` nazLı ..
Bayan Üye
Çoban Ali, bütün gün dağlarda, bayırlarda koyunlarını otlatır, onlara kaval çalarak vakit geçirirmiş
Çoban Ali doğanın ortasında koyunlarıyla başbaşa olduğu için pek konuşmazmış
Kiminle konuşsun ki? Konuşmaya gereksinim duyduğunda kavalını çıkarır, ona düşüncelerini üflermiş yanık yanık
Bir gün, durgun bir su kenarında koyunlarını otlatıyormuş
Sırtını çimlerin kenarındaki ağacın gövdesine dayamışken, kavalını çıkarıp üflemeye başlamış
Önce hafiften, sonra uzun uzun çıkıp çevreye yayılmış ezgilerin duygusallığı
Çimler, bu gizemli dizeme uyup uzun boyunlarını sağa sola sallamaya başlamışlar
Rüzgar hafiften esince yardım etmiş onlara
Otlar, çimler, sazlar salınmışlar bir o yana bir bu yana
Papatyalar ve diğer kır çiçekler de katılmışlar onlara
Büyüleyici kavalın sesine uyarak çimler, otlar, sazlar, papatyalar ve diğer çiçekler bir dansdır tutturmuşlar
Bir sağa, bir sola, salınarak, öne ve arkaya yaylanarak
Çoban Ali, önce hafiften üflediği kavalına biraz canlılık katıp, daha derinden, ta yüreğinin derinliklerinden bir nefes vermiş
Daha yanık, daha duygulu
İşte o zaman kavalın ezgisi daha gür çıkmış
Dizem daha bir gizem ve etkileyicilik kazanmış
Yayılmış tüm doğaya dalga dalga
Ezginin dizemi yayıldıkça uzun uzun, rüzgar gücünü arttırmış, otları, sazları, çiçekleri yalayarak
Bitkiler boyunlarını bükerken rüzgarın okşayışıyla bir o yana, bir bu yana
Rüzgar da keyiflenmiş bu salınmadan
Coştukça coşmuş Çoban Alinin büyüleyici ezgisiyle
Sanki Çoban Ali çalıyor, doğa da geçmiş karşısına dans ediyormuş
Kavalın sesi küçük su birikintisinden de duyulmuş
Önceleri yumuşak uzun dizemler olarak; sonraları coşan, çağlayan duygular olarak
Sudaki yuvasına gizlenmiş uyuklayan küçük bir balık, birden dikkat kesilmiş bu hoş ezgiye
Önce dinlemiş gözlerini yumarak
Sonra coştukça kavalın sesi, duramamış yerinde, dolanmış suyun içinde bir o yana bir bu yana
Kuyruğunu sallamış ezginin dizemi ile
Kuyruğu açıldıkça tül tül suyun içinde, bedenini kıvırdıkça suda ilerlemek, dönmek, dans etmek için, kavalın sesine hayran kalmış
"Kimdir bu kadar güzel çalan acaba?" diye zıplamış suyun içinden
Kıyıdaki ağaca, sırtını dayamış Çoban Aliyi görünce, uzaktan kıyıya doğru yaklaşmış süzülerek
Çoban Ali, kavalına düşüncelerini üflerken, farkına bile varmamış kıyıda çırpınan, zıplayan güzel balığın
Bir an, suya birşey düşmüş gibi ses çıkınca, kavalını üflemeyi durdurup bakmış kıyıya doğru
Olur a, kendi kuzularından biri, su içmek isterken ayağı kayıp yuvarlanmıştır belki suya
İlk bakışta korktuğu gibi bir olay olmadığını görünce merakla su kenarına doğru emeklemiş
İşte bu anda, sudan fırlayıp havada çırpınan güzel kırmızı balığı görmüş
Küçük balıkmış sesi çıkaran, suya düşerken "cup" diye
Kaval susunca bir an için, rüzgar çiçekleri, otları, sazları okşamayı durdurmuş
Ezginin dizemiyle dans eden çiçekler, otlar, sazlar durmuşlar birden
Sessizce beklemişler, "Ne olacak?" diye
