meridyen2
Kayıtlı Üye
Kendinde Olanı Değiştirmek
Kişinin kendinde olanı değiştirmesinin ve Yüce Allahın razı olacağı güzel ahlakı benimsemesinin ona kazandırdığı, mutluluk ve kurtuluş yurdu olan cennet çok büyük bir nimettir. Yüce Allah bu gerçeği şöyle haber verir:
Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis, Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön. Artık kullarımın arasına gir. Cennetime gir. (Fecr Suresi, 27-30)
Yüce Allah Kuranda, insanlara verdiği nimeti artırmasında ya da azaltmasındaki bir ölçünün de, kişinin kendinde olanı değiştirmesi olduğunu bildirmiştir. Bu ayet inanan insanlara çok önemli bir sırrı haber vermektedir. Eğer bir insan, bir konuda gerçekten içten ve samimi bir değişiklik yaparsa, bu inşaAllah, Allah Katında mutlaka en güzel şekilde karşılık görür. Allah, kullarındaki samimi değişikliği gören ve bilendir. Ve Allah, bu samimi değişimin neticesince müminlere, mutlaka bir nimet artışı olacağını vadetmiştir.
Aynı şekilde, insanın sahip olduğu nimetleri takdir edemeyen bir ahlak içerisinde olması da, Allahın bu nimetleri azaltmasıyla sonuçlanabilir. Bu da yine Allahın Kuran ile bildirdiği bir vaadidir. Kuranda Allahın bu adetullahını açıklayan ayetlerden biri şöyledir:
Allah bir şehri örnek verdi: (Halkı) Güvenlik ve huzur içindeydi, rızkı da her yerden bol bol gelmekteydi; fakat Allahın nimetlerine nankörlük etti, böylece Allah yaptıklarına karşılık olarak, ona açlık ve korku elbisesini tattırdı. (Nahl Suresi, 112)
Nefsin İstek ve Tutkularından Arınmak Değişmeyi Kolaylaştırır
Kişinin kendini değiştirmesi için öncelikle yapması gereken, nefsin fücurundan kurtulmaktır. Yüce Allah insana nefsindeki kötülüklerden arınmayı ve Zatının beğendiği ruha kavuşmayı ilham etmiştir. Rabbimiz bu gerçeği şöyle bildirir:
Nefse ve ona bir düzen içinde biçim verene Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun). Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur. Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır. (Şems Suresi, 7-10)
Yüce Allah insanın fıtratını güzel ahlaklı olması için yaratmıştır. Bu nedenle insan nefsine karşı son derece dürüst ve samimi yaklaştığında nefsinin Kuran ahlakına aykırı taleplerini kolaylıkla anlar. Bundan sonra yapılması gereken Kuran ahlakına uygun olmayan bu istek ve tutkulara sahip çıkmamaktır. Çünkü nefsini kötülüklerden arındırıp eğitebilmesi, ona boyun eğdirebilmesi ve terbiye edebilmesi ancak bu yolla mümkün olabilir. Bunun için kişi nefsini hiçbir zaman için kendi benliğinin bir parçası gibi görmemeli, hiçbir zaman için ondan yana tavır koymamalı ve onu savunmamalıdır. Nefsin Rabbimizin kendisini esirgediği dışında hep haksız olduğunu, telkinlerinin Kuran ahlakına ve sünnete uygun olmadığını, şeytanın sözcülüğünü yaptığını bilmeli, ondan gelen sözleri bu anlayış ile değerlendirmelidir.
Nefsi Kınayıp Eleştirmek Kişinin Değişmesine Yardımcı Olur
Kendinde olanı değiştirmenin etkili yöntemlerinden biri de, nefsi kınamaktır. Müminler nefislerini kınayarak gerçek kurtuluşa ve cennete kavuşacaklarını bildiklerinden Şu sözümle neyi kastettim? Bu hareketi yapmaktaki amacım neydi? Kalbimden geçen şu düşünceden elde etmek istediğim nedir? gibi sorularla söyledikleri ve yaptıkları hareketlerde kendilerini denetlerler. Herhangi bir hata veya yanlışlık yaptıklarında bunu diğer müminlerle paylaşarak hem onların aynı yanılgıya düşmesine engel olmaya çalışırlar, hem de nefsin büyüklük gururundan dolayı hiç hoşlanmadığı eleştiriyi yaparak o gururu ezerler. Çünkü nefsin en çok sevdiği şey kendine benlik vermek, bu benlik duygusunun sonucu olarak hataları itiraf etmekten insanı engellemektir. Nefis bu şekilde insanı hatasız olduğuna inandırmaya ve kötülükleri bu şekilde örtüp kapatmaya çok eğilimlidir.
