Karşıyaka Anıları

-Ediz1912-

Türkiye'nin üç büyükleri; Mustafa,Kemal,ATATÜRK!
Webmaster
Tüm Karşıyakalılar Anılarını Yazabilirler..

Benim en çok güldüğüm anı hahaha

Altar Toker: Söke – Karşıyaka maçı için bir gün öncesinden yola çıktık. Hesapta Kuşadası’nda konaklayacağız daha sonra oradan ertesi gün Söke’ye geçeceğiz. Yaklaşık 500 tane Karşıyakalı geceyi Kuşadasında geçirmek için gelmiş, zaman zaman Kuşadası – Aydın taraftarları ile olaylar yaşanmış. Emniyet bizi ortalıkta görmek istemiyor. Sabaha karşı oldu, üşüdük. Tek çare olarak bir camii hocasına 2-3 kişi gittik. Sabaha kadar kalacak yerimizin olmadığını, üşüdüğümüzü ve geceyi camii’de geçirmek için izin istediğimizi söyledik. Hoca izin verdi tabii.. O üç kişinin sonradan 300 kişi olacağını bilmiyordu. Hoca çıkarkan anahtarı paspasın altına bırakmamızı söyledi.
Bir düşünsenize 300 tane Karşıyakalının camii’ye girdiğini. Tabii bu bizim için pek alışılmış bir olay değil. Millet başladı makara yapmaya.. Tesbih çekenlermi dersiniz, takunya giyenler, başına kasket geçirenler. Derken camii içine yayın yaptığını düşündüğümüz megafonu açtık ve Karşıyaka ile ilgili dualar etmeye başladık,, Tabii gır gır şamata.. Bir şey söylüyoruz, sonunda herkes Amin diyor..
Meğersem camii hoparlörü sadece içeriye değil, dışarıyada yayın veriyormuş. Yani orada bütün konuştuklarımız dışarıya duyuluyormuş. Kuşadası halkı şok olmuş. Zannetmişler ki çok önemli biri vefat etti. Ama sela deseler sela değil, zaten selanın zamanıda değil. Derken camii’ye yaklaşık 200 tane polis girdi. Polis gelince kaçmaya başladık. Biz kaçıyoruz polis kovalıyor. Ama polisten kaçarken ki halimizi göreceksiniz. Bazı arkadaşlarımızın elinde tesbihler kalmış. Bir yandan tesbih çekiyor, bir yandan kaçıyor. Unutamayacağım bir anıydı...
 
---> Karşıyaka Anıları

Altar Toker: Yaklaşık 10 yıl kadar önce Göztepe 8-9 otobüs ile Ayvalık deplasmanına gidiyor. Bizde arkadaşım Dobo Metin ile tesadüfen o gün Alsancakta oturuyoruz. Göztepe maçından haberimiz yok. Bir baktık önümüzden otobüsler geçmeye başladı. Taksi kiraladık ve iki kişi otobüslerin peşine takıldık. Alsancak’ta iki otobüsün önünü kestik ve arabadan indik. Biz sadece iki kişiyiz.. Adamlar iki otobüs.. Otobüslerden aşağıya inemediler.. Biz iki kişi kovaladık, iki otobüs Güzelyalı’ya kaçtılar. Daha sonra basında Karşıyakalı taraftarlar Göztepelilere saldırdı gibi haberler çıktı. Ama bilmiyorlardı ki sadece iki taraftar saldırdı. Dobo Metin ve Ben.. Göztepelilerin kabusu olmuştuk.
 
---> Karşıyaka Anıları

Taner Ütüklerli: Bir gün hiç unutmuyorum.. Konyaspor – Karşıyaka maçı için deplasman hazırlıkları yapıyoruz. Çarşıda yaklaşık 100 kişi toplandık. Gelmesi gereken otobüsler gelmeyince sadece bir otobüse kaldık. Tabii herkes maça gitmek istiyor ama bu sayıyla imkansız gibi. İnanmayacaksınız ama bir otobüse 93 kişi binerek yola çıktık. Bagajdada bir çok arkadaş vardı. Molalarda otobüsün durduğunu anlayan bagajdaki arkadaşlar haliyle bagaj kapağını çabuk açmamız için yukarıya ayaklarıyla vuruyorlar, bizde inip kapağı açıyoruz. Konya yakınlarına yaklaştığımızda bir baktık ki polis otobüsü çeviriyor. Otobüsün durduğunu anlayan bagajdaki Karşıyakalılar yine mola verdiğimizi zannetmişler ve bagajın kapısını açmamız için yukarıya doğru vurmaya başladılar. Konya Emniyet Müdürü arabada, bagajdakiler yukarı vuruyor, biz bagajda birilerinin olduğu anlaşılmasın diye ayaklarımızı aşağıya vuruyoruz. Üç otobüs taraftarı bir otobüse sığdırıp gittiğimiz ilginç deplasmanlardan biriydi.
 
---> Karşıyaka Anıları

Kale Arkasında Dayak Yiyen Göstepelinin Hikayesi!
Meşhur 5-2 lik maçta Atatürk Stadı Kale arkası tribünleri olay çıkmaması için boş bırakılmıştı! Bu tribünlerden birinede dev bir KARŞIYAKA bayrağı asılmıştı! Maçta yenilgiyi hazmedemeyen göstepeli taraftalar maç bitmeden kale arkası na hücum etmeye başladılar! Fakat hiçbirinin cesareti olmadığından bir arkadaşlarını kale arkası tribününe attılar. Atlayan göstepelide Büyük Karşıyaka bayrağına zarar vermek için bu bayrağa doğru koşmaya başladı! Tabii ki bunu gören KARŞIYAKA lılar göstepeli arkadaşlarına bir karşılama heyeti hazırlayıp Kale Arkasına gönderdiler! Karşıyakalıların kendisine doğru geldiğini gören göstepeli korkak tavuk pozisyonuna düşmemek için geri dönmedi,göstepe tribünlerindende kimse destek için atlamaya cesaret edemedi.Bunun üzerine göstepeli cesuryürek feci şekilde dayak yedi!göstepeli atılan her yumruk sonrası 15-20 merdiven aşağıya uçtu.bu yumruklar sırasındada tribünler OLEY!OLEY! sesleriyle inledi! Cesur göstepeliyi ise polisler gözaltına aldı...
 
