$owaLyé
Kayıtlı Üye
Muchul : Benim bi çocukluk arkadaşım vardı.onunla her yaz beraberdik.gençlik işte bi gece 2 kız ayarlamıştık.çokta güzellerdi.yedik içtik güldük eğlendik kendimize aşık ettirmiştik.biz kızları evlerine her bırakışımızda duygulanıp ağlarlardı tabi bizde boş dururmuyuz duygularına karşılık verip bizde ağlardık.onlar bizi çok duygusal çok sevecen kendilerini deliler gibi seven iki genç zannediyorlardı.gün geldi onların ankaraya gitme vakitleri gelmişti ve bizden akşama onları yolcu etmemizi istemişlerdi.bizde tabi dedik.ama biz onları artık unutmuştuk ve aldık biraları sahile bizim öteki kızların yanına gittik.biralarımız bitmişti hemen yakınımızdaki bakkala bira almaya gittiğimizde yolu koskocaman ankara atobüsü kaplamıştı.neyse biz kızlarla bi torba dolusu birayı aldık e tam sahile gidecekken benle arkadaşım arkamızı döndükkü ne görelim!!bizim yolcu edeceğimiz deliler gibi sevdiğimiz onlar için ağladığımız ankaralı kızlar.göz göze geldiğimiz o an bi kıyametti.torbaları yer atıp topuklarımız popomuza değerek kaçmıştık.ve birdahada böyle bişey yapmıcağımıza tövbe ettik ama yinede gençlik işte her günümüz böyle geçti.
Ultra Manyak : Birgün yolda gidiyordum etrafıma baktım kimse yoktu zten bogazımda agrıyordu yere baktım ve bembeyazbir balgam çıktı agzımdan oo be rahatladım dedim ve arkamdaki adam ne dedi biliyormusun sıçsaydın
Aysude : Bigün erkek arkadaşımla pastnede oturuyoduk,arkamıza iki genç oturdu ve 2 su istediler.arkadaşım bana sessizce şunlara biz bişey ısmarlayalım dedi amagerçekten çok sessiz.arkamızdaki gencin biri geldi biz alırız yediklerimizden arta kalanları size yollaızdedi tabi ben kıpkırmızı oldum.kalktıklarında bizi maddi bakımdan 2ye katlayacak süper bi arabaya bindiler.tabi arkadaşım espiriyi anında patlattı.eğer su içmeselerdi bu arabayı alamazlardı ki.
Dogan : Bi kaç hafta önce tahlil vermek için labaratuardaydım. Neyse hemşire önce kan aldı ve idrar tahlili için şu beyaz kaplardan verdi neyse uzatmayayım bide çizgi çekti buraya kadar manasında, dibinde bi yerde yani benden önceki adamın çıkmasını bekledim adam bi çıktı idrarı dolduracağı kabı ağzına kadar doldurmuştu ve idrar yerlere ellerine falan döküldü, hemşire bu kadarına gerek olmadığını söyleyince adamın verdiği cevapta koptum zaten: başka kap vermediğiniz için hepsini buna doldurmak zorunda kaldım... !!!