Nefsinin kötü isteklerine tabi olup da onu temizleyip arındırmamış ve dünyada iken nefsini kınayıp eleştirmemiş olan kişinin ahirette nefsini kınaması ise ona bir yarar sağlamaz. Kuranda bu konunun önemi, Yüce Allahın kıyamet gününün hemen ardından kendini kınayıp duran nefsin durumuna yemin etmesiyle de bildirilmiştir:
Hayır, kalkış (kıyamet) gününe and ederim. Ve yine hayır; kendini kınayıp duran nefse de and ederim. (Kıyamet Suresi, 1-2)
Yüzeysellikten Kurtulmak Kişinin Kendini Değiştirmesini Sağlar:
Nedeni şu: Bir kavim (toplum), kendinde olanı değiştirinceye kadar Allah, ona nimet olarak bağışladığını değiştirici değildir. Allah şüphesiz işitendir, bilendir. (Enfal Suresi, 53) ayetinin sırrı üzerinde çok samimi ve vicdanlı bir şekilde düşünmek gerekir. Çünkü Yüce Allahın bu ayette bildirdiği değişim, sadece yüzeysel bir değişim değildir. Allah, kalpten, imanla, Allah korkusuyla, şevkle, samimiyetle, gönülden bir değişimi bildirmektedir. Yoksa insan, bazen bir konuda olabilecek tüm tedbirleri alır. O konuyu çözüme kavuşturabileceğini düşündüğü fiili eylemleri kusursuz olarak yerine getirir. Dıştan bakıldığında, bu kişinin gerçekten çok çaba sarfettiği açıkça anlaşılır. Ama sonuçta yine de ayette bildirildiği gibi, kişinin hayatında bir nimet artışı olmayabilir.Elbetteki yukarıdaki ayetlerde açıklandığı gibi, insanın hayatındaki nimet eksikliğinin devam etmesinin pek çok başka sebebi ve hikmeti olabilir. Ancak bu durumun bir sebebi de kişinin, kendini sadece dıştan, yani yüzeysel olarak değiştirmiş olması olabilir.
Fakat bazen kimi insanlar, çabalarındaki bu yüzeyselliği fark edemez ve neden hala çabalarının sonuç vermediğini anlamaya çalışırlar. Aslında bunun sebebi çok açıktır: Kişi derin düşünmediği için, ahlakını da derinlemesine değiştirememiştir. Ama bu eksikliğin gereği gibi şuurunda olmadığı için, çok çaba harcadığını, ama yine de istediği sonuca ulaşamadığını, başarılı olamadığını, çabalarının işe yaramadığını (Allahı tenzih ederiz) düşünür.
Oysa tam anlamıyla çok büyük bir yanılgı içerisindedir. Allah Kuranda, kullarına tek bir hardal tanesi kadar dahi haksızlık yapılmayacağını (Enbiya Suresi, 47) bildirmiştir.
Dolayısıyla bu konumdaki bir insanın Allahın bu sonsuz adaletini bilerek, Allah sonsuz adalet ve merhamet sahibidir, eğer Allah benim durumumu değiştirmediyse, demek ki bende hala çok önemli bir eksiklik var, nerede yanlış yapıyor olabilirim? diye düşünüp, bu sorusunun yanıtını da yine Kuranda araması gerekir.
Samimiyet Kişinin Değişmesinde Çok Etkili Bir Yöntemdir
Kuran ayetlerinde, Allahın bir insanda istediği en önemli özelliklerden birinin samimiyet olduğu bildirilmiştir. Samimiyet, insan ne kadar kusurlu ve eksik olursa olsun, onu doğru yola ulaştıracak, Allahın rızasını kazanmasına vesile olacak çok önemli bir mümin alametidir. Eğer insan, şeytanın mantıklarını, nefsinin etkisini tamamen dışta bırakarak, Allaha karşı çok samimi, dürüst ve Allahtan yana düşünecek olursa,-Allahın dilemesiyle- bir konuda hemen en doğru olanı bulabilecek yetenektedir. İşte bu konuda da Kurana samimiyetle bakan bir insan da, asıl eksikliğinin, dışta gösterdiği fiili çabada değil, kendi içindeki niyetinde olduğunu görecektir.
