Efsunkar
Bayan Üye
Gün olur, gökten üç elma düştü denir de hiç birisi görünmez ya
Gün olur, asuman bir yıldıza küser de o yıldızın düştüğü yer bilinmez ya
Gün olur, hüznün ve yalnızlığın renginde gerçek ve gerçek ötesi nice yaşam standardı gizlenir ya
Gün olur, sevgi denizinin kıyılarında insan, sevgi niyetine midye kabuklarını toplarken, kendi kendine kanar ya
Gün olur, nehirler denizlere doğru akarken önüne gelenleri de kendisine yoldaş eder ya
Gün olur, aynalar insana gerçeği en sade haliyle ya da maskelenmiş haliyle sunarlar ya
İşte hikâyeler de çığlık çığlığa gerçek ya da baştan sona kurulmuş senfonilerdir. Kişi, mekân ve zaman belirterek yazılan bu kısa sunumları dinleyenler ya da okuyanlar notalara hâkim olmuşçasına olayların içinde bulurlar kendilerini.
Çizilen tabloda yer yer kendi hayatlarını, yer yer yakınlarındaki bir hayatı, ya da sadece duydukları bir olayı görebilirler. Kimi zaman alabildiğine eğlenceli, kimi zaman durup düşünülecek kadar felsefi, bazen de yaşanmamış bir olay olma ihtimali yüksek olabilen hikâyelerin kahramanları, uzanıp da tutulacak kadar yakın, gözle görülemeyecek kadar da uzaktırlar.
Yazar, davranışları tasvir ederken en ince ayrıntıları bile atlamadan adeta kalemle resim çizer. Yapılan davranışlar bir film şeridi gibi gözler önüne serilir. Konuşmalar tiyatro sahnesinde izleniyormuş gibi derinden derine gezinir kulaklarda. Dekoru kâğıt, perdesi kalemdir hikâyelerin. Olayları bir gösteri gibi sunabilmenin zorluğu, yazarın yaptığı işin erbabı olmasıyla doğru orantılı olarak kolaymış gibi görünebilir. Sade ve anlaşılır bir dil etkileşimin artması için çok önemlidir.
Hayatın içinde yaşayan binlerce hikâye kahramanı vardır. Bunlardan kimileri satırlarda yerlerini alırlarken kimileri ise o şansı bile bulamıyorlar!
Duyguların kör ve sağır zamanlarında, olayları kalemden göz, kâğıttan kulak olarak dinlemek ve görmektir hikâye okumak.
Hayatın en küçücük bir anını satırlarda bularak yaşamanın hazzını alabilmek, ya da tam tersi eziyetini, gözyaşını, hüznünü görebilmek Ve ya hayatı bir çocuk saflığında yaşayabilmek belki de
Gece karanlığa uzanmışken gözlerdeki uykunun telaşı gözlenirken, rüyalar beklemekteyken okuyanları, yazar; sınırları olmayan bir dünyada olmanın eşiğine varmak ister. O eşik ki özgürlüğe uzanan ilk basamak olurken, kanatsız uçuşların iklimlerine uzanır sessizce
Kimseler kesemez yolunu elleri nasırlı, elleri çatlak olan parmakların Toprak niyetine kelimelerle yoğrulan ellerde rahmetin bereketi görünür oluk oluk Denize hasret gözlerde yelkenliler raks ederken, yaşanan hüzünlerde suya kanış gözyaşlarınadır.
Gözler hareli bir gelincik,
Bakışlarda derinlik,
Ve gülüşlerde beyaz gelinlik
Hikâyenin aslı başlangıçtan bitişe kadar yaşamın bir kesitinin portresidir.
