meridyen2
Kayıtlı Üye
"Kim İslam'dan Başka Bir Din Ararsa Asla Ondan Kabul Edilmez…" (Al-i İmran Suresi, 85)
Günümüzde insanların büyük bir bölümü, dünya üzerinde yaşanan kaostan, kargaşadan, kavgalardan, sıkıntılardan, insaniyetsizlikten, çekişmelerden, samimiyetsizliklerden, bencilliklerden ve yalancılıktan uzaklaşmanın, huzur, güven ve barış içinde bir hayat kurmanın yollarını aramaktadır. Bu amaçla bir arayış içine giren bazı kişiler özledikleri huzur ve mutluluğu, insanlar tarafından uydurulmuş sapkın dinlerde bulabileceklerini zannederler. Oysa yalnızca Kuran ahlakını rehber edinenler, batıl olan inançlardan tamamen uzaklaşarak, dünyada ve ahirette sonsuza dek sürecek huzurlu ve güzel bir yaşama sahip olmayı umut edebilirler.
Doğu dinleri ve içerdikleri sapkın inançlar, pek çok insan tarafından detaylı olarak bilinmemektedir.
Hinduizm, Caynizm, Budizm, Şintoizm ve Konfüçyüsçülük gibi sapkın inanışlar sayıldığında genelde insanların akıllarına taştan ya da tahtadan heykellere tapınan, bu heykellere adaklar sunup çeşitli gösterilerde bulunan, loş tapınaklarda garip ayinler düzenleyen topluluklar gelir. İslam, Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi Allah'ın vahyine dayalı ilahi dinler –burada Hıristiyanlığın ve Yahudiliğin ilk vahyedildikleri halleri kastedilmektedir. Çünkü Yahudilik ve Hıristiyanlık vahyedilmelerinden sonra tahrif edilmiş, orijinal hallerinden uzaklaşmışlardır- insanları aydınlık, huzur dolu, güvenli ve adaletli bir hayata çağırırlarken, genellikle Doğu dinleri olarak bilinen sapkın inanışlar huzur adı altında kasvetli bir hayatı, sapkın ritüelleri, dünyadan tamamen uzaklaşıp sefil koşullarda yaşamayı, kısaca her yönüyle batıl bir hayatı temsil etmektedirler. Bu inanışlara sahip olan kişilerin en temel yanılgıları ise Allah'ın mutlak varlığını kabul etmeyip, sayıları yüz milyonu aşan kendi yaptıkları putlara tapınmaları ve bu putlardan bir karşılık ya da yardım görmeyi ummalarıdır. Bir insanın kendisinin yaptığı taştan bir heykelin güç sahibi olduğuna, insanlara yardım etme ya da ceza verme kudretini elinde bulundurduğuna inanmasının, bu taş yığınına saygı duymasının ya da ondan korkmasının ne kadar büyük bir sapkınlık ve akılsızlık olduğu açıktır.
Okuyacağınız bu yazıda söz konusu batıl dinleri sizlere tanıtacak, bu dinlerin tüm çarpık yönlerini, içerdiği sapkınlıkları, akıl ve mantıkla çelişen uygulamalarını, ırkçı bakış açılarını, şiddeti ve vahşeti meşru gösteren öğretilerini açıklamaya çalışacağız. Temennimiz, bu inanışlara sahip olan insanların da ne kadar batıl bir hayat yaşamakta olduklarını anlamaları, insan yapımı, atalardan kalma geleneklere körü körüne uymanın kendilerini hem dünyada hem de ahiret hayatında ne kadar büyük bir kayba uğratacağının farkına varmaları ve bir an önce tüm batıl inanışlarından vazgeçip Rabbimiz olan Yüce Allah'a teslim olmalarıdır. Bir ayette şirk koşanların uymaları gereken yol şöyle bildirilmiştir:
"Siz yalnızca Allah'tan başka birtakım putlara tapıyor ve birtakım yalanlar uyduruyorsunuz. Gerçek şu ki, sizin Allah'tan başka taptıklarınız, size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse rızkı Allah'ın Katında arayın, O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Siz O'na döndürüleceksiniz." (Ankebut Suresi, 17)
Şintoizm Nedir?
Ağırlıklı olarak Uzakdoğu'da yaşanan Şintoizm'in felsefesi; doğaya, ölülere veya put olarak kabul ettikleri sayıları milyona varan varlığa tapınmadır.
Şintoizm'in temelini batıl "kami" inancı oluşturur. Kami "ilah, tanrı, tanrıça ve kutsal güç" anlamlarında kullanılır. Bu batıl inanışa göre 8 milyon kadar kami vardır. Bu nedenle de Şinto "milyonlarca tanrılı din" olarak tanımlanmaktadır. (Allah'ı tenzih ederiz)
Batıl Şinto yazılı metinlerine göre ölülerin rahatı "yaşayanların onlara iyi bakmaları, sundukları yiyecekler, mezarlarına koydukları sunumlar sayesinde" olur, eğer ölülere gerekli saygı gösterilmez, armağanlar alınmazsa ölülerin bunun intikamını alacaklarına inanırlar!
Bu sapkın inanışa sahip kimseler kendilerini diğer halklardan sözde üstün, kutsal bir ırk olarak gördükleri için çok katı ve acımasız bir gurur anlayışı geliştirmişlerdir. Bu anlayış, hataya tahammül göstermez. Öyle ki bir başarısızlık karşısında intihar etme bu topluluklar arasında oldukça yaygındır. Asırlarca "harakiri" adı verilen korkunç yöntemle -yani insanın kendini kılıç veya bıçakla öldürmesiyle- süren bu uygulama, günümüzde de farklı yöntemlerle devam etmektedir. Örneğin; önemli sınavlarda başarılı olamadıklarında, şirketleri iflas ettiğinde intihar yolunu seçebilmektedirler. Bu sapkın inanışın yaygın olarak yaşandığı Japonya, gençlerdeki intihar oranının en yüksek olduğu ülkelerin başında gelmektedir. (History Textbook Project: Japan) Sadece 2000 yılı içinde yaklaşık 33.000 kişinin intihar ettiği tespit edilmiştir. (Japan Combats Suicide Rate)
Budizm Nedir?
Uygulamaları ile "Kendi kendine eziyet" dini olarak bilinen Budizm'in kurucusu Buda (Siddharta Gautama)'nın batıl öğretilerine göre, doğruya ulaşmanın yolu açlık, sefalet ve acıdan geçer.
Budizm günümüzden yaklaşık 2500 yıl önce Hindistan'ın kuzeydoğusunda ortaya çıkmış ve zaman içinde Sri Lanka, Moğolistan, Seylan, Mançurya, Kore, Japonya, Tibet, Çin, Tayland ve Nepal gibi ülkelerde etkili olmuştur.
