Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, demokratik açılım konusunda ne düşündüğü bilinen, projesini kamuoyu ile paylaşmış tek partinin Saadet Partisi olduğunu savundu.
Aksaray'a gelen Kurtulmuş, Grand Saatçioğlu Otel'de düzenlediği basın toplantısında, Saadet Partisi'nin son seçimlerde düzenli olarak oylarını yükselttiğini söyledi.
''Saadet Türkiye'' buluşması kapsamında Türkiye genelinde halk ve basınla buluştuklarını ifade eden Kurtulmuş, Türkiye'nin genel sorunlarını ve illerin problemlerini tespit ederek çözüm üretmeye çalıştıklarını bildirdi.
Türkiye'de 4-5 aydır demokratik açılımın gündemi meşgul ettiğini kaydeden Kurtulmuş, şunları kaydetti:
PROJESİNİ KAMUOYU İLE PAYLAŞMIŞ TEK PARTİYİZ
''Beş ayın sonunda geldiğimiz noktada demokratik açılım konusunda ne düşündüğü bilinen, projesini kamuoyu ile paylaşmış tek siyasi parti Saadet Partisi'dir. Hazırlamış olduğumuz programı İçişleri Bakanı ile ardından da Diyarbakır'da Türkiye kamuoyu ile paylaştık. 'Barış ve Kardeşlik İçin Gönüllü Birliktelik' projemizin ne kadar doğru olduğu geçen süreç içerisinde ispat edilmiştir. Ne yazık ki, bu sorunun çözülmesinde iktidar ve ana muhalefet partisi ve diğer muhalefet partileri oturup görüşme yapmayı başaramamıştır. Türkiye'nin gündemi haftalarca meşgul edildikten sonra parlamentoda bu konu konuşuldu. Ancak mecliste demokratik açılımı görüşme oturumu değil, görüşmeme oturumu gerçekleştirildi.''
ISLAK İMZA, ERGENEKON TARTIŞMALARI
Türkiye'deki bir başka önemli konunun da ''ıslak imza, kuru imza ve ergenekon'' tartışmaları olduğunu anlatan Kurtulmuş, şöyle devam etti:
''İmza sahte mi, gerçek mi? Islak mı, kuru mu? Soruyu şöyle soralım. 27 Mayıs 1960 gerçek mi, sahte mi? 12 Mart 1971 gerçek mi, sahte mi? 12 Eylül 1980 gerçek mi, sahte mi? 28 Şubat 1997 gerçek mi, sahte mi? 27 Nisan 2007 gerçek mi, sahte mi? Bunların hepsi gerçek, adam gibi, bal gibi ihtilallerdir. Siyasete müdahaledir. Siyasetin vazifesi özellikle, iktidar olmanın vazifesi, sadece temennide bulunmak değil, siyaset alanını daraltan, ikide bir siyasete müdahale eden bu imkanları ortadan kaldırmaktır. Bunun yolu da laf söylemek değil, bir daha hiç kimsenin aklının ucundan bile geçiremeyecekleri şekilde Türkiye'de darbe yapmak imkanlarının yollarının tıkanmasıdır. Bu da hukuki düzenlemeleri gerektiriyor. İki senedir Ergenekon'u, altı aydır ıslak imzayı konuşuyoruz. Bir albay günah keçisi olarak ortaya çıkarıldı. Bu mesele sistematik bir takım sorunların sonucu olarak ortaya çıkıyorsa, size soruyorum; bu konularda iyileştirme yapılmasına yönelik bir tane hukuki düzenlenme yapılmış mıdır? Yapılmamış, sadece laf yapılmış.''
Kenan Evren ve arkadaşlarının yargılanmasını engelleyen geçici 15. maddenin kaldırılması gerektiğini savunan Kurtulmuş, ''Yıllardır bunu söylüyoruz. İhtilalin, yargılanma imkanının önü açılmadığı sürece Türkiye'de ne Ergenekonlar, ne Susurluklar, ne bir başka şeyle yüzleşmek mümkün olmaz. Dolayısıyla gerçek iktidarın laf yerine bunu yapması gerekir'' dedi.