Çoban Ali, elleri üzerinde suya doğru eğilince, içinde bir oyana, bir bu yana çırpınan, kıvrak hareketle dolanan, kırmızı balığı görmüş
Kuyruğunu yayarak tül tül, kıvrılırken suyun içinde, tüm güzelliğini sergilemeye çalışıyormuş küçük balık
Çoban Ali bakmış ki küçük balık sevgi ile çırpınıyor suyun içinde, hemen bağdaş kurup kıyıya, kavalını çalmaya başlamış
Her zamanki gibi önce incecikten yavaş yavaş, sonra coşarak, yüreğindeki sevgiyi yansıtarak üflemiş
Kavalın sesi coştukça, çimler, otlar, çiçekler ve sazlar da başlamışlar salınmaya
Ezginin dizemine, gizemine ve coşkusuna uygun olarak, önce ağır ağır, sonra hızlanarak, dalga dalga
Bir yanda suyun içindeki balığın kıvraklığı, bir yanda bitkilerin salınımı, bir yanda Çoban Alinin kavalından çıkan ezginin büyüleyici duygusallığı, yayılmış doğaya perde perde
Kuşlar gelmişler cıvıldaşarak ağacın dallarına
Kuzular melemişler arada ezginin dizemine uyarak
Tüm doğa ezginin duygusallığını yaşayarak çalkalanmış kıvrıla kıvrıla
Çoban Ali bakmış ki doğa dans ediyor kavalını çalarken; O da kendini kaptırmış bu dansa ve daha canlı, daha içten üflemiş kavalını
Günler haftaları, haftalar ayları kovalamış
Çoban Ali ve sürüsü gelirken su kenarına, koyunların çıngırakları ile kuzuların meleyişleri duyulunca uzaktan, çimler, otlar, çiçekler, sazlar kucaklaşırmışlar sevinçten
Kuşlar doluşurmuş ağacın dallarına
Doğa hazırlanınca büyük şölene, suyun kenarına bağdaş kurup kavalını çıkarırmış Çoban Ali
Daha ilk ezgi süzülürken kavalın deliklerinden suda bir kıpırdanma başlar, küçük kırmızı balık fırlayarak suyun içinden, "Ben de hazırım" dermiş
Çoban Ali çalmaya başlayınca kavalını; gözlerini kapar, içinin güzelliğini üflermiş derinden
Bir gün bakmış ki küçük balık kırmızı yüzünü sudan çıkarmış, kara gözleri ile öylece hareketsiz bakıyor
Dayanamamış onun bakışlarına
Çoban Ali belki de aylardır ilk kez dudaklarını kıpırdatıp: - Çok mu seviyorsun?
- Evet aşığım
- Ümitsiz bir aşk o zaman seninki
- Olsun ama çok güzel
- Nasıl anlıyorsun geldiğimi?
- Çimler hışırdıyor, çiçekler fısıldaşıyor, kuşlar cıvıldıyor, bir hareket geliyor doğaya
Toprak ve su bile etkileniyor
Ben de yuvamdan çıkıp yanına kadar geliyorum ezginin eşliğinde, dans ederek
- Çok güzel yüzüyorsun
- Fark ettin demek
- Hele kuyruğunu açınca, gelin duvağı gibi oluyor
- Kuyruğum çok güzeldir
- Aslında her şey çok güzel
Kara gözlü kıvırcık tüylü kuzular, ağaçlarda kıpırdayan küçük kuşlar, salınan, dalgalanan çimler, çiçekler, fısıldaşan sazlar, çimenlerin arasında serpişmiş beyaz papatyalar, şu içinde yüzdüğün duru su, karşıdaki dağlar, ıssız tepeler
Hepsi çok güzel
- Doğa katıksız olunca çok güzeldir
- Görmek isteyene
- Evet
- Ben de bu güzelliğin içinde çalıyorum kavalımı
- En güzel sevgiyi yansıtarak
- Gözlerimi yumup içimden geldiği gibi
- Yalnız içinden geldiği gibi değil bence
Ben o ezgilerde duygularını, sevecenliğini de duyuyorum
Sanırım diğerleri de benim gibi
- Çok mu seviyorsunuz benim ezgilerimi?
- Evet
"İşte doğanın aşkı" diyoruz sen gelirken
- Herkes, herşey aşık mı sence?