Budizm, putperest bir dindir. Budistler Buda'yı "herşeyi gören" ve "herşeyi bilen" sanmaktadırlar. Binlerce yıl önce ölmüş olan bir insanın hala kendisine inananları gördüğü, koruduğu, yakarışlarını işittiği gibi gerçek dışı şeylere inanırlar.
Budizm'in yaygın olarak yaşandığı ortamlarda karamsarlık ve boğucu bir hava hakimdir.
Ahiretin, hesap gününün, cennetin, cehennemin ve meleklerin varlığını reddeden Budizm'in batıl inanışları ülkeden ülkeye büyük farklılıklar göstermektedir. Bugün Japonya'da, Çin'de, Tibet'te, Sri Lanka'da, Vietnam'da ya da Amerika'da uygulanan Budizm birbirinden çok farklıdır.
Bu batıl inanışın gereği olarak, Budist rahipler de eziyet ve sefalet içinde yaşarlar. Örneğin çalışmazlar. Günlük yiyeceklerini, halk arasında ellerinde bir kapla gezip, dilenerek gidermek zorundadırlar. Bu nedenle halk arasında Budist rahiplere "bhikkus" (dilenciler) ismi verilmiştir.
Giysileri dışında tek eşyaları; uyku için kullanabilecekleri sert bir yatak, saçlarını kazımak için ustura, iğne, matara ve dilenmek için bir kaptır.
Günde tek bir öğün yemek yerler ve bu da öğleden önce olmak zorundadır. Öğleden sonra bir ertesi güne kadar bir şey yemek yasaktır. Yemek genellikle ekmek, pirinç ve baharattan oluşur. İçecekleri ise, su veya pirinç sütüdür. Başka yiyecekler "lüks" sayılır ve yasaklanır.
Budist rahipler hasta olduklarında ilaç kullanmaları yasaktır. Et, balık ve meyve gibi yiyecekler ise sadece -eğer rahip hasta ise- ve o da bir üst rahibin daveti üzerine yenir.
Allah'ın varlığını kabul etmeyen Budizm "karma" yanılgısına dayanır. Bu batıl inanışa göre, bugün fakir olan bir insan bir önceki hayatında kötülük yapmıştır ve karşılığında bu hayatta fakir olarak yaşamaktadır. Kötü bir insanın bir sonraki yaşamında bitki ya da hayvan olabileceği gibi akıl dışı iddialara dahi inanılır. Örneğin, Budizm'e göre bir balık "sonraki yaşamında" bir memeli olarak dünyaya gelebilir, bir insan "sonraki yaşamında" bir solucan olabilir. Türler arasında "geçişlilik" öngören ve insanı da hayvanlar arasında gören bu anlayış, Darwin'in bilim dışı evrim teorisiyle önemli bir paralellik taşımaktadır.
Bu batıl inanışın en akıl dışı yönlerinden biri de, dünya üzerindeki mevcut tüm sistemlerin kendiliğinden işlediğine inanılmasıdır. Budizm'in yanılgılarına göre kainatın ve insanların varoluşu gibi, ölüm ve sözde yeniden doğum döngüsü de kendiliğinden işlemektedir, yani başıboştur. Bu batıl inançta dünya hayatını, cennet ve cehennemi yaratan, insanlara yaptıklarının karşılığını veren Yüce Allah'ın varlığı kabul edilmez. Oysa bu, son derece mantıksız ve kabul edilmesi imkansız bir iddiadır. Cennet ve cehennem gibi mükafat ve ceza verilecek mekanların varlığını kabul etmek, ancak bu mekanların nasıl var edildiğini, cezayı ve mükafatı kimin vereceğini, adaletin kimin tarafından, nasıl sağlanacağını açıklamamak büyük bir mantık bozukluğudur.
Budizm'i zaman zaman dünya gündemine getiren en büyük nedenlerden biri, bu batıl inanışın geleneksel coğrafyası olan Uzakdoğu'daki varlığı değil, Batı dünyasında yapılan propagandadır. Bu propagandanın başlangıç tarihi 19. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Birçok kandırmaca içeren bu propaganda nedeniyle, 20. yüzyılın ikinci yarısında ise Budizm giderek "orijinal" olmak ve "düzene karşı çıkmak" isteyen insanlar için bir moda haline gelmeye başlamıştır.
Günümüzde Budizm propagandası yapan bazı çevreler tarafından bu inanış yardımlaşmanın ve fedakarlığın sözde yolu olarak gösterilmeye çalışılmaktadır. Oysa Budist ülkelerdeki halkların yaşadığı sefalet, bunun bir aldatmaca olduğunu ortaya koyan delillerden biridir.
Bugün meditasyon ve yoga gibi mistik akımlar Batılı toplumlarda rağbet görmektedir. Oysa doğru yolu, iç huzurunu, vicdani rahatlığı ve mutluluğu elde etmenin yolu, böyle geçici beyin uyuşturma yöntemleri değil, Allah'a samimi bir kalple iman etmek, O'na gönülden teslim olmak ve tüm hayatını Allah'ın razı olacağı şekilde geçirmektir.
Budizm ve Darwinizm
Tanınmış bir araştırmacı olan Sean Robsville Budizm'in evrimle olan ilişkisini şöyle tarif eder:
Aslında Budist felsefe, evrimin gerçekleşmiş olmasını gerekli kılar çünkü herşeyi dönüşken varlıklar olarak görmekte, sürekli olarak yoktan var olduğunu, bir süre varlığını sürdürdüğünü ve sonra kaybolduğunu savunmaktadır. Türlerin değişmeden sabit kalması, Budist ontoloji ile uyumlu olmayacaktır. (Sean Robsville, Arguments Against Buddhism)
Caynizm Nedir?
Caynizm, toplumu sınıflara ayıran kast düzenine, Hindu ritüellerinin büyük bölümüne karşı çıkan, ancak başka türde batıl ve sapkın inanışlar taşıyan batıl bir harekettir.
Caynizm içinde Hinduizm'den kalan putperest inançlar bulunmaktadır. Caynalar putlara saygı gösterilerinde bulunur, çeşitli yiyecekler, kokular ve çiçekler sunarlar.
Caynizm, Budizm ile büyük benzerlikler taşır.
Bakış açısı olarak materyalist felsefe ile paralellikler taşımaktadır.
"Ahimsa" anlayışı nedeniyle Caynalar her canlının "farklı boyutlarda ruhları" olduğuna inandıkları için Ahimsa'nın kapsamına hayvanları, böcekleri, bitkileri, mikroskobik canlıları da alırlar. Caynalar nefes alırken herhangi bir canlıyı öldürmemek için ağızlarına maske takarak dolaşırlar. Mikropları öldürmemek için ilaç kullanmazlar. Cayna batıl dininde antibiyotik ve dezenfektan kullanımı yasaktır. Meyve, bal ve et yemek yasaktır. Ayrıca geceleri yemek yemezler, çünkü geceleri yemek yerken fark etmeden küçük böcekleri ve canlıları da yutabileceklerini düşünürler.
Caynistlerin garip inanışlarına göre insanın tüm arzularını yok etmesi, hayatla tüm bağlantılarını şizofren karaktere girerek kesmesi, melankoliyi andıran bir yaşam sürmesi gerekmektedir. Ne kadar çok acı çeker, aç kalır ve sefalet içinde yaşarlarsa o kadar çabuk "ruhlarını kurtarabileceklerine" inanırlar..
Bu sapkın inanışa göre, bir Cayna, fiziksel nedenlerle yeminlere uymayacak hale geldiğinde, ya da bir an önce ruhunu sözde "kurtuluşa" ulaştırmayı istiyorsa, kendini aç bırakarak gönül rızasıyla ölmelidir. (Jainism", Catholic Encyclopedia) Caynizm sapkınlığı nedeniyle, aç kalarak ölmek yaygındır.
Hinduizm Nedir?
Doğu dinleri denildiği zaman akla ilk gelen Hinduizm, istilacı ve savaşçı bir topluluk olan Aryanların yazıtlarına dayanan "insan yapımı" bir inanıştır.
Bu batıl inanış, tek bir kitaba bağlı olmadığı gibi, kuralları belirlenmiş, kurucusu olan bir inanç olarak da tanımlanamamaktadır. Hinduizm köyden köye, kasabadan kasabaya, hatta aileden aileye çok büyük farklılıklar taşımaktadır. Aynı şekilde herkes kendi putunu da yapabilir. Bu anlayış ise zaten her yönüyle sapkın olan Hinduizm'i, yaklaşık 300 milyon farklı puta sahip, milyonlarca türevi olan, her yönüyle batıl, karanlık bir yaşam şekli haline getirmiştir.
Hinduizm, putperestliğin ve batıl inançların en akıl dışı şekillerine izin verebilmekte, şeytana, putlara, ağaçlara, dağlara, nehirlere, bitkilere tapanları batıl bir inanışın altında birleştirmektedir.
Sabahları putlarının şarkılarla ve ışık oyunlarıyla uyandırıldıklarını düşünür, onları temizler, giydirir; onlara çiçekler, yemekler, sütler sunarlar. (Korhan Kaya, Hinduizm, Dost Yayınevi, Şubat 2001, Ankara, s. 48)
İnekler, sapkın Hindu inançlarına göre yer, gök ve atmosferin anası sayılmaktadır. Bu nedenle de inekler ve ****ler caddelerde, alışveriş merkezlerinde veya diledikleri her yerde serbestçe dolaşabilirler. İnek etinin yenmesi yasaktır, öldürülmeleri de kanunla yasaklanmıştır. Her akıl sahibi insanın kolayca anlayacağı gibi; ineklere tapınmanın ve garip ritüeller uygulamanın akli, ahlaki ve ruhi bozukluk olduğu açıktır. Eğitimli, üniversite mezunu, belli bir kültürel seviyeye ulaşmış bazı Hinduların da, bu sapkın gelenekten asla ödün vermemesi ise, Hinduizm'in insanlar üzerindeki büyük etkisini tüm açıklığıyla ortaya koymaktadır.
Belli bir kaynağı olmamakla beraber, Hindu metinlerinde "karma felsefesinin" yoğun etkisi görülmektedir. Örneğin tahıl çalan bir insan, tüm Hindu metinlerine göre bir sonraki hayatında fare olacaktır. Meyve çalan köpek; boyalı kumaş çalan kirpi; elbise çalan cüzzamlı bir kişi olarak hayata geri dönecektir. (Dr. Ali İhsan Yitik, Hint Kökenli Dinlerde Karma İnancının Tenasüh İnancıyla İlişkisi, Ruh ve Madde Yayınları, s. 111) Ancak bu sebep-sonuç kurallarının nasıl işlediği, bu yasayı kimin koyduğu, iyi ve kötüyü kimin belirlediği, uygulamayı kimin yaptığı bilinmez. Buna dair hiçbir mantıklı açıklama yoktur. Hiçbir Hindu bunun sebeplerini araştırmaz. Hindu yazılı metninde de bu konu üzerinde durulmaz.
Hinduizm'in yaşandığı topraklara adım atıldığında ilk fark edilen sefalet, yokluk ve açlıktır. Günlük hayat sıkıntılı, pis ve iç karartıcıdır. Her yerde dilenciler, sokakta yaşayan insanlar ve zor şartlar altında oldukları her hallerinden anlaşılan yoksullar vardır. Bu sefaletin en önemli nedenlerinden biri ise, bu topraklarda 3000 yıldan uzun süredir hüküm süren acımasız kast düzenidir. Kast düzeninde tüm insanlar çeşitli sınıflara ayrılmışlardır. Buna göre Brahman din adamları, toplumun en üst kesimini oluştururlar. Bir kastta yaşayan diğer bir kasta geçemez, onlarla akrabalık bağı kuramaz.
Kendi içinde yüzlerce sınıfa ayrılan dört adet kast bulunmaktadır.
Brahmanlar (rahipler ve alimler)
Kşatriya (prensler ve askerler)
Vaikya (tüccar, esnaf ve çiftçiler)
Sudra (işçiler, sanatkarlar)
Kast sistemi, tarih boyunca Hindistan topraklarında yaşanan katliamların, cinayetlerin, kundaklamaların, tecavüzlerin, adaletsizliklerin, çatışmaların, sosyal çarpıklıkların temel nedeni olmuştur.
Hinduizm'in temelinde yer alan batıl karma inancına göre insanlar hastalıklarını, fakirliklerini, acizliklerini, sakat olmalarını bir önceki hayatlarındaki ahlaki kötülüklerinden, hatalarından kaynaklanan bir ceza olarak görürler. Bu nedenle alt kastta olduklarını, bu cezayı hak ettiklerini düşünürler. Toplum da bu kişiyi suçlu olarak görür.
Hinduizm'in mantık dışı kurallarına göre alt kastta yaşayan bir insan dünyadayken kastını değiştiremez. Kendisi için yapabileceğini zannettiği tek şey daha sonraki hayatında üst tabakalara yükselme imkanına sahip olmayı umut etmektir. Yoksa dünyaya tekrar geldiğinde hayvan veya bitki olacağına inanmaktadır.
Hindistan'da sosyal yaşama hakim olan sapkın uygulamalar saymakla bitmeyecek kadar fazladır. Ancak bunların içinde en ürkütücü olanı hiç şüphesiz asırlardır yüzbinlerce kadının ölümüne neden olan "sati" (suttee)'dir. Bu geleneğe göre kadınlar kocalarının ölümünün ardından kendilerini yakmalıdırlar.
Konfüçyüsçülük Nedir?
Eski çağlarda Şamanizm'in batıl inançlarına bağlı olan topraklarda, halen hüküm süren inanışlardan biri olan Konfüçyüsçülük, 4000 yıllık Çin tarihinde yer alan çeşitli batıl dinlerin kurallaştırılmış ve sistemleştirilmiş şeklinden oluşmaktadır.
