Teleskop veya radyoteleskop gibi hiçbir fizikî gözlem âletiyle varlığı keşfedilemeyen, ancak etrafında meydana getirdiği tesir ve değişikliklerle teşhis edilebilen, çekim gücü sonsuza yakın olduğu için ısı, ışık ve ses dâhil herşeyi yutan son derece yoğunlaşmış küçük bir uzay sahası.
Yakın zamanlara kadar astronomi ilmi kara deliklerden tamâmen habersizdi. Uzayda bu şekilde
herşeyi yutabilecek dehşetli bir çekim gücünün varlığı hiç düşünülmemişti. Ancak gerek fizikî ömrünü
tamamlayarak ölen yıldızların sonunun ne olduğunun yavaş yavaş anlaşılması ve gerekse galaksilerin
çeşitli noktalarında görülen tuhaf olaylar; birçok gök cisminin arkasında hiçbir iz bırakmadan yok
olması; gaz ve toz bulutlarının bir nokta etrafında meydana getirdiği spiral şeklindeki dönüşüm, uzayın
bu noktalarında çekim gücü korkunç bir cismin varlığını apaçık ortaya koyuyordu. Karadelik ilk defa
Einsteinin genel relativite (izafiyet) teorisinden faydalanılarak 1939da Amerikalı bilim adamı J.Robert
Oppenheimer ve Hartland S.Synder tarafından açıklandı.
İleri sürülen bir hipoteze göre, karadelik, yıldızların meydana gelişi ve devamının bir neticesidir.
Milyonlarca sene boyunca parlayan bir yıldız sonunda yakıtını tüketmektedir. Bu yüzden de şiddetli bir
şekilde büzülmekte ve bu şekilde meydana gelen ters tepki yıldızın tekrar ısınmasına yol açmakta ve
sonunda yıldızı infilak ettirmektedir. Patlıyan yıldızın bir bölümü uzaya dağılırken çekirdek,
büzülmesine devam etmekte ve yoğunluğu da giderek artmaktadır. Sonunda koskoca yıldızın çapı
birkaç kilometreye inince yoğunluk müthiş bir ölçüye çıkmakta ve artık ısıyı ve ışığı yutacak bir hâle
gelmektedir. Madde o kadar sıkışır ki, meselâ 696.000 km yarıçapındaki güneşin bu şekilde büzülmesi
ile 2,5 km yarıçapında bir karadelik meydana gelir.
Modern astronominin en ilgi çekici konularından biri olan karadelikler, kurgubiliminde başlıca
temalarından birini teşkil eder. İnsanoğlunun bilinmeyen şeylere olan nihâyetsiz merakı kurgu bilimin,
uzayın bu dipsiz kuyularını alabildiğine işlemesine sebeb olmuştur. Kimi filmlerde esrarengiz bir
karadeliğin çekimine kapılan ve bundan kurtulamayan uzay gemileri kaçınılmaz sonlarına doğru
sürüklenirken, kimilerinde de karadeliğin içine dalıp hayatta kalabilen uzay adamları bambaşka bir
âleme giriş yapmışlardır.
Yakın zamanlara kadar astronomi ilmi kara deliklerden tamâmen habersizdi. Uzayda bu şekilde
herşeyi yutabilecek dehşetli bir çekim gücünün varlığı hiç düşünülmemişti. Ancak gerek fizikî ömrünü
tamamlayarak ölen yıldızların sonunun ne olduğunun yavaş yavaş anlaşılması ve gerekse galaksilerin
çeşitli noktalarında görülen tuhaf olaylar; birçok gök cisminin arkasında hiçbir iz bırakmadan yok
olması; gaz ve toz bulutlarının bir nokta etrafında meydana getirdiği spiral şeklindeki dönüşüm, uzayın
bu noktalarında çekim gücü korkunç bir cismin varlığını apaçık ortaya koyuyordu. Karadelik ilk defa
Einsteinin genel relativite (izafiyet) teorisinden faydalanılarak 1939da Amerikalı bilim adamı J.Robert
Oppenheimer ve Hartland S.Synder tarafından açıklandı.
İleri sürülen bir hipoteze göre, karadelik, yıldızların meydana gelişi ve devamının bir neticesidir.
Milyonlarca sene boyunca parlayan bir yıldız sonunda yakıtını tüketmektedir. Bu yüzden de şiddetli bir
şekilde büzülmekte ve bu şekilde meydana gelen ters tepki yıldızın tekrar ısınmasına yol açmakta ve
sonunda yıldızı infilak ettirmektedir. Patlıyan yıldızın bir bölümü uzaya dağılırken çekirdek,
büzülmesine devam etmekte ve yoğunluğu da giderek artmaktadır. Sonunda koskoca yıldızın çapı
birkaç kilometreye inince yoğunluk müthiş bir ölçüye çıkmakta ve artık ısıyı ve ışığı yutacak bir hâle
gelmektedir. Madde o kadar sıkışır ki, meselâ 696.000 km yarıçapındaki güneşin bu şekilde büzülmesi
ile 2,5 km yarıçapında bir karadelik meydana gelir.
Modern astronominin en ilgi çekici konularından biri olan karadelikler, kurgubiliminde başlıca
temalarından birini teşkil eder. İnsanoğlunun bilinmeyen şeylere olan nihâyetsiz merakı kurgu bilimin,
uzayın bu dipsiz kuyularını alabildiğine işlemesine sebeb olmuştur. Kimi filmlerde esrarengiz bir
karadeliğin çekimine kapılan ve bundan kurtulamayan uzay gemileri kaçınılmaz sonlarına doğru
sürüklenirken, kimilerinde de karadeliğin içine dalıp hayatta kalabilen uzay adamları bambaşka bir
âleme giriş yapmışlardır.