` nazLı ..
Bayan Üye
Kanser sizden korksun
Kanser küresel bir krize dönüştü. Ne yazık ki sorunu “kriz” noktasına taşıyan da biziz. Önce doğayı, sonra bedenlerimizi “kanser çöplüğü” haline getirmeyi başardık! Böyle giderse kanser “salgın” haline gelecek. Peki, kansere karşı neler yapabiliriz? İşte önerilerim...
FARKINDA mısınız bilmiyorum, kanser konusunu çok sık konuşmaya başladık. Söz sağlıktan açıldı mı mutlaka kansere de sıra geliyor. Televizyon programları, dergi ve gazetelerin sağlık köşeleri kanser haberleriyle dolu. Herkesin ya ailesinde ya da çevresinde kanserli bir hasta var! Kanser küresel bir krize dönüştü. Ne yazık ki sorunu “kriz” noktasına taşıyan da biziz. Gıdalarımızı, sularımızı, havamızı kirleterek önce doğayı, sonra da bedenlerimizi tam bir “kanser çöplüğü” haline getirmeyi biz başardık!
Kilo, stres ve şeker
Kanserli hastaların çoğalmasından sorumlu başka faktörler yok mu? Tabiî ki var! Örneğin bazı kanserler yaşlanmayla da ilişkili. Ortalama yaşam süresi uzadıkça (yani yaşı altmışı yetmişi geçenlerin sayısı arttıkça) bu tip kanserlere yakalananların sayısı artıyor. Diğer nedenler şunlar: Eskiye oranla daha fazla kiloluyuz. Daha çok yiyor özellikle daha fazla şeker tüketiyoruz. Çok az hareket ediyoruz. Stresle başımız fena halde belada. Yaşadığımız yüzyıl neredeyse “stres yüzyılı” olmaya aday. Sigara ve alkol kullanımı yaygınlaşıyor. Sorunu tahrik eden diğer nedenler arasına gereksiz yere kullanılan ilaçları –özellikle hormon ilaçlarını- lüzumsuz yere yaptırılan radyolojik taramaları ve daha pek çok şeyi ekleyebiliriz.
Nelere dikkat etmeli
Kısacası problem önce bizim yanlışlarımızdan kaynaklanıyor. Böyle giderse kanser “sorun” olmaktan çıkacak, “salgın” haline gelecek. Bana sorarsanız bundan sonraki yaşamınızla ilgili planlarınızın içine “kanser konusunda bilgilenme ve kanserden en etkin şekilde korunmayı öğrenme”yi de koymalısınız. Kanserlerin erken teşhisi konusunda daha çok bilgilenmenin yollarını aramalısınız. İçtiğiniz suyu, soluduğunuz havayı, market arabasına, Pazar sepetine doldurduğunuz yiyip içecekleri “kanserle ilişkisi” yönünden sorgulamalısınız. Kansere yakalanma endişesini bir korku ya da takıntı haline getirmenizi istemem ama bu tehlikeden korunmada bilgiden ve toplumsal örgütlenmeden daha etkili bir şeyin olmadığına eminim.
Erken tanı ne kadar etkili
BİLİMSEL veriler, sadece yaşam tarzı seçimlerimizi kontrol altına alarak kanserlerin en az %60’ını önleyebileceğimizi gösteriyor.
Diğer taraftan erken tanı ve tarama yöntemlerinin etkinliğinden de artık hiç kimse kuşku duymuyor. Ancak, erken tanı yöntemlerinin doğru seçilmesi, zamanlanmanın doğru yapılması ve tarama süreçlerinin işin uzmanlarına bırakılması şart. Bütün mesele bu taramaların “kime, ne zaman, nerede, kimler tarafından, ne sıklıkta yapılacağı ve elde edilen verilerin o kişinin yaşı, cinsi, genetik mirası, sağlık geçmişi ve mevcut sağlık sorunları gözetilerek nasıl en doğru şekilde yorumlanacağı” ile ilgilidir.