Zira Allahın ayette bildirdiği değişme, insanın içinde Allaha karşı çok samimi bir karar almasıdır. Allahın beğenmeyeceği bir ahlak göstermemeye kesin olarak karar vermesidir. Aksini yapmış olmaktan çok büyük bir pişmanlık ve vicdan azabı duyarak kendisini değiştirmeye çok samimi niyet etmesidir. Ve bu kararında, her ne olursa olsun geri adım atmayacak, gevşeklik göstermeyecek ve istikrarlı olacak bir imanda olmasıdır. İşte insan kendi içinde böyle bir karar aldıktan sonra, ayette bildirildiği gibi, Allahın, kendisine karşı bağışladığı nimetini de değiştirmesini umabilir.
Mümin Değişmeyi Allah Rızasını Kazanmak İçin İster
İnsan hiçbir zaman için bir iyiliği, güzelliği yalnızca nimet elde etmek için yapmamalıdır. Müminin asıl hedefi Allahın rızasını kazanmaktır. Mümin, hiçbir dünya nimetini, Allahın rızasına, sevgisine, dostluğuna ve yakınlığına değişmez. Dolayısıyla kendinde olanı değiştirirken müminin amacı da asla yalnızca daha çok nimete kavuşmak değil, Allahın razı olduğu umulan kullarının arasına girebilmektir.
Eğer bir insan, ayette haber verilen bu sır gereğince, tüm bu yönleriyle de düşünerek samimi bir adım atarsa, -Allahın izniyle- Allah ona, daha önce kendisinden alınan nimetlerden çok daha güzelini ve hayırlısını vereceğini vaat etmiştir. Çünkü Allahın kullarından asıl istediği, sizin kalplerinizde bir hayır olduğunu bilirse (görürse) sözleriyle bildirdiği gibi, samimiyettir:
Ey Peygamber, ellerinizdeki esirlere de ki: Eğer Allah, sizin kalplerinizde bir hayır olduğunu bilirse (görürse) size sizden alınandan daha hayırlısını verir ve sizi bağışlar. Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (Enfal Suresi, 70)
Yüce Allah Kişinin İmanını Sınamak İçin Nimetleri Azaltıp Artırabilir
Allah dünya hayatını pek çok sırla birlikte yaratmıştır. Allah bir insanın sahip olduğu nimetleri, gösterdiği ahlak nedeniyle artırıp azaltabileceği gibi, başka hikmetlerle, o kişinin imanını sınamak için de değiştirebilir. Dolayısıyla bir nimet artışı, her zaman için o kişinin ahlakındaki bir düzelmeden kaynaklanmayabilir. Aynı şekilde bir nimet eksilmesi de her zaman için, kişinin kötü ahlak gösterdiğinin bir delili değildir. Kuranda, Allaha karşı inkarcı bir ahlak içerisinde olan kimselere Allahın özel olarak nimet verdiği anlatılarak, bu önemli sır insanlara bildirilmiştir:
Şu halde onların malları ve çocukları seni imrendirmesin; Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak ve canlarının inkar içindeyken zorlukla çıkmasını ister. (Tevbe Suresi, 55)
Ayetten anlaşılacağı gibi bir insanın hayatındaki nimet kaybının ya da nimet artışının pek çok hikmeti olabilir. Bu nedenle mümin, böyle bir durumla karşılaştığında, hemen Kuranda bildirilen tüm bu ihtimalleri düşünerek, kendi içinde bir vicdan değerlendirmesi yapar. Elindeki nimetlerde bir eksilme olduysa, yapmış olabileceği muhtemel hataların, böyle bir nimet kaybına sebep olabileceğini düşünerek Allaha sığınıp tevbe eder. Ya da hayatındaki nimetlerde bir artış olduysa, Allahın lütfederek kendisine nimetini bağışlayıp artırdığını düşünerek Allaha gönülden şükreder. Aynı zamanda da kendisine verilen nimetlerin ayetlerde bildirildiği gibi, o andan sonraki hayatı için bir deneme olduğunu düşünüp ahlakını daha da güzelleştirmeye ve Allahın rahmetine gereği gibi layık olabilmek için daha çok çaba harcamaya çalışır.
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 81. sayı (Mart 2011) 38. sayfada yayınlanmıştır.