TELEFON DİNLEMELERİ
Kurtulmuş, bir gazetecinin son günlerde gündemde olan telefon dinlemeleriyle ilgili bir sorusu üzerine yaygın ve usulüne uygun olmayan dinlemelerin yapılmasının insan haklarına aykırı olduğunu söyledi.
Mahkeme kanalıyla birilerini dinleme imkanının olduğunu, bunun hukuki altyapısı hazırlanarak yapılabileceğini dile getiren Kurtulmuş, şunları kaydetti:
''Buradaki sorun dinlemenin çok yaygınlaşması. Herkesin 'acaba benim telefonum da dinleniyor mu?' gibi bir haleti ruhiyeye kapılmış olmasıdır. Bu havanın oluşması Türkiye'de bir baskı rejimi havası oluşturur. Bir polis devleti havası oluşturur. Bunun da ortadan kaldırılması şarttır. Bununla ilgili gerekli hukuki altyapının düzenlenmesi zorunludur. Eğer parlamento bunu isterse buradaki eksiklikleri önümüzdeki hafta getirir ve bir günde halleder. Dolayısıyla, evet dinleyeceği adamı dinlesin, ama herkesin bu kadar yaygın dinlenmesinin izahı da yoktur, doğru da değildir. Bana da sordukları zaman ben şöyle söylüyorum; Ben kendi telefonum dinleniyor mu dinlenmiyor mu bilmiyorum ama bazen konuşurken sesler ayrılıyor, çatallaşıyor hissediyorsunuz. Ama ben zaten Tandoğan, Beyazıt Meydanı'nda ne konuşuyorsam telefonda da onu konuşuyorum, özel sohbetimde de onu konuşuyorum. Sonuçta insanların özel hayatına özel görüşmelerine müdahale anlamına gelecek bu tür dinlemelerin bir sınırın bir yasal kısıtının olması lazım.''
Basın toplantısının ardından Aksaray Ulu Camii'nde cuma namazı kılan Kurtulmuş, cami çıkışında vatandaşlarla selamlaştı. Kurtulmuş daha sonra partililerle Ervah Kabristanlığı'na giderek Somuncu Baba olarak anılan Şeyh Hamid-i Veli'nin türbesini ziyaret ederek dua etti.
Aksaray'a gelen Kurtulmuş, Grand Saatçioğlu Otel'de düzenlediği basın toplantısında, Saadet Partisi'nin son seçimlerde düzenli olarak oylarını yükselttiğini söyledi.
''Saadet Türkiye'' buluşması kapsamında Türkiye genelinde halk ve basınla buluştuklarını ifade eden Kurtulmuş, Türkiye'nin genel sorunlarını ve illerin problemlerini tespit ederek çözüm üretmeye çalıştıklarını bildirdi.
Türkiye'de 4-5 aydır demokratik açılımın gündemi meşgul ettiğini kaydeden Kurtulmuş, şunları kaydetti:
PROJESİNİ KAMUOYU İLE PAYLAŞMIŞ TEK PARTİYİZ
''Beş ayın sonunda geldiğimiz noktada demokratik açılım konusunda ne düşündüğü bilinen, projesini kamuoyu ile paylaşmış tek siyasi parti Saadet Partisi'dir. Hazırlamış olduğumuz programı İçişleri Bakanı ile ardından da Diyarbakır'da Türkiye kamuoyu ile paylaştık. 'Barış ve Kardeşlik İçin Gönüllü Birliktelik' projemizin ne kadar doğru olduğu geçen süreç içerisinde ispat edilmiştir. Ne yazık ki, bu sorunun çözülmesinde iktidar ve ana muhalefet partisi ve diğer muhalefet partileri oturup görüşme yapmayı başaramamıştır. Türkiye'nin gündemi haftalarca meşgul edildikten sonra parlamentoda bu konu konuşuldu. Ancak mecliste demokratik açılımı görüşme oturumu değil, görüşmeme oturumu gerçekleştirildi.''
