Bir varmış
bir yokmuş
evvel zaman içinde
kalbur zaman içinde develer tellalken
pireler berberken
ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallarken; ülkenin birinde bir kasaba varmış Bu kasabanın kenar mahallelerindeki bir kulübede
çok fakir bir keloğlan ile ihtiyar annesi yaşamakta imiş Keloğlan çok akıllı ve becerikli olmasına rağmen çalışmaktan hoşlanmaz
tembel tembel evde oturmayı
ne buldu ise yiyip
içmeyi ve uyumayı severmiş Tembel mi tembel
saçsız kafası ile de çok çirkin olduğu için herkes ona keloğlan dermiş Keloğlanın ihtiyar annesi ise el çamaşırı yıkar
hem kendini
hem de tembel keloğlanı beslemeğe çalışır
zorluklar içinde geçinirlermiş
Her nasılsa Keloğlanın canı çarşıya çıkıp dolaşmak istemiş Bir de bakmış ki
uzakta bir kalabalık var Kalabalığın ortasında bir adam bağıra bağıra bir şeyler söylüyor Kalabalıktaki insanlarda onu dinlermiş Bizim Keloğlanda kalabalığa sokularak bu adamın dediklerini dinlemiş Adam meğer şehrin tellallarından biriymiş Keloğlanın dinlemekte olduğu tellal şöyle demekteydi
-Ağır bir iş için bir adama ihtiyaç vardır Bu işi görecek adama yüz altın verilecektir Talip olacak kimse varsa ortaya çıksın
Keloğlan etrafta toplanan kalabalıktan ses seda çıkmadığını görünce ve bu işin sonunda yüz de altın verileceğini öğrenince tellala:
-Bu işi ben yaparım
yalnız bu yapılacak işi hemen bana söyle
demiş
Tellal Keloğlanı şöyle bir süzdükten sonra
gözü tutmamış olacak ki:
-Oğlum
sen bu işi yapamazsın
iş çok zordur Bunu ancak akıllı
becerikli ve cesur adamlar başarabilir Ben bunları sende göremiyorum
deyince; Keloğlan:
-Ummadığın taş baş yarar Ben bu işi başarırım
diye cevap vermiş Etrafta toplanan kalabalıktan alaylı gülüşmeler yükselmiş Bu sırada tellal onun biraz da fakir haline acıyarak:
-Pekala oğlumMadem ki kendine güveniyorsun sana şimdi yapacağın işi tarif edeyimUzak bir ülkeden mal getirmeye gidilecek Yolculuk at sırtında olacak
ama sen bu yolculuğa katlanabilecek misin? diye sorunca
Keloğlan:
-Ben yaparım dediğim her şeyi yaparım Elbette katlanırım
karşılığını vermiş Tellal:
-Madem ki bu kadar güvenin var
bende sana bu işi veriyorumParanı şimdi mi
yoksa dönüşte mi istersin? Keloğlan da:
-Şimdi verinde birazı yanımda bulunsun
geri kalanını anneme harçlık bırakırım
der
Bu şartlarla anlaşmaya varan Keloğlan sevinçle annesine koşarak durumu anlatır ve
yanındaki parayı annesine bırakarak veda edip yapacağı işe gider
Toplantı yerine gelen Keloğlan
yolculuğun hazır olduğunu ve kafilenin kendisini beklemekte olduğunu görür Kafile başkanı Keloğlana hazır olup olmadığını sorar hazır olduğunu öğrenince küçük kafile hemen atlara binerek yola koyulur İki gün durup dinlenmeden yol alırlar Üçüncü gün Keloğlanın at sırtındaki yolculuktan vücudunun her tarafı ağrımaya başlar Ama verdiği sözü ve aldığı parayı düşünerek sabırla yola devam eder Artık akşam yaklaşmıştır Kafile başkanı mola için kervanı durdurur Keloğlan biraz dinleneceği için sevinmiştir Ama bu sevinci çok sürmez Atlar bağlandıktan sonra kafile başkanı kendini çağırır Keloğlana der ki:
-Keloğlan
şurada bir kuyu görüyorsun
-Evet
der bizim Keloğlan
-İşte şimdi
o kuyuya ineceksin Korkmazsın değil mi?
