler arasındaki dışkıyı bozduğunu da ekleyelim.