Bundan yillar yillar önce..
11 yasindaki çocuk her yerini siyah – beyaz renklerle özene bezene dösedigi odasinda uykuya dalmak üzere..
Yanindaki saat 7:00 ye kurulmus ..Besiktas marsi ile uyandiracak onu...Su an hiçbir yerde duymadigimiz hatta bazilarimizin çoktan unuttugu bazilarinin ise hiç bilmedigi mars ile..Babasi o kadar ugrasmis ki bu saati bulmak için...
“Sporumda en yüce en yüce bassin
Sen yüksel baskasi senden ders alsin”
Çocuk asik oldugu kizi ve yarin okulda olacaklari düsünürken, yavastan gözleri kapaniyor,derin bir uykuya daliyor..
Iskenderun sicak memlekettir vesselam...Temmuz ayinda asfaltta yumurta pisirmisligimiz vardir ve bu bir sehir efsanesi degildir.. Rutubetin ne menem bir sey oldugunu nefes alamadiginiz zaman anlarsiniz bu cografyada...
Geceleri sivrisinek viziltilari ile birlikte yapis yapis uyumak eh normaldir de...
Sabaha dogru bir kabustan dolayi ter içinde pek uyanmamisti bu çocuk...
Ama o gün uyandi...
Rüyasinda, hayatinda o güne kadar hiç gitmedigi Inönü stadyumu’ndaydi..Hakikaten de rüya gibiydi her sey..O taraftar..O siyah beyazlik..O ses...Aman Allah’im o ne sesti...
Onbinlerin kurdugu tek kisilik bir orkestraydi Inönü’nün tas duvarlarinda yankilanan..Oranin mistik havasini sezinlememek için insanin duygularini aldirmis olmasi gerekirdi herhalde..Zamanla iç içe geçmis bir mekan..Osmanli’dan o güne devir bir misyonun kokusu..
Sahada bir maç var,rakip belli degil..Hani belli de çocugun umurunda degil..Varsa yoksa hep hayalini kurdugu Inönü’nün yani hayal Inönü’nün gerçek Inönü ile maçini oynatiyordu zihninde..Hem gerçek olan da açik farkla öndeydi..
Sonra bir gürültü...Tribünden degil..Farkli bir ses..Yukaridan geliyor..Kafasini kaldirip baktiginda yeni açigin oradaki kaleye dogru inen bir helikopter gördü çocuk..
Rüya iste..Bir dakika..Helikopter inmedi ama asagiya bir ip sarkitti...Vay vay vay..Rüyaya bak...Kalede dev bir adam var o siralar Besiktas’ta..Kapi gibi bir adam..Orta Avrupa’nin azicik solundan gelmis bu ülkeye zamaninda..
Çocugun gözünde o bir efsane..Çekilen sutlari top degil degil de leblebi gelmis gibi tutuyor..Ama bu sefer tuttugu sey top degil..Ipi yakaliyor dev kaleci ve göge yükseliyor...Yavas yavas da gözden kayboluyor...
Tribünlerde çit yok...Herkes saskin..”Ulan maç var noolcak bizim kale?” diyor çocuk içinden...Böyle sov olur mu maç devam ederken..Simdi gelir herhalde diyor..Geri iner asagiya..Hayir yok...Bu sirada tribünlerde dalgalanan bir sesi inceden inceye anlamaya basliyor..”Kaçirildi” diyor biri..Sonra digeri...Sonra digerleri...Sonra herkes..
Kaçirildi mi? Kim kaçirir dev adami? Kim kaçirir RADE ZALAD’i?
Sinirleniyor delikanli..Her zamanki gibi gözünden yas gelinceye kadar sinirleniyor..
Uyandiginda gözler birbirine yapismis bir halde banyoya gidiyor..”Ne garip rüyaydi ya” diyor içinden...Aliyor çantasini ve yola çikiyor okuluna dogru..
Yillar geçiyor..Sampiyonluklar...Sevinçler..Baba baska memlekette oldugu için kumbarayi kirip içindeki tüm parayla taksi tutarak Iskenderun’un palmiyelerle dolu yemyesil sahilinde sampiyonluk turuna çikmalar...
