ashli
Bayan Üye
Anonim bir kediseverin gayet yerinde beyan ettiği üzere insanlar binlerce yıl önce kedilere tapınıyorlardı ve kediler bunu asla unutmadılar. Sadece unutmamakla kalmayıp, bunu o kadar güçlü ifadelerle hatırlattılar ki, tarih boyunca çok az kültür kedilere kayıtsız kalabildi. 19. Yüzyıl Fransası’nın ünlü, ancak gittiği okulla düştüğü fikir ayrılığı yüzünden diploma edinememiş düşünürlerinden Adolphe Taine (Hipolyte Taine) boşuna “Pek çok filozof ve pek çok kedi hakkında çalışmalar yaptım. Kedilerin filozoflardan kat be kat erdemli olduklarını gördüm” demiyor.
Kediler tarih boyunca yalnızca tanrı olarak görülmekle kalmayıp, pek çok efsanenin ve mitolojik öykünün anlatıcısı da oldular. Antik Mısır’da olduğu gibi kimi kültürlerde doğrudan doğruya tanrı olarak görüldükleri gibi, kimi kültürlerde de tanrı elçisi unvanıyla toplumların baştacı oldular. Antik Mısır’da kediler, güneş tanrısı Ra’nın yeniden doğmak üzere Batı’da kaybolduğu andan sonra onu düşmanı Apophis’in saldırılarından korumakla görevli bir tanrıcıklardı. Bu nedenle Ra’yı resmettikleri her yerde onun büyük koruyucusu aslan ve evcil kedilere de yer verdiler. Kediye “Mau” diyorlardı ve Mau Ra’nın cisimleşmiş görüntüsü olarak da belirebiliyordu Antik Mısır’da. Evcil kedi ise Bast’ın koruması altındaydı. Bast, Ra’nın kızlarından biriydi. Kedileri korumanın yanı sıra eğlence ve zevkin tanrısı olmasının herhalde bir anlamı vardı. Tarihçi Herodot, Antik Mısır’daki en güzel tapınağın Bast için inşa edilen Bubastis olduğunu söylüyor. Bu tapınak aynı zamanda binlerce mumyalanmış kedinin gömüldüğü yer. Bast sık sık Mısır kayıtlarında kedi başlı kadın olarak resmediliyor.
Ancak Avrupa’da özellikle siyah kedilerin pek hoş karşılandıkları söylenemez. Avrupa’da, Hrıstiyanlığın aristokratik ailelerin ayrıcalığı olmaktan çıkartılıp herkesin ortak inanışı olması gerektiği yolunda siyaset üretilmeye başlandığı andan, yani Orta Çağ’ın ortalarından itibaren cadılar ve can yoldaşları kediler ciddi, hayati sorunlar yaşamaya başladılar. Çünkü siyah kedilerin, cadılarla şeytan arasında iletişim kuran aracı olduğu zannediliyordu. Avrupa’da, bugün de devam eden sıradan evcil kedilere bile cadıların ya da bilinen kötü ruhların isimlerinin verilmesi geleneğinin kaynağı da söz konusu acılı dönem. Örneğin Shakespeare’in Macbeth’i kedisine Grimalkin adını vermişti. Grimalkin “gri kedi” anlamını taşıyor, aynı zamanda gizemli kadın manasında kullanılıyordu. 1233’te Papa 9. Gregory siyah kedilerin şeytani olduklarını söyleyip görüldükleri yerde ortadan kaldırılmalarını emretti. Şeytan ancak bu şekilde şehirlerden ve köylerden kovulabilirdi. Bu yüzden sadece birkaç hafta içinde binlerce kedi canlı canlı yakıldı. Kedilerin ortadan kaldırılması yüzünden fareler özgür kaldı, ancak ortaya çıkan kolera ve veba gibi hastalıklardan yine kediler sorumlu tutulmuşlardı. Zira kendilerine zarar veren insanları lanetlemiş ve bu felaketleri hazırlamışlardı. Kedi yakma geleneği, 19. yüzyılda bile görülebiliyordu. Aslına bakılırsa bugün Avrupa’nın pek çok şehrinde hiçbir sokak hayvanına rastlanmamasının ardındaki hijyen saplantısının ardında böylesi bir geleneğin olabileceğini söylemek fazla uçukluk olmasa gerek.
