` nazLı ..
Bayan Üye
Prof. Dr. Mustafa Camgöz, vücuda yerleştirilecek antikorla kanserli hücreleri yok edecek tedavi yöntemi üzerinde çalıştıklarını açıkladı.
Londra Üniversitesi Imperial College moleküler ve hücre biyolojisi bölümü kanser biyolojisi uzmanı Camgöz, ”vücuda bir antikor koyacağız ve bu sadece stas yapacak meme kanserini tanıyacak. Başka hiçbir yere dokunmayacak. O hedefe gidince bomba gibi patlatacağız” dedi.
Üniversitede, başkanlığında 14 kişilik ekiple yürüttükleri çalışmada agresif, (stas yapan-yayılan) kanser hücrelerinde elektrik sinyalleri bulunup bulunmadığını araştırdıklarını söyleyen Camgöz’e göre stas yapan kanser hücreleri, sodyum kanallarıyla ilişkili, çoğu zaman sinir hücrelerinde görülen aktiviteleri geliştiren genleri çok yüksek seviyede bulunduruyor.
Kanser hücresinin henüz bilinmeyen sebeplerle bu geni, bu genin proteinini ve o proteininin sinyalini yüksek seviyede ortaya çıkardığını belirten Camgöz, bunun sonucunda hücrenin hiperaktif bir şekle girdiğini ve kontrolden çıkarak stas yapmaya başladığını söyledi.
Sinyalleri embriyonik bir gen geliştiriyor
Yaptıkları çalışmada önce bu proteini sonra da geni araştırdıklarını anlatan Camgöz, bu sinyalleri embriyonik bir genin geliştirdiğini tespit ettiklerini söyledi.
Tümördeki genin embriyonik özellik taşımasının kolaylıkla hedeflenebilir olması sonucunu doğurduğunu belirten Camgöz, meme kanserinin tedavisinde kullanılabileceğini anlattı:
”Kanserde sodyum kanalının embriyonik formda yüksek seviyede yaratıldığını gördük. Bu genin yarattığı protein ve proteinin yarattığı sinyalin de hücreleri hiperaktif forma geçirdiğini tespit ettik.
Bu sinyaller de stası hızlandırıyor. Bu gen ile klinikte çok şey yapabiliriz, iyi bir teşhis ve tedavi metodu mümkün. Çünkü bu gen kanser ve stasın gelişmesinde çok etkin.”
Erken teşhisin önemi
Kanserde erken teşhisin önemini işaret eden Camgöz, genin çok erken tespit edilebilmesi nedeni ile kanserin stas yapıp yapmayacağının belirlenebileceğini ve kanserin tedavi şansının yükseltilebileceğini açıkladı.
Kanserin teşhisinden çok tedavisine önem verildiğini kaydeden Camgöz, ancak son 50 yıldır kanser tedavisinde büyük bir ilerleme olmadığını söyledi.
Camgöz, geliştirilen buluşun kanser tedavisinde kullanılması üzerinde çalıştıklarını anlattı:
”Kanser genini ve onun proteinini antikor ile ‘magic bullet’ dediğimiz sihirli mermi ile hedefleyebiliriz. Bunun için de bir antikoru geliştirmek üzereyiz.
Vücuda bir antikor koyacağız ve bu sadece stas yapacak meme kanserini tanıyacak ve başka hiçbir yere dokunmayacak.
O hedefe gidince bir bomba gibi onu patlatacağız. Bu çokmuazzam bir şey olacak. Çünkü antikorların kemoterapi, radyoterapi gibi yan etkileri olmayacak. Bu antikoru vücudun çeşitli noktalarında denedik sadece meme tümörünü yok ediyor. Henüz kana vermiş değiliz. O en son aşama.”
Camgöz, insan üzerindeki denemelerin ardından ilacın beş yıl içinde kullanılabileceğini söyledi.
“Proteini aşı şeklinde vereceğiz”
Bu embriyonik proteinin vücutta olmasının antijenik bir tesiri olabileceğini kaydeden Camgöz, ”vücut, bu protein çok değişik bir yapıda olduğu için buna karşı bir antikor yapabilir. Bu yolla bir aşı geliştirilebilir. Yani bu proteini aşı şeklinde vereceğiz vücut onu yabancı bir madde olarak tanıyacak kendi antikorunu üretecek. Bu antikor etrafa tesir yapmayacak, tanıdığı tek şey tümör olacak. Bir gün tümör gelişmeye başlarsa onu hemen yok edecek” dedi.
Camgöz, kanserin tedavi edilemediğini ancak kronik bir hastalık gibi sürmesinin mümkün olduğunu söyledi.
Bu hastalıkla insanların tıpkı astım veya şeker gibi yaşamlarını sürdürebilmelerinin mümkün hale getirilebileceğini kaydeden Camgöz, bunun en etkin yolunun kanser hastalarının beslenme şekillerini değiştirmesinden geçtiğini belirtti.
