Kanadı Kırık Küçük Kırlanğıç

sensiz olmaz

Kayıtlı Üye

Çok eski zamanlarda, sonbaharın son demlerinde soğuk bir gündü. Bütün göçmen kuşlar kışı geçirmek üzere güney ülkelerine gitmişlerdi. Fakat kanadı kırık küçük bir kuşcağız ötekiler gibi sıcak memleketlere gidememişti. Burada barınacak bir yer bulması gerekliydi. Çünkü karakışta başına gelecekleri bilmiyordu. Kendisini soğuktan koruyacak bir yuva bulmak ümidiyle etrafına bakındı ve büyük ormanın kocaman ağaçlarını gördü:- Her halde ulu ağaçlardan biri kış için beni korur diye düşündü.

Gücünün yettiği kadar uçarak ormanın kenarına vardı. İlk gördüğü kayın ağacına:

- Güzel ağaç, dedi bahar gelinceye kadar dallarının arasında yaşamama müsaade eder misin?

- Ne tuhaf düşünce? Güzel yapraklarımın arasında işin ne senin? Çek arabanı başka kapıya.

Küçük Kırlangıç, kırık kanadıyla sıçrayarak başka bir ağacın önüne durdu. Bu ağaç, sık yapraklı bir meşeydi.

- Kocaman meşe ağacı, güzel günler gelinceye kadar beni yapraklarının arasında barındırır mısın?

- O ne biçim lakırdı öyle? Dallarımın arsına yerleşipte palamutlarımı mı gagalamak istiyorsun? Öyle yağma yok! Başka kapıya.

Zavallı kuş, artık nereye başvuracağını bilemiyordu.

Canını dişine takıp bir gayret daha gösterdi. Kırık kanadıyla uçarak biraz daha ilerledi. Bu seferki durağı yaşlı bir Söğüt ağacıydı. Yine utana sıkıla korku dolu bakışlarla yalvarırcasına konuştu yaşlı Söğüt ağacına:

- Kış için dallarında bana yer verir misin?

Konuşmadı bile Söğüt ağacı. Yüzünü buruşturarak çevirdi.

O sırada küçük bir çam ağacı, bütün olup bitenleri seyrediyordu. Küçük kırlangıcı görüp seslendi:

- Hey küçük kırlangıç! Benimle arkadaş olmak ister misin?

Sesin geldiği yöne baktı küçük kırlangıç. Küçük bir çam ağacı ona sesleniyordu. Seke seke yaklaştı küçük çam ağacına.

- Haydi, bana sokul, dallarımdan en hoşuna giden en yapraklısını seç. Haydi durma öyle. Her halde şu tarafım daha sıcak olur.

Küçük kuş çama sevinçle:

- Çok çok teşekkür ederim, dedi. Bütün kışı burada geçire bilir miyim?

- Elbette! Hem bana arkadaşlık etmiş olursun.

Bu çam ağacının pek yakınlarında daha büyük ve daha kuvvetli bir çam vardı. Küçük kuşun çama sıçrayıp yerleşmek üzere olduğunu görünce seslendi:

- Benim dallarım fazla yapraklı değildir, ama rüzgarlara karşı çok dayanıklıdır. Ben de sizi rüzgarlardan korurum.

Küçük kuş, küçük çamın küçük bir dalının en sık yapraklı bir köşesine yuvasını kurdu. Öteki kuvvetli çamda onları rüzgarlardan korudu.

Küçük çamda yuva yaptığını gören ardıç ağacı:

- Kuşcağızım dedi, bak, dallarım kara kara meyvelerle dolu. Gel, bütün kış onlardan istediğin kadar ye. Aç kalırım diye hiç korkma sakın!

Bizim küçük kuş, hayatından memnundu. Rüzgarlardan korunan yuvası sıcaktı. Acıktığı zaman pırrr diye uçup ardıç ağacının mini mini meyveleriyle karnını doyurdu.

Öteki ağaçlar bu durumu görünce böbürlene böbürlene aralarında konuşmaya başladılar; söze önce kayın ağacı girişti:

- Doğrusu, tanımadığım bir kuşa kucağımı açamam.

Arkadan meşe ağacı söze karıştı

- Bende palamutlarım ziyan olacak diye korkuyordum. Söğütte şöyle dedi:

- Bende yabancılarla konuşmaktan hiç hoşlanmam!

Ağaçların böyle konuştuğu akşam bir kıyamettir koptu. Şiddetli bir rüzgar, ormanın altını üstüne getirdi. Rüzgarın soğuk nefesinin değdiği her yaprak yere düşüyordu. Rüzgar, sanki ağaçların bütün yapraklarını yolmak istiyordu.

Hava sakinleştiği zaman, çam ağaçlarıyla ardıçlardan, başka ormandaki bütün ağaçların yaprakları yerlere serilmişti. Hatta kocaman yaşlı kayın söğüt ve Palamut yerlere devrilmişti. İşte o zamandan beri kış başlarken kayın, meşe, söğüt gibi ağaçların yaprakları döküldüğü halde çamların, ardıçların yaprakları yeni sürgün mevsimine kadar kış boyunca dallarında kalırmış.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst