Silencio
Kayıtlı Üye
Özellikle Obamanın başkan seçilmesinden sonra Hollywood, içinde Beyaz Saray geçen her filme mutlaka bir siyahi oyuncu eklemeden geçmiyor. Bundan önce çekinen, korkan belki de sinen sektör, birden cesaret timsali ortaya atıldı.
Ülkemizde biri Mayıs diğeriyse Temmuz ayında gösterilmesi beklenen iki ayrı Hollywood aksiyon filmiyle karşı karşıyayız. Filmler fragmanlarından oyuncularına, arka plandan isimlerine kadar neredeyse aynı. White House Down (Beyaz Saray Düştü) ve Olympus Has Fallen (Olympus Düştü) filmlerinden bahsediyorum. Filmlerin ikisinde de Beyaz Sarayı ve tabii ki başkanı korumaya çalışan iki fedai ile karşılaşıyoruz. Bu fedaileri de canlandıran isimler fiziki olarak birbirine benzeyen Channing Tatum (White House Down) ve Gerard Butler (Olympus has Fallen) olurken başkan rollerindeyse farklılık göze çarpıyor. Bu konuda White House Down daha gerçekçi bir yaklaşımla başkan koltuğuna Jamie Foxxu oturturken, Olympus Has Fallen daha idealize ederek Aaron Eckhartı uygun görmüş. Tabii az önce bahsettiğim Obama gerçeğini de göz ardı etmeden müzakereci rolüne de Morgan Freemanı seçmiş.
Her ikisi de aksiyona ağırlık vermesine karşın, White House Down daha geleneksel Hollywood metotlarını tercih ediyor ve ulusal tehlikenin yanına ailenin de korunması şartını eklemeden geçmiyor. Channing Tatum hem başkanı kurtarmak zorundadır, hem de o sırada Beyaz Sarayda olan çocuğunu. Olympus Has Fallen ise adından da anlayacağımız üzere daha operasyonel, daha karmaşık bir komploya odaklanıyor.
Her iki filmin de yönetmen koltuğunda tanınmış isimler göze çarpıyor. Independence Day, The Day After Tomorrow ve 2012 gibi felaket tellalı filmlerin yönetmeni Roland Emmerich yine önceki filmleriyle aynı tarzda White House Downı yönetirken; Olympus Has Fallenın sahip olduğu entrikalı tarzıyla özdeşleşen Training Day ve Shooterı yönetmiş olan Antoine Fuqua ile karşılaşıyoruz. Emmerichin filmografisini incelediğimizde Independence Day, 2012, The Day After Tomorrow gibi yapımlarda ailenin nasıl da ön planda olduğunu hatırlayabilirsiniz, tüm dünyanın sonunun geldiği anlarda protagonistler hep ailesini bir araya getirmenin peşinde koşarlar. Yönetmen White House Downda da aynı formülü devam ettirecek gibi görünüyor.
Anlaşılan o ki Amerikan sineması hala daha 11 Eylül travmalarını atlatamadı ya da bunun kaymağını yemek kısa yoldan hala daha en karlı iş olarak görülüyor. Ülkenin terörist saldırılara karşı bilinçaltı korkularından yola çıkarak, bunun günün birinde Beyaz Saraya kadar ulaşabileceği korkusu iliklerine kadar hissediliyor. Yüksek bütçeli yapımlarda yer almayı seven başarılı oyuncuların da bu süreçten sıkılmadığını görerek bu tip filmleri daha sıkça izleyeceğimizi anlamak çok da zor olmuyor. Bekleyip göreceğiz, gişede kim daha hızlı düşecek?