---> Karşıyaka Anıları

Basketbol maçını terkeden Göztepelilerin hikayesi:
Genellikle Göztepeliler basketbol topu gördüklerinde polis imdat 155'i ararlar.Fakat son yıllarda basketbol öğrenmek ve oynamak azmiyle çalışmaktalar.Göztepe'nin 2.lige terfi maçlarından birinde salon ilk defa dolmuştu.Seçkin Göztepe taraftarı ilk defa basket maçına gelmişti,bu büyük bir olaydı.Ve maçın 2.periyodunun sonunda inanılmaz ve unutulmaz o olay oldu.Basketbol karşılaşmasının 4 periyod üzerinden oynandığını bilmeyen Göztepeliler 2.periyod sonunda maç bitti zannedip salonu terketti.2.periyod sonu öndeydiler ve maçı kazanmışcasına bağırarak salondan çıktılar.Spor kültüründen nasibini almış birkaç Göztepeli peşlerinden koşturarak onları salona geri getirdi.O günden sonra Göztepeliler 4.periyodun bitmesini beklerler.
 
---> Karşıyaka Anıları

Alsancak'ta sağlık koşusu yapan Göztepelilerin hikayesi:
"nedense hep Göztepe kaçar" sözlerinin geçtiği tezahüratın kaynağı bu sağlık koşularıdır.Göztepeliler her Karşıyaka ve Ankaragücü maçında Alsancakta sağlık koşusu yapmaktadır.Önde onlar, arkada ise onların sağlıklı koşup koşmadığını takip eden Çarşı veya Gecekondu vardır.Bu koşuların sonunda koşunun hakkını veremeyen Göztepeliler delici aletlerle şekil değiştirirler.Koşamayanın cezası gerçekten ağır olur, çünkü Çarşı ve Gecekondu affetmez.
 
---> Karşıyaka Anıları

Anı: Tarihte Bir İlk
Yanılmıyorsam 1989 senesiydi. Sezonun ilk maçıydı ve biz Trabzon’a deplasmana gitmeyi kafamıza koymuştuk. Bırakın bizim kulübü, Trabzon’a deplasmana gitmek Türkiye’de bir ilk olacaktı. Yaz ayları olduğu için insanlar henüz tatil yerlerinden dönmemişlerdi. Gidebileceğimize kimse inanmadığı için aradığımız çoğu insanda hadi ya bırakın şakayı şeklinde tepki veriyorlardı. Dediğim gibi bu tarihte bir ilk olacaktı.

Taner, Çene, rahmetli Laz Hasan, Sarı Metin, İlhan, Tarkan, Rahmetli Erdal, Şeref, ne bileyim aşağı yukarı bizim tayfa toplandık. Aramızda güç bela birazda o zaman ki yönetici abilerimizden para yardımı alarak otobüs tuttuk. Cumartesi öğlen saat 13.00 de Hergeleden KAF-KAF nidaları ile ve alkışlarla uğurlandık. İnsanlar hala hayretler içindeydi. Daha o zamana kadar Karadeniz Bölgesine herhangi bir yere deplasmana gidilmemişti. Ha unutmadan 2 tane yaşlı amcayı da Karadeniz gezisi yapsınlar diye yanımıza almıştık.

Yolculuğumuz güle oynaya başlamıştı. Şarkılar, marşlar söylüyor deli gibi eğleniyorduk. Her zaman olduğu gibi otobüsün de alkol su gibi akıyordu. Ama gecenin ilerleyen saatlerinde otobüste alkol namına bir şey kalmamıştı. Daha kafayı bulmamıştım ve alkol namına bir şeyler arıyordum otobüsün içinde. Bunu öğrenen Taner ve Çene affedersiniz içine çiş yaptıkları bir şişeyi sanki içinde şarap varmış gibi konuşuyorlar hatta bunun için kavga ediyorlardı. Tabi hemen yanlarında bittim. Dedim burası deplasman arabası. Burada bir şey saklanmaz. Bende içeceğim şaraptan dedim. Ama almak ne mümkün, biraz ağız dalaşı birkaç yumrukla şişeyi kaptım. Kapmamla kafaya dikmem ve hemen çıkarmam bir oldu. Bırakın bunu daha önce içtiklerimi bile çıkarmıştım. Tüm otobüs yerlere yatmış gülüyorduk. Hala bunu anlatır dururuz aramızda.

Neyse uzun sayılabilecek bir yolculuktan sonra nihayet Trabzon’a ulaştık. Birkaç arkadaşımız şehir turuna çıkmışlardı. Biz ise 10-15 kişi daha önceleri sanki Çanakkale geçilmez gibi duran Avni Aker Stadyumunun önündeydik. Çanakkale’yi geçmiştik. Şehir gezisinden dönen arkadaşlarla beraber kalabalık fazlalaşınca içeri girelim dedik. Şeref bir polise giderek biz hangi tribüne oturacağız dedi. Ama adamlar daha önce rakip seyirci görmedikleri için ben bilmem gidin nereye oturursanız oturun dedi. Bizde çaresiz skorbordun olduğu kale arkasına girdik.

