meridyen2
Kayıtlı Üye
Kaderin Mükemmelliğini ve Herşeyde Hayır Olduğunu Düşünmemek
Allah Kuran'ın bir ayetinde "... Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz." (Bakara Suresi, 216) diye bildirmektedir. İnsanlar yaşamları içerisinde kimi zaman ummadıkları, istemedikleri ya da hoşlanmadıkları olaylarla karşılaşabilirler. Bunların her biri de "O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı..." (Mülk Suresi, 2) ayetiyle bildirildiği gibi, insanların denenmesi için özel olarak yaratılan durumlardır. İnsanın yapması gereken ise, başına gelen olay her ne kadar zor ya da olumsuz gibi görünse de, Allah'a güvenmek ve Rabbimizin bu olayda bir hayır takdir ettiğini bilmektir. Mümin bir kişi, kalbinde yaşadığı bu güven ve teslimiyeti ahlakına da hakim eder. İşte bu, Allah'ın Kuran ile insanlara emrettiği tevekküllü tavırdır.
Tevekkül, insanlar için Allah'tan bir rahmet ve büyük bir kolaylıktır. Allah'ın " Size isabet eden Allah'ın izni ile idi " (Al-i İmran Suresi, 166) ayetiyle bildirdiği gerçeği anlayan insanlar, Allah'ın aklına teslim olurlar. Böylece hem hayatlarının her anını, güzellikleri ve hayırları görerek geçirmiş, hem de gösterdikleri ahlak ile Allah'a olan imanlarını ve güvenlerini ortaya koymuş olurlar. İşte Allah bu ahlaka karşılık olarak "...Kim Allah'tan korkup-sakınırsa (Allah) ona işinde bir kolaylık gösterir." (Talak Suresi, 4) ayetiyle bildirildiği gibi, onlara katından bir kolaylık sağlar. Allah'ın "Mü'minlerin kalplerine, imanlarına iman katıp-arttırsınlar diye, 'güven duygusu ve huzur' indiren O'dur. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır: Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir." (Fetih Suresi, 4) ayetinde buyurduğu gibi, gösterdikleri tevekküle karşılık Allah zorluklar karşısında müminlerin kalplerine ferahlık katar ve onlara huzur ve güven duygusu verir.
Kuran'da, Allah'ın hayır ya da şer olarak görünen tüm olayları samimi kullarının hayrına çevireceğini bilen müminlerin, Allah'a olan tevekküllerini şu sözlerle dile getirdikleri haber verilir:
Bize ne oluyor ki, Allah'a tevekkül etmeyelim? Bize doğru olan yolları O göstermiştir. Ve elbette bize yaptığınız işkencelere karşı sabredeceğiz. Tevekkül edenler Allah'a tevekkül etmelidirler. (İbrahim Suresi, 12)
Allah'a güvenip dayanan bir insan herhangi bir hüzün ve mahzunluk yaşamaz. Bu, Allah'ın mütevekkil kullarına bir vaadidir. Ayette şöyle buyrulmaktadır:
Şüphesiz: "Bizim Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra doğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); artık onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (Ahkaf Suresi, 13)
Görüldüğü gibi tevekkül edildiğinde, Allah'ın izniyle herşey çok kolaylaşır. Tevekkülsüzlükte ise, hayatın her detayı insanlar için ayrı bir zorluk, ayrı bir sıkıntı ve ayrı bir azaba dönüşür. Her iş karmaşık ve içinden çıkılmaz bir hal alır. En basit, en sıradan ve çözümü en kolay olan olaylar bile tevekkülsüz insanların gözünde büyür. Bu insanlar Allah'a iman ettiklerini söyledikleri halde, kimi zaman kaderin nasıl mükemmel bir düzen içerisinde işlediğini unutabilir ve olayların Allah'tan bağımsız olarak geliştiği düşüncesine kapılabilirler. Bundan dolayı başlarına gelenlere hayır gözüyle bakamaz, olaylardaki hikmetleri göremezler. Sürekli korku ve endişe içerisinde yaşarlar. Daha ortada hiçbir şey yokken bile olabilecek olumsuz ihtimalleri düşünerek tevekkülsüzlüğün getirdiği tedirginliği yaşarlar. Aynı şekilde en olumlu ve en yolunda giden olaylarda bile, yine hep aksilik olarak nitelendirecek bir şeyler bulurlar.