Kişinin kendinde olanı değiştirmesinin ve Yüce Allahın razı olacağı güzel ahlakı benimsemesinin ona kazandırdığı, mutluluk ve kurtuluş yurdu olan cennet çok büyük bir nimettir. Yüce Allah bu gerçeği şöyle haber verir:
Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis, Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön. Artık kullarımın arasına gir. Cennetime gir. (Fecr Suresi, 27-30)
Yüce Allah Kuranda, insanlara verdiği nimeti artırmasında ya da azaltmasındaki bir ölçünün de, kişinin kendinde olanı değiştirmesi olduğunu bildirmiştir. Bu ayet inanan insanlara çok önemli bir sırrı haber vermektedir. Eğer bir insan, bir konuda gerçekten içten ve samimi bir değişiklik yaparsa, bu inşaAllah, Allah Katında mutlaka en güzel şekilde karşılık görür. Allah, kullarındaki samimi değişikliği gören ve bilendir. Ve Allah, bu samimi değişimin neticesince müminlere, mutlaka bir nimet artışı olacağını vadetmiştir.
Aynı şekilde, insanın sahip olduğu nimetleri takdir edemeyen bir ahlak içerisinde olması da, Allahın bu nimetleri azaltmasıyla sonuçlanabilir. Bu da yine Allahın Kuran ile bildirdiği bir vaadidir. Kuranda Allahın bu adetullahını açıklayan ayetlerden biri şöyledir:
Allah bir şehri örnek verdi: (Halkı) Güvenlik ve huzur içindeydi, rızkı da her yerden bol bol gelmekteydi; fakat Allahın nimetlerine nankörlük etti, böylece Allah yaptıklarına karşılık olarak, ona açlık ve korku elbisesini tattırdı. (Nahl Suresi, 112)
Nefsin İstek ve Tutkularından Arınmak Değişmeyi Kolaylaştırır
Kişinin kendini değiştirmesi için öncelikle yapması gereken, nefsin fücurundan kurtulmaktır. Yüce Allah insana nefsindeki kötülüklerden arınmayı ve Zatının beğendiği ruha kavuşmayı ilham etmiştir. Rabbimiz bu gerçeği şöyle bildirir:
Nefse ve ona bir düzen içinde biçim verene Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun). Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur. Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır. (Şems Suresi, 7-10)
Yüce Allah insanın fıtratını güzel ahlaklı olması için yaratmıştır. Bu nedenle insan nefsine karşı son derece dürüst ve samimi yaklaştığında nefsinin Kuran ahlakına aykırı taleplerini kolaylıkla anlar. Bundan sonra yapılması gereken Kuran ahlakına uygun olmayan bu istek ve tutkulara sahip çıkmamaktır. Çünkü nefsini kötülüklerden arındırıp eğitebilmesi, ona boyun eğdirebilmesi ve terbiye edebilmesi ancak bu yolla mümkün olabilir. Bunun için kişi nefsini hiçbir zaman için kendi benliğinin bir parçası gibi görmemeli, hiçbir zaman için ondan yana tavır koymamalı ve onu savunmamalıdır. Nefsin Rabbimizin kendisini esirgediği dışında hep haksız olduğunu, telkinlerinin Kuran ahlakına ve sünnete uygun olmadığını, şeytanın sözcülüğünü yaptığını bilmeli, ondan gelen sözleri bu anlayış ile değerlendirmelidir.
Nefsi Kınayıp Eleştirmek Kişinin Değişmesine Yardımcı Olur
Kendinde olanı değiştirmenin etkili yöntemlerinden biri de, nefsi kınamaktır. Müminler nefislerini kınayarak gerçek kurtuluşa ve cennete kavuşacaklarını bildiklerinden Şu sözümle neyi kastettim? Bu hareketi yapmaktaki amacım neydi? Kalbimden geçen şu düşünceden elde etmek istediğim nedir? gibi sorularla söyledikleri ve yaptıkları hareketlerde kendilerini denetlerler. Herhangi bir hata veya yanlışlık yaptıklarında bunu diğer müminlerle paylaşarak hem onların aynı yanılgıya düşmesine engel olmaya çalışırlar, hem de nefsin büyüklük gururundan dolayı hiç hoşlanmadığı eleştiriyi yaparak o gururu ezerler. Çünkü nefsin en çok sevdiği şey kendine benlik vermek, bu benlik duygusunun sonucu olarak hataları itiraf etmekten insanı engellemektir. Nefis bu şekilde insanı hatasız olduğuna inandırmaya ve kötülükleri bu şekilde örtüp kapatmaya çok eğilimlidir.