Malum yaz ayı. Hepimiz kısa şortlar, atletler, kimimiz uzun saçlı, ama en farklısı üzerimiz yeşil kırmızı ve ellerimizde yeşil kırmızı bayraklar. İçeri girer girmez bir hareketlenme oldu tabi ki. Ortalık biraz karışır gibi oldu. Bunun üzerine emniyet amiri : sizde nereden çıktınız, nasıl geldiniz gibi abus sabuk sorular sorarak bize uzaylı muamelesi yaptı. Sonra bizi tel örgülü bir yere aldılar. O bölüm oldukça bakımsızdı. Ee daha önce orada oturan olmamıştı hiç. Biz bir ilki yapmıştık.

Telsizle birilerini aradı hemen. Sonra baktık karşı kale arkasında bir hareketlenme oluyor. Meğer bize orada bir yer ayarlıyorlarmış. Tribünün bir kısmını bizim için boşalttılar. Korkularından bizi dışarı çıkaramadılar. Bundan sonra olduğumuz tribün ile saha arasındaki kapıyı açarak bizi Avni Aker’in çimlerinin üzerinden karşıya geçirdiler. Bırakın gitmeyi adamların sahasının içindeydik. Bütün tribünler bize küfür ediyordu. Bizde el kol işaretleri ile karşılık veriyorduk. Biraz da havaya girmiştik. Kendimizi futbolcu zannedip çimleri falan yokluyorduk.

Karşı tarafa geçtik. Trabzon’un Afacanlar gurubu bizim taraftar olduğumuzu öğrenince biraz şaşkınlık ve hayretle hoş geldiniz tezahüratları yaptılar. Bütün tribünler de onlara uydu ve bizi alkışladılar. Su-ayran-yemek ikram ettiler. Ben hala bira derdindeydim. Tribün liderlerine yok mu kardeşim bira diye kaynayacaktım neredeyse.

Maç 1-0 mağlubiyetimizle sonuçlandı. Mağlup olunca zaten 20 saat olan dönüş yolu çekilmez hale geldi iyice. Başladık ön taraf arka taraf kavgalarına. Ama kavgaların dozu artınca şoför ve diğer abiler rahatsız olmaya başladılar. Ön taraftaki abilerimiz dediler bu böyle olmaz. Her iki taraf birer kişi seçsin. Uygun bir yerde duralım, bunları güreştirelim. Kim kaybederse karşı tarafın üstünlüğünü kabul etsin. Biz arka taraf ekürisi olarak aramızda güçlü kuvvetli olan Tarkan’ı seçmiştik. Ön taraf ise Rahmetli Erdal’ı seçmişlerdi. Neyse bir düzlükte durduk ve güreş başladı. Biz galibiyetten emindik. Tarkan Rahmetli Erdal’ın iki katıydı. Ama Rahmetli Erdal kardeşimiz, Tarkan’ı aldı yerlere çarptı. Mağlup olmuştuk. Bunun sersemliğini üzerimizden atamadan, zafer sarhoşu olan ön taraf bize hurra çekmişti. Bizi şakadan da olsa dövdüler. Düzlüğün başındaki bu muhabbetler yoldan geçen herkesin ilgisini çekiyor, herkes durup bizi seyrediyordu.

Bu olaylardan sonra tüm otobüs yorgunluktan ölmüştük. Kula’ya kadar uyuduğumuzu bilirim. İşte bir deplasmanı da böyle atlatmıştık. Sağ salim Karşıyaka’mıza dönmüştük.

Artık bizim için gidilemeyecek bir yer yoktu.

Yazan : İskender Şahinoğlu (İskoç)
 
---> Karşıyaka Anıları

Turgutlu Maçı: Muzip Karşıyaka Taraftarı
ANI - Deniz GEZGİNCİ

Karşıyaka taraftarının ne kadar muzip olduğunu tribünlerin içerisinden olanlar çok iyi bilirler.
Maç esnasında tribünlerde bazen öyle espriler yapılır ki , bu espriler yazılsa cilt cilt mizahi bir kitap olur.

Maçlara gittiğimde sadece sahada ki futbolcuları izlemekle kalmam, tribünde ki gelişmelere de bol bol kulak kabartırım. Türkiye’nin en batılı insanlarının maç yorumları, muzurlukarı özellikle kapalı tribünde çiğdem yiyen orta yaşlı amcalarımızın söylemleri tribünlerde sık sık gülüşmelere yol açar.

Sizlerle paylaşmak istediğim bu anı 1996-97 sezonunda gerçekleşiyor.. Karşıyaka’nın 1.Lig’ten düştüğü sene.. Büyük umutlarla Teknik Direktör Nejat Biyediç ile anlaşılmış, ikinci ligin Mercedes’i yine şampiyonluk paroları ile yola başlamış. Hatırlatmakta yarar görüyorum, bu yıl hariç Karşıyaka her zaman parolasını süper lig olarak belirlemiş, ikinci lig’te rakiplerinin özel önlemler aldığı korkulu rüyası olmuştur.

Karşıyaka’nın ilk maçı, Turgutluspor deplasmanı…Birinci ligten düşmüş, İnönü, Şükrü Saraçoğlu, Avni Aker stadyumlarından sonra kendimizi biranda Turgutlu yollarında bulmuştuk.