Bunun yanında başlarına gelen olayların Allah'tan olduğunu düşünmedikleri için, karşılarına çıkan tüm aksaklıkları ve sorunları kendilerinin çözeceklerini sanarak müthiş bir sıkıntıya girerler. Oysaki her ne yaparlarsa yapsınlar, Allah dilemedikçe hiçbir konuya çözüm getirmeleri mümkün olmaz. Çözüm bulduklarında, bu da yine ancak Allah'ın emri ile gerçekleşir. Bu nedenle tevekküllü bir insan, tüm çözümleri dener, elinden gelen tüm gayreti gösterir, ancak sonucu yaratacak olanın Allah olduğunu bildiği için, bunları huzur ve rahatlık içerisinde yapar.
Tevekkülsüz insanların yaşadıkları sıkıntılara günlük hayatta sıkça rastlamak mümkündür. Örneğin işe gitmek üzere bineceği otobüsü kaçıran bir insanın, otobüsün ardından öfke ile söylendiğine pek çok defa rastlamışsınızdır. Bundan dolayı dakikalarca kendine gelemez, hatta bir başka yolla işine vaktinde ulaşmayı başarsa bile, gün boyu bu olayın etkisinden kurtulamaz. Güne aksilikle başladığını, dolayısıyla da gün boyunca tüm işlerinin ters gideceğini düşünerek, kendi kendine strese girip azap çeker. Bunun yerine Allah'ın bu olay ile takdir etmiş olabileceği hayırları düşünmüş olsa, hem hiç böyle bir sıkıntıya girmeyecek, hem de ters gitmiş gibi görünen bir olayda Allah'a teslim olarak dolayı Allah'ın rızasını kazanmış olmayı umacaktır.
Aynı şekilde, geçirdiği bir trafik kazasıyla yaralanan bir kimse, başına gelen bu olaya tevekkülsüz bir tavır gösterdiğinde içine düştüğü üzüntüden kurtulamaz. Bunu yaratanın Allah olduğunu unuttuğu için, hatayı arabayı kullanan şoförde ya da kendinde arayarak öfkelenir. Oysa bu sıkıntısı tümüyle yersizdir. Bu kaza Allah dilediği için olmuştur. Böyle bir durumda olayın sadece tek bir hayrını düşünmesi bile kişiyi içine düştüğü bu çözümsüz azaptan kurtarmaya yetecektir. Örneğin yaralanmak yerine ölümle karşılaşmış olabileceğini düşünmesi bile, Allah'a şükretmesine ve huzur ve neşe kazanmasına neden olacaktır. Ya da yaralanmasının ölümü ve ahireti düşünmesine vesile olduğunu, bu nedenle Allah'a daha çok yakınlaştığını, Allah korkusunun daha çok arttığını düşünerek sevinmelidir. Belki bu sayede kibirden, büyüklenmekten kurtulacak, tevazusu ise Allah'ın ondan hoşnut olmasına neden olacaktır. Bu ise ahireti için ona büyük bir hayır ve kazanç getirecektir. Dolayısıyla Allah'a ve ahiret gününe kesin bir bilgi ile iman eden bir kimse, her türlü koşulda Allah'ın yarattığı hayır ve hikmetleri görebilir.
İmanı yüzeysel anlamda yaşayan insanlar sık sık tevekkülsüz bir tavır içerisine girebilmekte ve bundan dolayı müminlerin aksine hayatı sıkıntı ve azap içerisinde yaşamaktadırlar. Bunun yerine söz konusu insanlar, Kuran'da "Onlar, kendilerine insanlar: "Size karşı insanlar topladılar, artık onlardan korkun" dedikleri halde imanları artanlar ve: "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir" diyenlerdir." (Al-i İmran Suresi, 173) ayetiyle bildirilen müminler gibi Allah'a tevekkül etmiş olsalar, çektikleri tüm azaplar son bulacaktır.
