Harflerimin çığlık olup dolaşmasına rağmen kalbim nedense hala sessiz, bu sabah dışarı çıktığımda güneşin pırıl pırıl ışıkları altında tüm nesnelerin ne kadar berrak göründüğünü düşündüm ama nesnelerin tüm ihtişamlı renklerine rağmen kalbim yine sessizdi. Yaşama dair sevgiyi, insana dair mutlulukları görme umuduyla gözlerimi açtığım her sabah yaşamın ne kadar çok aynılarla dolu olduğunu görüyorum, her sabah aynı saatde uyanıyorum, aynı yolları katedip aynı mekanlarda yaşamı idame ediyorum, yaşamın dışına çıkamadığım bir boşlukta yaşıyor gibiyim, burada bütün ihtiyaçlarım gideriliyor gibi görünse de kalbim hala sessiz. Oysa dokunmak istiyorum, yüreğine dokunmak istiyorum, yıllar yılı aydınlıkta dahi olsa gördüğüm güzelliklere ellerimle dokunmak istemişimdir, hep gerçek olduklarından emin olmak istemişimdir. Bilirsin çocuklarda böyle yapar dokunmadıklarının varlıklarından şüphe duyarlar ve ben yüreğine dokunamadığım sürece kalbimin sessizliğini bozamayacağım. Bu sessizliklerin içerisinde, bu yaşam koşuşturmalarının içerisinde yaşamda söylenmemesi gereken hiçbir şey yok, her şey söylenmeli, sevmeye de zaman ayırmamız gerektiğini herkes bilmeli, bize anlam ifade eden her şeyi, sevdiğimiz için vermeye hazır olmalıyız, bu yüreğimizde olmalı. Hergün batan güneşler için üzülmektense yeni doğan güneşlerle gülümsemeliyiz, hep yakınımızdakilere sevgi vermekle yetinmeyip, uzakları yakın etmeliyiz, ben uzakları da sevdim seninle, uzaklar yakın oldu sevginle ama bugün bu sabah senin sessizliğinin içerisindeyim ve kalbim hala sessiz.