Benimle birlikte dört arkadaşım (Umut – Barış – Hakan – Güngör) Pazar akşamı 17.00’da başlayacak maç için sabahtan Turgutlu yollarına düştük
Aylardan Ağustos, İzmir’de yine çok sıcak bir hava olduğu için kimimiz şortlarımızla, kimimiz o zamanın modası beach pantolonlarımızla vardığımız Turgutlu’da birer uzaylı gibi karşılanmıştık. Kıyfetlerimiz, tipimiz, şeklimiz sanırım bizi diğerlerinden farklı kılıyor, bizi ele veriyordu. Karşıyakalı olduğumuz sanki alnımızda yazıyordu…

Karşıyaka taraftarlarını sevmeyen Turgutlu halkı ile maç öncesi yol boyunca sürtüşme yaşıyorduk. Stada vardığımızda Karşıyakalı taraftarlar ile Turgutluspor taraftarları arasında polis barikatı kurulmuş, Turgutluspor taraftarları bize sataşmaya çalışıyor, ancak kendini ikinci lige layık bulmayan bizler bu sataşmaları kale bile almadan biran evvel maça girmeye çalışıyorduk.

Polislerin anlam veremediğimiz sertliği, itiş ve kakışların ardından bize ayrılan kale arkasındaki toprak portatif tribünlere gönderiliyoruz. Portatif tribünlere oturmaya itiraz ediyor, en azından beton tribünlere oturmayı rica ediyoruz. Araya komiser ve üst rütbeli polislerin girmesiyle neyse ki Turgutlu tribünlerinin en sağına alınıyoruz..

Maçın başlamasına son bir saat kala hemen hemen bütün taraftarlarımız tribündeki yerlerini almış, sakince oturuyor ve bir birleriyle konuşuyor. Tribünden zaman zaman gülüşme sesleri geliyor. Karşıyaka taraftarının bu kadar sakin oturmasına alışık olmayan Turgutlu polisi anlamsız gözlerle bizleri seyrediyor.


Bir düşünün bütün taraftarlar oturmuş, en ön basamakta 3-4 tana polis bulunuyor ve direk tribünlere bakıyorlar. Ancak bu bakış öyle bir bakış ki polislerin içlerinden bizlere küfür ettikleri açıkça belli oluyor. Ama Karşıyaka taraftarları beklemedikleri kadar sakin.. Birazda polislerin üzerinde bunun şaşkınlığı bulunuyor.

Önümüzdeki polislerden biri bir yandan sakız çiğniyor, bir yandan hepimizi tek tek gözleri ile süzüyor. Bir yandan süzüyor, bir yandan sanki içten içe küfür ediyor.
O yıllar Robocop filminin en gözde olduğu yıllar. Bütün polislerimiz kendilerini ufak bir robot polis zannediyor. Aynı önümüzde ufak dağları ben yarattım şekli ile duran polis gibi.

Sessiz, sakin oturarak maçın başlamasını bekleyen muzur Karşıyaka taraftarları kendi aralarında şakalaşırken bir yandan bu Ropocop polisi kesiyor. Herkes en az benim kadar bu polise takılmış olacak ki tribünlerin kopmasına neden olan diyalog aynen şöyle gelişiyor..

Bir anda sessiz tribünlerden bir ses yükseliyor….

- Polis abi sana bir şey sorabilirmiyim. (Şu an kim olduğunu hatırlayamadığım Karşıyakalı kardeşimiz elini kaldırarak oldukça ukala bir şekilde, sanki öğretmeninden izin ister tarzda kolunu kaldırarak bu soruyu soruyor)

- Sor LAN

- Abi senin gözlüklerde Police mi?

- !!!!! (Dumur hali)

Bu laf üzerine bizim Robocop’un yüz rengi değişiyor, ne diyeceğini şaşırıyor. Önce espriyi anlamıyor. Karşıyakalı taraftarların o yılların en gözde gözlük markası olan Police’i göstererek kahkahalara bürünmesi ile Robocop daha da sinirleniyor. Ama ne yapacak? Karşıyaka taraftarı küfür etmedi, kafasına davul geçirmedi, taşkınlak yapmadı. Yani taraftarı coplayacak bir olay yaşanmadı.

İlk maçın vermiş olduğu heves ve tribünlerdeki neşe ile Karşıyakamız Turgutlu’yu Vedat (2) ve Arap’ın golleri ile 3-2 malub etmeyi başarıyor. Bizlerde ikinci ligin en güçlü takımının taraftarları olarak göğüsümüzü gere gere Turgutlu’dan ayrılıyoruz..

Ezelden beri tribünlerimizde gerek polisle olsun gerek rakip takım futbolcuları ile bu şekilde diyaloglar gelişmiştir.
 