Nasıl oluşur
HER kanserin oluşum mekanizması farklı ama genel olarak kanser sağlıklı hücrenin herhangi bir nedenle hasara uğramasıyla başlıyor. Hasarın nedeni çoğu zaman hücrenin bölünme ve çoğalmasını denetleyen DNA dizilerinin zarar görmesi, yani genetik düzenin bozulmasıyla ilgili. Ayrıca bazı kanserlerde hücrede oluşan hasarı tamir eden mekanizmaların bozulması ya da başarısız kalması da önemli bir etken olabiliyor. Bu iki sürecin aynı anda zarar görmesi de mümkün.
Ve DNA etkisi
Diğer taraftan bazı toksik maddeler DNA’da hasar yapmadan da kansere yol açabiliyor. Örneğin yiyeceklere karışan sentetik hormonlar, vücudun iç salgı sisteminin dengesini bozarak kanseri tetikleyebiliyor. Meme, yumurtalık ve prostat kanserlerinde bu mekanizma çok önemli. Bazı kanserlerde ise genetik eğilim ön planda. Yani doğrudan genetik yük ile ilgili kanserler de var. Kalın bağırsakta yerleşen ailevi poliplere bağlı (ailevi kalın bağırsak polipleri) kolon kanserleri bu grubun iyi bilinen örneğidir.
Bilgisayarlı tomografi yasaklanmalı mı?
İYONİZE radyasyonun kansere yol açabileceği uzun zamandır biliniyor ama ne var ki biz tehlikenin önemini fark ettikçe o hayatımıza daha fazla giriyor. Teşhis amacıyla kullanılan röntgen cihazının radyasyon bakımından tehlikeli olabileceği ise zaten biliniyor. Bu konuda her ülke ciddi kısıtlamalar ve kontroller uyguluyor.
Yoğun radyasyon maruziyetine yol açan bilgisayarlı tomografilerin çok önemli teşhis araçları oldukları ve tıbbın son yıllardaki başarılarına önemli katkılar sağladıkları kesindir ama yöntemin sağlık taramaları amacıyla kullanılıp kullanmaması gerektiği son günlerin en önemli tartışmalarından biridir.
Taramaların yarısı gereksiz
Bana göre tarama amacıyla yapılan radyolojik incelemelerin en az yarısı gereksizdir! Özellikle bilgisayarlı tomografi ile yapılan sağlık taramalarına ciddi kısıtlamalar koymak gerekiyor. İyi haber Sağlık Bakanlığı’nın “tıbbi ışınlamalar yönetmeliği” ile ilgili yeni çalışmalar yapmasıdır. Basındaki haberlere göre bu çalışmaların temel hedeflerinden biri başta bilgisayarlı tomografiler olmak üzere radyolojik yöntemleri gereksiz kullanmanın önüne geçmektir. Bu konuyu bazı “check up” merkezlerinin ticari bir süreç haline getirdiği kuşkusunu önlemenin en iyi yolu budur.
Peki ne yapalım
KANSERDEN korunmak, içinde yaşadığımız koşullarda kolay başarılacak bir şey gibi görünmüyor. Ama, işte kansere karşı ilk akla gelen önlemler:
* Sigara kullanımına son vermek, alkol içmemek.
* Temiz, hijyenik ve güvenli evlerde yaşamak.
* İşyerlerinin sağlık koşullarını düzeltmek.
* Doğal, mümkünse organik tarımı destekleyip bu ürünlerle beslenmek.
* Başta egzoz gazları, havayı kirleten faktörlerin etkisini en aza indirmek.
* Su havzalarımızın kirlenmesini önlemek, yiyeceklere karışan kimyasalları ve şu veya bu şekilde ortaya çıkan kanserojenleri azaltmak.
* Sağlıklı okullar, temiz parklar, kirletilmemiş doğal alanlar oluşturmak.
* Elektromanyetik ve iyonize radyasyona kısıtlamalar getirmek.