Velhasıl-ı kelam, kedi sevmenin ve ondan nefretin tarihi çok uzun. Ama bugün için bu uzun tarihten alınabilecek birkaç sonuç var. Kedi seven insanlar neşeyi, keyfi, eğlenceyi, sohbet âlemini, hayatın tüm cilvelerini de sevmeyi biliyorlar. Çünkü kediler her birini bir güzel öğretiyor birlikte yaşadıkları insanlara. Kedi sevmeyenlere ise tahammül etmek için mutlaka bir kedi sahibi olmak gerekiyor.
Kedilerle ilgili batıl inançlar
Kedilerin dünyanın neresinde ne kadar sevildiklerini anlayabilmenin bir yolu da onlarla ilgili batıl inançları gözden geçirmek. İşte size kendilerine olan onca meraka karşın gizemlerini asla yitirmeyen kedilere ilişkin birkaç batıl inanç:
Avrupa’nın pek çok yerinde mezarının üzerinde kedi görülen bir ölünün ruhunun şeytanın pençesine düştüğüne inanılır.
16. yüzyılda İngiltere’de ne zaman biri bir ev ziyaretine gitse ailenin kedisini de öpüyordu. Ancak İrlanda’da önünüzden bir siyah kedi geçmesi bulaşıcı bir hastalığa yakalanacağınıza dalalet ediyordu. Aynı siyah kedi bir Mısırlı’nın önünden geçerse, o gün piyango bileti alırdı mesela...
Dünyanın pek çok yerinde evcil bir kedinin evi terk etmesi halinde, eğer hasta ise ev sahibinin öleceğine inanılır.
Gene pek çok Avrupa ülkesinde, kedinin kulaklarının arkasını kaşımasının yağmur habercisi olduğu söylenir.
Kimilerine göre Mayıs’ta doğan kedi yavrusu eve yılan getirir.
Pek çok kişiye göre sabah kalkar kalkmaz gördüğünüz ilk şey kedilerin oynamasıysa, o günü eğlenceyle heba edersiniz.
Gece yarısı görülen kediler, aslında şeytanlardır.
Bir kedi düğün sabahı gelinin yakınlarında uyuklarsa, yeni çift mutlu olacak demektir.
Kedi sevenler ve sevmeyenler
Raymond Chandler - Taki adlı siyah İran kedisiyle sanki bir insanmış gibi konuşuyor, el yazmalarının üzerinde oturmasını uğur sayıyordu.
Winston Churchill - Jock adlı kedisinin masasını ve yatağını paylaşmasına izin veriyordu, hatta kedisi olmadan yemeğe başlamıyordu.
Albert Schweitzer - Aslında bir solak olan Schweitzer, kedisi Sizi sol kolunda uyumayı sevdiğinden sağ elle yazmayı öğrendi.
Hz. Muhammed: Hırkasının üzerinde uyuyan bir kediyi rahatsız etmek yerine, oturduğu yerden kalkarken hırkasının kedinin uyuduğu parçasını kesmeyi tercih etti.
Ernest Hemingway'in 30'dan fazla kedisi vardı.
Florence Nightingale'in hayatı boyunca 60'tan fazla kedisi oldu.
Mark Twain, Connecticut'taki çiftliğinde 12 kedi besliyordu. Kızı Susy, annesiyle babası arasındaki farkı "annem ahlaklıları, babam kedileri sever" diyerek özetleyecekti.
Azize Agatha, milattan sonra 251'de doğdu. Fransa'nın güneydoğusunda yaşıyordu. Halen Azize Kedi (Santo Gato) olarak da anılan bu güzel kadının, her 5 Şubat'ta kedi olarak görünüp kendisini kızdıran kadınları cezalandırdığına inanılır.
Nefret edenler
Johannes Brahms'ın en sevdiği meşguliyetlerden biri açık bir pencereden sapanla taş atarak kedi öldürmekti.
Napoleon Bonaparte, kedilerden o kadar korkuyordu ki, yaşadığı her yerde duvarların üzerine dikenli teller çektiriyordu.