Bodyguard : (1) " Yıllar önce bir Karadeniz kasabasında turnedeydik. Oyunun ertesi günü otelden çıkıp biraz hava almak istedim. Eşim Jale de 'Gelirken bana bir naneli ciklet al' dedi... Bakkala girdim. - Bir naneli ciklet istiyorum, dedim. Bakkal, şekerli-çikolatalı acaip bir şeker verdi. - Naneli yok mu diye sordum. Bakkal şöyle dik dik yüzüme baktı. Sonra da ağır ağır konuştu: - Ha buni naneli niyetine çiğne daa! Ben de Karadenizli olduğum için kızamadım tabii. Otele kadar kendi kendime güldüm..." (2) " 60'lı yıllarda tiyatro ile Anadolu'da geziyoruz. Bir gün bir otele gittik. Ben, gösterilen odaya çıktım. Yastığa baktım, yatılacak gibi değil. Daha önce bir başkasının yattığı belliydi. Yastıkta, çarşafta saçlar kıllar vardı. Sinirlendim, hemen aşağıya indim. - Lütfen o yatağın yastığını, çarşafını değiştirin, çünkü benden önce başkası yatmış, dedim. Otelci şöyle yanıtladı beni: - Yahu kardeşim, senden önce yatan da Müslüman, ne olacak yani!... "
ÇapkIn : " Müjdat ( Gezen ) ve ben eşlerimizden ayrılmıştık. Müjdat yalnız yaşıyordu. Ben de bir müddet onun evinde kaldım. İşte bu dönemde bir akşam ben mutfakta çoban salatası yaparken telefon çaldı. Müjdat açtı, kısa bir konuşma yapıp kapattı ve yanıma geldi. - Mustafa, salataya sakın soğan koyma!.. - Niye?.. - Şimdi tanımadığım bir kadın telefon etti, yanında bir kadın daha varmış, bize oturmaya gelmek istiyorlarmış... İkimiz de bekardık ve iki tane tanımadığımız kadın kendilerinden coşmuş, gelmek istiyorlardı... Eee, Müjdat haklıydı tabi, salataya soğan koymamak gerekirdi... Neyse, kısa bir süre geçti. Ben diğer yemeklerle ilgileniyorum. Birden kapı çaldı. Ben mutfakta olduğum için Müjdat kapıya gitti... Ve kapıyı açar açmaz, bana ordan seslendi: - Mustafaa... - Efendim?.. - Salataya soğan koyabilirsin!.. Haklıydı Müjdat, çünkü gelen kadınlar çok çirkindi!... "
Halit Akçetepe : " Tiyatrocu arkadaşlarla Ankara Gençlik Parkındaki bir çay bahçesinde oturuyorduk. Bir yere telefon etmem gerektiği için ikide bir kalkıp karşıdaki genel telefona gidiyor fakat, telefondan ses gelmediği için tekrar gelip yerime oturuyordum... Gide gele iyice yorulmuş ve sinirlenmiştim... Sonunda garsona seslendim: - Kardeşim bir de sen baksana, şu telefondan bir ses geliyor mu ? - Peki Halit Ağabey, gidip bakayım. Garson koştu telefonun yanına gitti, ahizeyi kaldırmadan, evet, hiç elini bile sürmeden telefona kulağını dayadı dinledi, dinledi, sonra oradan bana bağırdı: - Yoo, hiç ses gelmiyor ! "
Aydemir Akbaş : " Gülriz Sururi - Engin Cezzar Tiyatrosunda Haldun Taner'in "Zilli Zarife" adlı oyununu oynuyorduk. Ben rol gereği salonun arkasından gelip sahneye çıkıyordum... Bir gece Bakırköy Akıl Hastanesi hastalarına oynarken yine arka kapıdan salona girdim. İçerisi tıklım tıklım akıl hastalarıyla doluydu. Sıram gelince yine her zamanki gibi salondan sahneye çıkmak için yürüdüm. Yürüdüm diyorum ama, yürüyemedim. Yolun kenarındaki koltukta oturan bir hasta ceketime yapışmış bırakmıyordu. Asıldım, zorlandım, imkansız... Bir türlü kurtaramıyorum. Sonunda eğildim: - Bırak beni, bırak sahneye çıkıcam, dedim. Akıl hastası büsbütün belime sarılıp bağırdı: - Olmaaaz... Buradan seyret! Hemşire Hanım tembih etti, sahneye çıkmak yook!.. O beni deli sanmış bırakmıyor ben de deli gibi kendi kendime gülüyordum.. "
Kutsal : Polis aracı sivil araçları uyarıyordu. 34 y 9597 devam et,34 up 542 bekleme yapma. arkadaki diğer polis aracı ise aynen şu anonsu yaptı:Haydar fazla bağarma , Haydar fazla bağarma !!!
Deniz : Yine her zamanki gibi İETT otobüsüne binmiştim. kibar bir amca ineceği durağa yaklaşınca düğmeye bastı ve orta kapıya yaklaştı. ama sevgili şoför otobüsü durdurunca sadece arka kapıyı açtı, orta kapıdan inecek amcayı farketmedi. bunun üzerine amca "şöför bey, orta kapıyı rica edebilir miyim" dedi. şoför ne dese beğenirsiniz "al ***ür, senin olsun"
Ismail : izmit Carefour'da çalışırken bi ürün promosyona girmişti etiketinin üstünde ki eski ve de fazla olan fiyatın üstü çizilmiş altında yeni ve de düşük olan fiyatı yazıyodu 2 çocuklu bi hatun gelip fiyatlara baktı çocuklardan biri atladı "bunu alalım anne" diye kadın "dur babanı bekle" dedi kocası geldi ve şöle süper bi soru sordu "bu pramosyon olunca fiyat artıyo mu azalıyo mu??"yuh!...
Ultra Manyak : Birgün yolda gidiyordum etrafıma baktım kimse yoktu zten bogazımda agrıyordu yere baktım ve bembeyazbir balgam çıktı agzımdan oo be rahatladım dedim ve arkamdaki adam ne dedi biliyormusun sıçsaydın
Aysude : Bigün erkek arkadaşımla pastnede oturuyoduk,arkamıza iki genç oturdu ve 2 su istediler.arkadaşım bana sessizce şunlara biz bişey ısmarlayalım dedi amagerçekten çok sessiz.arkamızdaki gencin biri geldi biz alırız yediklerimizden arta kalanları size yollaızdedi tabi ben kıpkırmızı oldum.kalktıklarında bizi maddi bakımdan 2ye katlayacak süper bi arabaya bindiler.tabi arkadaşım espiriyi anında patlattı.eğer su içmeselerdi bu arabayı alamazlardı ki.
Dogan : Bi kaç hafta önce tahlil vermek için labaratuardaydım. Neyse hemşire önce kan aldı ve idrar tahlili için şu beyaz kaplardan verdi neyse uzatmayayım bide çizgi çekti buraya kadar manasında, dibinde bi yerde yani benden önceki adamın çıkmasını bekledim adam bi çıktı idrarı dolduracağı kabı ağzına kadar doldurmuştu ve idrar yerlere ellerine falan döküldü, hemşire bu kadarına gerek olmadığını söyleyince adamın verdiği cevapta koptum zaten: başka kap vermediğiniz için hepsini buna doldurmak zorunda kaldım... !!!
Bodyguard : (1) " Yıllar önce bir Karadeniz kasabasında turnedeydik. Oyunun ertesi günü otelden çıkıp biraz hava almak istedim. Eşim Jale de 'Gelirken bana bir naneli ciklet al' dedi... Bakkala girdim. - Bir naneli ciklet istiyorum, dedim. Bakkal, şekerli-çikolatalı acaip bir şeker verdi. - Naneli yok mu diye sordum. Bakkal şöyle dik dik yüzüme baktı. Sonra da ağır ağır konuştu: - Ha buni naneli niyetine çiğne daa! Ben de Karadenizli olduğum için kızamadım tabii. Otele kadar kendi kendime güldüm..." (2) " 60'lı yıllarda tiyatro ile Anadolu'da geziyoruz. Bir gün bir otele gittik. Ben, gösterilen odaya çıktım. Yastığa baktım, yatılacak gibi değil. Daha önce bir başkasının yattığı belliydi. Yastıkta, çarşafta saçlar kıllar vardı. Sinirlendim, hemen aşağıya indim. - Lütfen o yatağın yastığını, çarşafını değiştirin, çünkü benden önce başkası yatmış, dedim. Otelci şöyle yanıtladı beni: - Yahu kardeşim, senden önce yatan da Müslüman, ne olacak yani!... "