Kanser küresel bir krize dönüştü. Ne yazık ki sorunu “kriz” noktasına taşıyan da biziz. Önce doğayı, sonra bedenlerimizi “kanser çöplüğü” haline getirmeyi başardık! Böyle giderse kanser “salgın” haline gelecek. Peki, kansere karşı neler yapabiliriz? İşte önerilerim...
FARKINDA mısınız bilmiyorum, kanser konusunu çok sık konuşmaya başladık. Söz sağlıktan açıldı mı mutlaka kansere de sıra geliyor. Televizyon programları, dergi ve gazetelerin sağlık köşeleri kanser haberleriyle dolu. Herkesin ya ailesinde ya da çevresinde kanserli bir hasta var! Kanser küresel bir krize dönüştü. Ne yazık ki sorunu “kriz” noktasına taşıyan da biziz. Gıdalarımızı, sularımızı, havamızı kirleterek önce doğayı, sonra da bedenlerimizi tam bir “kanser çöplüğü” haline getirmeyi biz başardık!
Kilo, stres ve şeker
Kanserli hastaların çoğalmasından sorumlu başka faktörler yok mu? Tabiî ki var! Örneğin bazı kanserler yaşlanmayla da ilişkili. Ortalama yaşam süresi uzadıkça (yani yaşı altmışı yetmişi geçenlerin sayısı arttıkça) bu tip kanserlere yakalananların sayısı artıyor. Diğer nedenler şunlar: Eskiye oranla daha fazla kiloluyuz. Daha çok yiyor özellikle daha fazla şeker tüketiyoruz. Çok az hareket ediyoruz. Stresle başımız fena halde belada. Yaşadığımız yüzyıl neredeyse “stres yüzyılı” olmaya aday. Sigara ve alkol kullanımı yaygınlaşıyor. Sorunu tahrik eden diğer nedenler arasına gereksiz yere kullanılan ilaçları –özellikle hormon ilaçlarını- lüzumsuz yere yaptırılan radyolojik taramaları ve daha pek çok şeyi ekleyebiliriz.
Nelere dikkat etmeli
Kısacası problem önce bizim yanlışlarımızdan kaynaklanıyor. Böyle giderse kanser “sorun” olmaktan çıkacak, “salgın” haline gelecek. Bana sorarsanız bundan sonraki yaşamınızla ilgili planlarınızın içine “kanser konusunda bilgilenme ve kanserden en etkin şekilde korunmayı öğrenme”yi de koymalısınız. Kanserlerin erken teşhisi konusunda daha çok bilgilenmenin yollarını aramalısınız. İçtiğiniz suyu, soluduğunuz havayı, market arabasına, Pazar sepetine doldurduğunuz yiyip içecekleri “kanserle ilişkisi” yönünden sorgulamalısınız. Kansere yakalanma endişesini bir korku ya da takıntı haline getirmenizi istemem ama bu tehlikeden korunmada bilgiden ve toplumsal örgütlenmeden daha etkili bir şeyin olmadığına eminim.
Erken tanı ne kadar etkili
BİLİMSEL veriler, sadece yaşam tarzı seçimlerimizi kontrol altına alarak kanserlerin en az %60’ını önleyebileceğimizi gösteriyor.
Diğer taraftan erken tanı ve tarama yöntemlerinin etkinliğinden de artık hiç kimse kuşku duymuyor. Ancak, erken tanı yöntemlerinin doğru seçilmesi, zamanlanmanın doğru yapılması ve tarama süreçlerinin işin uzmanlarına bırakılması şart. Bütün mesele bu taramaların “kime, ne zaman, nerede, kimler tarafından, ne sıklıkta yapılacağı ve elde edilen verilerin o kişinin yaşı, cinsi, genetik mirası, sağlık geçmişi ve mevcut sağlık sorunları gözetilerek nasıl en doğru şekilde yorumlanacağı” ile ilgilidir.