Keloğlan kuyunun yanına gider bir sağına
bir soluna ve eğilip içine bakar
kafile başkanına dönerek:
-Ne var bunda korkacak
elbette inerim der keloğlan korksa bile korktuğunu belli etmemeğe çalışarak kuyuya inme hazırlığına başlar Etrafını saran yol arkadaşları Keloğlan'ın beline kalın bir ip bağlarlar
kuyuya sarkıtırlar
Keloğlan kuyunun yarısına gelince sağ tarafında karanlıkta aniden bir kapı açılır Adamın biri Keloğlan'ı kucakladığı gibi bu kapıdan içeri çeker Neye uğradığını anlayamayan Keloğlan kendine gelince
bir de ne görsün! Geniş bir bahçe ve bu bahçenin ortasında büyük bir saray durmuyor mu? Sarayın bahçesinde güllerin arasında Dünya güzeli bir kız oturmuş
arkasında bir dudağı yerde
bir dudağı gökte iri ve koyu siyah renkte bir zenci ayakta durmakta çiçeklerin arasında bir tavus kuşu dolaşmaktadır Şaşkınlıkla bunları seyre dalan Keloğlan birden arkasında gürleyen bir sesle aklı başından gider Dönüp bakınca
ne görsün? Koca bir dev Arkasında durmuyor mu! Dev korkunç bir sesle:
-Eyyyy
adem oğlu! Söyle bakalım
şu gördüklerinden hangisi daha güzel?
Keloğlan korkudan tir tir titremeğe başlar Ne cevap vereceğini şaşırır ama
biraz sonra aklı başına gelir ve biraz düşündükten sonra:
-Gönül neyi severse güzel odur sultanım
der
Dev
aldığı cevaptan memnun gibi görünür ve Keloğlan'a tekrar sorar
-Şu kız çok güzel
şu tavus kuşu çok hoş ama
şu zenci çok çirkin
çok kötü! Buna ne dersin?
Keloğlan artık ilk şaşkınlık ve korkudan kurtulmuştur Yine cevabı yapıştırır:
-Gönül neyi severse
güzel odur sultanım
diye tekrar aynı cevabı yapıştırır
Aldığı cevaptan çok hoşlanan dev
Keloğlan'a:
-Aferin
sen akıllı bir çocuğa benziyorsun diye Keloğlan'a hemen yanındaki
ağaçtan kopardığı üç tane büyük narı verir Ve:
-Al bu narları Dönüşte annenle birlikte yersin
diyerek Keloğlan'ın yanından ayrılmış
Meğer Dev
her kuyuya inen insana bu soruları sorar fakat
bir türlü istediği akıllıca cevabı alamayınca çok kızar
hemen kellesini uçurur
sonra da etlerini yer
kafatasını sarayın duvarlarına asarmış Böylece kuyuya inenlerin çoğu
Dev'in bu soruları karşısında kimi kız güzel
kimi tavuskuşu diye Dev'e cevap verirlermiş Bu cevaplardan memnun kalmadığı için kuyuya inen bir daha yukarı çıkamazmış Dev'in yanından ayrılan Keloğlan tekrar çıkış kapısına gelip yukarı nasıl çıkacağını düşünürken birden yukardan
su almak için sarkıtılmış bir kovanın kendisine doğru geldiğini görünce
Keloğlan hemen bu kovadan tutarak yukarı çıkar
Keloğlan'ı sapasağlam yukarı çıktığını gören arkadaşları
şaşkınlıktan ağızları bir karış açık
gözlerine inanamazlar ve birbirlerine bakışırlar Zira kervancılar bu kuyudan su almak istedikleri zaman her seferinde Dev'e bir insanı kurban vermeleri adetmiş Yol arkadaşları onu böyle sapasağlam
güler yüzlü görünce tabii şaşkınlıktan kendilerini alamamışlar Kafile başkanı merakını yenemeyerek Keloğlan'a:
-Şimdiye kadar bu kuyuya salladığımız adamlardan hiçbiri geri dönmemiştir Sen nasıl oldu da bu kuyudan sağlam çıktın evlat?