- Evet
- Ben de aşığım
Doğaya
Onun katıksız güzelliğine
Çoban Ali, kavalı yine dudaklarına götürüp yavaştan üflemeye başlamış
O güzelliği anlatmak istercesine, nefesini öyle kullanmış, öyle güzel ezgiler çıkmış ki kavaldan, tüm doğa büyülenmiş, karşısına geçip dans edip oynamışlar hep birlikte
Küçük balık kah başını suyun yüzünde tutarak, kah sağa sola kıvrılıp, kuyruğunu sallayarak, eşlik etmiş ezginin dizemiyle dans eden doğaya
Onun çırpınırken ürettiği kıpırtılar, yavaş yavaş sevgisini ve aşkını yaymışlar suyun üstüne
Halka halka, dalga dalga
Çoban Ali her gün, koyunları otlamaları için yayınca, suya eğilir, balıkla konuşur dururmuş
Bu konuşmalar çok uzun sürdüğü için eskisi kadar çok çıkmaz olmuş kavalın sesi
Ne yapsın Çoban Ali, hem konuşup hem de kaval çalamaz ki
Sabırla kavaldan çıkacak ezgiyi bekleyen doğa, kaval sesinin gecikmasine tepki gösteriyormuş
Rüzgar hızla eserken, ağacın yaprakları arasında soğuk ıslık çalıyor, çiçekler ve çimler yerlere kadar eğilip onun hırçınlığından kaçıyormuş
Çoban Ali aldırmadan çevrenin tepkisine, sevgisini konuşurmuş küçük balıkla
Mutluluk içinde
Küçük balık sevildiğini gördükçe daha neşeli, daha kıvrak çırpınırmış suyun içinde
Balık yorulunca konuşmaktan, Çoban Aliden kavalını çalmasını istermiş
O zaman Çoban Ali, suyun kenarına bağdaş kurup üflermiş kavalını
Sevgi konuşmaları ile mutluluğu yaşamış olan Çoban Ali, çalınca kavalını, tüm doğa, yine dans ederek katılırmış ezgiye
Eskisinden daha canlı, daha içten
Buralara hiç kış gelmiyor, doğa hep yeşil ve neşe dolu yaşıyormuş tüm coşkusuyla
Bir gün, koyunları ile su başına doğru ilerlerken Çoban Ali, karşı yönden patikadan, kendine doğru gelen bir adam görüvermiş
Keskin gözleri, adamın niçin buralarda olduğunu hemen anlamış
Daha uzaktan omuzunda asılı duran oltası ile bu adamın bir balıkçı olduğunu görmüş
Balıkçı, sabahın erken saatlerinde buralara gelmiş, balık avlamak için
Çoban Aliden de erken
Balıkçı omzuna dayadığı oltası ile ıslık çalarak, sallana sallana gelirken kendine doğru, ürkerek bakmış Çoban Ali
Balıkçı yanından geçerken yüreği hoplamış birden
Göz ucuyla korkarak baktığında, oltanın ucunda sesizce süzülüp duran, kendisinin çok iyi tanıdığı, sevgisini paylaştığı küçük kırmızı balığı görmüş
Küçük balık, yakalandığı otlanın ucunda, açık ağzından asılmış, çırpınmadan, sesizce uzanıyormuş
Hareketsiz tül gibi uzayıp giden kuyruğu, kocaman açılmış, bağıramayan, çığlık atamayan ağzı, donuk gözleri ile ölümün, bitmiş bir yaşamın sessizliğini yayıyormuş çevreye
Ama balıkçı mutlu, yakaladığı avın keyfi ile dudaklarını büzmüş, gönlünce ıslık çalıp duruyormuş
Çoban Alinin gözleri doluvermiş birden
Yanaklarından aşağıya süzülüvermiş yüreğinin acısı, sicim gibi
Gözleri buğulu, hızlı adımlarla, koşarcasına yürümüş suyun başına doğru, bir umutla
Ola ki, balıkçı bir başka balığı tutsun
Kendi sevgi dolu balığı yaşıyor olsun
Suyun kıyısına gelince, hemen çömelip suya doğru, gözleri ile küçük balığını aranmış
Rüzgar hafiften esiyor, çimler, çiçekler, ağaçlardaki yapraklar bile kıpırdamadan sessizce bekleşiyormuşlar
Kuşlar gelmeye başlamış sessizce
Fazla gürültü, patırtı yapmadan
Küçük kanat çırpıntısı ile dallara konup bekleşmişler