ISLAK İMZA, ERGENEKON TARTIŞMALARI
Türkiye'deki bir başka önemli konunun da ''ıslak imza, kuru imza ve ergenekon'' tartışmaları olduğunu anlatan Kurtulmuş, şöyle devam etti:
''İmza sahte mi, gerçek mi? Islak mı, kuru mu? Soruyu şöyle soralım. 27 Mayıs 1960 gerçek mi, sahte mi? 12 Mart 1971 gerçek mi, sahte mi? 12 Eylül 1980 gerçek mi, sahte mi? 28 Şubat 1997 gerçek mi, sahte mi? 27 Nisan 2007 gerçek mi, sahte mi? Bunların hepsi gerçek, adam gibi, bal gibi ihtilallerdir. Siyasete müdahaledir. Siyasetin vazifesi özellikle, iktidar olmanın vazifesi, sadece temennide bulunmak değil, siyaset alanını daraltan, ikide bir siyasete müdahale eden bu imkanları ortadan kaldırmaktır. Bunun yolu da laf söylemek değil, bir daha hiç kimsenin aklının ucundan bile geçiremeyecekleri şekilde Türkiye'de darbe yapmak imkanlarının yollarının tıkanmasıdır. Bu da hukuki düzenlemeleri gerektiriyor. İki senedir Ergenekon'u, altı aydır ıslak imzayı konuşuyoruz. Bir albay günah keçisi olarak ortaya çıkarıldı. Bu mesele sistematik bir takım sorunların sonucu olarak ortaya çıkıyorsa, size soruyorum; bu konularda iyileştirme yapılmasına yönelik bir tane hukuki düzenlenme yapılmış mıdır? Yapılmamış, sadece laf yapılmış.''
Kenan Evren ve arkadaşlarının yargılanmasını engelleyen geçici 15. maddenin kaldırılması gerektiğini savunan Kurtulmuş, ''Yıllardır bunu söylüyoruz. İhtilalin, yargılanma imkanının önü açılmadığı sürece Türkiye'de ne Ergenekonlar, ne Susurluklar, ne bir başka şeyle yüzleşmek mümkün olmaz. Dolayısıyla gerçek iktidarın laf yerine bunu yapması gerekir'' dedi.
TELEFON DİNLEMELERİ
Kurtulmuş, bir gazetecinin son günlerde gündemde olan telefon dinlemeleriyle ilgili bir sorusu üzerine yaygın ve usulüne uygun olmayan dinlemelerin yapılmasının insan haklarına aykırı olduğunu söyledi.
Mahkeme kanalıyla birilerini dinleme imkanının olduğunu, bunun hukuki altyapısı hazırlanarak yapılabileceğini dile getiren Kurtulmuş, şunları kaydetti:
''Buradaki sorun dinlemenin çok yaygınlaşması. Herkesin 'acaba benim telefonum da dinleniyor mu?' gibi bir haleti ruhiyeye kapılmış olmasıdır. Bu havanın oluşması Türkiye'de bir baskı rejimi havası oluşturur. Bir polis devleti havası oluşturur. Bunun da ortadan kaldırılması şarttır. Bununla ilgili gerekli hukuki altyapının düzenlenmesi zorunludur. Eğer parlamento bunu isterse buradaki eksiklikleri önümüzdeki hafta getirir ve bir günde halleder. Dolayısıyla, evet dinleyeceği adamı dinlesin, ama herkesin bu kadar yaygın dinlenmesinin izahı da yoktur, doğru da değildir. Bana da sordukları zaman ben şöyle söylüyorum; Ben kendi telefonum dinleniyor mu dinlenmiyor mu bilmiyorum ama bazen konuşurken sesler ayrılıyor, çatallaşıyor hissediyorsunuz. Ama ben zaten Tandoğan, Beyazıt Meydanı'nda ne konuşuyorsam telefonda da onu konuşuyorum, özel sohbetimde de onu konuşuyorum. Sonuçta insanların özel hayatına özel görüşmelerine müdahale anlamına gelecek bu tür dinlemelerin bir sınırın bir yasal kısıtının olması lazım.''
Basın toplantısının ardından Aksaray Ulu Camii'nde cuma namazı kılan Kurtulmuş, cami çıkışında vatandaşlarla selamlaştı. Kurtulmuş daha sonra partililerle Ervah Kabristanlığı'na giderek Somuncu Baba olarak anılan Şeyh Hamid-i Veli'nin türbesini ziyaret ederek dua etti.