Dün; gün, çok nevi şahsına munhasır bir arkadaşımın gülümseten mesajı ile başladı ve çok geç saatlerde yine onun anneannesinin üzen ölüm haberi ile sona erdi
Bu sabah uyandım ve yarı kapalı gözlerle aşağı kata inerken, aklımda onu aramam gerektiği vardı. Mutfağa gittim, çayı koydum ve bir renkli kişilik daha başka boyuta geçti, kimbilir ne zaman nasıl geri dönecek diye merak ettim. Burada, Cenovada kül kedisiyim ya, dün geceden yıkadığım camaşırları asarken cenazenin ne zaman ve bu soğukta nasıl olacağını, insanlara haber vermek gerektiğini düşündüm. Arada aklımdan bu astığım çamaşırları ütülemem gerekiyor mu acaba diye geçti ama nefret ettiğim için ütüden hemen vazgeçtim; mis gibi kokuyordu havlular ütülenmese de olurdu.
Çay kaynadı, koydum koca fincanıma, bastım şekeri, salona geçip, müziği açtım Elimde kocaman fincan, fonda Rahmanın parçaları, yaslandığım camdan sert rüzgarla bir o tarafa bir bu tarafa yatan palmiyeler arkasındaki sakin görünen denize bakarken, Julide ablanın nasıl olabileceğini hayal etmeye çalıştım. Kaç yaşında olursan ol anneyi kaybetmenin en zor acılardan biri olduğunu hissettim en derinden. Ama 30 küsür yaşına kadar anneanneyi, 60 küsür yaşına kadar anneyi yaşamanın yine de çok büyük bir şans olduğunu düşündüm; ben de annemle 60 küsur yılımı geçirmeyi diledim
Aklıma annemin annesini kaybettiği zaman hissettikleri geldi; hiç hatırlayamadığım anneannemi ve onun hakkında söylenenleri düşündüm. Bir kere daha onu kaçırmış olduğum için hayıflandım.
Anne ve babaların çocuklarının hayatlarına olumlu, olumsuz neler miras bırabileceklerini biliyoruz ama acaba anneanne, babaanne, dedelerin nasıl bir iz bıraktıklarını merak ettim. Hemen sonra bizimkilerin ne kadar şanslı olduklarını düşünüp, bunlar sağlıklı, demir gibi sağlam çocuklar olacak diye gülümsedim. Aklımdan düşünceden düşünceye atlarken en son ölümü düşünürken buldum kendimi.
Korkuyorum ya kendisinden onun için sevmediğim bir kavram ölüm; bir şeyin son bulması, bir daha aynı şekilde canlanmaması fikrini ve en önemlisi de biçilen sürenin kısalığını sevmiyorum.
Hatice sultanı, Papiyi, Cemileyi, Aşye teyzeyi hatırladım. Papi Necatın ne muhteşem bir şekilde geri döneceğini düşündüm,Cemilenin son sözleri çınladı kulaklarımda, Ayşe teyze ile Güney köyün kokusunu duydum.
Acaba ölmeden hemen önce, vaktinin dolduğunu biliyor, dün Ipekin gönderdiği maildeki gibi son bir pişmanlık hesapları yapıyor mu insan diye merak ettim. Üşenmedim gittim bilgisayarı açıp yeniden baktım pişmanlık listesine; ( bir arastirmaya göre insanlar en çok aşagıdaki beş şey için pişman oluyorlarmış )
1. Keşke başkalarının benden beklediği hayatı sürmek yerine düşlerimi
gerçekleştirme cesaretim olsaydı.
2. Keşke bu kadar çok çalışmasaydım.
3. Keşke duygularımı dile getirmeye cesaretim olsaydı.
4. Keşke arkadaşlarımla ilişkimi sürdürseydim.
5. Keşke kendime daha çok mutlu olmak için izin verseydim.
Buradakilerin hiçbirinin benim listemde olmayacağının ve yine genellemeye girmediğimi düşünüp sevindim Kendi pişmanlık listemi hazırlasam ne olurdu diye düşünürken aklıma sadece kahkalar atarak gülmemek geldi
Artık eskisi kadar çok kahkaha atmadığımı, biraz daha ciddileştiğimi, gülümsediğimi ama annem gibi, Azra gibi, Reyhan gibi gülmek için extra çaba sarfetmediğimi farkettim.
Çok komik bir kızdım ben; hem güldürür hem de gülerdim devamlı. Eskiden ilk amaç eğlenmekti onu hatırladım. Büyüdükçe daha ciddileşip, bir tarafımı hep biraz hüzün ile besledim. Ve son yıllarda gerçekten beni deli gibi güldürüp, karnıma ağrılar sokan tek kişinin Simone olduğunu farkettim. Sonra, yine şu son üç gündür nasıl kahkahalar attırdığını ve kendimi nasıl iyi hissettiğimi düşünüp bir karar aldım.
Değişmeyen tek şey birgün herşeyin bittiği. En güzel şeyler de bitiyor, en büyük acılar da Onun için, daha önce de defalarca söylediğim gibi alıp bütün dersleri, gülmeye ve eğlenmeye devam etmek gerek. Yaşam enerjimi ve kaynağını bilmediğim içimdeki gücü seviyorum ya, benim gibi onu da her daim harlamak ve canlı tutmaya devam ettirmek gerek. Yani sözün kısası yeniden özüme, kahkahalarıma geri dönmeye karar verdim.
Beyin ne acayip Tanrım, daldan dala ne hızlı geçişler yapabiliyor. Bunu da hafiften yavaşlatmak lazım deyip, arkadaşımın numarasını çevirdim. Üzgündü tabii, nasıl olmasın ama yine de güzel ve metanetliydi sesi. Sevindim.
