Karadeniz fıkrası...

'-DamLa

Bayan Üye
Gazetecilik yapmak için İzmir'den İstanbul'a taşındığımda, göze aldığım en büyük mesleki risklerden biri, Göztepeli olduğumu gizlemememdi.

Oysa...
Pek çok gazetecinin yaptığı gibi, taraftarı olduğum takımı gizleyip, Göztepeli olduğumu söylemeyip, çok çok daha fazla sayıda taraftarı olan bir İstanbul takımına yamanabilirdim.

Mesela...
Fenerbahçeli’ymiş gibi davranıp, sadece İstanbul’da değil, Türkiye’nin dört bir yanında taraftarı olan camianın mensubuymuş gibi davranabilirdim. Galatasaraylı’ymış gibi yapabilirdim, kim bilecek, doğma büyüme Galatasaray taraftarıyım deyip, Galatasaray goygoyculuğu yapıp, okunma oranımı arttırabilirdim. Veya, memleketin en etkileyici taraftar grubu Çarşı’ya yazılıp, yedi sülalem Beşiktaşlı’ymış gibi, kara kartal yazılar döşenebilirdim.

Yapmadım.
Skor’a değil...
Spor’a inanırım ben.
Daha çok okunmaktansa...
Daha doğru okunmayı tercih ettim.

Hatta... Sivasspor kafaya oynarken, müşterisi az diye bakmadım, Sivasspor’u destekledim. Hesapta bile yokken, İstanbul basını görmezden gelirken, Bursaspor’un hakkının teslim edilmesini vicdani görev kabul ettim. Aynı şekilde, Bizans’a karşı, Bizans’ın ayak oyunlarına karşı, açık açık, “Kalbi Trabzonspor için atan İzmirliyim” diye yazdım.

Bunları yaparken, inadına İstanbul’a karşı olmak değildi amacım... Türk Futbolu’nun daha ileriye gitmesi için, Anadolu kulüplerinin başarılı olması gerektiğine inandığım için yazdım.

İşime geldiği gibi ‘politik’ davranmaktansa... ‘Politika’nın futbola bulaşmasına itiraz ettim.

Ve, geçen hafta, Trabzonspor’a mektup yazıp... “O kupayı almayın” dedim. Trabzonspor, TOKİ binası değildir, anıt’tır... ‘Hakkınız bile olsa’ eğer ‘politikacılar tarafından ince ayarla verilen kupa’yı alırsanız, bir çuval inciri berbat ederseniz, yıllar sonra, bileğinizin hakkıyla kazandığınız kupalarla değil, ‘sadaka gibi verilen kupayla hatırlarsınız’ dedim.

Vay sen misin diyen...
Küfürün bini bir para.
‘Geber’ diyen bile oldu.

Dargın mısın derseniz...
Hayır.
Üzgün müsün derseniz...
Evet.

Karadeniz fırtınası, benim için artık, Karadeniz fıkrası...

Hani demiş ya Temel...
Ha bu da bana ders olsun!

Acayip’e tüy dikildi!

Hrant Dink’i öldürene 22 sene verdiler. Münevver’in kafasını testereyle kesip, çöpe atana 24 sene... Henüz 13 yaşındaki N.ǒye tecavüz eden sapıklara iyi hallerinden ötürü 4 sene yeterli bulundu. İnsanları boğup oturma odasına gömenleri serbest bıraktılar; insanları otelde diri diri yakanları zaten yakalamıyorlar. Rüşvetten tutuklu sanığı tahliye etmek için rüşvet isteyen savcı, alt tarafı 2 ay meslekten uzaklaştırıldı. 13 milyon liralık Hazine arazisini, avanta alıp 4 bin liraya tescil eden hakim ise, 2 ay 15 gün uzaklaştırmayla kurtuldu. 8 kişiyi 49 dakikada katarakt ameliyatı yapıp, hepsini kör eden doktor, güya ceza olarak, başka şehre tayin edilirken... Katarakt ameliyatı olması gereken kadının rahmini alan doktora, hepi topu 3 ay hapis isteniyor. Kuvözdeki bebeler öldü, klimadan; üniversiteler rahmetli oldu, kombiden; uçak düştü, radardan; sürat yaptırılan dandik tren şarampole uçtu, contadan; ruhsatsız fabrika patladı, kazandan; Kuran kursu çöktü, tüpten; çocuklar lağıma düşüp can verdi, rögardan dediler... Marmara depreminde 20 bin kişi hayatını kaybetti, 2100 dava açıldı, 1800’ü affa girdi, 110’u zamanaşımına uğradı, 189’unun cezası ertelendi, sadece 1’i günah keçisi ilan edildi, Veli Göçer, o da 7 senede yırttı. Ağca bile, Papa’yı vurdu, anca 19 sene yattı, Abdi İpekçi’yi katletti, 10 senede sıyırdı, çıktı.

Aziz Yıldırım?
138 sene isteniyor.

Çok acayipti.

Aziz Yıldırım’a şikeden 138 sene hapis istenirken, onlarca kişi şikeden tutukluyken, 400 sayfalık iddianame varken... “Küme düşme yok, sadece puan silinecek” deniyor.

Puan silineceğine göre...
Demek ki, kesinlikle şike var.
Şike varsa...
Küme düşme niye yok?

Bu, daha da acayip.

Kime niyet kime kısmet

Manisaspor kalecisi İlker Avcıbay, twitter’dan mesaj üstüne mesaj yazdı.

“Türkiye’yi küçümser.”
“Türk insanını küçümser.”
“Saygısızdır.”
“Hiçbir teknik adamı beğenmez.”
“Herkesin arkasından konuşur.”
“Kamp olur, kampı beğenmez.”
“Kampı beğense, oteli beğenmez.”
“Oteli beğense, yemeği beğenmez.”
“Yemeği beğense, yatağı beğenmez.”
“Antrenmanı beğenmez.”
“Sahayı beğenmez.”
“Malzemeyi beğenmez.”
“Şehri beğenmez.”
“Şehri beğense, ülkeyi beğenmez.”
“Uçak beğenmez, özel jet ister.”
“Çakma’dır.”

Bu twit’leri okuyunca...
“Helal olsun” dedim kendi kendime, “İlker Avcıbay bizim basını ne de güzel tarif etmiş!”

Sonra devamını okudum...
Meğer, başka takıma transfer olan takım arkadaşı Simpson’ı anlatıyormuş iyi mi.

“Keşke devamını okumasaydım” diye hayıflandım.
Çünkü, hakikaten ilk kez böylesine ‘dört dörtlük basın tarifi’ yapılmıştı.

Yılmaz Özdil
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
bypuff
Geri
Üst