---> Karşıyaka Anıları

ÖDÜNÇ BAYRAK
ANI - HERGELE SEZAR

Sene 1984..İstanbul Üniversitesi kampüsü ilk kez böyle bir organizasyona şahitlik ediyor...Maça maça maça diye bağıran emektar Karaköy taksi dolmuşları ilk kez bu renkleri taşıyan ve camlarından sarkan kaşkollara tanıklık ediyordu.
4 Karaköy taksi dolmuşu taraftarla Karaköy'e ulaşıyoruz. Nereye mi gidiyoruz? KAFKAFIMIZ gelmiş onu karşılamaya, desteklemeye Beykoz'a gidiyoruz. Vapurla karşıya geçtiğimizde Haydarpaşa'da indik. Vakit hayli erken olduğu için yürüyüşe geçtik. Üsküdar, Kuzguncuk derken Beylerbeyi'ne kadar ulaşmıştık. Oldukça yorulduk. İskele meydanındaki hareketli kalabalığı görünce aynalı bir kafkaf çektiğimizde bize sempati ile bakanlara gülümsüyor, ters bakanlara ise agresifleşiyorduk.
Hepimizde kaşkol, bere vardı ama niye bir bayrağımız yoktu? diye hayıflanırken Allah'tan başka ne dileyelim? Bir binanın önünde 2 metrelik yeşil-kırmızı bir bayrak sallanmıyor mu? inanamadık ve hemen ona doğru koştuk. Vardığımızda şaşırdık. Çünkü Beylerbeyi Spor Kulübünün renkleri de yeşil-kırmızıymış. Yönetici birine " bizler karşıyaka taraftarıyız. İstanbul’da öğrenciyiz.Beykoz'da maçımız var. maç bitimi aldığımız gibi size geri veririz.Söz.." dedik. Ama adam "kesinlikle olmaz" dedi. Israr ettik, direndi. "üstüme gelmeyin polis çağırırım" dedi.
Bunun üzerine Karşıyaka ruhuna uygun çok hafif bir itişme, kakışma yaşarken kulüpten yaşlıca bir amca; " pekala çocuklar bayrağı veririz. Madem öğrencisiniz siz de şebekelerinizi vereceksiniz."tereddütsüz hemen çıkarıp verdik." saol amca bu renkler kutsaldır. Canımız pahasına koruruz onu" deyip daha canlı bir şekilde kafkaf çekip aldığımız emaneti bindiğimiz otobüste açıp beykoz'a doğru alkışlarla uğurlandık.
Maç saatine iki saatten fazla zaman kala büyük bir ahenkle otobüsten inip Beykoz iskelesinden stada doğru yavaş yavaş yürümeye başladık. İleride bir grubun yeşil kırmızı bayraklarla turlar attığını görünce coştuk ve hızla yanlarına yaklaştık. Ama birden durduk. Onlar karşıyakalı değil, tuzak kurmuş Beykoz fanatikleriydi. Ve inanılmaz bir taş yağmuru başladı. Daha da ileri giden arsızlar, tepelik bir yerden kayalar yuvarlamaya başladı. Güvenlik önlemi yok gibi bir şeydi. Resmen kapana girmiş gibiydik. Deplasman muharebelerinin en şiddetlisini yaşıyorduk. Elimize ne geçerse taş, şişe sopa, tahta v.b. fırlatıyorduk. Bu arada esas Karşıyaka'dan gelecek olan kafilenin henüz ulaşmadığını da öğreniyorduk.
Taş yağmuru tüm hızıyla sürerken, uzaktan kafkaf kornaları işitilmeye başlandı. Geliyordu işte kutsal topraklarımızdan gelen büyük taraftarlarımız...Ve stad meydanına peşpeşe adeta çıkartma yaparcasına gelen otobüslerimiz de taş yağmurundan nasibini alıyordu. Otobüsten atlayan herkes taşlara sarılıp hücuma geçince Beykozlular çil yavrusu gibi dağılmaya başladılar. Bir süre sonra kendimize geldiğimizde hergeleden gelenlerle büyük bir hasretle kucaklaştıktan sonra sanki o yarım saat önceki cehennemi yaşamamış gibiydik. "bu güzel bayrağı nerden buldunuz?" sorusuna " boşverin. bir şekilde aldık işte." deyip kol kola stada girdik.
Coşkun Özarı'nın da maça gelip rüzgarın oğlu Salih'i izlemeye geleceğini öğrendiğimizde stad neredeyse gürültümüzden dağılıverecek gibiydi. Beykoz seyircisi, edepsizliğini maç süresince de gösterdi. Bir hayli yaralanan taraftarlarmız oldu. Bu kanlı maçı kazandık ve çok büyük bir coşku yaşadık.
Maç bitiminde kafiledeki son taraftarı da kutsal topraklarımıza ağlaya ağlaya uğurladıktan sonra Beykoz iskelesinden bindiğimiz "çingene vapuru" denilen ve her iskeleye uğrayarak Eminönü'ne kadar 3 saate giden vapurla dalga dalga dalgalanan bayrağımızda her iskelede kafkaf çeke çeke ulaştık.
Allahım! bu ne güzellikti böyle! ertesi gün yine aynı düzergahı takip ederek emanet bayrağı teslim etmek için kulübe vardığımızda hepimizin bayrağı teker teker öpmemizden çok etkilenen kulüp sorumlusu "çocuklar, ben böyle bir kulüp sevgisi görmedim. Alın şebekelerinizi. Beylerbeyi kulübü olarak bu bayrak en çok size yakışır. Bunu size armağan ediyoruz." deyince bu sefer duygulanma sırası bize geldi. Gözlerimiz dolu dolu büyük bir sevinçle kabul ettik.
Grup Roma olarak Beylerbeyi Spor Kulübü’nün bizde çok ayrı yeri vardır. Onların bu jesti karşısında yıllar geçmesine rağmen beylerbeyi ismini duyunca kalplerimizde sıcak bir sızı hissederiz.
Sağolsunlar.


GRUP ROMA adına HERGELE SEZAR
KUTSAL TOPRAKLAR- KARŞIYAKA
 
---> Karşıyaka Anıları

En Duygulandığım Yazı ..

ANI : RIZA TUYURAN / GEÇMİŞE YOLCULUK
ANI / GEÇMİŞE YOLCULUK

89-90 sezonu işler kötü gidiyordu. Gençlerbirliğine 5-1 yenilince artık düşmemiz kesinleşti diye bakılıyordu. Hepimiz üzüntüden kahrolmuştuk. Evde ağzımızı bıçak açmıyordu. Gazeteyi bir açtım Rıza kaptan oldu yazıyor. Kadri aytaç göreve gelmiş. İlk antrenmanda kaptan olduğumu öğrendim. Sorumluluk artmıştı artık. Bu zorlu dönemde hele ki Kadri Hocanın takımında kaptanlık çok zordu. Hüseyin hoca yardımcısı oldu. Bana “Rıza sen takımı idare et ben Kadri'yi dedi” gülüştük.

