ashli
Bayan Üye
...Kaplan ve Büyük Rüzgar...
Birgün korkunç bir kuraklık başgösterdi. O yıl hiç yağmur yağmadı ve ekinler zarar gördü. Fazla yiyecek ve içecek olmadığı için tüm hayvanlar aç ve susuzdu. Nasıl oldumuşsa olmuş, bir tarla ve bunun ortasında büyük bir armut ağacı kalmıştı. Ağaçsa, görebileceğiniz en sulu ve lezzetli armutlarla doluydu. Kocaman ve sarı renkli armutlar sanki toplanmayı bekliyordu. Ama ne yazık ki ağacın tam dibinde acımasız ve cimri bir kaplan vardı.
Kaplan açgözlü ve bencildi ve kimseyi ağacın yanına yaklaştırmıyordu. Bütün gün armut ağacının gölgesinde yatar ve yaklaşan herkese kükrer dururdu. "Ağacımdan uzak durun yoksa hepinizi yerim!" derdi. Bir gün bir tavşan geldi ve kaplan hakkında anlatılanları duydu. Diğer hayvanlar "Tavşan, ne yapmalıyız?" diye çaresizlikle ağlıyorlardı. "Kaplan öyle cimri ki bizle o sulu armutları paylaşmıyor! Bizse öyle aç ve susuzuz ki!" Tavşan düşündü ve bir plan yaptı. "Hepiniz buraya gelin, yaklaşın iyice. Bir planım var. Şimdi size ne yapmanız gerektiğini söyleyeceğim."
Ertesi sabah tüm hayvanlar kaplanın uyuduğu tarlanın yakınındaki ormanda toplandılar. Kaplumbağa, fil, **** ve eşek gibi toprak üstünde yaşayan hyavanlar içi boş kütüklerin yanında durdular. Maymun ve kuş gibi ağaçlarda yaşayan hayvanlarsa ağaç dallarına tüneyip tavşanın gelmesini beklediler. En sonunda tavşan göründü. Elinde kalın bir ip vardı. Büyük bir gürültüyle tarlaya koştu ve "Aman tanrım aman tanrım!" diyerek bağırmaya başladı. Tek gözünü açan kaplan uykulu bir halde kükredi: "Niye bu kadar gürültü yapıyorsun tavşan? Uyuduğumu görmüyor musun?" "Kaplan! Buradan kaçmalısın! Çok büyük bir rüzgar geliyor ve dünyadaki herkesi yokedecek!" Tam o anda ormanda saklanan hayvanlar büyük bir gürültü çıkardılar. Kartal, leylek, baykuş ve diğer tüm kuşlar kanatlarını çırpmaya başladılar. Böylece yapraklar sallanıp titremeye başladı. Fil, ****, su samuru, timsah ve yerdeki diğer tüm hayvanlar içi boş kütüklere ve ağaçlara vurmaya başladılar. Ve etrafa yayılıp sanki dünyanın sonu gelmişcesine gürültü yapmaya devam ettiler. Kaplan çok korkmuştu. "Ne yapmalıyım? Ne yapmalıyım?" diye bağırmaya başladı. "Kaçmalısın" dedi tavşan. "Şimdi sana yardım edemem. Gidip diğer hayvanları bu ipe bağlamalıyım ki; dünyadan uçup gitmesinler!" "Beni bağlamalısın!" diye emretti kaplan. Tavşansa başını sallayıp, "Fakat gidip diğer hayvanlara yardım etmeliyim yoksa uçup yokolacaklar! Sen büyük ve güçlüsün ve kendi başına kaçıp yaşama şansın daha büyük!" "Hayır!" diye kükredi kaplan. "Beni şimdi bağlamalısın!!" Peki" diye iç geçirdi tavşan. "Seni şimdi bağlayacağım." Böylece kaplanı tarlanın ucundaki bir ağaca bağladı. İpi oldukça sıkı bağlamasına rağmen kaplan bağırdı: "Daha sıkı, daha sıkı bağla! Dünya üzerinden uçup gitmek istemiyorum!" İş bittiğinde tavşan ormanda bekleyen diğer hayvanları çağırdı. "Buraya bakın" diye yüksek sesle konuştu. "Bu sulu armutları paylaşmak yerine kendine saklayan kaplana bakın. Yiyecekler herkesin yemesi için vardır. Kimsenin bencil olup herkesin hakkı olanı sadece kendine saklamaya hakkı yoktur."
Ve böylece tüm hayvanlar armut ağacının gölgesinde oturup hep birlikte kendilerine leziz bir şölen çektiler.