Konfüçyüsçülükte ataların ruhlarına tapınma sapkınlığı önemli bir yer tutar. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de Çin'de evlerde atalara ait bir köşe bulunmaktadır. "Ecdad levhaları" adı verilen tabletler bu köşede saklanır. Levhalarda ölmüş ataların isimleri yazılır. Çinliler bu levhaların önünde kurban takdim eder, adaklarda bulunurlar, düğün merasimleri burada yapılır. Meyveler, pişirdikleri yemekler bu levhaların önüne konur. Bu saygı gösterilerinin nedeni ruhların ancak bu şekilde mutlu olacaklarına, huzur bulabileceklerine olan batıl inançlarıdır. Günümüzde Konfüçyüs için düzenlenen ayinler aynı şekilde devam etmektedir.
New Age Nedir?
New Age hareketi (Yeni Çağ Hareketi) Allah'ın mutlak varlığını inkar eden, ilahi vahye dayanmayan, herhangi bir yazılı kitabı olmayan, merkezi bir organizasyona sahip olmayan, üyeleri ve başkanlığı bulunmayan, inançları ve uygulamaları kesin hatlarla belirlenemeyen kendine özgü batıl bir harekettir. İsteyen, bu batıl dine istediği inancı ekleyebilir, istediğini de çıkarabilir. New Age öğretileri Hinduizm, Budizm, Taoizm, Şamanizm, Şintoizm, Gnostik gelenekler, Spiritualizm (Ruhçuluk-İspirtizma), Wicca (Büyücülük) gibi birçok farklı batıl inanışa dayanır.
New Age Hareketi 1960'lı yılların hippi kültürünün bir devamı niteliğindedir. Uzakdoğu kültürünün batıl yönlerini Batılı insanların hayatına taşımayı hedefleyen Teozofi Dernekleri bu hareketin ilk çıkış noktasıdır.
Teozofi Derneği'nin ideolojisi, materyalist ve evrimci bakış açısıyla birebir örtüşür. Bu batıl ideoloji insanları Allah inancından uzaklaştırma, din ahlakının getirdiği ahlaki güzellikleri terk etme ve Allah'ın vahyi yerine batıl işlere yöneltme hedefini taşımaktadır. Yoga, meditasyon, şifacılık, biyoenerji tedavileri, transandantal meditasyon gibi aldatmacalar New Age inanışlarında çok büyük bir yer tutarlar.
Söz konusu çevreler bu inanışları doğrudan batıl bir öğreti olarak insanlara sunmamakta, daha ziyade süslü reklamlarla, üstü kapalı ifadelerle, bilinçaltına yönelik mesajlarla empoze etmeye çalışmaktadırlar. "Guru" adını verdikleri sahte ruhani liderlerle putperest inanışlarının ve sapkın felsefelerinin reklamını yapmakta, bu şekilde insanları kandırmayı hedeflemektedirler. Toplumun yakından tanıdığı bazı kişiler de bu propaganda da önemli roller üstlenmektedirler.
Astroloji, tarot kartları, falcılık, medyumluk bu kültürün önemli bir bölümünü oluştururlar. Bunun yanı sıra karma, reenkarnasyon, reiki, feng shui, astral beden, kristallerin insanlar üzerinde farklı güçleri olduğuna inanma, beyaz ve kara büyü, kehanet, muska tarzı nesnelerle kötü ruhların kovulabileceğine inanma, şeytan çıkarma, telepati ve telekinezi gibi uygulamalar sapkın New Age inanışlarından sadece bazılarıdır.
Karma Nedir?
Karma yanılgısı, Hinduizm, Budizm ve Caynizm gibi batıl Doğu dinlerinde çok önemli bir yer tutmaktadır. Karma yanılgısını savunanlara göre, bir insan geçmişte ne yapmışsa, gelecekte onu görecektir.
Karmanın temelinde, insanın ölümden sonra dünyaya tekrar başka bir bedenle geldiği ve bu ölüp dirilmenin sürekli devam ettiği anlamına gelen sapkın reenkarnasyon inancı bulunmaktadır.
Bugün zengin veya başarılı olan bir kişinin, geçmiş hayatında iyi bir insan olduğu için bu hayatında zenginlikle ödüllendirildiği sanılır. Aynı şekilde fakir, sakat ya da başarısız olan bir kişinin geçmiş hayatında kötülükler yaptığı ve bunun karşılığını şimdiki hayatında bu şekilde aldığı iddia edilir. Hatta bu batıl iddiaya göre, insan yaptığı kötülüğe göre bir sonraki yaşamında bir bitki veya bir hayvan görünümünde de olabilmektedir.
Karma felsefesinin batıl öğretilerinde kadere iman yoktur. Her insanın kendi kaderini kendisinin belirlediği gibi gerçek dışı bir fikre inanılır. Karmaya göre, örneğin Hintli bir insanın içinde bulunduğu kast ve hayat şekli tamamen kendisinin bir önceki hayatındaki tavrına bağlıdır.
Karma felsefesinin bir sebep-sonuç kanunu olduğuna ve insanlara yaptıklarının karşılığını verenin bu kanun olduğuna inanılır. Yani bu kanunu belirleyen ve uygulayan bir Yaratıcı olduğu kabul edilmez. Karma kanununun kendi kendine işlediğine inanılır. Oysa kuşkusuz, bunu düzenleyen bir güç ve irade olmadan böyle metafizik bir kanun var olamaz.
Karma temeli üzerine kurulan tüm bu dinler, Allah'ın varlığına inanmazken, dolayısıyla insanları yargılayacak İlahi bir makam tanımazken, her insanın yaptıklarının karşılığını alacağına, "bir sonraki hayatının" buna göre belirleneceğine nasıl inanabilirler?
Eğer bir insanın gelecek yaşamı şu anki yaşamına bağlı ise, o kişinin bu dünyadaki tavırlarını kim gözlemleyecek, onun iyi mi kötü mü olduğuna kim karar verecek ve buna göre onun bir sonraki hayatını şu anki hayatına göre kim belirleyerek düzenleyecektir?