(alıntı harun yahya Gizli Azapların Çözümü)
Allah Kuran'ın bir ayetinde "... Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz." (Bakara Suresi, 216) diye bildirmektedir. İnsanlar yaşamları içerisinde kimi zaman ummadıkları, istemedikleri ya da hoşlanmadıkları olaylarla karşılaşabilirler. Bunların her biri de "O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı..." (Mülk Suresi, 2) ayetiyle bildirildiği gibi, insanların denenmesi için özel olarak yaratılan durumlardır. İnsanın yapması gereken ise, başına gelen olay her ne kadar zor ya da olumsuz gibi görünse de, Allah'a güvenmek ve Rabbimizin bu olayda bir hayır takdir ettiğini bilmektir. Mümin bir kişi, kalbinde yaşadığı bu güven ve teslimiyeti ahlakına da hakim eder. İşte bu, Allah'ın Kuran ile insanlara emrettiği tevekküllü tavırdır.
Tevekkül, insanlar için Allah'tan bir rahmet ve büyük bir kolaylıktır. Allah'ın " Size isabet eden Allah'ın izni ile idi " (Al-i İmran Suresi, 166) ayetiyle bildirdiği gerçeği anlayan insanlar, Allah'ın aklına teslim olurlar. Böylece hem hayatlarının her anını, güzellikleri ve hayırları görerek geçirmiş, hem de gösterdikleri ahlak ile Allah'a olan imanlarını ve güvenlerini ortaya koymuş olurlar. İşte Allah bu ahlaka karşılık olarak "...Kim Allah'tan korkup-sakınırsa (Allah) ona işinde bir kolaylık gösterir." (Talak Suresi, 4) ayetiyle bildirildiği gibi, onlara katından bir kolaylık sağlar. Allah'ın "Mü'minlerin kalplerine, imanlarına iman katıp-arttırsınlar diye, 'güven duygusu ve huzur' indiren O'dur. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır: Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir." (Fetih Suresi, 4) ayetinde buyurduğu gibi, gösterdikleri tevekküle karşılık Allah zorluklar karşısında müminlerin kalplerine ferahlık katar ve onlara huzur ve güven duygusu verir.
Kuran'da, Allah'ın hayır ya da şer olarak görünen tüm olayları samimi kullarının hayrına çevireceğini bilen müminlerin, Allah'a olan tevekküllerini şu sözlerle dile getirdikleri haber verilir:
Bize ne oluyor ki, Allah'a tevekkül etmeyelim? Bize doğru olan yolları O göstermiştir. Ve elbette bize yaptığınız işkencelere karşı sabredeceğiz. Tevekkül edenler Allah'a tevekkül etmelidirler. (İbrahim Suresi, 12)
Allah'a güvenip dayanan bir insan herhangi bir hüzün ve mahzunluk yaşamaz. Bu, Allah'ın mütevekkil kullarına bir vaadidir. Ayette şöyle buyrulmaktadır:
Şüphesiz: "Bizim Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra doğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); artık onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (Ahkaf Suresi, 13)
Görüldüğü gibi tevekkül edildiğinde, Allah'ın izniyle herşey çok kolaylaşır. Tevekkülsüzlükte ise, hayatın her detayı insanlar için ayrı bir zorluk, ayrı bir sıkıntı ve ayrı bir azaba dönüşür. Her iş karmaşık ve içinden çıkılmaz bir hal alır. En basit, en sıradan ve çözümü en kolay olan olaylar bile tevekkülsüz insanların gözünde büyür. Bu insanlar Allah'a iman ettiklerini söyledikleri halde, kimi zaman kaderin nasıl mükemmel bir düzen içerisinde işlediğini unutabilir ve olayların Allah'tan bağımsız olarak geliştiği düşüncesine kapılabilirler. Bundan dolayı başlarına gelenlere hayır gözüyle bakamaz, olaylardaki hikmetleri göremezler. Sürekli korku ve endişe içerisinde yaşarlar. Daha ortada hiçbir şey yokken bile olabilecek olumsuz ihtimalleri düşünerek tevekkülsüzlüğün getirdiği tedirginliği yaşarlar. Aynı şekilde en olumlu ve en yolunda giden olaylarda bile, yine hep aksilik olarak nitelendirecek bir şeyler bulurlar.