Dwight D. Eisenhower, emrindeki hizmetkârlarına ve güvenliğini sağlayan korumalara kedileri gördükleri yerde öldürmelerini emretmişti.
Not: Kedi sevmeyenlerin ne denli mantıklı(!) gerekçeleri olduğunu görmek için bkz. Facebook, "I hate cats" grubu...
alıntıdır...
Kediler tarih boyunca yalnızca tanrı olarak görülmekle kalmayıp, pek çok efsanenin ve mitolojik öykünün anlatıcısı da oldular. Antik Mısır’da olduğu gibi kimi kültürlerde doğrudan doğruya tanrı olarak görüldükleri gibi, kimi kültürlerde de tanrı elçisi unvanıyla toplumların baştacı oldular. Antik Mısır’da kediler, güneş tanrısı Ra’nın yeniden doğmak üzere Batı’da kaybolduğu andan sonra onu düşmanı Apophis’in saldırılarından korumakla görevli bir tanrıcıklardı. Bu nedenle Ra’yı resmettikleri her yerde onun büyük koruyucusu aslan ve evcil kedilere de yer verdiler. Kediye “Mau” diyorlardı ve Mau Ra’nın cisimleşmiş görüntüsü olarak da belirebiliyordu Antik Mısır’da. Evcil kedi ise Bast’ın koruması altındaydı. Bast, Ra’nın kızlarından biriydi. Kedileri korumanın yanı sıra eğlence ve zevkin tanrısı olmasının herhalde bir anlamı vardı. Tarihçi Herodot, Antik Mısır’daki en güzel tapınağın Bast için inşa edilen Bubastis olduğunu söylüyor. Bu tapınak aynı zamanda binlerce mumyalanmış kedinin gömüldüğü yer. Bast sık sık Mısır kayıtlarında kedi başlı kadın olarak resmediliyor.
Ancak Avrupa’da özellikle siyah kedilerin pek hoş karşılandıkları söylenemez. Avrupa’da, Hrıstiyanlığın aristokratik ailelerin ayrıcalığı olmaktan çıkartılıp herkesin ortak inanışı olması gerektiği yolunda siyaset üretilmeye başlandığı andan, yani Orta Çağ’ın ortalarından itibaren cadılar ve can yoldaşları kediler ciddi, hayati sorunlar yaşamaya başladılar. Çünkü siyah kedilerin, cadılarla şeytan arasında iletişim kuran aracı olduğu zannediliyordu. Avrupa’da, bugün de devam eden sıradan evcil kedilere bile cadıların ya da bilinen kötü ruhların isimlerinin verilmesi geleneğinin kaynağı da söz konusu acılı dönem. Örneğin Shakespeare’in Macbeth’i kedisine Grimalkin adını vermişti. Grimalkin “gri kedi” anlamını taşıyor, aynı zamanda gizemli kadın manasında kullanılıyordu. 1233’te Papa 9. Gregory siyah kedilerin şeytani olduklarını söyleyip görüldükleri yerde ortadan kaldırılmalarını emretti. Şeytan ancak bu şekilde şehirlerden ve köylerden kovulabilirdi. Bu yüzden sadece birkaç hafta içinde binlerce kedi canlı canlı yakıldı. Kedilerin ortadan kaldırılması yüzünden fareler özgür kaldı, ancak ortaya çıkan kolera ve veba gibi hastalıklardan yine kediler sorumlu tutulmuşlardı. Zira kendilerine zarar veren insanları lanetlemiş ve bu felaketleri hazırlamışlardı. Kedi yakma geleneği, 19. yüzyılda bile görülebiliyordu. Aslına bakılırsa bugün Avrupa’nın pek çok şehrinde hiçbir sokak hayvanına rastlanmamasının ardındaki hijyen saplantısının ardında böylesi bir geleneğin olabileceğini söylemek fazla uçukluk olmasa gerek.