Kuşkusuz karma felsefesine dayalı sapkın dinlere inanan kişilerin bu soruları cevaplamaları imkansızdır. Tüm bu sorular, batıl dinlerin sapkınlıklarının yanı sıra ne denli akıl ve mantık dışı olduklarını da ortaya koymaktadır. Unutulmamalıdır ki Kuran insanları kurtuluşa götüren, onları ölümden sonraki sonsuz hayatları için uyaran, doğru yolu gösteren, Allah'ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmak isteyenler için rehber olan tek kitaptır. Kuran'da tebliğ edilen İslam dini de, Allah'ın insanlar için seçtiği tek dindir. Allah bir ayetinde bu gerçeği şöyle bildirmektedir:
"Kim İslam'dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır." (Al-i İmran Suresi, 85)
(makale harun yahya)
Günümüzde insanların büyük bir bölümü, dünya üzerinde yaşanan kaostan, kargaşadan, kavgalardan, sıkıntılardan, insaniyetsizlikten, çekişmelerden, samimiyetsizliklerden, bencilliklerden ve yalancılıktan uzaklaşmanın, huzur, güven ve barış içinde bir hayat kurmanın yollarını aramaktadır. Bu amaçla bir arayış içine giren bazı kişiler özledikleri huzur ve mutluluğu, insanlar tarafından uydurulmuş sapkın dinlerde bulabileceklerini zannederler. Oysa yalnızca Kuran ahlakını rehber edinenler, batıl olan inançlardan tamamen uzaklaşarak, dünyada ve ahirette sonsuza dek sürecek huzurlu ve güzel bir yaşama sahip olmayı umut edebilirler.
Doğu dinleri ve içerdikleri sapkın inançlar, pek çok insan tarafından detaylı olarak bilinmemektedir.
Hinduizm, Caynizm, Budizm, Şintoizm ve Konfüçyüsçülük gibi sapkın inanışlar sayıldığında genelde insanların akıllarına taştan ya da tahtadan heykellere tapınan, bu heykellere adaklar sunup çeşitli gösterilerde bulunan, loş tapınaklarda garip ayinler düzenleyen topluluklar gelir. İslam, Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi Allah'ın vahyine dayalı ilahi dinler –burada Hıristiyanlığın ve Yahudiliğin ilk vahyedildikleri halleri kastedilmektedir. Çünkü Yahudilik ve Hıristiyanlık vahyedilmelerinden sonra tahrif edilmiş, orijinal hallerinden uzaklaşmışlardır- insanları aydınlık, huzur dolu, güvenli ve adaletli bir hayata çağırırlarken, genellikle Doğu dinleri olarak bilinen sapkın inanışlar huzur adı altında kasvetli bir hayatı, sapkın ritüelleri, dünyadan tamamen uzaklaşıp sefil koşullarda yaşamayı, kısaca her yönüyle batıl bir hayatı temsil etmektedirler. Bu inanışlara sahip olan kişilerin en temel yanılgıları ise Allah'ın mutlak varlığını kabul etmeyip, sayıları yüz milyonu aşan kendi yaptıkları putlara tapınmaları ve bu putlardan bir karşılık ya da yardım görmeyi ummalarıdır. Bir insanın kendisinin yaptığı taştan bir heykelin güç sahibi olduğuna, insanlara yardım etme ya da ceza verme kudretini elinde bulundurduğuna inanmasının, bu taş yığınına saygı duymasının ya da ondan korkmasının ne kadar büyük bir sapkınlık ve akılsızlık olduğu açıktır.
Okuyacağınız bu yazıda söz konusu batıl dinleri sizlere tanıtacak, bu dinlerin tüm çarpık yönlerini, içerdiği sapkınlıkları, akıl ve mantıkla çelişen uygulamalarını, ırkçı bakış açılarını, şiddeti ve vahşeti meşru gösteren öğretilerini açıklamaya çalışacağız. Temennimiz, bu inanışlara sahip olan insanların da ne kadar batıl bir hayat yaşamakta olduklarını anlamaları, insan yapımı, atalardan kalma geleneklere körü körüne uymanın kendilerini hem dünyada hem de ahiret hayatında ne kadar büyük bir kayba uğratacağının farkına varmaları ve bir an önce tüm batıl inanışlarından vazgeçip Rabbimiz olan Yüce Allah'a teslim olmalarıdır. Bir ayette şirk koşanların uymaları gereken yol şöyle bildirilmiştir:
"Siz yalnızca Allah'tan başka birtakım putlara tapıyor ve birtakım yalanlar uyduruyorsunuz. Gerçek şu ki, sizin Allah'tan başka taptıklarınız, size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse rızkı Allah'ın Katında arayın, O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Siz O'na döndürüleceksiniz." (Ankebut Suresi, 17)
Şintoizm Nedir?
Ağırlıklı olarak Uzakdoğu'da yaşanan Şintoizm'in felsefesi; doğaya, ölülere veya put olarak kabul ettikleri sayıları milyona varan varlığa tapınmadır.
Şintoizm'in temelini batıl "kami" inancı oluşturur. Kami "ilah, tanrı, tanrıça ve kutsal güç" anlamlarında kullanılır. Bu batıl inanışa göre 8 milyon kadar kami vardır. Bu nedenle de Şinto "milyonlarca tanrılı din" olarak tanımlanmaktadır. (Allah'ı tenzih ederiz)
Batıl Şinto yazılı metinlerine göre ölülerin rahatı "yaşayanların onlara iyi bakmaları, sundukları yiyecekler, mezarlarına koydukları sunumlar sayesinde" olur, eğer ölülere gerekli saygı gösterilmez, armağanlar alınmazsa ölülerin bunun intikamını alacaklarına inanırlar!
Bu sapkın inanışa sahip kimseler kendilerini diğer halklardan sözde üstün, kutsal bir ırk olarak gördükleri için çok katı ve acımasız bir gurur anlayışı geliştirmişlerdir. Bu anlayış, hataya tahammül göstermez. Öyle ki bir başarısızlık karşısında intihar etme bu topluluklar arasında oldukça yaygındır. Asırlarca "harakiri" adı verilen korkunç yöntemle -yani insanın kendini kılıç veya bıçakla öldürmesiyle- süren bu uygulama, günümüzde de farklı yöntemlerle devam etmektedir. Örneğin; önemli sınavlarda başarılı olamadıklarında, şirketleri iflas ettiğinde intihar yolunu seçebilmektedirler. Bu sapkın inanışın yaygın olarak yaşandığı Japonya, gençlerdeki intihar oranının en yüksek olduğu ülkelerin başında gelmektedir. (History Textbook Project: Japan) Sadece 2000 yılı içinde yaklaşık 33.000 kişinin intihar ettiği tespit edilmiştir. (Japan Combats Suicide Rate)
Budizm Nedir?
Uygulamaları ile "Kendi kendine eziyet" dini olarak bilinen Budizm'in kurucusu Buda (Siddharta Gautama)'nın batıl öğretilerine göre, doğruya ulaşmanın yolu açlık, sefalet ve acıdan geçer.
Budizm günümüzden yaklaşık 2500 yıl önce Hindistan'ın kuzeydoğusunda ortaya çıkmış ve zaman içinde Sri Lanka, Moğolistan, Seylan, Mançurya, Kore, Japonya, Tibet, Çin, Tayland ve Nepal gibi ülkelerde etkili olmuştur.
Budizm, putperest bir dindir. Budistler Buda'yı "herşeyi gören" ve "herşeyi bilen" sanmaktadırlar. Binlerce yıl önce ölmüş olan bir insanın hala kendisine inananları gördüğü, koruduğu, yakarışlarını işittiği gibi gerçek dışı şeylere inanırlar.
