İklimin ayaza bilenmiş ellerinden ödünç alıyorum yine ve yeni bir seferi daha Vakit kimin şakaklarından dökülüyor usulcabilmiyorum Üstündeki ince çiziklerinden sızan kanlı kelamlar sarıyorumkimse bilmez anlamlarını hangi lisanda saklıyorum ve içime ne derleyip ardından böylesine neyi topluyorum
büyük dertlerin dilsizliğiniküçük dertler çözermiş
Anla ki;ben sadece sayıklamayı öğreniyorum
usanmadımuslanmadım
Ad-(ım)-sız bir mesafe;satır başlarının saçlarını acımasızca kazıyor defterimden...Doğumuna gün sayılan bir paragrafın hizasındaki çocukça koşuşlardaha henüz dolaşmışken yaşamın ayaklarına Ben düşmüşken tüm bildiğim bucakların ucundan Ve sen;sol cepkeninde kaybolmuş bir noktanın son nefesini içine çekmişken
utanmadım karşılıksız sevmelerden
Bakir ve papatya kokan bir mektubun sayfalarında dokuyorum yankıları Unutulmak için hatırlanacak gecelerin demine bir yaprak lahza daha ekliyorum ve o koyuldukçaben aklanıyorum
Hem katili hem de maktulu oynamayı becermiş yaşanmışlıkları kalıntısızca katlediyorummakamı nihavente el vermiş notalarından
açık yara misaliyüreğimin hali
Bir sevdanın kaderini göğsünden ince ince oyararakçıkışsız girintilerinden yaratmaksa böylesine cesurca ve bir şiirin avuç içlerinde kahramanca savaşmaksa
Demiştim ki;bukokunla tüt(s)ül(en)en kabuğu içinden bağlı bir kalp yarası
aşktan başka bir şeye inanmadım
Ömrü milimlik arşınlardan biçilmiş yollarda hiçbir zaman rastlaşmadım onunla Yolculuğumun gidiş bileti dönüşsüz kesilmişti esasında Çetelemin ayak uçlarında hitapsız buyruklar vardıiçime gark edilmiş girdaplarımda sırtı dönük varışlar
öğrenmedi gönül yaşlanmayıdünya zamanıyla gün saymayı
Esrik bir vaktindibine imzasını vuran kitabında yazılı lügatlarımın parçacıkları Muamma hem de öylesi bir muammadır ki bu;ne gitmeyi becerebildik her defasında ne de kalmayı Arsız bir arafın eksiksizce eksik bırakılmış sayıklama´lar´ı
saldım semaya özgüren kara sevdayı
Eski ve öksüz susmalaraüvey sefkatler sürme durağıdır şimdi Şehrin virane efsanelerini gözbebeklerinde devşirmiş ıslak saçlı o küçük çocuğatek bir nefeste sarılmak gibi Gizli öznelerin hayat boşluklarına sığdırılmış ezik ve küçük ve dikişsiz özlemlerdir adresi...Geçitsiz ve lahuti
senden başka bir şeye inanmadım
Devrikti onunla kurulmuş her tümce Ne düzlemde iyileşiyordu illetleri ne de boylamda Birbirinin mezarını çiğneyenler ve tek bir lokmada yutanlardı bir vaktin sevgili-ler-i Ve düştüler ve devrildiler kıyametlerinin sırat köprülerinden
bunalmadımbulanmadım
Tarihsiz sözcüklerin izleridir kursağımızda yaşayan Duman altı sigaralardan yüreklerimize taşınan ve es´leri azaltan Amâ sular boyunca durulup bir türlü taşırılamayan Sabahın kıpırtısız nidalarında uyanan ve güneşi de sırf bu yüzden;ay sayan
yoksa orman misali yanar mıydım
Sezgiler kısırlaştırır bazen o ışıltılı hevesleri Kaçmaya medarın yoktur kalmaya inancın Son harfi tamamlanmamış bir duanın rengine yamarsın açık kaçıklarını Ardından söversin bildiğin tüm lanetlere Ve bilirsin ki;düşlerisevdanın perdelerine asamazsın
aşktan ölmeseydimaşka doğmasaydım
Miâdısessiz harflerle doldurmuş kelimelerin kuraktır mevsimleri...SonbaharıKışıİlkbaharı ya da Yazı Fark etmez susuzluğun Nisan´ı ya da Kasımı Birdir tüm vakt-i zaman acılarının dalgalanan bayrağı
Ceseticelladıyaşayanı ya da geride kalanı...
kendimi masallara adar mıydım
''Devranımın seyrindeküsurlu hecelerimin öyküleri;kavlimin kervanından geçmez satır nihayetleri''