Bir gün antrenmana çıkacağız. 7 maç kalmış 6 galibiyet gerekiyordu. Bir gürültü geldi uzaklardan..Şimdi ki gibi değil o zamanlar. KSK antrenmanını bile 150 kişi izlerdi. Karşıyaka stadının Soyunma odasındayız. Birden kapı tekmeyle açıldı. İçeri bir sürü insan daldı. Bağırıp çağırıyor,camları kırıyorlardı. Ancak kimseye vurmuyorlar sadece tehdit ediyorlardı. Bu tip şeylere alışık olmayan yabancı oyuncuların ödü patlamıştı. Kaleci Juruçeviç “ne oluyor be, giderim ben” deyince bir taraftar dayanamadı bir tokat attı Juruçeviç’e. Hemen araya girdik. Juri şok olmuştu. Amaçları bize gözdağı vermek ve böylece motive etmekti .idman başlayınca gördük ki tribünde 500 kadar kızgın taraftar var. Korku sardı takımı tabii. Kadri hoca bağırıp giderler dedi. Dedim böyle olmaz hocam. Aldım takımı getirdim tribün önüne. Düşeceğimize inanıyor musunuz? diye sordum. Sadece bir kişi evet dedi. “O arkadaş gitsin buradan. Biz düşmeyeceğiz” dedim. Birlikte bir Kaf-Kaf çektik. Baktım taraftar sakinleşti.





O hafta Konya’ya gittik. 2-0 aldık maçı. Ertesi hafta içerde Zeytinburnu maçını 2-0 aldık sonra gittik Sakarya’ya. Onlarda kötü günler geçiriyor.Stad dolmuş. Bizim taraftar da gelmiş .atmosfer gergin. Beraberlik bizi düşürecek. Kaleci Yusuf ziya var. Topu her eline aldığında 3 dk. Tutuyor. Sinirden öldüreceğim adamı ama tutuyorum kendimi. Kulübeye baktım bitti düştük dediler. İnanmıyorum. Sinirimden ağlayacağım. Taraftarımıza baktım. Yüzünü kapatanlar var. Gittim hakemin yanına durdum. Yahya Diker'di sanırım hakem. Baktım düdüğü çalacak. Tam da Juri degaj yaptı. Tutum elinden çektim ittirdim ”Oynat be hocam çok oyalandı dedim”. Elinden düdük düştü top bana geldi. Kafayla aşırttım ama gelişi güzel. Döndüm bir baktım top Recep’in önüne düşmüş bir vurdu gol oldu. İnanmıyorum. Koştum golü ver hocam dedim. Aldı düdüğü çaldı golü verdi. Kendimi yere attım. Stad karıştı. Maç bitti herkes üstümde. Ayağımın bağı çözüldü ayağa kalkamıyorum. Tek isteğim taraftarımıza kadar gidebilmek. Gidip onlarla Kaf-Kaf çekmek istiyorum. Asıl zorluğu yine onlar çekti. Karşıyaka’ya döndüklerinde camlarının olmadığını gördük ve kazandığımıza bir kez daha sevindik.

Fenerbahçe maçını kaybettikten sonra Bolu maçı da aynı şekilde bir mucize ile geldi. Ardından içerde Bursaspor’u yendik ve kümede kaldık.

Bugün dönüp baktığımda “İyi ki Tarsus’dan gelmişim, iyi ki Karşıyakalı olmuşum diyorum. 20 yıl geçti üstünden. Hala aynı sıcak duygularla o günleri yaşıyorum. Şimdilerde oğlum Televizyonda maç seyrederken “baba gole bak” diyor. Onun gibi birçok gol atığımı söyleyemiyorum…
 