Budizm'in yaygın olarak yaşandığı ortamlarda karamsarlık ve boğucu bir hava hakimdir.
Ahiretin, hesap gününün, cennetin, cehennemin ve meleklerin varlığını reddeden Budizm'in batıl inanışları ülkeden ülkeye büyük farklılıklar göstermektedir. Bugün Japonya'da, Çin'de, Tibet'te, Sri Lanka'da, Vietnam'da ya da Amerika'da uygulanan Budizm birbirinden çok farklıdır.
Bu batıl inanışın gereği olarak, Budist rahipler de eziyet ve sefalet içinde yaşarlar. Örneğin çalışmazlar. Günlük yiyeceklerini, halk arasında ellerinde bir kapla gezip, dilenerek gidermek zorundadırlar. Bu nedenle halk arasında Budist rahiplere "bhikkus" (dilenciler) ismi verilmiştir.
Giysileri dışında tek eşyaları; uyku için kullanabilecekleri sert bir yatak, saçlarını kazımak için ustura, iğne, matara ve dilenmek için bir kaptır.
Günde tek bir öğün yemek yerler ve bu da öğleden önce olmak zorundadır. Öğleden sonra bir ertesi güne kadar bir şey yemek yasaktır. Yemek genellikle ekmek, pirinç ve baharattan oluşur. İçecekleri ise, su veya pirinç sütüdür. Başka yiyecekler "lüks" sayılır ve yasaklanır.
Budist rahipler hasta olduklarında ilaç kullanmaları yasaktır. Et, balık ve meyve gibi yiyecekler ise sadece -eğer rahip hasta ise- ve o da bir üst rahibin daveti üzerine yenir.
Allah'ın varlığını kabul etmeyen Budizm "karma" yanılgısına dayanır. Bu batıl inanışa göre, bugün fakir olan bir insan bir önceki hayatında kötülük yapmıştır ve karşılığında bu hayatta fakir olarak yaşamaktadır. Kötü bir insanın bir sonraki yaşamında bitki ya da hayvan olabileceği gibi akıl dışı iddialara dahi inanılır. Örneğin, Budizm'e göre bir balık "sonraki yaşamında" bir memeli olarak dünyaya gelebilir, bir insan "sonraki yaşamında" bir solucan olabilir. Türler arasında "geçişlilik" öngören ve insanı da hayvanlar arasında gören bu anlayış, Darwin'in bilim dışı evrim teorisiyle önemli bir paralellik taşımaktadır.
Bu batıl inanışın en akıl dışı yönlerinden biri de, dünya üzerindeki mevcut tüm sistemlerin kendiliğinden işlediğine inanılmasıdır. Budizm'in yanılgılarına göre kainatın ve insanların varoluşu gibi, ölüm ve sözde yeniden doğum döngüsü de kendiliğinden işlemektedir, yani başıboştur. Bu batıl inançta dünya hayatını, cennet ve cehennemi yaratan, insanlara yaptıklarının karşılığını veren Yüce Allah'ın varlığı kabul edilmez. Oysa bu, son derece mantıksız ve kabul edilmesi imkansız bir iddiadır. Cennet ve cehennem gibi mükafat ve ceza verilecek mekanların varlığını kabul etmek, ancak bu mekanların nasıl var edildiğini, cezayı ve mükafatı kimin vereceğini, adaletin kimin tarafından, nasıl sağlanacağını açıklamamak büyük bir mantık bozukluğudur.
Budizm'i zaman zaman dünya gündemine getiren en büyük nedenlerden biri, bu batıl inanışın geleneksel coğrafyası olan Uzakdoğu'daki varlığı değil, Batı dünyasında yapılan propagandadır. Bu propagandanın başlangıç tarihi 19. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Birçok kandırmaca içeren bu propaganda nedeniyle, 20. yüzyılın ikinci yarısında ise Budizm giderek "orijinal" olmak ve "düzene karşı çıkmak" isteyen insanlar için bir moda haline gelmeye başlamıştır.
Günümüzde Budizm propagandası yapan bazı çevreler tarafından bu inanış yardımlaşmanın ve fedakarlığın sözde yolu olarak gösterilmeye çalışılmaktadır. Oysa Budist ülkelerdeki halkların yaşadığı sefalet, bunun bir aldatmaca olduğunu ortaya koyan delillerden biridir.
Bugün meditasyon ve yoga gibi mistik akımlar Batılı toplumlarda rağbet görmektedir. Oysa doğru yolu, iç huzurunu, vicdani rahatlığı ve mutluluğu elde etmenin yolu, böyle geçici beyin uyuşturma yöntemleri değil, Allah'a samimi bir kalple iman etmek, O'na gönülden teslim olmak ve tüm hayatını Allah'ın razı olacağı şekilde geçirmektir.
Budizm ve Darwinizm
Tanınmış bir araştırmacı olan Sean Robsville Budizm'in evrimle olan ilişkisini şöyle tarif eder:
Aslında Budist felsefe, evrimin gerçekleşmiş olmasını gerekli kılar çünkü herşeyi dönüşken varlıklar olarak görmekte, sürekli olarak yoktan var olduğunu, bir süre varlığını sürdürdüğünü ve sonra kaybolduğunu savunmaktadır. Türlerin değişmeden sabit kalması, Budist ontoloji ile uyumlu olmayacaktır. (Sean Robsville, Arguments Against Buddhism)
Caynizm Nedir?
Caynizm, toplumu sınıflara ayıran kast düzenine, Hindu ritüellerinin büyük bölümüne karşı çıkan, ancak başka türde batıl ve sapkın inanışlar taşıyan batıl bir harekettir.
Caynizm içinde Hinduizm'den kalan putperest inançlar bulunmaktadır. Caynalar putlara saygı gösterilerinde bulunur, çeşitli yiyecekler, kokular ve çiçekler sunarlar.
Caynizm, Budizm ile büyük benzerlikler taşır.
Bakış açısı olarak materyalist felsefe ile paralellikler taşımaktadır.
"Ahimsa" anlayışı nedeniyle Caynalar her canlının "farklı boyutlarda ruhları" olduğuna inandıkları için Ahimsa'nın kapsamına hayvanları, böcekleri, bitkileri, mikroskobik canlıları da alırlar. Caynalar nefes alırken herhangi bir canlıyı öldürmemek için ağızlarına maske takarak dolaşırlar. Mikropları öldürmemek için ilaç kullanmazlar. Cayna batıl dininde antibiyotik ve dezenfektan kullanımı yasaktır. Meyve, bal ve et yemek yasaktır. Ayrıca geceleri yemek yemezler, çünkü geceleri yemek yerken fark etmeden küçük böcekleri ve canlıları da yutabileceklerini düşünürler.