Giden bütün sevdiklerimizin ruhları hafif ve dönüşleri muhteşem olsun
Bu sabah uyandım ve yarı kapalı gözlerle aşağı kata inerken, aklımda onu aramam gerektiği vardı. Mutfağa gittim, çayı koydum ve bir renkli kişilik daha başka boyuta geçti, kimbilir ne zaman nasıl geri dönecek diye merak ettim. Burada, Cenovada kül kedisiyim ya, dün geceden yıkadığım camaşırları asarken cenazenin ne zaman ve bu soğukta nasıl olacağını, insanlara haber vermek gerektiğini düşündüm. Arada aklımdan bu astığım çamaşırları ütülemem gerekiyor mu acaba diye geçti ama nefret ettiğim için ütüden hemen vazgeçtim; mis gibi kokuyordu havlular ütülenmese de olurdu.
Çay kaynadı, koydum koca fincanıma, bastım şekeri, salona geçip, müziği açtım Elimde kocaman fincan, fonda Rahmanın parçaları, yaslandığım camdan sert rüzgarla bir o tarafa bir bu tarafa yatan palmiyeler arkasındaki sakin görünen denize bakarken, Julide ablanın nasıl olabileceğini hayal etmeye çalıştım. Kaç yaşında olursan ol anneyi kaybetmenin en zor acılardan biri olduğunu hissettim en derinden. Ama 30 küsür yaşına kadar anneanneyi, 60 küsür yaşına kadar anneyi yaşamanın yine de çok büyük bir şans olduğunu düşündüm; ben de annemle 60 küsur yılımı geçirmeyi diledim
Aklıma annemin annesini kaybettiği zaman hissettikleri geldi; hiç hatırlayamadığım anneannemi ve onun hakkında söylenenleri düşündüm. Bir kere daha onu kaçırmış olduğum için hayıflandım.
Anne ve babaların çocuklarının hayatlarına olumlu, olumsuz neler miras bırabileceklerini biliyoruz ama acaba anneanne, babaanne, dedelerin nasıl bir iz bıraktıklarını merak ettim. Hemen sonra bizimkilerin ne kadar şanslı olduklarını düşünüp, bunlar sağlıklı, demir gibi sağlam çocuklar olacak diye gülümsedim. Aklımdan düşünceden düşünceye atlarken en son ölümü düşünürken buldum kendimi.
Korkuyorum ya kendisinden onun için sevmediğim bir kavram ölüm; bir şeyin son bulması, bir daha aynı şekilde canlanmaması fikrini ve en önemlisi de biçilen sürenin kısalığını sevmiyorum.
Hatice sultanı, Papiyi, Cemileyi, Aşye teyzeyi hatırladım. Papi Necatın ne muhteşem bir şekilde geri döneceğini düşündüm,Cemilenin son sözleri çınladı kulaklarımda, Ayşe teyze ile Güney köyün kokusunu duydum.
Acaba ölmeden hemen önce, vaktinin dolduğunu biliyor, dün Ipekin gönderdiği maildeki gibi son bir pişmanlık hesapları yapıyor mu insan diye merak ettim. Üşenmedim gittim bilgisayarı açıp yeniden baktım pişmanlık listesine; ( bir arastirmaya göre insanlar en çok aşagıdaki beş şey için pişman oluyorlarmış )
1. Keşke başkalarının benden beklediği hayatı sürmek yerine düşlerimi
gerçekleştirme cesaretim olsaydı.
2. Keşke bu kadar çok çalışmasaydım.
3. Keşke duygularımı dile getirmeye cesaretim olsaydı.
4. Keşke arkadaşlarımla ilişkimi sürdürseydim.
5. Keşke kendime daha çok mutlu olmak için izin verseydim.
Buradakilerin hiçbirinin benim listemde olmayacağının ve yine genellemeye girmediğimi düşünüp sevindim Kendi pişmanlık listemi hazırlasam ne olurdu diye düşünürken aklıma sadece kahkalar atarak gülmemek geldi
Artık eskisi kadar çok kahkaha atmadığımı, biraz daha ciddileştiğimi, gülümsediğimi ama annem gibi, Azra gibi, Reyhan gibi gülmek için extra çaba sarfetmediğimi farkettim.
Çok komik bir kızdım ben; hem güldürür hem de gülerdim devamlı. Eskiden ilk amaç eğlenmekti onu hatırladım. Büyüdükçe daha ciddileşip, bir tarafımı hep biraz hüzün ile besledim. Ve son yıllarda gerçekten beni deli gibi güldürüp, karnıma ağrılar sokan tek kişinin Simone olduğunu farkettim. Sonra, yine şu son üç gündür nasıl kahkahalar attırdığını ve kendimi nasıl iyi hissettiğimi düşünüp bir karar aldım.
Değişmeyen tek şey birgün herşeyin bittiği. En güzel şeyler de bitiyor, en büyük acılar da Onun için, daha önce de defalarca söylediğim gibi alıp bütün dersleri, gülmeye ve eğlenmeye devam etmek gerek. Yaşam enerjimi ve kaynağını bilmediğim içimdeki gücü seviyorum ya, benim gibi onu da her daim harlamak ve canlı tutmaya devam ettirmek gerek. Yani sözün kısası yeniden özüme, kahkahalarıma geri dönmeye karar verdim.
Beyin ne acayip Tanrım, daldan dala ne hızlı geçişler yapabiliyor. Bunu da hafiften yavaşlatmak lazım deyip, arkadaşımın numarasını çevirdim. Üzgündü tabii, nasıl olmasın ama yine de güzel ve metanetliydi sesi. Sevindim.
Giden bütün sevdiklerimizin ruhları hafif ve dönüşleri muhteşem olsun