Londra Üniversitesi Imperial College moleküler ve hücre biyolojisi bölümü kanser biyolojisi uzmanı Camgöz, ”vücuda bir antikor koyacağız ve bu sadece stas yapacak meme kanserini tanıyacak. Başka hiçbir yere dokunmayacak. O hedefe gidince bomba gibi patlatacağız” dedi.
Üniversitede, başkanlığında 14 kişilik ekiple yürüttükleri çalışmada agresif, (stas yapan-yayılan) kanser hücrelerinde elektrik sinyalleri bulunup bulunmadığını araştırdıklarını söyleyen Camgöz’e göre stas yapan kanser hücreleri, sodyum kanallarıyla ilişkili, çoğu zaman sinir hücrelerinde görülen aktiviteleri geliştiren genleri çok yüksek seviyede bulunduruyor.
Kanser hücresinin henüz bilinmeyen sebeplerle bu geni, bu genin proteinini ve o proteininin sinyalini yüksek seviyede ortaya çıkardığını belirten Camgöz, bunun sonucunda hücrenin hiperaktif bir şekle girdiğini ve kontrolden çıkarak stas yapmaya başladığını söyledi.
Sinyalleri embriyonik bir gen geliştiriyor
Yaptıkları çalışmada önce bu proteini sonra da geni araştırdıklarını anlatan Camgöz, bu sinyalleri embriyonik bir genin geliştirdiğini tespit ettiklerini söyledi.
Tümördeki genin embriyonik özellik taşımasının kolaylıkla hedeflenebilir olması sonucunu doğurduğunu belirten Camgöz, meme kanserinin tedavisinde kullanılabileceğini anlattı:
”Kanserde sodyum kanalının embriyonik formda yüksek seviyede yaratıldığını gördük. Bu genin yarattığı protein ve proteinin yarattığı sinyalin de hücreleri hiperaktif forma geçirdiğini tespit ettik.
Bu sinyaller de stası hızlandırıyor. Bu gen ile klinikte çok şey yapabiliriz, iyi bir teşhis ve tedavi metodu mümkün. Çünkü bu gen kanser ve stasın gelişmesinde çok etkin.”
Erken teşhisin önemi
Kanserde erken teşhisin önemini işaret eden Camgöz, genin çok erken tespit edilebilmesi nedeni ile kanserin stas yapıp yapmayacağının belirlenebileceğini ve kanserin tedavi şansının yükseltilebileceğini açıkladı.
Kanserin teşhisinden çok tedavisine önem verildiğini kaydeden Camgöz, ancak son 50 yıldır kanser tedavisinde büyük bir ilerleme olmadığını söyledi.
Camgöz, geliştirilen buluşun kanser tedavisinde kullanılması üzerinde çalıştıklarını anlattı:
”Kanser genini ve onun proteinini antikor ile ‘magic bullet’ dediğimiz sihirli mermi ile hedefleyebiliriz. Bunun için de bir antikoru geliştirmek üzereyiz.
Vücuda bir antikor koyacağız ve bu sadece stas yapacak meme kanserini tanıyacak ve başka hiçbir yere dokunmayacak.
O hedefe gidince bir bomba gibi onu patlatacağız. Bu çokmuazzam bir şey olacak. Çünkü antikorların kemoterapi, radyoterapi gibi yan etkileri olmayacak. Bu antikoru vücudun çeşitli noktalarında denedik sadece meme tümörünü yok ediyor. Henüz kana vermiş değiliz. O en son aşama.”
Camgöz, insan üzerindeki denemelerin ardından ilacın beş yıl içinde kullanılabileceğini söyledi.
“Proteini aşı şeklinde vereceğiz”
Bu embriyonik proteinin vücutta olmasının antijenik bir tesiri olabileceğini kaydeden Camgöz, ”vücut, bu protein çok değişik bir yapıda olduğu için buna karşı bir antikor yapabilir. Bu yolla bir aşı geliştirilebilir. Yani bu proteini aşı şeklinde vereceğiz vücut onu yabancı bir madde olarak tanıyacak kendi antikorunu üretecek. Bu antikor etrafa tesir yapmayacak, tanıdığı tek şey tümör olacak. Bir gün tümör gelişmeye başlarsa onu hemen yok edecek” dedi.
Camgöz, kanserin tedavi edilemediğini ancak kronik bir hastalık gibi sürmesinin mümkün olduğunu söyledi.
Bu hastalıkla insanların tıpkı astım veya şeker gibi yaşamlarını sürdürebilmelerinin mümkün hale getirilebileceğini kaydeden Camgöz, bunun en etkin yolunun kanser hastalarının beslenme şekillerini değiştirmesinden geçtiğini belirtti.