Caynistlerin garip inanışlarına göre insanın tüm arzularını yok etmesi, hayatla tüm bağlantılarını şizofren karaktere girerek kesmesi, melankoliyi andıran bir yaşam sürmesi gerekmektedir. Ne kadar çok acı çeker, aç kalır ve sefalet içinde yaşarlarsa o kadar çabuk "ruhlarını kurtarabileceklerine" inanırlar..
Bu sapkın inanışa göre, bir Cayna, fiziksel nedenlerle yeminlere uymayacak hale geldiğinde, ya da bir an önce ruhunu sözde "kurtuluşa" ulaştırmayı istiyorsa, kendini aç bırakarak gönül rızasıyla ölmelidir. (Jainism", Catholic Encyclopedia) Caynizm sapkınlığı nedeniyle, aç kalarak ölmek yaygındır.
Hinduizm Nedir?
Doğu dinleri denildiği zaman akla ilk gelen Hinduizm, istilacı ve savaşçı bir topluluk olan Aryanların yazıtlarına dayanan "insan yapımı" bir inanıştır.
Bu batıl inanış, tek bir kitaba bağlı olmadığı gibi, kuralları belirlenmiş, kurucusu olan bir inanç olarak da tanımlanamamaktadır. Hinduizm köyden köye, kasabadan kasabaya, hatta aileden aileye çok büyük farklılıklar taşımaktadır. Aynı şekilde herkes kendi putunu da yapabilir. Bu anlayış ise zaten her yönüyle sapkın olan Hinduizm'i, yaklaşık 300 milyon farklı puta sahip, milyonlarca türevi olan, her yönüyle batıl, karanlık bir yaşam şekli haline getirmiştir.
Hinduizm, putperestliğin ve batıl inançların en akıl dışı şekillerine izin verebilmekte, şeytana, putlara, ağaçlara, dağlara, nehirlere, bitkilere tapanları batıl bir inanışın altında birleştirmektedir.
Sabahları putlarının şarkılarla ve ışık oyunlarıyla uyandırıldıklarını düşünür, onları temizler, giydirir; onlara çiçekler, yemekler, sütler sunarlar. (Korhan Kaya, Hinduizm, Dost Yayınevi, Şubat 2001, Ankara, s. 48)
İnekler, sapkın Hindu inançlarına göre yer, gök ve atmosferin anası sayılmaktadır. Bu nedenle de inekler ve ****ler caddelerde, alışveriş merkezlerinde veya diledikleri her yerde serbestçe dolaşabilirler. İnek etinin yenmesi yasaktır, öldürülmeleri de kanunla yasaklanmıştır. Her akıl sahibi insanın kolayca anlayacağı gibi; ineklere tapınmanın ve garip ritüeller uygulamanın akli, ahlaki ve ruhi bozukluk olduğu açıktır. Eğitimli, üniversite mezunu, belli bir kültürel seviyeye ulaşmış bazı Hinduların da, bu sapkın gelenekten asla ödün vermemesi ise, Hinduizm'in insanlar üzerindeki büyük etkisini tüm açıklığıyla ortaya koymaktadır.
Belli bir kaynağı olmamakla beraber, Hindu metinlerinde "karma felsefesinin" yoğun etkisi görülmektedir. Örneğin tahıl çalan bir insan, tüm Hindu metinlerine göre bir sonraki hayatında fare olacaktır. Meyve çalan köpek; boyalı kumaş çalan kirpi; elbise çalan cüzzamlı bir kişi olarak hayata geri dönecektir. (Dr. Ali İhsan Yitik, Hint Kökenli Dinlerde Karma İnancının Tenasüh İnancıyla İlişkisi, Ruh ve Madde Yayınları, s. 111) Ancak bu sebep-sonuç kurallarının nasıl işlediği, bu yasayı kimin koyduğu, iyi ve kötüyü kimin belirlediği, uygulamayı kimin yaptığı bilinmez. Buna dair hiçbir mantıklı açıklama yoktur. Hiçbir Hindu bunun sebeplerini araştırmaz. Hindu yazılı metninde de bu konu üzerinde durulmaz.
Hinduizm'in yaşandığı topraklara adım atıldığında ilk fark edilen sefalet, yokluk ve açlıktır. Günlük hayat sıkıntılı, pis ve iç karartıcıdır. Her yerde dilenciler, sokakta yaşayan insanlar ve zor şartlar altında oldukları her hallerinden anlaşılan yoksullar vardır. Bu sefaletin en önemli nedenlerinden biri ise, bu topraklarda 3000 yıldan uzun süredir hüküm süren acımasız kast düzenidir. Kast düzeninde tüm insanlar çeşitli sınıflara ayrılmışlardır. Buna göre Brahman din adamları, toplumun en üst kesimini oluştururlar. Bir kastta yaşayan diğer bir kasta geçemez, onlarla akrabalık bağı kuramaz.
Kendi içinde yüzlerce sınıfa ayrılan dört adet kast bulunmaktadır.
Brahmanlar (rahipler ve alimler)
Kşatriya (prensler ve askerler)
Vaikya (tüccar, esnaf ve çiftçiler)
Sudra (işçiler, sanatkarlar)
Kast sistemi, tarih boyunca Hindistan topraklarında yaşanan katliamların, cinayetlerin, kundaklamaların, tecavüzlerin, adaletsizliklerin, çatışmaların, sosyal çarpıklıkların temel nedeni olmuştur.
Hinduizm'in temelinde yer alan batıl karma inancına göre insanlar hastalıklarını, fakirliklerini, acizliklerini, sakat olmalarını bir önceki hayatlarındaki ahlaki kötülüklerinden, hatalarından kaynaklanan bir ceza olarak görürler. Bu nedenle alt kastta olduklarını, bu cezayı hak ettiklerini düşünürler. Toplum da bu kişiyi suçlu olarak görür.
Hinduizm'in mantık dışı kurallarına göre alt kastta yaşayan bir insan dünyadayken kastını değiştiremez. Kendisi için yapabileceğini zannettiği tek şey daha sonraki hayatında üst tabakalara yükselme imkanına sahip olmayı umut etmektir. Yoksa dünyaya tekrar geldiğinde hayvan veya bitki olacağına inanmaktadır.
Hindistan'da sosyal yaşama hakim olan sapkın uygulamalar saymakla bitmeyecek kadar fazladır. Ancak bunların içinde en ürkütücü olanı hiç şüphesiz asırlardır yüzbinlerce kadının ölümüne neden olan "sati" (suttee)'dir. Bu geleneğe göre kadınlar kocalarının ölümünün ardından kendilerini yakmalıdırlar.
Konfüçyüsçülük Nedir?
Eski çağlarda Şamanizm'in batıl inançlarına bağlı olan topraklarda, halen hüküm süren inanışlardan biri olan Konfüçyüsçülük, 4000 yıllık Çin tarihinde yer alan çeşitli batıl dinlerin kurallaştırılmış ve sistemleştirilmiş şeklinden oluşmaktadır.