Doğar, büyür ve biter hayat
Yürekten sızan, akıldan geçen her ne varsa hapsedilir mürekkeplerle yazıya Yorgundur kalem, yorgundur kâğıt Okuyucusuyla baş başa kalarak dinlenmektir artık gayesi hikâyenin
Gün olur, asuman bir yıldıza küser de o yıldızın düştüğü yer bilinmez ya
Gün olur, hüznün ve yalnızlığın renginde gerçek ve gerçek ötesi nice yaşam standardı gizlenir ya
Gün olur, sevgi denizinin kıyılarında insan, sevgi niyetine midye kabuklarını toplarken, kendi kendine kanar ya
Gün olur, nehirler denizlere doğru akarken önüne gelenleri de kendisine yoldaş eder ya
Gün olur, aynalar insana gerçeği en sade haliyle ya da maskelenmiş haliyle sunarlar ya
![bf8f2740e97ebe7fae058b434d56f9d2_1296439453.jpg](http://img03.blogcu.com/images/g/u/l/gulresmi/bf8f2740e97ebe7fae058b434d56f9d2_1296439453.jpg)
İşte hikâyeler de çığlık çığlığa gerçek ya da baştan sona kurulmuş senfonilerdir. Kişi, mekân ve zaman belirterek yazılan bu kısa sunumları dinleyenler ya da okuyanlar notalara hâkim olmuşçasına olayların içinde bulurlar kendilerini.
Çizilen tabloda yer yer kendi hayatlarını, yer yer yakınlarındaki bir hayatı, ya da sadece duydukları bir olayı görebilirler. Kimi zaman alabildiğine eğlenceli, kimi zaman durup düşünülecek kadar felsefi, bazen de yaşanmamış bir olay olma ihtimali yüksek olabilen hikâyelerin kahramanları, uzanıp da tutulacak kadar yakın, gözle görülemeyecek kadar da uzaktırlar.
Yazar, davranışları tasvir ederken en ince ayrıntıları bile atlamadan adeta kalemle resim çizer. Yapılan davranışlar bir film şeridi gibi gözler önüne serilir. Konuşmalar tiyatro sahnesinde izleniyormuş gibi derinden derine gezinir kulaklarda. Dekoru kâğıt, perdesi kalemdir hikâyelerin. Olayları bir gösteri gibi sunabilmenin zorluğu, yazarın yaptığı işin erbabı olmasıyla doğru orantılı olarak kolaymış gibi görünebilir. Sade ve anlaşılır bir dil etkileşimin artması için çok önemlidir.
Hayatın içinde yaşayan binlerce hikâye kahramanı vardır. Bunlardan kimileri satırlarda yerlerini alırlarken kimileri ise o şansı bile bulamıyorlar!
Duyguların kör ve sağır zamanlarında, olayları kalemden göz, kâğıttan kulak olarak dinlemek ve görmektir hikâye okumak.
Hayatın en küçücük bir anını satırlarda bularak yaşamanın hazzını alabilmek, ya da tam tersi eziyetini, gözyaşını, hüznünü görebilmek Ve ya hayatı bir çocuk saflığında yaşayabilmek belki de
Gece karanlığa uzanmışken gözlerdeki uykunun telaşı gözlenirken, rüyalar beklemekteyken okuyanları, yazar; sınırları olmayan bir dünyada olmanın eşiğine varmak ister. O eşik ki özgürlüğe uzanan ilk basamak olurken, kanatsız uçuşların iklimlerine uzanır sessizce
Kimseler kesemez yolunu elleri nasırlı, elleri çatlak olan parmakların Toprak niyetine kelimelerle yoğrulan ellerde rahmetin bereketi görünür oluk oluk Denize hasret gözlerde yelkenliler raks ederken, yaşanan hüzünlerde suya kanış gözyaşlarınadır.
Gözler hareli bir gelincik,
Bakışlarda derinlik,
Ve gülüşlerde beyaz gelinlik
Hikâyenin aslı başlangıçtan bitişe kadar yaşamın bir kesitinin portresidir.
Doğar, büyür ve biter hayat
Yürekten sızan, akıldan geçen her ne varsa hapsedilir mürekkeplerle yazıya Yorgundur kalem, yorgundur kâğıt Okuyucusuyla baş başa kalarak dinlenmektir artık gayesi hikâyenin