Çoban Ali, ağlamaklı bir sesle, suya doğru seslenmiş, sevgisini dile getirmiş, "Belki küçük balık duyar da çıkar" diye
Oltanın ucundaki bir başka balık olsun, kendi küçük balığı sudan çıksın, "Korkma ben buradayım" desin diye, beklemiş
Gözlerinden yaşlar akarken, suyun yüzeyi öylece durgun ve sesiz kalmış
Ne bir kıpırdanma, ne bir dalgalanma
Çoban Ali kavalına sarılmış hemen
"Belki, duymadı geldiğimi" diyerek en yanık, en içten ezgiyi üflemeye başlamış ağır, ağır
Yalnızca doğa, rüzgarın da etkisiyle sızlanmış yavaşça
Yanık kaval sesi, dalga dalga yayılırken doğaya, çimlerin, çiçeklerin arasından dolana dolana dolaşırken dağları bayırları, küçük balığı, onun sevgisini fısıldamış ağlayarak
Doğa da sızıyla dinlemiş kavalın acı dolu ezgisini
Çoban Ali unutuvermiş koyunlarını
Aşkam olunca koyunlar, hüzünlü çobanı dağda bırakıp kendiliklerinden dönmüşler köye, ses çıkartmadan
Çoban Ali, su başında öylece kalmış
Dizleri üzerinde, ağzında kavalı, susmadan üflemiş yüreğinin tüm acısını
Onun ezgileri yankılanmış gecenin karanlığında
Yıllar sonra buralara gelen insanlar, sessiz doğanın güzelliğini görüp, su başındaki ağaca sırtlarını dayayarak oturduklarında, gözlerini kapayınca ağacın yapraklarının birbirine sürterken çıkarttığı sesi, bir ezgiye benzetmişler
Çimler, çiçekler, suyun kenarındaki sazlar bu sese ayak uydurup salınarak dans edermişler
Kuşlar da bir başka öter, yanık yanık ezgilerle Çoban Alinin sevgisini yansıtırmış durmadan
Su kenarında, daha önce hiç görmedikleri bir kırmızı çiçek salınırmış bir o yana, bir bu yana
Bu çiçek, insanlara çok değişik gelirmiş
Kimse onun gibi bir çiçek görmemiş o güne kadar
Yapraklarının uçlarında püsküller varmış
Tül tül uzanan, rüzgarla dalgalanan kıvrılan püsküller
Çiçek, uzun ince bir boruyu andırıyormuş
Üzerinde siyah noktalar varmış dizi dizi
Çiçeğe şöyle bir dikkatle bakınca kavala benziyormuş
Rüzgar estikçe çiçek kıvrılıyor, sallanıyor, çevreye bir ezgi yayılıyormuş kaval sesini andıran
İnsanlar bu çiçeğe "Kaval Çiçeği" demişler
Kaval çiçeği, yalnız bu su başında bulunurmuş
Nereye götürseler, nerede yetiştirmeye çalışsalar olmamış
Yalnız bu su başında, kendi kendine yetişmiş, büyümüş
Kışın yaprakları dökülür, çiçeği kurur, bir çalı gibi dururmuş suyun kenarında
Bahar gelince, doğa uyanırken, o da uzun kış uykusundan silkinir, renklenip çiçek açar, bol yeşil püsküllü yapraklarıyla Çoban Alinin ezgilerini çalarmış, doğa dans etsin, baharı kutlasın diye
Bir duygu düşünün; Çok kutsal olsun
Ona saygınız ve sevginiz sonsuz olsun
Birden karşınıza çıkan bir olanak, size herşeyi unutturabilir
Onun peşinde gidiverirsiniz
Bu tuzağa yakalanırsınız
Ne kaybersiniz? Çok
Belki de herşeyinizi
Balıklar öğrendiklerini en çok 14 saniye saklayabilirmiş
Sonra her şeyi unuturmuşlar
Bazen biz de öyle yapmıyor muyuz? Herşeyi unutup bir şeyin peşine takılıp gitmiyor muyuz? Bu durumda bıraktıklarımız nelerdir? Sonunda elimizde kalan çoğunlukla, o kutsal duygunun izleridir
Bu anılar sonsuza değin sürüp gider
O duygu kaybolmaz
Biz ise yok olup gitmişizdir
Acaba hep böyle mi olmalı? Bizler yanılgının bedelini hep yaşamla mı ödemeliyiz? Bana kalırsa en az bir kez daha şans tanınmalı
Ama, ee yazık ki, gerçek böyle değil işte...
