Kış Uykusu Boyunca Erimeyen Kemikler

meridyen2

Kayıtlı Üye
Kış Uykusu Boyunca Erimeyen Kemikler

“…Kemiklere de bir bak nasıl bir araya getiriyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz?...” (Bakara Surei, 259)

Canlılar uzun süre hareketsiz kaldıkları takdirde, kol ve bacak kemiklerinde zamanla erime başlar. Peki kış uykusuna yatan ve aylarca hareketsiz kalan siyah ayıların kemikleri neden erimez?

Canlıların vücutları incelendiğinde, muazzam detaylarla donatılmış bir sistemle karşılaşılır. Örneğin canlıların iskelet yapıları, bu sistemlerden biridir. Her canlıda ihtiyacına yönelik olarak farklı bir sistemle yaratılmış olan iskelet yapı, hayat boyu yapılan tüm hareketleri hatasız ve mükemmel bir biçimde yerine getirebilmeyi sağlar. Kemiklerdeki üstün yaratılışı Allah, Kur’an-ı Kerim’in Bakara Suresi’nde şöyle bildirmiştir:

“...Kemiklere de bir bak nasıl bir araya getiriyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz?...” (Bakara Suresi, 259)

Siyah ayıların bedenlerindeki kusursuz sistem de kemiklerdeki üstün yaratılış örneklerinden biridir. Eğer bir canlı uzun süre hareket etmez, vücut uzuvlarını kullanmazsa kemiklerinde erime başlar. Normal koşullar altında bu durumun kış uykusuna yatan canlılarda da oluşması gerekir. Ancak siyah ayılar üzerinde yapılan bir araştırma, bu canlıları aylar süren kış uykularında kemik dejenerasyonuna karşı koruyan bir sistemin varlığını ortaya çıkarmıştır. Aynı zamanda bu araştırma fiziksel aktiviteden yoksun kalan ve kemik hücresi kaybı yaşayan kişilerin tedavisi için de bir ilham kaynağı haline gelmiştir.

Uyku Esnasında Sabit Kalan Kemik Üretimi

Houghtan’da bulunan Michigan Teknoloji Üniversitesi’nden bazı bilim adamları üç ile beş ay arası kış uykusuna yatan Ursus Americanus türüne ait ayılar üzerinde bir takım gözlemlerde bulundular. (Seth Donahue et. al, “Bone formation is not impaired by hibernation (disuse) in black bears Ursus americanus“ The Journal of Experimental Biology, 1 Aralık 2003, vol 206, sf. 4233) Araştırmacılar bunun için beş adet ayının kemik metabolizmasıyla ilgili genlerindeki açılıp-kapanmalar üzerinde odaklandılar. Donahue ve arkadaşları çalışmalarının sonunda, ayılardaki kemik üretiminin sabit kaldığını ve hatta ayıların tekrar aktif hale gelmesiyle bu üretimin zirveye ulaşabildiğini ortaya koydular. Çalışma, ayıların kemiklerinde yaşlanmaya bağlı zayıflama ve incelme ortaya çıkmadığını da gösterdi.

Nature dergisinde yayınlanan bir başka araştırma yazısında ise aynı türe ait ayılar üzerinde yapılan incelemeler, bu canlıların kış uykusu boyunca diğer canlılara nazaran çok az kas kaybettiklerini de göstermiştir. (Henry J. Harlow et. al “Muscle strength in overwintering bears“ Nature, 22 Şubat 2001, sf. 997) 4 yıl boyunca Ursus Americanus türüne ait ayıları inceleyen bilim adamları, ayıların, beş aylık kış uykularının sonucunda kas güçlerinin sadece % 22’sini ve proteinlerinin sadece % 10 ila 15’ini kaybettiklerini hesaplamışlardır. Buna karşılık, aynı süreci yatağında geçirecek bir insanın, kas gücünün % 85’ini ve proteinlerinin % 90’ını kaybedeceği belirtilmektedir.

Kemik Hücreleri Erimekten Nasıl Korunuyor?

Ortalama bir siyah ayının ağırlığı 40 ile 285 kg arasındadır. Aylar boyu hareketsizce yatan bu ayıların kemikleri de, bu oldukça fazla miktardaki ağırlığın altında kalır. Normalde bu canlının kemiklerinin son derece güçsüzleşmesi ve kırılma noktasına gelmesi gerekirken ayılar, Yüce Allah’ın dilemesiyle hiçbir problem yaşamazlar.

