anaToL!aFiRe
Kayıtlı Üye
Kabir hayatı ve azabı üzerine ayeti kerimeler
“Kabir hayatında azap Kur’ân âyetleri”
1- Dünyadaki takdirler ve taksimler, nasipler ve kısmetler, belâlar ve musibetler nasıl bizi yaptıklarımızla rehin alıyorsa, nasıl bir adalet-i İlâhiye gereği tecellî ediyorsa, nasıl başımıza ne gelse Yüce Yaratıcımızın uygulamaları ve icraatları olarak hiçbirisinde zulüm ve haksızlık söz konusu olmuyorsa, kabir hayatında da, berzah hayatında da zulüm ve haksızlık yoktur, adaletsizlik ve hukuksuzluk söz konusu değildir Eğer kabirde azap varsa, bu hiç şüphesiz Allah’ın Adl, Hâkim ve Hak isimlerinin tecellisi ile olur ve hiç kimseye zulüm yapılmaz! Kur’ân’ın kabir hayatını uykuya benzetmesi kabir azabının olmadığını göstermez Dünya uykusunda bile bir rüya faslı var, biliyorsunuz
2- Kabir azabıyla ilgili bilgilerin kaynağı genelde hadis-i şerifler olmakla beraber, bu meseleyi Kur’ân’ın gündemine almadığını söylemek doğru değildir İşte âyetler:
* “Onları siz değil; ancak Biz biliriz! Kendilerine iki defa azab edeceğiz Onlar sonra da büyük bir azaba uğratılırlar”1 âyetinde geçen iki azaptan birisi dünya azabı ise, diğeri İmam-ı Azam’a göre kabir azabıdır
* “O gün ne tuzakları onlara bir fayda verir, ne de bir yardım görürler! O zalimler için şüphesiz bundan başka da azap vardır; fakat onların çoğu bilmezler”2 âyetindeki “başka azab” da İmam-ı Azam’a göre kabir azabına işaret etmektedir3
3- Kabir azabının hak olduğunu açıkça bildiren hadisler de vardır:
* Hazret-i Âişe (ra) Resûlullah Efendimize (asm) kabir azabının olup olmadığından sormuştu Peygamber Efendimiz (asm): “Evet kabir azabı vardır ve haktır!” buyurdu Hazret-i Âişe (ra) der ki: “Bu sorumdan sonra onun (asm), kabir azabından Allah’a sığınmadan namaz kıldığını görmedim!”4
* Abdullah İbn-i Ömer (ra) rivayet etmiştir Bedir savaşından sonra müşriklerin yerde serili bulunan cesetlerine karşı Peygamber Efendimiz (asm):
“Nasıl? Rabb’inizin vaad ettiği azab ve cezayı buldunuz mu?” diye hitap buyurdu Hazret-i Ömer (ra) sordu:
“Ya Resûlallah! Bu duygusuz cifelere mi hitap ediyorsunuz?” deyince Allah Resûlü (asm):
“Evet! Siz bunlardan fazla işitir değilsiniz! Fakat bunlar cevap veremezler!” buyurdu6
Duâ
Ey işiten ve işittiren! Ey bilen ve bildiren! Ey veren ve verdiren! Ey seven ve sevdiren! Ey merhamet eden ve merhamet ettiren! Ey affeden ve affettiren! Ey sözlerin, seslerin, kelimelerin, kulakların Hâlıkı! Ey kalplerin en gizli niyazını, özünü, sözünü, sesini, duâsını, dileğini işiten! Ey Semî-i Alîm! Bize hakkı işitmeyi nasip et! Bize hakkı bilmeyi ve bildiğimizi yaşamayı müyesser kıl! Elimizden, dilimizden, ayağımızdan, gözümüzden, kulağımızdan ve sâir azalarımızdan sadır olan günahları bağışla! Bizi hakikati işiten kul eyle! Âmin!
Dipnotlar:
1- Tevbe Sûresi, 9/101
2- Tûr Sûresi, 52/47
3- Fıkhu’l-Ebsat, s 55
4- Nesâî, Sehiv, 64
5- Buhârî, 4/673
6- Sözler, s 42