Çoban Ali doğanın ortasında koyunlarıyla başbaşa olduğu için pek konuşmazmış
Kiminle konuşsun ki? Konuşmaya gereksinim duyduğunda kavalını çıkarır, ona düşüncelerini üflermiş yanık yanık
Bir gün, durgun bir su kenarında koyunlarını otlatıyormuş
Sırtını çimlerin kenarındaki ağacın gövdesine dayamışken, kavalını çıkarıp üflemeye başlamış
Önce hafiften, sonra uzun uzun çıkıp çevreye yayılmış ezgilerin duygusallığı
Çimler, bu gizemli dizeme uyup uzun boyunlarını sağa sola sallamaya başlamışlar
Rüzgar hafiften esince yardım etmiş onlara
Otlar, çimler, sazlar salınmışlar bir o yana bir bu yana
Papatyalar ve diğer kır çiçekler de katılmışlar onlara
Büyüleyici kavalın sesine uyarak çimler, otlar, sazlar, papatyalar ve diğer çiçekler bir dansdır tutturmuşlar
Bir sağa, bir sola, salınarak, öne ve arkaya yaylanarak
Çoban Ali, önce hafiften üflediği kavalına biraz canlılık katıp, daha derinden, ta yüreğinin derinliklerinden bir nefes vermiş
Daha yanık, daha duygulu
İşte o zaman kavalın ezgisi daha gür çıkmış
Dizem daha bir gizem ve etkileyicilik kazanmış
Yayılmış tüm doğaya dalga dalga
Ezginin dizemi yayıldıkça uzun uzun, rüzgar gücünü arttırmış, otları, sazları, çiçekleri yalayarak
Bitkiler boyunlarını bükerken rüzgarın okşayışıyla bir o yana, bir bu yana
Rüzgar da keyiflenmiş bu salınmadan
Coştukça coşmuş Çoban Alinin büyüleyici ezgisiyle
Sanki Çoban Ali çalıyor, doğa da geçmiş karşısına dans ediyormuş
Kavalın sesi küçük su birikintisinden de duyulmuş
Önceleri yumuşak uzun dizemler olarak; sonraları coşan, çağlayan duygular olarak
Sudaki yuvasına gizlenmiş uyuklayan küçük bir balık, birden dikkat kesilmiş bu hoş ezgiye
Önce dinlemiş gözlerini yumarak
Sonra coştukça kavalın sesi, duramamış yerinde, dolanmış suyun içinde bir o yana bir bu yana
Kuyruğunu sallamış ezginin dizemi ile
Kuyruğu açıldıkça tül tül suyun içinde, bedenini kıvırdıkça suda ilerlemek, dönmek, dans etmek için, kavalın sesine hayran kalmış
"Kimdir bu kadar güzel çalan acaba?" diye zıplamış suyun içinden
Kıyıdaki ağaca, sırtını dayamış Çoban Aliyi görünce, uzaktan kıyıya doğru yaklaşmış süzülerek
Çoban Ali, kavalına düşüncelerini üflerken, farkına bile varmamış kıyıda çırpınan, zıplayan güzel balığın
Bir an, suya birşey düşmüş gibi ses çıkınca, kavalını üflemeyi durdurup bakmış kıyıya doğru
Olur a, kendi kuzularından biri, su içmek isterken ayağı kayıp yuvarlanmıştır belki suya
İlk bakışta korktuğu gibi bir olay olmadığını görünce merakla su kenarına doğru emeklemiş
İşte bu anda, sudan fırlayıp havada çırpınan güzel kırmızı balığı görmüş
Küçük balıkmış sesi çıkaran, suya düşerken "cup" diye
Kaval susunca bir an için, rüzgar çiçekleri, otları, sazları okşamayı durdurmuş
Ezginin dizemiyle dans eden çiçekler, otlar, sazlar durmuşlar birden
Sessizce beklemişler, "Ne olacak?" diye
Çoban Ali, elleri üzerinde suya doğru eğilince, içinde bir oyana, bir bu yana çırpınan, kıvrak hareketle dolanan, kırmızı balığı görmüş
Kuyruğunu yayarak tül tül, kıvrılırken suyun içinde, tüm güzelliğini sergilemeye çalışıyormuş küçük balık
Çoban Ali bakmış ki küçük balık sevgi ile çırpınıyor suyun içinde, hemen bağdaş kurup kıyıya, kavalını çalmaya başlamış
Her zamanki gibi önce incecikten yavaş yavaş, sonra coşarak, yüreğindeki sevgiyi yansıtarak üflemiş
Kavalın sesi coştukça, çimler, otlar, çiçekler ve sazlar da başlamışlar salınmaya
Ezginin dizemine, gizemine ve coşkusuna uygun olarak, önce ağır ağır, sonra hızlanarak, dalga dalga
Bir yanda suyun içindeki balığın kıvraklığı, bir yanda bitkilerin salınımı, bir yanda Çoban Alinin kavalından çıkan ezginin büyüleyici duygusallığı, yayılmış doğaya perde perde
Kuşlar gelmişler cıvıldaşarak ağacın dallarına
Kuzular melemişler arada ezginin dizemine uyarak
Tüm doğa ezginin duygusallığını yaşayarak çalkalanmış kıvrıla kıvrıla
Çoban Ali bakmış ki doğa dans ediyor kavalını çalarken; O da kendini kaptırmış bu dansa ve daha canlı, daha içten üflemiş kavalını
Günler haftaları, haftalar ayları kovalamış
Çoban Ali ve sürüsü gelirken su kenarına, koyunların çıngırakları ile kuzuların meleyişleri duyulunca uzaktan, çimler, otlar, çiçekler, sazlar kucaklaşırmışlar sevinçten
Kuşlar doluşurmuş ağacın dallarına
Doğa hazırlanınca büyük şölene, suyun kenarına bağdaş kurup kavalını çıkarırmış Çoban Ali
Daha ilk ezgi süzülürken kavalın deliklerinden suda bir kıpırdanma başlar, küçük kırmızı balık fırlayarak suyun içinden, "Ben de hazırım" dermiş
Çoban Ali çalmaya başlayınca kavalını; gözlerini kapar, içinin güzelliğini üflermiş derinden
Bir gün bakmış ki küçük balık kırmızı yüzünü sudan çıkarmış, kara gözleri ile öylece hareketsiz bakıyor
Dayanamamış onun bakışlarına
Çoban Ali belki de aylardır ilk kez dudaklarını kıpırdatıp: - Çok mu seviyorsun?
- Evet aşığım
- Ümitsiz bir aşk o zaman seninki
- Olsun ama çok güzel
- Nasıl anlıyorsun geldiğimi?
- Çimler hışırdıyor, çiçekler fısıldaşıyor, kuşlar cıvıldıyor, bir hareket geliyor doğaya
Toprak ve su bile etkileniyor
Ben de yuvamdan çıkıp yanına kadar geliyorum ezginin eşliğinde, dans ederek
- Çok güzel yüzüyorsun
- Fark ettin demek
- Hele kuyruğunu açınca, gelin duvağı gibi oluyor
- Kuyruğum çok güzeldir
- Aslında her şey çok güzel
Kara gözlü kıvırcık tüylü kuzular, ağaçlarda kıpırdayan küçük kuşlar, salınan, dalgalanan çimler, çiçekler, fısıldaşan sazlar, çimenlerin arasında serpişmiş beyaz papatyalar, şu içinde yüzdüğün duru su, karşıdaki dağlar, ıssız tepeler
Hepsi çok güzel
- Doğa katıksız olunca çok güzeldir
- Görmek isteyene
- Evet
- Ben de bu güzelliğin içinde çalıyorum kavalımı
- En güzel sevgiyi yansıtarak
- Gözlerimi yumup içimden geldiği gibi
- Yalnız içinden geldiği gibi değil bence
Ben o ezgilerde duygularını, sevecenliğini de duyuyorum
Sanırım diğerleri de benim gibi
- Çok mu seviyorsunuz benim ezgilerimi?
- Evet
"İşte doğanın aşkı" diyoruz sen gelirken
- Herkes, herşey aşık mı sence?
- Evet
- Ben de aşığım
Doğaya
Onun katıksız güzelliğine
Çoban Ali, kavalı yine dudaklarına götürüp yavaştan üflemeye başlamış
O güzelliği anlatmak istercesine, nefesini öyle kullanmış, öyle güzel ezgiler çıkmış ki kavaldan, tüm doğa büyülenmiş, karşısına geçip dans edip oynamışlar hep birlikte
Küçük balık kah başını suyun yüzünde tutarak, kah sağa sola kıvrılıp, kuyruğunu sallayarak, eşlik etmiş ezginin dizemiyle dans eden doğaya
Onun çırpınırken ürettiği kıpırtılar, yavaş yavaş sevgisini ve aşkını yaymışlar suyun üstüne
Halka halka, dalga dalga
Çoban Ali her gün, koyunları otlamaları için yayınca, suya eğilir, balıkla konuşur dururmuş
Bu konuşmalar çok uzun sürdüğü için eskisi kadar çok çıkmaz olmuş kavalın sesi
Ne yapsın Çoban Ali, hem konuşup hem de kaval çalamaz ki
Sabırla kavaldan çıkacak ezgiyi bekleyen doğa, kaval sesinin gecikmasine tepki gösteriyormuş
Rüzgar hızla eserken, ağacın yaprakları arasında soğuk ıslık çalıyor, çiçekler ve çimler yerlere kadar eğilip onun hırçınlığından kaçıyormuş
Çoban Ali aldırmadan çevrenin tepkisine, sevgisini konuşurmuş küçük balıkla
Mutluluk içinde
Küçük balık sevildiğini gördükçe daha neşeli, daha kıvrak çırpınırmış suyun içinde
Balık yorulunca konuşmaktan, Çoban Aliden kavalını çalmasını istermiş
O zaman Çoban Ali, suyun kenarına bağdaş kurup üflermiş kavalını
Sevgi konuşmaları ile mutluluğu yaşamış olan Çoban Ali, çalınca kavalını, tüm doğa, yine dans ederek katılırmış ezgiye
Eskisinden daha canlı, daha içten
Buralara hiç kış gelmiyor, doğa hep yeşil ve neşe dolu yaşıyormuş tüm coşkusuyla
Bir gün, koyunları ile su başına doğru ilerlerken Çoban Ali, karşı yönden patikadan, kendine doğru gelen bir adam görüvermiş
Keskin gözleri, adamın niçin buralarda olduğunu hemen anlamış
Daha uzaktan omuzunda asılı duran oltası ile bu adamın bir balıkçı olduğunu görmüş
Balıkçı, sabahın erken saatlerinde buralara gelmiş, balık avlamak için
Çoban Aliden de erken
Balıkçı omzuna dayadığı oltası ile ıslık çalarak, sallana sallana gelirken kendine doğru, ürkerek bakmış Çoban Ali
Balıkçı yanından geçerken yüreği hoplamış birden
Göz ucuyla korkarak baktığında, oltanın ucunda sesizce süzülüp duran, kendisinin çok iyi tanıdığı, sevgisini paylaştığı küçük kırmızı balığı görmüş
Küçük balık, yakalandığı otlanın ucunda, açık ağzından asılmış, çırpınmadan, sesizce uzanıyormuş
Hareketsiz tül gibi uzayıp giden kuyruğu, kocaman açılmış, bağıramayan, çığlık atamayan ağzı, donuk gözleri ile ölümün, bitmiş bir yaşamın sessizliğini yayıyormuş çevreye
Ama balıkçı mutlu, yakaladığı avın keyfi ile dudaklarını büzmüş, gönlünce ıslık çalıp duruyormuş
Çoban Alinin gözleri doluvermiş birden
Yanaklarından aşağıya süzülüvermiş yüreğinin acısı, sicim gibi
Gözleri buğulu, hızlı adımlarla, koşarcasına yürümüş suyun başına doğru, bir umutla
Ola ki, balıkçı bir başka balığı tutsun
Kendi sevgi dolu balığı yaşıyor olsun
Suyun kıyısına gelince, hemen çömelip suya doğru, gözleri ile küçük balığını aranmış
Rüzgar hafiften esiyor, çimler, çiçekler, ağaçlardaki yapraklar bile kıpırdamadan sessizce bekleşiyormuşlar
Kuşlar gelmeye başlamış sessizce
Fazla gürültü, patırtı yapmadan
Küçük kanat çırpıntısı ile dallara konup bekleşmişler