Nefsinin kötü isteklerine tabi olup da onu temizleyip arındırmamış ve dünyada iken nefsini kınayıp eleştirmemiş olan kişinin ahirette nefsini kınaması ise ona bir yarar sağlamaz. Kuranda bu konunun önemi, Yüce Allahın kıyamet gününün hemen ardından kendini kınayıp duran nefsin durumuna yemin etmesiyle de bildirilmiştir:
Hayır, kalkış (kıyamet) gününe and ederim. Ve yine hayır; kendini kınayıp duran nefse de and ederim. (Kıyamet Suresi, 1-2)
Yüzeysellikten Kurtulmak Kişinin Kendini Değiştirmesini Sağlar:
Nedeni şu: Bir kavim (toplum), kendinde olanı değiştirinceye kadar Allah, ona nimet olarak bağışladığını değiştirici değildir. Allah şüphesiz işitendir, bilendir. (Enfal Suresi, 53) ayetinin sırrı üzerinde çok samimi ve vicdanlı bir şekilde düşünmek gerekir. Çünkü Yüce Allahın bu ayette bildirdiği değişim, sadece yüzeysel bir değişim değildir. Allah, kalpten, imanla, Allah korkusuyla, şevkle, samimiyetle, gönülden bir değişimi bildirmektedir. Yoksa insan, bazen bir konuda olabilecek tüm tedbirleri alır. O konuyu çözüme kavuşturabileceğini düşündüğü fiili eylemleri kusursuz olarak yerine getirir. Dıştan bakıldığında, bu kişinin gerçekten çok çaba sarfettiği açıkça anlaşılır. Ama sonuçta yine de ayette bildirildiği gibi, kişinin hayatında bir nimet artışı olmayabilir.Elbetteki yukarıdaki ayetlerde açıklandığı gibi, insanın hayatındaki nimet eksikliğinin devam etmesinin pek çok başka sebebi ve hikmeti olabilir. Ancak bu durumun bir sebebi de kişinin, kendini sadece dıştan, yani yüzeysel olarak değiştirmiş olması olabilir.
Fakat bazen kimi insanlar, çabalarındaki bu yüzeyselliği fark edemez ve neden hala çabalarının sonuç vermediğini anlamaya çalışırlar. Aslında bunun sebebi çok açıktır: Kişi derin düşünmediği için, ahlakını da derinlemesine değiştirememiştir. Ama bu eksikliğin gereği gibi şuurunda olmadığı için, çok çaba harcadığını, ama yine de istediği sonuca ulaşamadığını, başarılı olamadığını, çabalarının işe yaramadığını (Allahı tenzih ederiz) düşünür.
Oysa tam anlamıyla çok büyük bir yanılgı içerisindedir. Allah Kuranda, kullarına tek bir hardal tanesi kadar dahi haksızlık yapılmayacağını (Enbiya Suresi, 47) bildirmiştir.
Dolayısıyla bu konumdaki bir insanın Allahın bu sonsuz adaletini bilerek, Allah sonsuz adalet ve merhamet sahibidir, eğer Allah benim durumumu değiştirmediyse, demek ki bende hala çok önemli bir eksiklik var, nerede yanlış yapıyor olabilirim? diye düşünüp, bu sorusunun yanıtını da yine Kuranda araması gerekir.
Samimiyet Kişinin Değişmesinde Çok Etkili Bir Yöntemdir
Kuran ayetlerinde, Allahın bir insanda istediği en önemli özelliklerden birinin samimiyet olduğu bildirilmiştir. Samimiyet, insan ne kadar kusurlu ve eksik olursa olsun, onu doğru yola ulaştıracak, Allahın rızasını kazanmasına vesile olacak çok önemli bir mümin alametidir. Eğer insan, şeytanın mantıklarını, nefsinin etkisini tamamen dışta bırakarak, Allaha karşı çok samimi, dürüst ve Allahtan yana düşünecek olursa,-Allahın dilemesiyle- bir konuda hemen en doğru olanı bulabilecek yetenektedir. İşte bu konuda da Kurana samimiyetle bakan bir insan da, asıl eksikliğinin, dışta gösterdiği fiili çabada değil, kendi içindeki niyetinde olduğunu görecektir.