Bayrak olmadigi için siyah beyaz çizgili bir çarsafi bayrak diye taksinin üzerine örtmeler..Fenerli akrabalarin evinin kapisina her sampiyonluk sonrasinda birakilan siyah beyaz sinir edici adami çileden çikartici hatiralar...Okulda yumruk yumruga takim kavgalari...Simsiyah geceler..Bembeyaz günler...
1825 adet 24 saat geçer böyle...Derken bir gün;
“Hayir..Ben bu maçi izlemeyecegim bana yazligin anahtarini verin”
Aile saskin..Mümkün degil ki bu çocugun bir Besiktas maçini izlememesi...Hele böyle bir maçi..
“Neden oglum?” diye soruyor anne..”Neden izlemeyeceksin?”
“Bilmiyorum anne,heyecandan sanirim”
Çocuk delikanli olmus artik..Dedigi hemen yapilsin kabul edilsin istiyor..Ama ne mümkün..Anne Nuh diyor peygamber demiyor..Soruyor neden diye devamli..En sonunda baba araya giriyor da aliyor anahtarlari 30 km ileride Arsuz’daki yazliga dogru yola koyuluyor..
Heyecan o kadar fazla ki..Artik insanliktan çikmis..Robot gibi bakiyor her yere..Baktigini görmüyor..Duydugunu anlamiyor..Gitmesi gereken yeri biliyor sadece..Tek basina kalacagi kimsenin onu görmeyecegi bir yer orasi..Kapilar pencereler kapanacak..Karanlik bir salonda oturulup aydinlik için dua edilecek..
Sadece bir his var içinde..Geçmisten gelen çok kötü bir içgüdü..Rahatsiz edici bir duygu..Heyecandan o kadar net ayirt edebiliyor ki bu hissi kendisi bile sasiriyor...Neyse bunu düsünecek zaman degil simdi..
Maçlarin baslamasina 1 saat kadar var..Yazlik bir site...Disarida tek tük çocuklar..Bu çimler de iyice uzamis..Babamla keseriz artik 1-2 haftaya kadar...
Çim mi ? Hafta mi? Maç ? “Hey Allah’im 2 saniye uzak kalayim su heyecandan yahu “ diye düsünüyor delikanli..
Eve giriyor..Saate bakiyor..Birazdan maçlar baslayacak...
Tam 2 saat sonra evden çikiyor...
Evde dinledigi müzik hala kulaklarinda..O kadar da yüksek sesle dinlemeye gerek yoktu diyor içten içe..Ama olmazdi.. Ya disaridan bir gol sesi duysaydi..? Hayatta dayanamaz firlardi sokaga kimin attigini ögrenmek için..
Gözleri etrafta siyah beyaz bir bayrak ariyor...Bir çocuk çigligi duymak istiyor “Besiktas” diye..Yok..Peki sari kirmizi var mi ? O da yok...Maçlar mi bitmedi acaba? Olay mi çikti yarim mi kaldi? Ne oldu Allah’im?
Anayola iniyor..Hala bir sey yok...Ses yok..Seda yok..Insan yok..”Iyi de bu kadar bos degildi buralar ben geldigimde” diye düsünüyor..Çok geçmeden neredeyse yolcusuz bir minibüs geliyor,biniyor delikanli..
Araçtaki teyzelere maç sorulmaz..Amca da yok ki..Bir tek sofor var..
Çekine çekine, sesi titreye titreye soruyor soföre;
“Abi....Maçlar bitti mi ? “
Adam dikizden bakiyor..Sanki hangi takimi tuttugunu yüzünden anlayacakmis gibi inceliyor kisa bir süre delikanliyi..
“Bitti hayye*( Arapça’da “canim” ) Hangi takimlisin ?”
“Besiktas”
“Galatasaray sampiyon oldu, 8 tane attilar vallah”
Son cümleyi duymadi..Duydu da anlamadi..Anladi da konduramadi...
Bitti diye düsündü...Olmadi..Yapamadi Besiktas’im..Olsun dedi..Olsun be...
Sonra adamin son cümlesini algilamaya basladi...8 mi ? 8 tane mi attilar?
Sampiyonun averajla belirlenecegi bir maçta 8 gol mu attilar?