ÇapkIn : " Müjdat ( Gezen ) ve ben eşlerimizden ayrılmıştık. Müjdat yalnız yaşıyordu. Ben de bir müddet onun evinde kaldım. İşte bu dönemde bir akşam ben mutfakta çoban salatası yaparken telefon çaldı. Müjdat açtı, kısa bir konuşma yapıp kapattı ve yanıma geldi. - Mustafa, salataya sakın soğan koyma!.. - Niye?.. - Şimdi tanımadığım bir kadın telefon etti, yanında bir kadın daha varmış, bize oturmaya gelmek istiyorlarmış... İkimiz de bekardık ve iki tane tanımadığımız kadın kendilerinden coşmuş, gelmek istiyorlardı... Eee, Müjdat haklıydı tabi, salataya soğan koymamak gerekirdi... Neyse, kısa bir süre geçti. Ben diğer yemeklerle ilgileniyorum. Birden kapı çaldı. Ben mutfakta olduğum için Müjdat kapıya gitti... Ve kapıyı açar açmaz, bana ordan seslendi: - Mustafaa... - Efendim?.. - Salataya soğan koyabilirsin!.. Haklıydı Müjdat, çünkü gelen kadınlar çok çirkindi!... "
Halit Akçetepe : " Tiyatrocu arkadaşlarla Ankara Gençlik Parkındaki bir çay bahçesinde oturuyorduk. Bir yere telefon etmem gerektiği için ikide bir kalkıp karşıdaki genel telefona gidiyor fakat, telefondan ses gelmediği için tekrar gelip yerime oturuyordum... Gide gele iyice yorulmuş ve sinirlenmiştim... Sonunda garsona seslendim: - Kardeşim bir de sen baksana, şu telefondan bir ses geliyor mu ? - Peki Halit Ağabey, gidip bakayım. Garson koştu telefonun yanına gitti, ahizeyi kaldırmadan, evet, hiç elini bile sürmeden telefona kulağını dayadı dinledi, dinledi, sonra oradan bana bağırdı: - Yoo, hiç ses gelmiyor ! "
Aydemir Akbaş : " Gülriz Sururi - Engin Cezzar Tiyatrosunda Haldun Taner'in "Zilli Zarife" adlı oyununu oynuyorduk. Ben rol gereği salonun arkasından gelip sahneye çıkıyordum... Bir gece Bakırköy Akıl Hastanesi hastalarına oynarken yine arka kapıdan salona girdim. İçerisi tıklım tıklım akıl hastalarıyla doluydu. Sıram gelince yine her zamanki gibi salondan sahneye çıkmak için yürüdüm. Yürüdüm diyorum ama, yürüyemedim. Yolun kenarındaki koltukta oturan bir hasta ceketime yapışmış bırakmıyordu. Asıldım, zorlandım, imkansız... Bir türlü kurtaramıyorum. Sonunda eğildim: - Bırak beni, bırak sahneye çıkıcam, dedim. Akıl hastası büsbütün belime sarılıp bağırdı: - Olmaaaz... Buradan seyret! Hemşire Hanım tembih etti, sahneye çıkmak yook!.. O beni deli sanmış bırakmıyor ben de deli gibi kendi kendime gülüyordum.. "
Kutsal : Polis aracı sivil araçları uyarıyordu. 34 y 9597 devam et,34 up 542 bekleme yapma. arkadaki diğer polis aracı ise aynen şu anonsu yaptı:Haydar fazla bağarma , Haydar fazla bağarma !!!
Deniz : Yine her zamanki gibi İETT otobüsüne binmiştim. kibar bir amca ineceği durağa yaklaşınca düğmeye bastı ve orta kapıya yaklaştı. ama sevgili şoför otobüsü durdurunca sadece arka kapıyı açtı, orta kapıdan inecek amcayı farketmedi. bunun üzerine amca "şöför bey, orta kapıyı rica edebilir miyim" dedi. şoför ne dese beğenirsiniz "al ***ür, senin olsun"
Ismail : izmit Carefour'da çalışırken bi ürün promosyona girmişti etiketinin üstünde ki eski ve de fazla olan fiyatın üstü çizilmiş altında yeni ve de düşük olan fiyatı yazıyodu 2 çocuklu bi hatun gelip fiyatlara baktı çocuklardan biri atladı "bunu alalım anne" diye kadın "dur babanı bekle" dedi kocası geldi ve şöle süper bi soru sordu "bu pramosyon olunca fiyat artıyo mu azalıyo mu??"yuh!...