Ne kadar inanç dolu olursa olsun
hiçbir insan hatalardan
ve zaaflardan tamamen uzak kalamaz.
Beşer olmanın kaçınılmaz vasıflarından biridir bu.
Her türlü noksan sıfatlardan münezzeh
ve bütün kemâl sıfatlarla muttasıf olan
sadece Cenâb-ı Hakk’dır.
Beşer olmamız dolayısıyla bilerek ya da bilmeyerek
günah işleriz çoğu zaman.
Gaflet içinde yaptıklarımızdan dolayı vicdanımız rahatsız olur.
Bu rahatsızlık onu telafi etme arzusu doğurur içimizde.
Böylesi bir durumda Mevlâ’ya yönelme,
O’na sığınma ihtiyacı hissederiz.
İşte bu noktada,
geçmişi bakımından ruhu onarma
ve onu daha iyi bir geleceğe hazırlama ameliyesi olarak imdadımıza yetişir tevbe.
Aynı zamanda günah kiriyle kararan gönüllerimizin de
manevî temizliğinin ilk basamağını oluşturur.
Müslümanın ruh dünyası,
günah işlediğinde hemen nedâmet duygusu içine düşer.
Bu nedâmet müslüman için yalnızca bir duygu değildir elbette.
Aynı zamanda irâdî bir davranıştır.
Erdemli bir toplumu oluşturmak için
atılacak ilk adım günah kiriyle kararan gönülleri
tevbe ile arındırmak olmalıdır.
Tevbe, ancak iyi işler yaparak
hatayı tazmin ve telafi etme şartlarının
tümü gerçekleştirildiğinde işlevini yerine getirmiş olur.
Böylesi bir tevbe Kur’an’da ifade edilen
nasuh tevbe olsa gerektir.
Affedileceğini umarak
Mevlâ’nın “Tevvâb” ismine sığınan kul için
tevbe kapısı her zaman açıktır.
Yeter ki gözümüz yaşlı,
yüreğimiz nedâmet duygularıyla dolu bir halde
O’nun dergâhına yüz sürelim.
Öyleyse tevbe kapıları kapanmadan
cümle günahlarımıza diyelim estağfirullah...
Tevbeleri kabul olunanlardan olalım inşallah...
hiçbir insan hatalardan
ve zaaflardan tamamen uzak kalamaz.
Beşer olmanın kaçınılmaz vasıflarından biridir bu.
Her türlü noksan sıfatlardan münezzeh
ve bütün kemâl sıfatlarla muttasıf olan
sadece Cenâb-ı Hakk’dır.
Beşer olmamız dolayısıyla bilerek ya da bilmeyerek
günah işleriz çoğu zaman.
Gaflet içinde yaptıklarımızdan dolayı vicdanımız rahatsız olur.
Bu rahatsızlık onu telafi etme arzusu doğurur içimizde.
Böylesi bir durumda Mevlâ’ya yönelme,
O’na sığınma ihtiyacı hissederiz.
İşte bu noktada,
geçmişi bakımından ruhu onarma
ve onu daha iyi bir geleceğe hazırlama ameliyesi olarak imdadımıza yetişir tevbe.
Aynı zamanda günah kiriyle kararan gönüllerimizin de
manevî temizliğinin ilk basamağını oluşturur.
Müslümanın ruh dünyası,
günah işlediğinde hemen nedâmet duygusu içine düşer.
Bu nedâmet müslüman için yalnızca bir duygu değildir elbette.
Aynı zamanda irâdî bir davranıştır.
Erdemli bir toplumu oluşturmak için
atılacak ilk adım günah kiriyle kararan gönülleri
tevbe ile arındırmak olmalıdır.
Tevbe, ancak iyi işler yaparak
hatayı tazmin ve telafi etme şartlarının
tümü gerçekleştirildiğinde işlevini yerine getirmiş olur.
Böylesi bir tevbe Kur’an’da ifade edilen
nasuh tevbe olsa gerektir.
Affedileceğini umarak
Mevlâ’nın “Tevvâb” ismine sığınan kul için
tevbe kapısı her zaman açıktır.
Yeter ki gözümüz yaşlı,
yüreğimiz nedâmet duygularıyla dolu bir halde
O’nun dergâhına yüz sürelim.
Öyleyse tevbe kapıları kapanmadan
cümle günahlarımıza diyelim estağfirullah...
Tevbeleri kabul olunanlardan olalım inşallah...