Kısaca Kerbela Olayı

İnci

1907
Prenses
Kerbela Olayı tarihsel ve toplumsal anlamda, toplu kıyımların en zalim ve acımasız olanlarından biridir. Bir kıyım olarak Kerbela’yı anmamak ve ona yanmamak elde değildir. Bu kapsamda Kerbela Katliamının boyutlarını algılayabilen herkes, Kerbela için yanar, tutuşur: O’nun anısını yaşatmak için bir şey yapmak, orada katledilenleri anmak ve üzülenlerle saf olmak ister.

Bu olayda Ehl-i Beyt soyuna kastedildi. Hz Ali’nin oğlu, torunları ve yakınları öldürüldü. Katliam bununla da sınırlı kalmadı; suç, suçluya değil suçsuza yüklendi: Acı acıyı verenden değil, acıyı çekenden, baskı, baskıyı yapandan değil, baskıya uğrayandan soruldu.

Binlerce yıl, bu acının dinmesine yetmedi: Tazelendi, büyüdü, çoğaldı ve giderek insanlığın unutulmaz acılarından biri oldu. Alevi-Bektaşiler acılarını dile getirmek için ağıt türünün en anlamlı örneklerini Kerbela olayına hasrettiler.

Katliamın muhatabı, Ehl-i Beyt’in soyudur: Katliamı düzenleyen ve bu amaçla Kerbela üzerine asker gönderen Muaviye oğlu Yezittir! İşte bu nedenledir ki, Alevi-Bektaşiler binlerce yıldır Muaviye ve Yezit’e lanet eder! Nefret duyarlar...

İnsanlığın bu büyük acısını özetle de olsa anımsamak gerekir.

Hicretin 61. yılında (miladi 680) Muharrem ayının 7. Günü öğleye doğru, Yezit’in adamlarına karşı Kerbela’da direnen Hz. Hüseyin yandaşlarının suları çoktan bitmişti. Yaz sıcağı kavuruyor, çocuklar ‘su’ diyerek ağlaşıyorlardı!..

Su almak için Fırat’a gidenler, Yezit’in komutanı Ömer’in askerleri tarafından oklarla vuruluyor; su ve erzak teminine imkan verilmiyordu. Hz. Hüseynin tek umudu, Komutan Ömer’in insafa gelip su vermesiydi. Ömer’le konuştu fakat ikna edemedi. Ömer kuşatmayı daraltıyor; Hz. Hüseyin’in, çocuklarının ve arkadaşlarının susuzluktan ölmelerini bekliyordu.

Sonunda Ehlibeyt ve 72 yandaşı için kıyım demek olan, sonucu belli savaş başladı. Küçük çocuklar, bebeler ve yaşlılar, uzaktan atılan oklarla öldürüldü. Hz. Hüseynin kardeşleri ve yeğenleri teker teker Kerbela toprağına düştü. 72 savaşçı, dağ gibi Yezit askerine karşı durdu ama kaderi değiştirmenin olanağı yoktu. Muharremin 10. Günü, önce 18 yaşındaki oğlu Ali Ekber, ardından meme çocuğu Ali Asgar babasının kucağında oklanarak vuruldu.

Olanları gören Hz. Hüseyin, dedesi Hz. Muhammet’ten kalan kutsal emanetleri oğlu Zeynel Abidin’e teslim etti: Ölmeye hazırlandı. Temiz elbise giydi, başındaki peygamber sarığını yeniden bağladı; babasının kılıcı Zülfükar’ı boynuna astı, Hz. Hamza’nın kalkanını omuzuna alarak hazırlığını tamamladı. Yaren ve yoldaşlarıyla vedalaştı; onlara Şam yönüne gitmelerini öğütleyerek Kerbela meydanına çıktı. Tek başına vuruşurken, düşmanın oklarıyla kanlar içinde kaldı, muharrem ayının 10. Günü ikindi vakti toprağa düştü, şehit oldu.

Gövdesi Kerbela’da kaldı; kesik başı Kufe’ye, oradan da Şam’a götürüldü. Yezit bir değnek ile Hz. Hüseyin’in kesik başını ve ağzının içini karıştırırken, en büyük siyasal rakibinin soyunu kurutmanın huzuru içindeydi.

Alevi-Bektaşiler bugünden başlayarak 12 imam ve Ehlibeytin anısına 12 gün oruç ve yas tutacak; muharrem cemi yapacak, ibadet edecek, inançlarının gereğini yerine getirecekler. Binlerce yıl olduğu gibi olayları anımsayacak, üzülecek, Kerbela anısına yine susuz kalacak ve Ehl-i Beyt soyuna kastedenlere lanet yağdıracaklar!..

Bu olayın Alevi-Bektaşiler bakımından ifadesi şudur: Kerbela Olayı, hangi inançtan olursa olsun, hangi ulustan gelirse gelsin, zulme uğramış insanların acısını, insanlığın ortak acısı durumuna getirmenin yürek dağlayan bir anısıdır.



alıntıdır...
 
takipçi satın al
Uwell Elektronik Sigara
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
Geri
Üst