Keloğlan güler yüzle şu cevabı verir:
-Nasıl çıktıysam çıktım Çıktım ya! Siz ona bakın
Yeniden kafile yola koyulmuş Varacakları o uzak ülkeye varmışAtlara malları yükleyerek memlekete dönmüşler
Keloğlan elindeki Nar'ları sevinçle evine dönünce
annesi yine her zamanki gibi
el çamaşırı yıkamakta bulur Annesi de oğlu geldiği için sevinmiştir Yemekler yenirYemekten sonra da Keloğlan
Dev'in verdiği Nar'lardan birini çıkarıp yemek için ikiye böler Bir de ne görsün? Dev'in verdiği Nar tanelerinin her biri meğer çok kıymetli birer mücevher değilmiymiş Bunun değerini anlayan Keloğlan
zaman zaman bunların her birini azar azar satmış Ve Keloğlan öylesine zengin olmuş ki
artık ne kelliği kalmıştır
ne de çirkinliği
ne de annesinin çamaşırcılığı Mutlu bir hayata kavuşmuşlar
Her nasılsa Keloğlanın canı çarşıya çıkıp dolaşmak istemiş Bir de bakmış ki
-Ağır bir iş için bir adama ihtiyaç vardır Bu işi görecek adama yüz altın verilecektir Talip olacak kimse varsa ortaya çıksın
Keloğlan etrafta toplanan kalabalıktan ses seda çıkmadığını görünce ve bu işin sonunda yüz de altın verileceğini öğrenince tellala:
-Bu işi ben yaparım
Tellal Keloğlanı şöyle bir süzdükten sonra
-Oğlum
-Ummadığın taş baş yarar Ben bu işi başarırım
-Pekala oğlumMadem ki kendine güveniyorsun sana şimdi yapacağın işi tarif edeyimUzak bir ülkeden mal getirmeye gidilecek Yolculuk at sırtında olacak
Keloğlan:
-Ben yaparım dediğim her şeyi yaparım Elbette katlanırım
-Madem ki bu kadar güvenin var
-Şimdi verinde birazı yanımda bulunsun
Bu şartlarla anlaşmaya varan Keloğlan sevinçle annesine koşarak durumu anlatır ve
yanındaki parayı annesine bırakarak veda edip yapacağı işe gider
Toplantı yerine gelen Keloğlan
-Keloğlan
-Evet
-İşte şimdi
Keloğlan kuyunun yanına gider bir sağına
-Ne var bunda korkacak
Keloğlan kuyunun yarısına gelince sağ tarafında karanlıkta aniden bir kapı açılır Adamın biri Keloğlan'ı kucakladığı gibi bu kapıdan içeri çeker Neye uğradığını anlayamayan Keloğlan kendine gelince
-Eyyyy
Keloğlan korkudan tir tir titremeğe başlar Ne cevap vereceğini şaşırır ama
-Gönül neyi severse güzel odur sultanım
Dev
-Şu kız çok güzel
Keloğlan artık ilk şaşkınlık ve korkudan kurtulmuştur Yine cevabı yapıştırır:
-Gönül neyi severse
Aldığı cevaptan çok hoşlanan dev
-Aferin
-Al bu narları Dönüşte annenle birlikte yersin
Meğer Dev
Keloğlan'ı sapasağlam yukarı çıktığını gören arkadaşları
-Şimdiye kadar bu kuyuya salladığımız adamlardan hiçbiri geri dönmemiştir Sen nasıl oldu da bu kuyudan sağlam çıktın evlat?
Keloğlan güler yüzle şu cevabı verir:
-Nasıl çıktıysam çıktım Çıktım ya! Siz ona bakın
Yeniden kafile yola koyulmuş Varacakları o uzak ülkeye varmışAtlara malları yükleyerek memlekete dönmüşler
Keloğlan elindeki Nar'ları sevinçle evine dönünce