---> Karşıyaka Anıları

1995’in Şubat ayı. Hafta sonu Eskişehir deplasmanı var. Bende Salı gününden itibaren kıpırdanma başladı. O zaman Karşıyakam gibi arabam Tipo, rengi kırmızı koltukları ise yeşil.
Bekliyorum Cumartesi gelsin ve Eskişehir deplasmanına gidelim. Çarşamba günü idi Bayraklı ekürisine maça Cumartesi günü çıkalım dedim. Baktım hiç kimseden çıt yok... Perşembe oldu yine çıt yok.Cuma günü İskoç ve Battal'a hadi dedim.İskoç’un pek niyeti yok. Her zaman ki gibi tripler de...Yok dükkan yok işim var.
Battal'ı ise iyi tanırım. Her zaman hazır asker. Yalnız her zaman ki gibi kızlara söz vermiş. Nasıl sözünden döner? İki arada bir derede.
Cumartesi oldu. Öğlen bir havayı soludum. İskoç yüzde elli durumda.Battal kızlar'dan kaçmak için yol arıyor. Bakın dedim;bu araba 18.30 da yola çıkar.Tek de olsa ben giderim.O anda aklıma Tibet geldi.
Eşrefpasa ekürisi. 80 ile 90'lı yıllar arası her deplasmanda ve her maçta olan kardeşlerimiz.(Bunu okuduktan sonra Tibet ve Cumhur'dan Eşrefpaşa'dan nasıl maçlara geldikleri hakkında birer anı bekliyoruz)Tibet kardeşim evlendiği için bir ara maçları boşlamıştı. Tibet'in telefonunu buldum ve kardeşime alo dediğimde kaf sin kaf ateşi hala içinde ama bir kıvılcım bekliyor.Tibet nerdesin kardeşim ben yoldan geliyorum, O da şuan Salihli'de köylülerin yanındayım dedi.
-Yarın Eskişehir deplasmanı var akşamdan çıkalım diyorum ne dersin?
Söylediği tek kelime
-Tamam
-18.00 de Bayraklı'da buluşalım oldu mu?
Aksam oldu.Tibet baba geldi. Hem de ne gelmek...Koskoca bir kamyon, şoförü Tibet. Havalı korna çalarak...Tibet akü toptancılığı yapıyormuş.Kamyonu evin önüne koyduk.Meşhur Tipomuza bindik.Dedik ya 18.30 da bu araba yola çıkar,gelen gelir,gelmezlerse Tibet ile yola çıkacaktık. Son defa kahvenin önüne uğrayalım dedik.Bir baktık ki kahvenin önünde 10 kişi deplasmana hazır.Ne yapacağımı şaşırdım.Gelmez dediğim İskoç bir de yanında misafir getirmiş.Olacak gibi değil.Bu araba 5 kişi gider 3 alın,Tibet ile beni de köşeden alırsınız dedim.Kimi ayıracağım? Geldiklerinde eküri tamam. Harbiden gönlümden gecen olmuş. Hüseyin,Battal,Tibet ve ben yola çıktık.Yolda Tibet ben bir hanımı arayım,ben 15 günden beri yollardayım İzmir e geldiğimden haberi yok dedi.Ne yapacaksın?Eve uğramayacak mısın? dediğimde, Dur ihaleye fesat karıştırma 5 dk sessizlik...
Tibet evi arıyor; aynen dediği şu; "Ben Salihlideyim.Şimdi telefon geldi.İnegöl'de akü verdiğim müşteri malları geri verecekmiş.Ben buradan İnegöl'e malları almaya dönüyorum"
Yine Karşıyakalılık öne geçti anlayacağınız.
Manisa'ya vardık.İçimize dert oldu.İskoçsuz bu yol çekilmez diye döndük geri.Bayraklıdan İskoç'u alalım,misafiri de gitmiştir dedik. Ama İskoç bu gelmedi.(Biraz da gelmemenin sebebi Ramazan ayıydı,alkol muhabbeti! İskoç Ramazan ayında alkol almaz,alkolsüz de deplasman çekilmez .Sanırım onun için gelmedi.)
Tekrar yola koyulduk.Karşıyaka taraftarı bu! Elalemin taraftarı İzmir'e geldimi gevrek peynir..Benim taraftar gitti mi havuzlu otel , sahil arar. Kütahya'dan gidelim dedim.Yok efendim Bursa yolundan gidelim, İnegöl köftesi yemeden olmaz dediler.Yolu 200 km uzattık ve sabah 7'de Eskişehir' e vardık.Doğru otel ve otelin muhteşem hamamı...Hep beraber hamama indik.Battal ile Tibet tutturdular kese yaptıralım. Battal her zaman ki gibi cengaver önden gitti. Adam Battal'a bir kese ama olmaz böyle bir şey.Ben harbiden bir yeri kırıldı zannettim.Kese bitmeden adamla kapıştı.Tellak diğer arkadaşınız nerede? dediğinde bir baktım Tibet kaçmış. Ne zaman kaçtı anlayamadık Kardeşimize bok attırır mıyız? Tellak sorduğunda içerisi çok sıcak bunaldı,dışarıya çıkmıştır dedik.
Öğlen oldu. Maça girdik.İçeride 50 Kaf Sin Kaf gönüllüsü var.
Maç başladı. 1-0 öne geçtik. Sonra 1-1, daha sonra 2-1 öne geçince bu anının en önemli yerlerine geliyoruz.
2-1 den sonra Yeni Asır'dan bir muhabir tribünlerin önüne fotoğraf çekmeye geldi. Benim Tibet'im atkı elinde açık 50 kişinin tam önünde...Aklıma geldi ama Tibet'e söyleyemedim. Fotoğraflar çekildi ve biz maçı aldık.
Tekrar yola düştük ve Karşıyakamıza mutlu bir şekilde döndük. Pazartesi günü Yeni Asır gazetesi her zaman yaptığı gibi maç görüntüleri ve taraftar görüntüsü 50 Karşıyaka sevdalıları otostopla Eskişehir'e geldi yazıyor.
Şimdi işin 2 yönü var.
1-Gazetenin attığı başlık.
2-Gazetenin verdiği fotoğrafta Tibet en önde.
Biz pazartesi günü gazeteyi görünce 1.yönünü bıraktık. 2.yönüyle uğraşıyoruz. İnşallah Tibet'in hanımı gazeteye bakmaz diye.
Dedi ya İnegöl'e akü almaya gidiyorum.Tibet in hanımı o gün gazeteye bakmamış.Esas bomba iki gün sonra patladı.
Yine Eşrefpaşa ekürisinden Cumhur'un hanımı gazetede görüyor ve o bölümü kesip Tibet'in hanımına gösteriyor.
-Bak kocan gazetede çıkmış diyor.
Tibet iptal...burada büyüklerin güzel bir atasözü vardır. "Yalancının mumu yatsıya kadar yanar."
Ama Karşıyakalı olmak farklı bir duygu.. Yeri geldimi insana yalanda attırıyor, mumda yaktırıyor. Karşıyaka söz konusu olunca her şey mübah..
Bu olaydan sonra Tibet'in ailesiyle de tanıştık.10 seneden beri ailece görüşmeye devam ediyoruz.
 