Velhasıl-ı kelam, kedi sevmenin ve ondan nefretin tarihi çok uzun. Ama bugün için bu uzun tarihten alınabilecek birkaç sonuç var. Kedi seven insanlar neşeyi, keyfi, eğlenceyi, sohbet âlemini, hayatın tüm cilvelerini de sevmeyi biliyorlar. Çünkü kediler her birini bir güzel öğretiyor birlikte yaşadıkları insanlara. Kedi sevmeyenlere ise tahammül etmek için mutlaka bir kedi sahibi olmak gerekiyor.
Kedilerle ilgili batıl inançlar
Kedilerin dünyanın neresinde ne kadar sevildiklerini anlayabilmenin bir yolu da onlarla ilgili batıl inançları gözden geçirmek. İşte size kendilerine olan onca meraka karşın gizemlerini asla yitirmeyen kedilere ilişkin birkaç batıl inanç:
Avrupa’nın pek çok yerinde mezarının üzerinde kedi görülen bir ölünün ruhunun şeytanın pençesine düştüğüne inanılır.
16. yüzyılda İngiltere’de ne zaman biri bir ev ziyaretine gitse ailenin kedisini de öpüyordu. Ancak İrlanda’da önünüzden bir siyah kedi geçmesi bulaşıcı bir hastalığa yakalanacağınıza dalalet ediyordu. Aynı siyah kedi bir Mısırlı’nın önünden geçerse, o gün piyango bileti alırdı mesela...
Dünyanın pek çok yerinde evcil bir kedinin evi terk etmesi halinde, eğer hasta ise ev sahibinin öleceğine inanılır.
Gene pek çok Avrupa ülkesinde, kedinin kulaklarının arkasını kaşımasının yağmur habercisi olduğu söylenir.
Kimilerine göre Mayıs’ta doğan kedi yavrusu eve yılan getirir.
Pek çok kişiye göre sabah kalkar kalkmaz gördüğünüz ilk şey kedilerin oynamasıysa, o günü eğlenceyle heba edersiniz.
Gece yarısı görülen kediler, aslında şeytanlardır.
Bir kedi düğün sabahı gelinin yakınlarında uyuklarsa, yeni çift mutlu olacak demektir.
Kedi sevenler ve sevmeyenler
Raymond Chandler - Taki adlı siyah İran kedisiyle sanki bir insanmış gibi konuşuyor, el yazmalarının üzerinde oturmasını uğur sayıyordu.
Winston Churchill - Jock adlı kedisinin masasını ve yatağını paylaşmasına izin veriyordu, hatta kedisi olmadan yemeğe başlamıyordu.
Albert Schweitzer - Aslında bir solak olan Schweitzer, kedisi Sizi sol kolunda uyumayı sevdiğinden sağ elle yazmayı öğrendi.
Hz. Muhammed: Hırkasının üzerinde uyuyan bir kediyi rahatsız etmek yerine, oturduğu yerden kalkarken hırkasının kedinin uyuduğu parçasını kesmeyi tercih etti.
Ernest Hemingway'in 30'dan fazla kedisi vardı.
Florence Nightingale'in hayatı boyunca 60'tan fazla kedisi oldu.
Mark Twain, Connecticut'taki çiftliğinde 12 kedi besliyordu. Kızı Susy, annesiyle babası arasındaki farkı "annem ahlaklıları, babam kedileri sever" diyerek özetleyecekti.
Azize Agatha, milattan sonra 251'de doğdu. Fransa'nın güneydoğusunda yaşıyordu. Halen Azize Kedi (Santo Gato) olarak da anılan bu güzel kadının, her 5 Şubat'ta kedi olarak görünüp kendisini kızdıran kadınları cezalandırdığına inanılır.
Nefret edenler
Johannes Brahms'ın en sevdiği meşguliyetlerden biri açık bir pencereden sapanla taş atarak kedi öldürmekti.
Napoleon Bonaparte, kedilerden o kadar korkuyordu ki, yaşadığı her yerde duvarların üzerine dikenli teller çektiriyordu.
Dwight D. Eisenhower, emrindeki hizmetkârlarına ve güvenliğini sağlayan korumalara kedileri gördükleri yerde öldürmelerini emretmişti.
Not: Kedi sevmeyenlerin ne denli mantıklı(!) gerekçeleri olduğunu görmek için bkz. Facebook, "I hate cats" grubu...
alıntıdır...