Kemiklerin erimekten ve güçsüzleşmekten nasıl korunduğunu araştıran bilim adamları, bu canlıların bedeninde bulunan ve kemiğin ana maddesini oluşturan kalsiyumun, son derece verimli bir dönüşüm döngüsüne tabi olduğunu bu sayede kemiklerin zarar görmediğini ve korunduğunu belirtiyorlar. Aynı canlı metabolizması kas kaybını da oldukça düşük seviyelerde tutmaktadır.

Donahue ve ekibinin bir sonraki hedefi ise, insan ve ayılarda kemik üretimiyle ilgili iki hormonun yapılarını karşılaştırarak insanlarda kemik tedavisinde yeni yöntemler geliştirmek.

Aynı Şartlar Altında Bir İnsanın Durumu Ne Olur?

Hastanede yatmakta olan felçli insanlar bu bakımdan büyük ölçüde bakıma muhtaçtırlar. Hemşireler gün içinde onları hareket ettirir, ağırlıklarının bedenlerinin farklı bölgelerine denk gelmesini sağlar ve böylelikle meydana gelebilecek çürümeleri engellemeyi hedeflerler.

Bir insan bir gün bile hareketsiz kalamadığı halde ondan defalarca ağır bir canlının haftalar, aylar boyunca yemeden içmeden uyuması ve bu süreç sonucunda hiçbir kemik ve kas rahatsızlığı çekmemesi tam anlamıyla bir mucize oluşturmaktadır. Çünkü felçli insana hemşirelerin, doktorların yaptığı bakımı, ayılara otomatik olarak sağlayan bir sistem bulunmaktadır. Ayrıca kemik hücreleri kalsiyumu son derece verimli şekilde kullanacak bir faaliyet süreci ortaya koyarken, aynı ayı metabolizması kas kaybını da oldukça düşük seviyelerde tutmaktadır.

Canlılardaki Kusursuz Sistemler Evrimcileri Çaresiz Bırakıyor

Ayılardaki bu mükemmel sistemler cevaplanması gereken şu önemli soruları da beraberinde getirir: Ayının kas ve kemik hücreleri nasıl oluyor da böyle kompleks düzenlemeler ortaya koyabiliyor? Hiçbir düşünme yeteneği olmayan bu hücreler nasıl oluyor da zarlarından içeri ve dışarı kalsiyum hareketini son derece şuurlu bir düzenleme içinde tutuyorlar? Açlık çeken insanlarda görülen kas erimesi nasıl oluyor da aylar süren açlığa rağmen ayıları etkilemiyor?

Elbette hücrelerde görülen bu şuur, hücreleri oluşturan moleküllere ait değildir. Oksijen, karbon, nitrojen gibi atomlar ayıların ihtiyacını anlayamaz ve böyle düzenlemeleri planlayamazlar. Ayıları da var eden; onlara aylar süren kış uykularında bakım sağlayacak metabolizmalar veren alemlerin Yaratıcısı olan Yüce Allah’tır. Kuran ayetlerinde şu şekilde bildirilmektedir:

“O, gökleri dayanak olmaksızın yaratmıştır, bunu görmektesiniz. Arzda da, sizi sarsıntıya uğratır diye sarsılmaz dağlar bıraktı ve orada her canlıdan türetip yayıverdi. Biz gökten su indirdik, böylelikle orada her güzel olan çiftten bir bitki bitirdik. Bu, Allah’ın yaratmasıdır. Şu halde, O’nun dışında olanların yarattıklarını Bana gösterin. Hayır, zulmedenler, açıkça bir sapıklık içindedirler.” (Lokman Suresi, 10-11)

Meryem Suresi’nin 4. ayetinde geçen “vehene” kelimesi, “gevşedi, zayıf düştü, yetersiz kaldı” anlamlarına gelmektedir. Bu ayette yaşlılıkla birlikte, kemikte olan değişimi tarif etmek için kullanılan kelime son derece hikmetlidir. Ancak günümüz teknolojisiyle detaylı ölçümleri yapılabilen kemik taramaları, “kemik erimesi” olarak bilinen hastalığın görüntülenmesini mümkün kılmıştır.

Tıpta “osteoporoz” olarak tanımlanan bu hastalık, kemiklerin kütle kaybetmesine yol açan kemik metabolizması hastalığıdır. Osteoporozun kelimesi; osteo (kemik) ve poroz (delikli) kelimelerinin birleşmesinden oluşur. Kemik, bal peteği görünümünde olup başta kalsiyum olmak üzere önemli mineralleri depolar. Kırk yaş civarında kemik kütlesi yavaş yavaş azalmaya başlar. Daha çok yaşlılarda görülen ve kemik dokusunun yoğunluğunun azalmasıyla ortaya çıkan bu hastalık, ileri düzeylere geldiğinde kemiklerin kolaylıkla kırılabilmesine neden olmaktadır.

Röntgen ışınlarının dahi 1890’ larda keşfedildiği düşünülürse, geçmişte kemiklerle ilgili bir tespitte bulunmanın zorluğu daha iyi anlaşılacaktır. Kuran’da asırlar öncesinde günümüz tıp bilgilerini destekleyen tespitlerin yer alması, Kuran’ın Allah Katından olduğunun açık göstergelerinden biridir.

İnsan İskeletinin Mükemmel İşlevi

Canlı iskeletleri gibi insan iskeleti ve onu oluşturan kemikler de bütün olarak mükemmel bir işleve sahiptir. Vücudun taşınması ve korunması gibi önemli bir görevi üstlenen kemiklerimiz, bu işi rahatlıkla yerine getirebilecek kapasite ve sağlamlıkla yaratılmıştır. Hatta bu yönde oldukça geniş bir güvenlik payı bırakılmış ve vücudun muhatap olacağı zor durumlar da hesaba katılmıştır. Örneğin; uyluk kemiği, dikey durumda bir ton ağırlığı kaldırabilecek kapasitededir. Nitekim atılan her adımda bu kemiğimize vücut ağırlığımızın üç katı yük binmektedir. Hatta sırıkla yüksek atlama yapan bir atlet yere inerken kalça kemiğinin her santimetrekaresi 1400 kiloluk bir basınca maruz kalır. O halde, kemik denen ve bir tek hücrenin bölünmesi sonucunda ortaya çıkan bu yapıyı, bu kadar kuvvetli kılan nedir?

Sorunun cevabı kemiklerin eşsiz yaratılışında gizlidir. Kemiklerdeki kusursuz yaratılışı anlamak için günümüz teknolojisinden bir örnek vermek doğru olur. Yirminci yüzyılın ikinci yarısına kadar oldukça zor inşa edilen büyük ve yüksek yapılar, bu tarihten sonra teknolojinin ilerlemesiyle gelişti. Kullanılan teknolojilerden en önemlisi kafes sistemleriydi. Bu yöntemde yapının taşıyıcı elemanları, yekpare yapıda değil, birbiri içine geçmiş, kafes şeklindeki çubuklardan oluşmaktaydı. Bilgisayar yardımıyla yapılan karmaşık hesaplar sayesinde, büyük köprüler ve endüstriyel yapılar çok daha dayanıklı ve daha ucuza inşa edildiler.

Kemiklerin iç yapısı da, insanların binalarda ve köprülerde kullandığı kafes yapı sistemine benzer bir yapıda inşa edilmiştir. Ancak önemli bir fark vardır; kemik içindeki sistem, insanın geliştirdiğinden çok daha üstün ve komplekstir. Bu sayede kemikler, hem son derece sağlam, hem de insanın rahatlıkla kullanabileceği hafiflikte olurlar. Eğer aksi olsaydı, yani kemiklerin içi, dışı gibi sert ve tamamen dolu olsaydı, hem kemiklerin ağırlığı insanın taşıyabileceğinin çok üzerinde olurdu, hem de kemiğin yapısı gevrek ve sert olup en küçük bir darbede çatlayabilir veya kırılabilirdi. (insanmucizesi.com)

Kasların ve kemiklerin erimesi, kişinin uzun süre besin ve sudan uzak kalması bir insan için ölümcül olabilecek bir durumdur. Açlık çeken çocukların, yağ kalmamış bedenlerindeki kasların parçalanması ve bunun sonucunda ortaya çıkan suyun birikmesinden kaynaklanan karın şişliği ayılarda ortaya çıkmaz. Bu sayede ayılar ölümcül olabilecek bir tehlikeden korunurlar.

“Demişti ki: “Rabbim, şüphesiz benim kemiklerim gevşedi ve baş, yaşlılık aleviyle tutuştu; ben Sana dua etmekle mutsuz olmadım.”” (Meryem Suresi, 4)
(makale harun yahya)
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst