REiSS
Kayıtlı Üye
Soğuk bir kış gecesinin aniden perde değiştirmesine anlam veremiyorum.
Pencereden gökyüzünü seyrediyorum. Yıldızların sesi bir oktav aşağıda dolaşıyor bu gece. Kulağım tiz seslere alışıktır. Yine de yadırgamıyorum bu akşam pes perdelerde gezinen yıldızları.
Perdenin "pes" oluşu mu acaba yadırgamama sebep?
Bildiğim veya bilmediğim bütün nağmeleri, ağır aksak bir usulle, farklı ölçülerde söyleyen yıldızlar bu gece çok daha değişik parlıyor sanki. Bu farklılığın içinde, "bizi unutmayın, bizde hala varız" dercesine diyezleri ve bir buçuk komalık bemolleri de sesleniyorlar yeryüzüne.
Dört buçuk komalık bemoller gibi varız belki de!.. Unutulmaya yüz tutmuş ama varlığıyla hala renklendirebilen bir besteyi...
Her portrenin başına yerleştirilen bir sol anahtarı vardır ya! Her beste o anahtarla başlar. Ama bu gece Fa anahtarıyla yaptı açılışını gece. Araya serpiştirilmiş kırık seslerle.
Annelerimizin ninnilerinde de vardı o kırık sesler. Kulağımız alışık aslında. Bizim Batıyla aramızda, müziğin en çok farklılık gösterdiği yerdir bu kırık sesler. Biz doğuştan aşinayızdır bunlara, kulağımıza söylenen ninnilerle. Onların kulaklarını tırmalayan bu sesler, bizim gönül telimizi titreten seslerdir oysa.
Titreten bir gece işte... Kış gecesinin soğuğu değil yıldızların "pes" perdeden yaptığı serenatın etkisi bu titreten beni.
Bestenigardan başlayıp, sultanıyegah'tan çıkan hoş bir konserdi yine de...
Perde "pes" olsa da, dinlediklerimiz titretse de gönül telimizi, pes edenlerden olmamalı insan.
Pencereden gökyüzünü seyrediyorum. Yıldızların sesi bir oktav aşağıda dolaşıyor bu gece. Kulağım tiz seslere alışıktır. Yine de yadırgamıyorum bu akşam pes perdelerde gezinen yıldızları.
Perdenin "pes" oluşu mu acaba yadırgamama sebep?
Bildiğim veya bilmediğim bütün nağmeleri, ağır aksak bir usulle, farklı ölçülerde söyleyen yıldızlar bu gece çok daha değişik parlıyor sanki. Bu farklılığın içinde, "bizi unutmayın, bizde hala varız" dercesine diyezleri ve bir buçuk komalık bemolleri de sesleniyorlar yeryüzüne.
Dört buçuk komalık bemoller gibi varız belki de!.. Unutulmaya yüz tutmuş ama varlığıyla hala renklendirebilen bir besteyi...
Her portrenin başına yerleştirilen bir sol anahtarı vardır ya! Her beste o anahtarla başlar. Ama bu gece Fa anahtarıyla yaptı açılışını gece. Araya serpiştirilmiş kırık seslerle.
Annelerimizin ninnilerinde de vardı o kırık sesler. Kulağımız alışık aslında. Bizim Batıyla aramızda, müziğin en çok farklılık gösterdiği yerdir bu kırık sesler. Biz doğuştan aşinayızdır bunlara, kulağımıza söylenen ninnilerle. Onların kulaklarını tırmalayan bu sesler, bizim gönül telimizi titreten seslerdir oysa.
Titreten bir gece işte... Kış gecesinin soğuğu değil yıldızların "pes" perdeden yaptığı serenatın etkisi bu titreten beni.
Bestenigardan başlayıp, sultanıyegah'tan çıkan hoş bir konserdi yine de...
Perde "pes" olsa da, dinlediklerimiz titretse de gönül telimizi, pes edenlerden olmamalı insan.