O anki duygularimi anlatmam hakikaten mümkün degil...Minibüsten sahilde indim..Eve ulasmak için nereden baksan 3 kilometre yol yürümem gerekecek..Sahile çiktim...Palmiyelerle dolu yemyesil Iskenderun sahilinde sari kirmizi bayraklar, ukala ve umarsiz kornalar,her yol mübah diyen insanlar arasinda evime yürüdüm..
Tüm benligimle hissetmeye çalistim..Kendime aci çektirdim o yol boyunca..Bilerek yaptim bunu..Agladim..Sinirden agladim...Haksizliktan agladim..Çaresiz olmaktan agladim..Anlamaya çalistim o gezenlerin hislerini..Bu nasil bir vurdumduymazliktir? Bu nasil bir hirstir? Bu nasil bir dalga geçmektir? Bu nasil bir...? Bu nasil...?
Önümde arkamda yürüyenlerden birinden “Zalad” ismini duydum...
Unutmustum...Hatta aklima dahi gelmemisti..O ana kadar..
5 sene önce beni uykumdan gözyaslari içinde uyandiran o rüyayi yasadim tekrar...
Ürperdim...Kendimden korktum...Allah’in varligina bir kez daha inandim...Sükrettim..Bana 5 sene öncesinden göstermisti ne olacagini..Üzülmemi istememisti belki de bu kadar..Ama yapamiyordum..Üzüntü yerini yarasi asla kapanmayacak bir ihanet acisina terketti..
Çünkü Dev adam kaçirilmamisti.. Ve o gökyüzünde kaybolurken ben bosuna akitmistim çocuk göz yaslarimi
Ben o sahil yolunda biraktim çocuklugumu..
Hayati ögretti bana o uzun yol...Tokatlayarak ögretti ama ögretti...
O sahil yolunda ben bir daha sampiyonluk turuna çikmadim...
Kirlenmis asfalti temizleyemedim...Orada elinde siyah beyaz atkisiyla inadina yürüyen bir gencin hüznünü görmekten korktum...
Kirlilere yüz yildan beri beyazindan veren Besiktas’im...Vermeye devam et...Sen bir sey kaybetmezsin de senden aldiklari her beyaz, ab-i hayat gibi gelir onlara...
alıntıdır
11 yasindaki çocuk her yerini siyah – beyaz renklerle özene bezene dösedigi odasinda uykuya dalmak üzere..
Yanindaki saat 7:00 ye kurulmus ..Besiktas marsi ile uyandiracak onu...Su an hiçbir yerde duymadigimiz hatta bazilarimizin çoktan unuttugu bazilarinin ise hiç bilmedigi mars ile..Babasi o kadar ugrasmis ki bu saati bulmak için...
“Sporumda en yüce en yüce bassin
Sen yüksel baskasi senden ders alsin”
Çocuk asik oldugu kizi ve yarin okulda olacaklari düsünürken, yavastan gözleri kapaniyor,derin bir uykuya daliyor..
Iskenderun sicak memlekettir vesselam...Temmuz ayinda asfaltta yumurta pisirmisligimiz vardir ve bu bir sehir efsanesi degildir.. Rutubetin ne menem bir sey oldugunu nefes alamadiginiz zaman anlarsiniz bu cografyada...
Geceleri sivrisinek viziltilari ile birlikte yapis yapis uyumak eh normaldir de...
Sabaha dogru bir kabustan dolayi ter içinde pek uyanmamisti bu çocuk...
Ama o gün uyandi...
Rüyasinda, hayatinda o güne kadar hiç gitmedigi Inönü stadyumu’ndaydi..Hakikaten de rüya gibiydi her sey..O taraftar..O siyah beyazlik..O ses...Aman Allah’im o ne sesti...
Onbinlerin kurdugu tek kisilik bir orkestraydi Inönü’nün tas duvarlarinda yankilanan..Oranin mistik havasini sezinlememek için insanin duygularini aldirmis olmasi gerekirdi herhalde..Zamanla iç içe geçmis bir mekan..Osmanli’dan o güne devir bir misyonun kokusu..
Sahada bir maç var,rakip belli degil..Hani belli de çocugun umurunda degil..Varsa yoksa hep hayalini kurdugu Inönü’nün yani hayal Inönü’nün gerçek Inönü ile maçini oynatiyordu zihninde..Hem gerçek olan da açik farkla öndeydi..
Sonra bir gürültü...Tribünden degil..Farkli bir ses..Yukaridan geliyor..Kafasini kaldirip baktiginda yeni açigin oradaki kaleye dogru inen bir helikopter gördü çocuk..
Rüya iste..Bir dakika..Helikopter inmedi ama asagiya bir ip sarkitti...Vay vay vay..Rüyaya bak...Kalede dev bir adam var o siralar Besiktas’ta..Kapi gibi bir adam..Orta Avrupa’nin azicik solundan gelmis bu ülkeye zamaninda..
Çocugun gözünde o bir efsane..Çekilen sutlari top degil degil de leblebi gelmis gibi tutuyor..Ama bu sefer tuttugu sey top degil..Ipi yakaliyor dev kaleci ve göge yükseliyor...Yavas yavas da gözden kayboluyor...
Tribünlerde çit yok...Herkes saskin..”Ulan maç var noolcak bizim kale?” diyor çocuk içinden...Böyle sov olur mu maç devam ederken..Simdi gelir herhalde diyor..Geri iner asagiya..Hayir yok...Bu sirada tribünlerde dalgalanan bir sesi inceden inceye anlamaya basliyor..”Kaçirildi” diyor biri..Sonra digeri...Sonra digerleri...Sonra herkes..
Kaçirildi mi? Kim kaçirir dev adami? Kim kaçirir RADE ZALAD’i?
Sinirleniyor delikanli..Her zamanki gibi gözünden yas gelinceye kadar sinirleniyor..
Uyandiginda gözler birbirine yapismis bir halde banyoya gidiyor..”Ne garip rüyaydi ya” diyor içinden...Aliyor çantasini ve yola çikiyor okuluna dogru..
Yillar geçiyor..Sampiyonluklar...Sevinçler..Baba baska memlekette oldugu için kumbarayi kirip içindeki tüm parayla taksi tutarak Iskenderun’un palmiyelerle dolu yemyesil sahilinde sampiyonluk turuna çikmalar...
Bayrak olmadigi için siyah beyaz çizgili bir çarsafi bayrak diye taksinin üzerine örtmeler..Fenerli akrabalarin evinin kapisina her sampiyonluk sonrasinda birakilan siyah beyaz sinir edici adami çileden çikartici hatiralar...Okulda yumruk yumruga takim kavgalari...Simsiyah geceler..Bembeyaz günler...
1825 adet 24 saat geçer böyle...Derken bir gün;
“Hayir..Ben bu maçi izlemeyecegim bana yazligin anahtarini verin”
Aile saskin..Mümkün degil ki bu çocugun bir Besiktas maçini izlememesi...Hele böyle bir maçi..
“Neden oglum?” diye soruyor anne..”Neden izlemeyeceksin?”
“Bilmiyorum anne,heyecandan sanirim”
Çocuk delikanli olmus artik..Dedigi hemen yapilsin kabul edilsin istiyor..Ama ne mümkün..Anne Nuh diyor peygamber demiyor..Soruyor neden diye devamli..En sonunda baba araya giriyor da aliyor anahtarlari 30 km ileride Arsuz’daki yazliga dogru yola koyuluyor..
Heyecan o kadar fazla ki..Artik insanliktan çikmis..Robot gibi bakiyor her yere..Baktigini görmüyor..Duydugunu anlamiyor..Gitmesi gereken yeri biliyor sadece..Tek basina kalacagi kimsenin onu görmeyecegi bir yer orasi..Kapilar pencereler kapanacak..Karanlik bir salonda oturulup aydinlik için dua edilecek..
Sadece bir his var içinde..Geçmisten gelen çok kötü bir içgüdü..Rahatsiz edici bir duygu..Heyecandan o kadar net ayirt edebiliyor ki bu hissi kendisi bile sasiriyor...Neyse bunu düsünecek zaman degil simdi..
Maçlarin baslamasina 1 saat kadar var..Yazlik bir site...Disarida tek tük çocuklar..Bu çimler de iyice uzamis..Babamla keseriz artik 1-2 haftaya kadar...
Çim mi ? Hafta mi? Maç ? “Hey Allah’im 2 saniye uzak kalayim su heyecandan yahu “ diye düsünüyor delikanli..