Nasıl oluşur
HER kanserin oluşum mekanizması farklı ama genel olarak kanser sağlıklı hücrenin herhangi bir nedenle hasara uğramasıyla başlıyor. Hasarın nedeni çoğu zaman hücrenin bölünme ve çoğalmasını denetleyen DNA dizilerinin zarar görmesi, yani genetik düzenin bozulmasıyla ilgili. Ayrıca bazı kanserlerde hücrede oluşan hasarı tamir eden mekanizmaların bozulması ya da başarısız kalması da önemli bir etken olabiliyor. Bu iki sürecin aynı anda zarar görmesi de mümkün.
Ve DNA etkisi
Diğer taraftan bazı toksik maddeler DNA’da hasar yapmadan da kansere yol açabiliyor. Örneğin yiyeceklere karışan sentetik hormonlar, vücudun iç salgı sisteminin dengesini bozarak kanseri tetikleyebiliyor. Meme, yumurtalık ve prostat kanserlerinde bu mekanizma çok önemli. Bazı kanserlerde ise genetik eğilim ön planda. Yani doğrudan genetik yük ile ilgili kanserler de var. Kalın bağırsakta yerleşen ailevi poliplere bağlı (ailevi kalın bağırsak polipleri) kolon kanserleri bu grubun iyi bilinen örneğidir.
Bilgisayarlı tomografi yasaklanmalı mı?
İYONİZE radyasyonun kansere yol açabileceği uzun zamandır biliniyor ama ne var ki biz tehlikenin önemini fark ettikçe o hayatımıza daha fazla giriyor. Teşhis amacıyla kullanılan röntgen cihazının radyasyon bakımından tehlikeli olabileceği ise zaten biliniyor. Bu konuda her ülke ciddi kısıtlamalar ve kontroller uyguluyor.
Yoğun radyasyon maruziyetine yol açan bilgisayarlı tomografilerin çok önemli teşhis araçları oldukları ve tıbbın son yıllardaki başarılarına önemli katkılar sağladıkları kesindir ama yöntemin sağlık taramaları amacıyla kullanılıp kullanmaması gerektiği son günlerin en önemli tartışmalarından biridir.
Taramaların yarısı gereksiz
Bana göre tarama amacıyla yapılan radyolojik incelemelerin en az yarısı gereksizdir! Özellikle bilgisayarlı tomografi ile yapılan sağlık taramalarına ciddi kısıtlamalar koymak gerekiyor. İyi haber Sağlık Bakanlığı’nın “tıbbi ışınlamalar yönetmeliği” ile ilgili yeni çalışmalar yapmasıdır. Basındaki haberlere göre bu çalışmaların temel hedeflerinden biri başta bilgisayarlı tomografiler olmak üzere radyolojik yöntemleri gereksiz kullanmanın önüne geçmektir. Bu konuyu bazı “check up” merkezlerinin ticari bir süreç haline getirdiği kuşkusunu önlemenin en iyi yolu budur.
Peki ne yapalım
KANSERDEN korunmak, içinde yaşadığımız koşullarda kolay başarılacak bir şey gibi görünmüyor. Ama, işte kansere karşı ilk akla gelen önlemler:
* Sigara kullanımına son vermek, alkol içmemek.
* Temiz, hijyenik ve güvenli evlerde yaşamak.
* İşyerlerinin sağlık koşullarını düzeltmek.
* Doğal, mümkünse organik tarımı destekleyip bu ürünlerle beslenmek.
* Başta egzoz gazları, havayı kirleten faktörlerin etkisini en aza indirmek.
* Su havzalarımızın kirlenmesini önlemek, yiyeceklere karışan kimyasalları ve şu veya bu şekilde ortaya çıkan kanserojenleri azaltmak.
* Sağlıklı okullar, temiz parklar, kirletilmemiş doğal alanlar oluşturmak.
* Elektromanyetik ve iyonize radyasyona kısıtlamalar getirmek.