Konfüçyüsçülükte ataların ruhlarına tapınma sapkınlığı önemli bir yer tutar. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de Çin'de evlerde atalara ait bir köşe bulunmaktadır. "Ecdad levhaları" adı verilen tabletler bu köşede saklanır. Levhalarda ölmüş ataların isimleri yazılır. Çinliler bu levhaların önünde kurban takdim eder, adaklarda bulunurlar, düğün merasimleri burada yapılır. Meyveler, pişirdikleri yemekler bu levhaların önüne konur. Bu saygı gösterilerinin nedeni ruhların ancak bu şekilde mutlu olacaklarına, huzur bulabileceklerine olan batıl inançlarıdır. Günümüzde Konfüçyüs için düzenlenen ayinler aynı şekilde devam etmektedir.
New Age Nedir?
New Age hareketi (Yeni Çağ Hareketi) Allah'ın mutlak varlığını inkar eden, ilahi vahye dayanmayan, herhangi bir yazılı kitabı olmayan, merkezi bir organizasyona sahip olmayan, üyeleri ve başkanlığı bulunmayan, inançları ve uygulamaları kesin hatlarla belirlenemeyen kendine özgü batıl bir harekettir. İsteyen, bu batıl dine istediği inancı ekleyebilir, istediğini de çıkarabilir. New Age öğretileri Hinduizm, Budizm, Taoizm, Şamanizm, Şintoizm, Gnostik gelenekler, Spiritualizm (Ruhçuluk-İspirtizma), Wicca (Büyücülük) gibi birçok farklı batıl inanışa dayanır.
New Age Hareketi 1960'lı yılların hippi kültürünün bir devamı niteliğindedir. Uzakdoğu kültürünün batıl yönlerini Batılı insanların hayatına taşımayı hedefleyen Teozofi Dernekleri bu hareketin ilk çıkış noktasıdır.
Teozofi Derneği'nin ideolojisi, materyalist ve evrimci bakış açısıyla birebir örtüşür. Bu batıl ideoloji insanları Allah inancından uzaklaştırma, din ahlakının getirdiği ahlaki güzellikleri terk etme ve Allah'ın vahyi yerine batıl işlere yöneltme hedefini taşımaktadır. Yoga, meditasyon, şifacılık, biyoenerji tedavileri, transandantal meditasyon gibi aldatmacalar New Age inanışlarında çok büyük bir yer tutarlar.
Söz konusu çevreler bu inanışları doğrudan batıl bir öğreti olarak insanlara sunmamakta, daha ziyade süslü reklamlarla, üstü kapalı ifadelerle, bilinçaltına yönelik mesajlarla empoze etmeye çalışmaktadırlar. "Guru" adını verdikleri sahte ruhani liderlerle putperest inanışlarının ve sapkın felsefelerinin reklamını yapmakta, bu şekilde insanları kandırmayı hedeflemektedirler. Toplumun yakından tanıdığı bazı kişiler de bu propaganda da önemli roller üstlenmektedirler.
Astroloji, tarot kartları, falcılık, medyumluk bu kültürün önemli bir bölümünü oluştururlar. Bunun yanı sıra karma, reenkarnasyon, reiki, feng shui, astral beden, kristallerin insanlar üzerinde farklı güçleri olduğuna inanma, beyaz ve kara büyü, kehanet, muska tarzı nesnelerle kötü ruhların kovulabileceğine inanma, şeytan çıkarma, telepati ve telekinezi gibi uygulamalar sapkın New Age inanışlarından sadece bazılarıdır.
Karma Nedir?
Karma yanılgısı, Hinduizm, Budizm ve Caynizm gibi batıl Doğu dinlerinde çok önemli bir yer tutmaktadır. Karma yanılgısını savunanlara göre, bir insan geçmişte ne yapmışsa, gelecekte onu görecektir.
Karmanın temelinde, insanın ölümden sonra dünyaya tekrar başka bir bedenle geldiği ve bu ölüp dirilmenin sürekli devam ettiği anlamına gelen sapkın reenkarnasyon inancı bulunmaktadır.
Bugün zengin veya başarılı olan bir kişinin, geçmiş hayatında iyi bir insan olduğu için bu hayatında zenginlikle ödüllendirildiği sanılır. Aynı şekilde fakir, sakat ya da başarısız olan bir kişinin geçmiş hayatında kötülükler yaptığı ve bunun karşılığını şimdiki hayatında bu şekilde aldığı iddia edilir. Hatta bu batıl iddiaya göre, insan yaptığı kötülüğe göre bir sonraki yaşamında bir bitki veya bir hayvan görünümünde de olabilmektedir.
Karma felsefesinin batıl öğretilerinde kadere iman yoktur. Her insanın kendi kaderini kendisinin belirlediği gibi gerçek dışı bir fikre inanılır. Karmaya göre, örneğin Hintli bir insanın içinde bulunduğu kast ve hayat şekli tamamen kendisinin bir önceki hayatındaki tavrına bağlıdır.
Karma felsefesinin bir sebep-sonuç kanunu olduğuna ve insanlara yaptıklarının karşılığını verenin bu kanun olduğuna inanılır. Yani bu kanunu belirleyen ve uygulayan bir Yaratıcı olduğu kabul edilmez. Karma kanununun kendi kendine işlediğine inanılır. Oysa kuşkusuz, bunu düzenleyen bir güç ve irade olmadan böyle metafizik bir kanun var olamaz.
Karma temeli üzerine kurulan tüm bu dinler, Allah'ın varlığına inanmazken, dolayısıyla insanları yargılayacak İlahi bir makam tanımazken, her insanın yaptıklarının karşılığını alacağına, "bir sonraki hayatının" buna göre belirleneceğine nasıl inanabilirler?
Eğer bir insanın gelecek yaşamı şu anki yaşamına bağlı ise, o kişinin bu dünyadaki tavırlarını kim gözlemleyecek, onun iyi mi kötü mü olduğuna kim karar verecek ve buna göre onun bir sonraki hayatını şu anki hayatına göre kim belirleyerek düzenleyecektir?
Kuşkusuz karma felsefesine dayalı sapkın dinlere inanan kişilerin bu soruları cevaplamaları imkansızdır. Tüm bu sorular, batıl dinlerin sapkınlıklarının yanı sıra ne denli akıl ve mantık dışı olduklarını da ortaya koymaktadır. Unutulmamalıdır ki Kuran insanları kurtuluşa götüren, onları ölümden sonraki sonsuz hayatları için uyaran, doğru yolu gösteren, Allah'ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmak isteyenler için rehber olan tek kitaptır. Kuran'da tebliğ edilen İslam dini de, Allah'ın insanlar için seçtiği tek dindir. Allah bir ayetinde bu gerçeği şöyle bildirmektedir:
"Kim İslam'dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır." (Al-i İmran Suresi, 85)
(makale harun yahya)