Eve giriyor..Saate bakiyor..Birazdan maçlar baslayacak...
Tam 2 saat sonra evden çikiyor...
Evde dinledigi müzik hala kulaklarinda..O kadar da yüksek sesle dinlemeye gerek yoktu diyor içten içe..Ama olmazdi.. Ya disaridan bir gol sesi duysaydi..? Hayatta dayanamaz firlardi sokaga kimin attigini ögrenmek için..
Gözleri etrafta siyah beyaz bir bayrak ariyor...Bir çocuk çigligi duymak istiyor “Besiktas” diye..Yok..Peki sari kirmizi var mi ? O da yok...Maçlar mi bitmedi acaba? Olay mi çikti yarim mi kaldi? Ne oldu Allah’im?
Anayola iniyor..Hala bir sey yok...Ses yok..Seda yok..Insan yok..”Iyi de bu kadar bos degildi buralar ben geldigimde” diye düsünüyor..Çok geçmeden neredeyse yolcusuz bir minibüs geliyor,biniyor delikanli..
Araçtaki teyzelere maç sorulmaz..Amca da yok ki..Bir tek sofor var..
Çekine çekine, sesi titreye titreye soruyor soföre;
“Abi....Maçlar bitti mi ? “
Adam dikizden bakiyor..Sanki hangi takimi tuttugunu yüzünden anlayacakmis gibi inceliyor kisa bir süre delikanliyi..
“Bitti hayye*( Arapça’da “canim” ) Hangi takimlisin ?”
“Besiktas”
“Galatasaray sampiyon oldu, 8 tane attilar vallah”
Son cümleyi duymadi..Duydu da anlamadi..Anladi da konduramadi...
Bitti diye düsündü...Olmadi..Yapamadi Besiktas’im..Olsun dedi..Olsun be...
Sonra adamin son cümlesini algilamaya basladi...8 mi ? 8 tane mi attilar?
Sampiyonun averajla belirlenecegi bir maçta 8 gol mu attilar?
O anki duygularimi anlatmam hakikaten mümkün degil...Minibüsten sahilde indim..Eve ulasmak için nereden baksan 3 kilometre yol yürümem gerekecek..Sahile çiktim...Palmiyelerle dolu yemyesil Iskenderun sahilinde sari kirmizi bayraklar, ukala ve umarsiz kornalar,her yol mübah diyen insanlar arasinda evime yürüdüm..
Tüm benligimle hissetmeye çalistim..Kendime aci çektirdim o yol boyunca..Bilerek yaptim bunu..Agladim..Sinirden agladim...Haksizliktan agladim..Çaresiz olmaktan agladim..Anlamaya çalistim o gezenlerin hislerini..Bu nasil bir vurdumduymazliktir? Bu nasil bir hirstir? Bu nasil bir dalga geçmektir? Bu nasil bir...? Bu nasil...?
Önümde arkamda yürüyenlerden birinden “Zalad” ismini duydum...
Unutmustum...Hatta aklima dahi gelmemisti..O ana kadar..
5 sene önce beni uykumdan gözyaslari içinde uyandiran o rüyayi yasadim tekrar...
Ürperdim...Kendimden korktum...Allah’in varligina bir kez daha inandim...Sükrettim..Bana 5 sene öncesinden göstermisti ne olacagini..Üzülmemi istememisti belki de bu kadar..Ama yapamiyordum..Üzüntü yerini yarasi asla kapanmayacak bir ihanet acisina terketti..
Çünkü Dev adam kaçirilmamisti.. Ve o gökyüzünde kaybolurken ben bosuna akitmistim çocuk göz yaslarimi
Ben o sahil yolunda biraktim çocuklugumu..
Hayati ögretti bana o uzun yol...Tokatlayarak ögretti ama ögretti...
O sahil yolunda ben bir daha sampiyonluk turuna çikmadim...
Kirlenmis asfalti temizleyemedim...Orada elinde siyah beyaz atkisiyla inadina yürüyen bir gencin hüznünü görmekten korktum...
Kirlilere yüz yildan beri beyazindan veren Besiktas’im...Vermeye devam et...Sen bir sey kaybetmezsin de senden aldiklari her beyaz, ab-i hayat gibi gelir onlara...
alıntıdır