Çoban Ali, ağlamaklı bir sesle, suya doğru seslenmiş, sevgisini dile getirmiş, "Belki küçük balık duyar da çıkar" diye
Oltanın ucundaki bir başka balık olsun, kendi küçük balığı sudan çıksın, "Korkma ben buradayım" desin diye, beklemiş
Gözlerinden yaşlar akarken, suyun yüzeyi öylece durgun ve sesiz kalmış
Ne bir kıpırdanma, ne bir dalgalanma
Çoban Ali kavalına sarılmış hemen
"Belki, duymadı geldiğimi" diyerek en yanık, en içten ezgiyi üflemeye başlamış ağır, ağır
Yalnızca doğa, rüzgarın da etkisiyle sızlanmış yavaşça
Yanık kaval sesi, dalga dalga yayılırken doğaya, çimlerin, çiçeklerin arasından dolana dolana dolaşırken dağları bayırları, küçük balığı, onun sevgisini fısıldamış ağlayarak
Doğa da sızıyla dinlemiş kavalın acı dolu ezgisini
Çoban Ali unutuvermiş koyunlarını
Aşkam olunca koyunlar, hüzünlü çobanı dağda bırakıp kendiliklerinden dönmüşler köye, ses çıkartmadan
Çoban Ali, su başında öylece kalmış
Dizleri üzerinde, ağzında kavalı, susmadan üflemiş yüreğinin tüm acısını
Onun ezgileri yankılanmış gecenin karanlığında
Yıllar sonra buralara gelen insanlar, sessiz doğanın güzelliğini görüp, su başındaki ağaca sırtlarını dayayarak oturduklarında, gözlerini kapayınca ağacın yapraklarının birbirine sürterken çıkarttığı sesi, bir ezgiye benzetmişler
Çimler, çiçekler, suyun kenarındaki sazlar bu sese ayak uydurup salınarak dans edermişler
Kuşlar da bir başka öter, yanık yanık ezgilerle Çoban Alinin sevgisini yansıtırmış durmadan
Su kenarında, daha önce hiç görmedikleri bir kırmızı çiçek salınırmış bir o yana, bir bu yana
Bu çiçek, insanlara çok değişik gelirmiş
Kimse onun gibi bir çiçek görmemiş o güne kadar
Yapraklarının uçlarında püsküller varmış
Tül tül uzanan, rüzgarla dalgalanan kıvrılan püsküller
Çiçek, uzun ince bir boruyu andırıyormuş
Üzerinde siyah noktalar varmış dizi dizi
Çiçeğe şöyle bir dikkatle bakınca kavala benziyormuş
Rüzgar estikçe çiçek kıvrılıyor, sallanıyor, çevreye bir ezgi yayılıyormuş kaval sesini andıran
İnsanlar bu çiçeğe "Kaval Çiçeği" demişler
Kaval çiçeği, yalnız bu su başında bulunurmuş
Nereye götürseler, nerede yetiştirmeye çalışsalar olmamış
Yalnız bu su başında, kendi kendine yetişmiş, büyümüş
Kışın yaprakları dökülür, çiçeği kurur, bir çalı gibi dururmuş suyun kenarında
Bahar gelince, doğa uyanırken, o da uzun kış uykusundan silkinir, renklenip çiçek açar, bol yeşil püsküllü yapraklarıyla Çoban Alinin ezgilerini çalarmış, doğa dans etsin, baharı kutlasın diye
Bir duygu düşünün; Çok kutsal olsun
Ona saygınız ve sevginiz sonsuz olsun
Birden karşınıza çıkan bir olanak, size herşeyi unutturabilir
Onun peşinde gidiverirsiniz
Bu tuzağa yakalanırsınız
Ne kaybersiniz? Çok
Belki de herşeyinizi
Balıklar öğrendiklerini en çok 14 saniye saklayabilirmiş
Sonra her şeyi unuturmuşlar
Bazen biz de öyle yapmıyor muyuz? Herşeyi unutup bir şeyin peşine takılıp gitmiyor muyuz? Bu durumda bıraktıklarımız nelerdir? Sonunda elimizde kalan çoğunlukla, o kutsal duygunun izleridir
Bu anılar sonsuza değin sürüp gider
O duygu kaybolmaz
Biz ise yok olup gitmişizdir
Acaba hep böyle mi olmalı? Bizler yanılgının bedelini hep yaşamla mı ödemeliyiz? Bana kalırsa en az bir kez daha şans tanınmalı
Ama, ee yazık ki, gerçek böyle değil işte...