Bunun yanında başlarına gelen olayların Allah'tan olduğunu düşünmedikleri için, karşılarına çıkan tüm aksaklıkları ve sorunları kendilerinin çözeceklerini sanarak müthiş bir sıkıntıya girerler. Oysaki her ne yaparlarsa yapsınlar, Allah dilemedikçe hiçbir konuya çözüm getirmeleri mümkün olmaz. Çözüm bulduklarında, bu da yine ancak Allah'ın emri ile gerçekleşir. Bu nedenle tevekküllü bir insan, tüm çözümleri dener, elinden gelen tüm gayreti gösterir, ancak sonucu yaratacak olanın Allah olduğunu bildiği için, bunları huzur ve rahatlık içerisinde yapar.
Tevekkülsüz insanların yaşadıkları sıkıntılara günlük hayatta sıkça rastlamak mümkündür. Örneğin işe gitmek üzere bineceği otobüsü kaçıran bir insanın, otobüsün ardından öfke ile söylendiğine pek çok defa rastlamışsınızdır. Bundan dolayı dakikalarca kendine gelemez, hatta bir başka yolla işine vaktinde ulaşmayı başarsa bile, gün boyu bu olayın etkisinden kurtulamaz. Güne aksilikle başladığını, dolayısıyla da gün boyunca tüm işlerinin ters gideceğini düşünerek, kendi kendine strese girip azap çeker. Bunun yerine Allah'ın bu olay ile takdir etmiş olabileceği hayırları düşünmüş olsa, hem hiç böyle bir sıkıntıya girmeyecek, hem de ters gitmiş gibi görünen bir olayda Allah'a teslim olarak dolayı Allah'ın rızasını kazanmış olmayı umacaktır.
Aynı şekilde, geçirdiği bir trafik kazasıyla yaralanan bir kimse, başına gelen bu olaya tevekkülsüz bir tavır gösterdiğinde içine düştüğü üzüntüden kurtulamaz. Bunu yaratanın Allah olduğunu unuttuğu için, hatayı arabayı kullanan şoförde ya da kendinde arayarak öfkelenir. Oysa bu sıkıntısı tümüyle yersizdir. Bu kaza Allah dilediği için olmuştur. Böyle bir durumda olayın sadece tek bir hayrını düşünmesi bile kişiyi içine düştüğü bu çözümsüz azaptan kurtarmaya yetecektir. Örneğin yaralanmak yerine ölümle karşılaşmış olabileceğini düşünmesi bile, Allah'a şükretmesine ve huzur ve neşe kazanmasına neden olacaktır. Ya da yaralanmasının ölümü ve ahireti düşünmesine vesile olduğunu, bu nedenle Allah'a daha çok yakınlaştığını, Allah korkusunun daha çok arttığını düşünerek sevinmelidir. Belki bu sayede kibirden, büyüklenmekten kurtulacak, tevazusu ise Allah'ın ondan hoşnut olmasına neden olacaktır. Bu ise ahireti için ona büyük bir hayır ve kazanç getirecektir. Dolayısıyla Allah'a ve ahiret gününe kesin bir bilgi ile iman eden bir kimse, her türlü koşulda Allah'ın yarattığı hayır ve hikmetleri görebilir.
İmanı yüzeysel anlamda yaşayan insanlar sık sık tevekkülsüz bir tavır içerisine girebilmekte ve bundan dolayı müminlerin aksine hayatı sıkıntı ve azap içerisinde yaşamaktadırlar. Bunun yerine söz konusu insanlar, Kuran'da "Onlar, kendilerine insanlar: "Size karşı insanlar topladılar, artık onlardan korkun" dedikleri halde imanları artanlar ve: "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir" diyenlerdir." (Al-i İmran Suresi, 173) ayetiyle bildirilen müminler gibi Allah'a tevekkül etmiş olsalar, çektikleri tüm azaplar son bulacaktır.
(alıntı harun yahya Gizli Azapların Çözümü)