Kişi kendini yalan söylemeye mecbur hissediyorsa ve sürekli yalan söylüyorsa bunu nasıl anlarsınız? İşte cevabı.
Küçük, büyük ya da beyaz yalan diye tabir ettiğimiz yalanları 4-5 yaşlarından itibaren herkes söyler yalnız kişi kendini yalan söylemeye mecbur hissediyorsa ve sürekli yalan söylüyorsa bu patolojik yalan söylemedir diyen uzmanlar, yalan söylemeye neden ihtiyaç duyulduğunu ve yalanın nasıl anlaşıldığını anlattı.
Beyaz yalanlar birini korumak için ya da üzmemek için söyleniyorsa çoğunlukla zararlı olmadığına dair kabul gören bir durumdur. Ancak küçük ya da büyük olsa da kişi kendini yalan söylemeye mecbur hissediyorsa ve sürekli yalan söylüyorsa bu patolojik yalan söylemedir. Bunlar kendilerini korumak, iyi görünmek, finansal ve sosyal kazanç sağlamak için ve cezadan kaçmak için yalan söylerler. Esas problemli grup kişisel kazançları için hiç durmadan yalan söyleyen ve hiç vicdan azabı çekmeyen anti sosyal kişilik bozukluğu olan ya da sosyopat dediğimiz gruptur ve bunların genelde kanunla başları beladadır.
YALAN SÖYLEYEN VE SÖYLEMEYEN KİŞİ ARASINDAKİ FARK
Yalan söylendiğinde ya da doğruyu söyleme engellendiğinde beyinde prefrontal kortekse (göz çukurunun üstünde) giden kanı harekete geçiren aktiviteler görülüyor. Yalan söylemek yürütücü işlevin bir tepkisidir çünkü doğru cevabı saklamayı onun yerine başka bir tepki vermeyi gerektirir. Bir soru sorulduğunda cevabını biliyorsanız ve doğruyu söyleyeceksiniz bu otomatik gelir ama doğru cevabı gizlemek ve başka bir yanıt vermeye çalışmak başka bir işlev gerektirir diyor İngiltere Sheffield Üniversitesi Yetişkin Psikiyatrisinden Prof.Dr. Sean Spence.
Uzmanlar daha önceki çalışmalardaki prefrontal korteksin önemine dayanarak yalan söyleyen ve söylemeyen 49 kişinin prefrontal kortekslerini görüntülediler. Beynin bu bölümüne baktığınızda gri ve ak maddeyi görürsünüz. Bu çalışmada yalan söyleyenlerin prefrontal kortekste ak maddelerinin yalan söylemeyenlerle karşılaştırıldığında ortalamada % 25 daha fazla olduğu ortaya çıkmış.
Harvardlı sinirbilimci Lawrence Farwell, P300 denilen spesifik beyin dalgasının yalanı algılamakta beynin parmak izi olduğunu söylüyor. Bilgisayar ekranında kişinin kafasında elektrotlar takılıyken fotoğraflar gösteriliyor ve P300 tanıdık bir obje ile karşılaşıldığında aktive oluyor. Bu teknik beyinde o bilginin var olup olmadığını bize gösteriyor diyor, Farwell. Bu tekniğin CIA tarafından köstebekleri bulmak için kullanıldığını da ekliyor.
Harvarddan bir başka profesör Kosslynin fMRI çalışmalarında, spontan olarak hazırlıksız yalan söyleyenlerin beynindeki aktive olan bölge ile belli bir zaman süresince bir senaryo üzerinden yalan söyleyenlerin aktive olan bölgeleri aynı değil. Spontan yalan söyleyenlerin beynin arka kısmında aktive oluyor. Bunun nedenini de hazırlıksız yalan söyleyenlerin uydurdukları hikayenin anlamlı olup olmadığını gözünde canlandırmaları gerektiği ile ilgili olabileceğini söylüyor.
YALAN SÖYLEYEN KİŞİDE NE TÜR DEĞİŞİKLİKLER OLUR?
Hiçbirinin çok sağlam kanıtları olmasa da sizi şüpheye düşürebilecek davranışlar sergilediklerine dair ipuçları vardır. Gözleri kaçırmak bunlardan bir tanesidir. Bir kişi sizinle konuşurken genellikle sizinle konuşma süresinin en az yarısında sizin gözünüze bakar. Sizinle konuşurken gözlerini kaçırıyorsa ya da konuşmanın belli bir kısmında aşağıya doğru bakıyorsa yalan söylüyor olabilirler. Bir başka belirti de ses tonunda değişim olmasıdır. Sesin alçalıp yükselmesi ve hızı da yalan söylemenin bir göstergesi olabilir. Vücut dili yani yüzünü ya da ağzını kapatmak, rahat oturamamak, ellerin ya da bacakların sürekli hareket etmesi de bir kandırma, aldatma göstergesi olabilir. Konuşurken tutarsız konuşmalar yapmak, birbirini tutmayan sözler söylemek de şüphelenmek için bir sebep olabilir.