Zira Allahın ayette bildirdiği değişme, insanın içinde Allaha karşı çok samimi bir karar almasıdır. Allahın beğenmeyeceği bir ahlak göstermemeye kesin olarak karar vermesidir. Aksini yapmış olmaktan çok büyük bir pişmanlık ve vicdan azabı duyarak kendisini değiştirmeye çok samimi niyet etmesidir. Ve bu kararında, her ne olursa olsun geri adım atmayacak, gevşeklik göstermeyecek ve istikrarlı olacak bir imanda olmasıdır. İşte insan kendi içinde böyle bir karar aldıktan sonra, ayette bildirildiği gibi, Allahın, kendisine karşı bağışladığı nimetini de değiştirmesini umabilir.
Mümin Değişmeyi Allah Rızasını Kazanmak İçin İster
İnsan hiçbir zaman için bir iyiliği, güzelliği yalnızca nimet elde etmek için yapmamalıdır. Müminin asıl hedefi Allahın rızasını kazanmaktır. Mümin, hiçbir dünya nimetini, Allahın rızasına, sevgisine, dostluğuna ve yakınlığına değişmez. Dolayısıyla kendinde olanı değiştirirken müminin amacı da asla yalnızca daha çok nimete kavuşmak değil, Allahın razı olduğu umulan kullarının arasına girebilmektir.
Eğer bir insan, ayette haber verilen bu sır gereğince, tüm bu yönleriyle de düşünerek samimi bir adım atarsa, -Allahın izniyle- Allah ona, daha önce kendisinden alınan nimetlerden çok daha güzelini ve hayırlısını vereceğini vaat etmiştir. Çünkü Allahın kullarından asıl istediği, sizin kalplerinizde bir hayır olduğunu bilirse (görürse) sözleriyle bildirdiği gibi, samimiyettir:
Ey Peygamber, ellerinizdeki esirlere de ki: Eğer Allah, sizin kalplerinizde bir hayır olduğunu bilirse (görürse) size sizden alınandan daha hayırlısını verir ve sizi bağışlar. Allah bağışlayandır, esirgeyendir. (Enfal Suresi, 70)
Yüce Allah Kişinin İmanını Sınamak İçin Nimetleri Azaltıp Artırabilir
Allah dünya hayatını pek çok sırla birlikte yaratmıştır. Allah bir insanın sahip olduğu nimetleri, gösterdiği ahlak nedeniyle artırıp azaltabileceği gibi, başka hikmetlerle, o kişinin imanını sınamak için de değiştirebilir. Dolayısıyla bir nimet artışı, her zaman için o kişinin ahlakındaki bir düzelmeden kaynaklanmayabilir. Aynı şekilde bir nimet eksilmesi de her zaman için, kişinin kötü ahlak gösterdiğinin bir delili değildir. Kuranda, Allaha karşı inkarcı bir ahlak içerisinde olan kimselere Allahın özel olarak nimet verdiği anlatılarak, bu önemli sır insanlara bildirilmiştir:
Şu halde onların malları ve çocukları seni imrendirmesin; Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak ve canlarının inkar içindeyken zorlukla çıkmasını ister. (Tevbe Suresi, 55)
Ayetten anlaşılacağı gibi bir insanın hayatındaki nimet kaybının ya da nimet artışının pek çok hikmeti olabilir. Bu nedenle mümin, böyle bir durumla karşılaştığında, hemen Kuranda bildirilen tüm bu ihtimalleri düşünerek, kendi içinde bir vicdan değerlendirmesi yapar. Elindeki nimetlerde bir eksilme olduysa, yapmış olabileceği muhtemel hataların, böyle bir nimet kaybına sebep olabileceğini düşünerek Allaha sığınıp tevbe eder. Ya da hayatındaki nimetlerde bir artış olduysa, Allahın lütfederek kendisine nimetini bağışlayıp artırdığını düşünerek Allaha gönülden şükreder. Aynı zamanda da kendisine verilen nimetlerin ayetlerde bildirildiği gibi, o andan sonraki hayatı için bir deneme olduğunu düşünüp ahlakını daha da güzelleştirmeye ve Allahın rahmetine gereği gibi layık olabilmek için daha çok çaba harcamaya çalışır.
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 81. sayı (Mart 2011) 38. sayfada yayınlanmıştır.