---> Karşıyaka Anıları

Yağmurlu bir Karşıyaka gecesinde alaybeyden çarşıya yürüyoruz.89 yılıydı sanırım.Yeni çıkmış atkıları boynuna sarmış iki delikanlıyız.Cebimizde az para bol heyecan var.Öyle ki ıslanan tenimizde sanki buharlaşıyor yağmur damlaları ve bu bizim umurumuzda bile değil.Deplasmana gidiyoruz…
Çarşı şimdi ki çarşı değil ki.sadece cami sokağında hareket var.Birde sahildeki kahvede birkaç gecikmiş adam.Biralarımızı zulalamışız zaten bulamayız kaygısıyla.Küçük kutu biralar var henüz…hergelede yaklaşık 40 kişi var. 2 yıl evvelin binlerce kişilik deplasmanlarından sonra çok az geliyor bu bize.Canımız sıkılıyor.En büyük olma iddiamız var yüreğimizde.Her yerde en kalabalık olmayı istiyoruz.Acemilik en büyük düşman…2 otobüsün geleceği söyleniyor.Hareket saati çoktan gelmiş ama her zaman ki KSK klasiği tık yok kimsede…bir sigara yakıp arkadaşlara yanaşıyoruz.Ufaktan marşlar mırıldanıyor bizimkiler…bir süre sonra Ortabaş Hakan beliriyor.henüz o da genç bizim gibi.Elinde birkaç kağıtvar.Telefon edecek yer arıyoruz.Malum cep telefonuna daha 11-12 sene var…hey gidi zaman.Sabırsızlık kan olup akıyor damarlarımıza.Bir çıksak artık şu yola.Bir taraftan da korkuyorum.Evden anlayacaklar kaçtığımı diye.2 hafta evvel Ankara’ya kaçmışım evdekilerle bozuğuz…
Geçen her araç umut olup geliyor,öfke olup geçiyor. 2 saate yakındır bekliyoruz ve bu arada sayımız 60 -65 olmuş.Artık umutsuzluğu büyüyor herkesin.Sonunda Ortabaş görünüyor. Kan ter içinde sahile doğru geliyor..Kısa bir süre sonra 22 kişilik bir dolmuş yanaşıyor.Ortabaş bağırıyor.Hadi beyler.Herkes şok olmuş durumda.Klasik yönetim taraftar gerginliği dönemi ve kendi olanaklarımız kullanıyoruz. 22 kişi! hadi bakalım bin binebilirsen…neyse şanslı 35-40 kişiden biri oluyoruz. Kalanların çoğu Eskişehir kadar kucak kucağa gitmek istemeyen normal insanlar.Yola çıkıyoruz.Radyolar kapanmış çoktan…saat 02 olmuş…ilk kaset belli.”kimbilir bu gidişin dönüşü olacak mı”.Alkoller çıkıyor.Aracın içi bir duman bulutuna bürünüyor.Herkes ne sorunları bırakmış gelmiş.Aşk bu işte.Orada olan o adamların hepsiyle aynı şeye sevdalanmışız.Biricik aşkımız Karşıyakamız için o saatte o şartlarda yollardayız…sana geliyoruz aşkımız….canımız Karşıyakamız…
Alkolün etkisiyle şarkılar patlatıyoruz.Görende şampiyon olduk sanır ama aslında ligde iyi durumda değiliz.Uşak yakınlarında bizimkiler para vermezseniz gitmem evime geldim ben diyen şoförü 2 kez dövüyor ve kendisi ikna oluyor…bir bakıyoruz ki yolda bir fotoğrafçı var.fujicolor bir Japon kadın levhası…Ortabaş hemen atlayıp otobüse dahil ediyor…makara belli artık.Şoförde alışkanlık oluyor sürekli ikna etmek gerekiyor.Çok zaman kaybediyoruz ve 9 saatte Eskişehir’e varıyoruz.Daha ne oldu demenden bir ordu polis var.Önce biri biniyor diğer araçlar nerede diyor.Polisi inandıramıyoruz.Sonra diyor amirimiz konuşacak.Alkol şişeleri ve emanetler saklanıyor derken bol pırpırlı bir polis biniyor.Diğer polisler sus pus oluyor.Tam çattık derken adam başlıyor konuşmaya” bana bakın bunları yenmeden dönmeyin sakın.Ben öz Karşıyaka çocuğuyum.15 gün önce geldim buraya..Şimdi polis dinlenme tesislerine gidiyoruz.Bir şeyler yiyelim”. Bu fırsat kaçmaz…fujicolor kadın da bizimle geliyor elbet. Derken maç saati geliyor ve polis aracıyla maça gidiyoruz. Kalabalık sıkışıklık derken bir şekilde o da maça giriyor ve elbette Eskişehir atkısıyla…stad ful ve hepsi deliriyor elbet.Polis öyle yumuşak ki resmen rica ediyor.Nedenini anlıyoruz tabi.
Saffet sancaklı Eskişehir de gol üstüne gol kaçırıyor.Seyirci kuduruyor.Biz ise Çanakkale geçilmez.1 puan altın gibi.Son dakikada bir karambol bizim kale önünde.tamda önümüzdeki kalede vuruyorlar çizgide yerde yatan saffetin g.t den dönüyor.Onlar yanarken biz şarkı yakıyoruz anında” g.t sevdiğimin saffeti”…
Maç 0-0 bitti ve dışarı çıktığımızda bizim dolmuşun döndüğünü gördük…ortada kalmıştık…bundan sonra çektiklerimiz ayrı bir yazı konusu olur ama ne önemi var ki?biz yola Karşıyakamız için çıkmıştık.Aşkı yaşamaya koşmuştuk.Kış falan vız gelmişti bize.Sonuçta önemsizdi.Yenilseydik daha mı az sevecektik?.İşte Karşıyakalıyı özel yapanda bu değil mi?Bugünde gece saatlerinde aç karınlarla,bir paket sigara biraz alkolle bu aşk uğruna yollara düşen o çocuklar yok mu?Tıpkı bizden öncekiler gibi.İşte büyüklüğü burada aramalı.Her deplasmana çıkışımızda o çocuklar ve sıkıntıları gelir aklıma.Ben o çocukları çok seviyorum.Dillerinde şarkılar tanıdık.Aşkımız tanıdık.Suçlu ilan edilseler de kimi zaman çektikleri çileler tanıdık.Şarkılarını her duyduğumda hangi tribünde olursam olayım eşlik ediyorum.Pek de yakışıyor onlara.”DUYSUN ALEM BÖYLE AŞKI,BU ALEMDE KRAL ÇARŞI”
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst