nones
Bayan Üye
Hakkında bilgi sahibi olduğumuz ilk kişi Hz. İbrahimdir. İnsan mevcudiyetinin harikalarını gördü, Yaratan’a sorular sordu ve üst dünyalarda ona gösterildi, bildirildi. Edindiği bilgiyi ve bu edinimde kullanılan yöntemi gelen nesillere iletti. Kabala yüzyıllar boyunca Kabalistler tarafından ağızdan ağıza geçti. Her bir kabalist kendine özgü deneyim ve kişiliğini birikmiş olan bu bilgi bünyesine ekledi. Manevi kazançları, kendi nesillerinin duygularına özgü olan lisanlarda anlatıldı.
Kabala, Tevrat ( Hz. Musa’nın beş kitabı) yazıldıktan sonra da gelişmeye devam etti. Kabala 1. ve 2. Tapınak arasında ki dönemde (Hıristiyanlık öncesi dönem M.Ö. 586-515), zaten gruplar halinde çalışılıyordu. 2. tapınağın yıkılmasını takiben (M.Ö. 70) ve şuan ki nesile kadar, Kabala gelişiminde özellikle önem arz eden üç dönem vardır ki bu dönemlerde Kabala çalışması yöntemleri ile ilgili en önemli eserler verilmiştir.
Birinci dönem 2. YY. esnasında, Zohar Kitabının Rav Simon Bar Yochai “Raşbi” tarafından yazılması ile ortaya çıktı. Bu, yaklaşık M.S. 150 yılları esnasındadır. Rav Simon, ünlü Rav Akiva’nın (M.S. 40. ve 135. yıllar) bir öğrencisi idi. Rav Akiva ve onun birkaç havarisi, Kabala öğretiminden dolayı kendilerine tehdit oluşturulduğunu hisseden Romalılar tarafından eziyet edilip öldürüldü. Romalılar, Rav Akiva’nın derisini yüzdüler ve demir bir raspa ile (atları temizlemek için kullanılan günümüz kaşağına benzer) kemiklerini çıkardılar. Rav Akiva’nın 24,000 müridinin ölümünden sonra; Raşbi, Rav Akiva ve Rav Yehuda Ben Baba tarafından kendisine öğretildiği gibi gelecek nesillere Kabalayı öğretmesi için yetkilendirildi. Rav Simon Bar Yochai ve öteki dört kişi hayatta kalan yegane kişilerdi. Rav Akiva’nın esareti ve hapsedilmesinin ardından Raşbi oğlu Elezar ile kaçtı. 13 yıl bir mağarada saklandılar.
Mağaradan, Kabala çalışması ve maneviyata erişme için kullanılan kristalize olmuş bir yöntem ile çıktılar. Raşbi, insanın bu dünyada ulaşabileceği 125 seviyeye ulaştı. Zohar, bize Raşbi ve oğlunun “Peygamber Eliyahu” olarak adlandırılan seviyeye eriştiğini söyler; ki bu da 125 seviyeyi öğretmek için Peygamber’in kendisinin geldiği anlamına gelir.
Zohar, eşsiz biçimde yazılıdır, kısa hikayeler biçimindedir ve Aramik dilinde sunulmuştur. Aramik, İncil zamanında konuşulan bir dildir. Zohar bize Aramik’in “İbranice’nin ters tarafı” İbranicenin gizli tarafı olduğunu bildirmektedir. Rav Simon Bar Yochai’nin kendisi yazmamıştır bunu, bu hikmeti ve bu hikmete erişme yöntemini organize olmuş bir biçimde – bu hikmetin muhteviyatını Rav Aba’ya dikta ederek – iletmiştir. Aba, Zohar’ı öyle bir biçimde yazmıştır ki onu anlamaya layık olanlar sadece onu anlayabilirler.
Zohar, insan gelişiminin 6,000 yıla bölündüğünü ve bu 6,000 yıllık zaman boyunca ruhlar her bir nesilde sürekli bir gelişme sürecine maruz kaldığını anlatır. Sürecin sonunda, ruhlar “ıslah etmenin sonu” olan bir konuma yani maneviyatın ve bütünlüğün en üst seviyesine ulaşırlar.
Rav Simon Bar Yochai bu nesilin en büyük kişilerinden biridir. Günümüzde iyi bilinen ve yayımlanmış olan bir çok Kabalistik konuyu yazmış, yorumlayıp tercüme etmiştir. Öte yandan, Zohar kitabı yazıldıktan sonra kaybolmuştur.
Efsaneye göre, Zohar yazıtları İsrail’de Safed adlı bölgenin yakınlarındaki bir mağarada gizli tutulmaktaydı. Birkaç YY. sonra, bölgede yaşayan Araplar tarafından bulundu. Safedli olan bir Kabalist bir gün pazardan biraz balık aldı ve balığın paketlenmiş olduğu kağıdın paha biçilemez değeri karşısında hayrete düşmüştür. Hemen Araplardan kağıdın kalan parçalarını satın almaya koyulur ve bu kağıtları bir kitap haline getirir.
Bu (olay) vuku buldu, çünkü saklı şeylerin doğası öylesine güçlüdür ki doğru zamanda doğru ruhlar reenkarnasyona girdiğinde ve dünyamıza eriştiklerinde keşfedilmek zorundadırlar. İşte bu şekildedir ki Zohar zaman içinde açığa çıkarıldı.
Bu eserlerin çalışması küçük bir Kabalist tarafından gizlice yürütüldü. Bu kitabın ilk baskısı 13. YY. da İspanyada Rav Moshe de Leon tarafından gerçekleştirildi.
Kabala gelişiminin 2. dönemi bizim neslimizin Kabala öğretisi açısından çok önem arz etmektedir. Bu, Kabala çalışmasının iki yöntemi arasındaki geçişi yaratan Rav Yitzhak Luria “Ari” dönemidir. Kabala’nın saf dilinin ortaya çıkması ilk kez Ari’nin yazılı eserlerindedir. Ari, Kabala’nın serbestçe kitleler tarafından çalışılması döneminin başlangıcını ilan etmiştir.
Ari, 1534’te Kudüs’te doğdu. Babası öldüğünde küçük bir çocuk idi ve Annesi, Amcasının evinde yetiştiği Mısır’a götürdü onu.
Mısır’daki yaşamı boyunca hayatını ticaretten kazandı fakat vaktinin büyük bir kısmını Kabala çalışmasına adadı. Efsaneye göre; Ari, Zohar’ı, ilk Kabalistler tarafından yazılan kitapları ve kendi neslinin bir diğer Kabalisti olan “Ramak” Rav Moshe Cordovero’nun yazılı eserlerini çalıştığı yer olan Nil’in Rodo Adası’nda dışarıdan soyutlanmış bir şekilde 7 yıl geçirdi.
1570’de Ari İsrail’in Safed şehrine geldi. Gençliğine rağmen, derhal Kabala öğrenimine başladı. Yüceliği kısa zaman içinde anlaşıldı. Safed’in bütün arif insanları – ki gizli ve açığa çıkmış olan Hikmet açısından çok zeki kişilerdiler - onunla çalışmaya geldiler ve o ünlendi. 1,5 yıl boyunca, müridi Rav Chaim Vital çalışmaları boyunca ortaya çıkan soruların çoğunun cevaplarını kağıda geçirdi.
Ari, hala kullanımda olan temel Kabala çalışma sistemini miras olarak bıraktı. Bu eserlerin bazıları şunlardır: Etz Hachayim (Hayat Ağacı), Sha’ar Hakavanot (Anlamların Kapısı), Sha’ar Ha Gilgulim (Reenkarnasyon Kapısı) ve diğer eserler. Ari, 1572’de hala genç bir insan olarak vefat etti. Son isteği olarak eserleri – uygun bir vakit gelmeden önce doktrini ortaya çıkarılmasın diye – arşivlendi.
Büyük Kabalistler metodu hazırladılar ve onu öğrettiler ancak biliyorlardı ki kendi nesilleri metodun dinamiklerini hala anlayacak kadar ehil değildiler. O nedenle de, sık sık kendi eserlerini saklamayı veya yakmayı bile tercih etmişlerdir. Bu gerçekte, önemli bir husus vardır ki bilgiler kağıda geçirilmişti ve sonrada ortadan kaldırılmıştır. Maddi dünyada ortaya çıkarılan herşey geleceği etkiler ve ikinci kez daha kolay biçimde ortaya çıkarılır.
Rav Vital, Ari’nin eserlerinin diğer bölümlerinin saklanması ve kendisiyle beraber yakılmasını emretti. Bir kısım, Sekiz Kapı isimli ünlü eseri düzenlemiş olan oğluna geçti. Çok sonra, Rav Vital’ın torunu tarafından başkanlık edilen bir grup öğrenci mağaradan kitabın bir başka kısmını çıkardı.
Sadece Ari döneminde Zohar’ın gruplar halinde açık biçimde çalışılmasına başlandı. Sonra Zohar’ın çalışılması 2. y.y. da büyümeye devam etti. Büyük Hasidut döneminde (1750 ile 19. y.y.’ın sonuna kadar geçen dönem), hemen hemen büyük Ruhani liderlerin herbiri birer Kabalist idiler. Kabalistler özellikle Polonya, Rusya, Fas, Irak, Yemen ve birkaç öteki ülkede ortaya çıkmışlardır. Sonra 20. y.y.’ın başlarında, Kabala’ya olan ilgi hemen hemen tamamen kaybolana kadar zayıfladı.
Kabala gelişiminin üçüncü dönemi, Ari’nin doktrinlerine ilave bir yöntemin katılmasını yaşadı. Bu yöntem Ari’nin öğretileri ve Zohar’ın Sulam’ı (merdiven) ile ilgili yorumların sahibi olan Rav Yehuda Aşlag tarafından bu nesilde yazılmıştır. Aşlag’ın yöntemi özellikle de şuan ki nesillerin ruhlarına uygundur.
Rav Yehuda Aşlag Zohar’ın Sulam’ı ile ilgili yorum ve çevirilerinden dolayı “Baal HaSulam (Merdivenin Sahibi)” olarak bilinir. Polonya’nın Lodz Şehri’nde doğan Aşlag gençliğinde yazılı ve sözlü kanunlar hakkında derin bir bilgiye erişti ve sonra da Varşova’da hakim ve öğretmen oldu. 1921 yılında ailesi ile birlikte İsrail’e göç etti ve Kudüs’te Givant Şaul’un Rav’ı oldu. 1943 yılında, Zohar’ın yorum-çevirilerini yazmaya başladığında kendi doktrinini yazmaya çoktan girişmişti. Baal HaSulam, 1953 yılında Zohar’ın yorumu - çevirilerini yazmayı bitirdi. Bir sonraki yıl vefat etti ve Givant Şaul mezarlığına Kudüs’te gömüldü.
En büyük oğlu Rav Baruh Şalom Aşlag “Rabaş” onun varisi oldu. Kitapları, babasının talimatlarına göre şekillendirildi. Bizim neslimize ulaştırıldığı şekliyle, babasının yorumlarını anlamamıza yardımcı olan bu kitaplar babasının eserlerinin ayrıntılarına zarif bir şekilde girer.
Rabaş, 1907 yılında Varşova’da doğdu ve babası ile beraber İsrail’e göç etti. Rav Baruh evlendikten hemen sonra, babası Kabala’nın gizli Hikmetini öğrenen seçilmiş öğrencilerin oluşturduğu çalışma grubuna onu da dahil etti. Kısa süre sonra babasının yeni öğrencilerini eğitmesine fırsat verildi.
Babasının ölümünden sonra, öğrendiği özel metodu öğretme işini devam ettirmeyi kendisi yüklendi. Babası gibi, büyük başarısına rağmen, mütevazi yaşam biçimini sürdürmeye devam etti. Ömrü boyunca, ayakkabı tamircisi, inşaat işçisi ve muhasebeci olarak çalıştı. Dışarıdan, sıradan bir insan gibi yaşadı fakat her boş vaktini Kabala öğrenimi ve öğretimine vakfetti. Rabaş 1991’de vefat etti.
Rav Yehuda Aşlag, Baal HaSulam, bizim neslimiz açısından kabul görmüş bir ruhani liderdir. Zohar ve Ari’nin yazılı eserleri hakkında tamamen açıklamalı ve güncellenmiş yorum - çevirileri bu nesilde yazmış yegane kişidir. Oğlu Rav Baruh Aşlag’ın denemeleri de dahil bu kitaplar bize ilerleme açısından yardımcı olacak ve kabulleneceğimiz yegane kaynaklardır.
Bu kitapları çalıştığımız zaman, gerçekte en yeni yorumlar aracılığı ile (50 yıllık geçmişi vardır) Zohar’ı ve Ari’nin eserlerini çalışıyoruz demektir. Bu, bizim neslimiz için can simididir, zira eski metinleri şimdi yazılmışlar gibi çalışmamıza ve maneviyata giden sıçrama tahtası olarak onları kullanmamıza olanak sağlar.
Baal HaSulam’ın yöntemi herkese uyar ve eserlerin de inşa ettiği sulam (merdiven) hiç birimizin Kabala çalışırken korku hissetmememizi temin eder. Kabala öğrenen herhangi bir kişi emin hale gelir ki 3 ila 5 yıl içerisinde manevi alanlara, bütün realitelere ve ilahi kavrayışa (ilahi zekaya) - ki bu bizim ötemizde ve üstümüzde olan ancak bizler tarafından hissedilmeyenlere verilen isimdir - erişebilecektir. Şayet Rav Yehuda Aşlag, Baal HaSulam’ın kitaplarına göre çalışırsak, nihayi ıslaha erişebiliriz.
Çalışma kitabı içimizdeki üst dünyaları anlama arzusunu uyandırmak için yazılmıştır. Köklerimizi anlamak için ve onlarla bağlantıya geçmek için bize büyük bir arzu verilir. Kendimizi geliştirmek ve emellerimizi yerine getirmek için güçlendiriliriz.
Bu üç büyük Kabalistlerin hepsi aynı ruhtandır: Önce Rav Simon olarak, 2.defada Ari olarak ve 3. kez de Baal HaSulam olarak görünmüşlerdir. Her bir görünme esnasında, zaman daha fazla bir vahiy için olgun hale gelmiştir çünkü o neslin insanları buna layık idi, ruh da o nesile uygun olan yöntemi öğretmek için inmiştir.
Her bir nesil Zohar’ı keşfetmeye daha da layık hale gelir. Rav Simon Bar Yochai tarafından yazılan ve saklanan şey daha sonra Rav Moshe de Leon nesli ve daha sonra Ari nesli – ki Ari, Zohar’ı Kabala dilinde yorumlamaya ve çevirmeye başlamıştır- tarafından keşfedildi. Bu yazılı eserler ayrıca uzaklarda bir yerlerde saklandı ve uygun bir vakitte kısmen tekrar keşfedildi. Bizim neslimiz Sulam’dan öğrendiği için ayrıcalıklıdır, Sulam herkese Kabala çalışmayı ve şimdi kendini ıslah etmeyi olanaklı kılar.
Görüyoruz ki, Zohar her bir neslin anladığı dilde konuşmaktadır. Her bir nesilde, bir önceki nesilde olduğunda daha iyi açıklığa kavuşturulur ve anlaşılır. Her nesil, Zohar kitabını eşsiz bir şekilde açar, kendine özgü olan ruhunun köklerine uydurur.
Daha önemlisi, aynı zamanda da, yazılı Kabalistik eserleri arama ihtiyacını hissedenler bunları kendileri keşfetsin diye bu eserleri saklamak için bir girişim yapılır. Kabalistler açıkça bilmektedirler ki değişim süreci iki koşulu gerekli kılar: Doğru zamanlama ve ruhun olgunluğu, Kabala çalışmasının yeni bir döneminin belirtisi ve bu çalışmanın atılımı ile karakterize edilen çok ilginç bir gelişmeye şahitlik etmekteyiz.
Kabala, Tevrat ( Hz. Musa’nın beş kitabı) yazıldıktan sonra da gelişmeye devam etti. Kabala 1. ve 2. Tapınak arasında ki dönemde (Hıristiyanlık öncesi dönem M.Ö. 586-515), zaten gruplar halinde çalışılıyordu. 2. tapınağın yıkılmasını takiben (M.Ö. 70) ve şuan ki nesile kadar, Kabala gelişiminde özellikle önem arz eden üç dönem vardır ki bu dönemlerde Kabala çalışması yöntemleri ile ilgili en önemli eserler verilmiştir.
Birinci dönem 2. YY. esnasında, Zohar Kitabının Rav Simon Bar Yochai “Raşbi” tarafından yazılması ile ortaya çıktı. Bu, yaklaşık M.S. 150 yılları esnasındadır. Rav Simon, ünlü Rav Akiva’nın (M.S. 40. ve 135. yıllar) bir öğrencisi idi. Rav Akiva ve onun birkaç havarisi, Kabala öğretiminden dolayı kendilerine tehdit oluşturulduğunu hisseden Romalılar tarafından eziyet edilip öldürüldü. Romalılar, Rav Akiva’nın derisini yüzdüler ve demir bir raspa ile (atları temizlemek için kullanılan günümüz kaşağına benzer) kemiklerini çıkardılar. Rav Akiva’nın 24,000 müridinin ölümünden sonra; Raşbi, Rav Akiva ve Rav Yehuda Ben Baba tarafından kendisine öğretildiği gibi gelecek nesillere Kabalayı öğretmesi için yetkilendirildi. Rav Simon Bar Yochai ve öteki dört kişi hayatta kalan yegane kişilerdi. Rav Akiva’nın esareti ve hapsedilmesinin ardından Raşbi oğlu Elezar ile kaçtı. 13 yıl bir mağarada saklandılar.
Mağaradan, Kabala çalışması ve maneviyata erişme için kullanılan kristalize olmuş bir yöntem ile çıktılar. Raşbi, insanın bu dünyada ulaşabileceği 125 seviyeye ulaştı. Zohar, bize Raşbi ve oğlunun “Peygamber Eliyahu” olarak adlandırılan seviyeye eriştiğini söyler; ki bu da 125 seviyeyi öğretmek için Peygamber’in kendisinin geldiği anlamına gelir.
Zohar, eşsiz biçimde yazılıdır, kısa hikayeler biçimindedir ve Aramik dilinde sunulmuştur. Aramik, İncil zamanında konuşulan bir dildir. Zohar bize Aramik’in “İbranice’nin ters tarafı” İbranicenin gizli tarafı olduğunu bildirmektedir. Rav Simon Bar Yochai’nin kendisi yazmamıştır bunu, bu hikmeti ve bu hikmete erişme yöntemini organize olmuş bir biçimde – bu hikmetin muhteviyatını Rav Aba’ya dikta ederek – iletmiştir. Aba, Zohar’ı öyle bir biçimde yazmıştır ki onu anlamaya layık olanlar sadece onu anlayabilirler.
Zohar, insan gelişiminin 6,000 yıla bölündüğünü ve bu 6,000 yıllık zaman boyunca ruhlar her bir nesilde sürekli bir gelişme sürecine maruz kaldığını anlatır. Sürecin sonunda, ruhlar “ıslah etmenin sonu” olan bir konuma yani maneviyatın ve bütünlüğün en üst seviyesine ulaşırlar.
Rav Simon Bar Yochai bu nesilin en büyük kişilerinden biridir. Günümüzde iyi bilinen ve yayımlanmış olan bir çok Kabalistik konuyu yazmış, yorumlayıp tercüme etmiştir. Öte yandan, Zohar kitabı yazıldıktan sonra kaybolmuştur.
Efsaneye göre, Zohar yazıtları İsrail’de Safed adlı bölgenin yakınlarındaki bir mağarada gizli tutulmaktaydı. Birkaç YY. sonra, bölgede yaşayan Araplar tarafından bulundu. Safedli olan bir Kabalist bir gün pazardan biraz balık aldı ve balığın paketlenmiş olduğu kağıdın paha biçilemez değeri karşısında hayrete düşmüştür. Hemen Araplardan kağıdın kalan parçalarını satın almaya koyulur ve bu kağıtları bir kitap haline getirir.
Bu (olay) vuku buldu, çünkü saklı şeylerin doğası öylesine güçlüdür ki doğru zamanda doğru ruhlar reenkarnasyona girdiğinde ve dünyamıza eriştiklerinde keşfedilmek zorundadırlar. İşte bu şekildedir ki Zohar zaman içinde açığa çıkarıldı.
Bu eserlerin çalışması küçük bir Kabalist tarafından gizlice yürütüldü. Bu kitabın ilk baskısı 13. YY. da İspanyada Rav Moshe de Leon tarafından gerçekleştirildi.
Kabala gelişiminin 2. dönemi bizim neslimizin Kabala öğretisi açısından çok önem arz etmektedir. Bu, Kabala çalışmasının iki yöntemi arasındaki geçişi yaratan Rav Yitzhak Luria “Ari” dönemidir. Kabala’nın saf dilinin ortaya çıkması ilk kez Ari’nin yazılı eserlerindedir. Ari, Kabala’nın serbestçe kitleler tarafından çalışılması döneminin başlangıcını ilan etmiştir.
Ari, 1534’te Kudüs’te doğdu. Babası öldüğünde küçük bir çocuk idi ve Annesi, Amcasının evinde yetiştiği Mısır’a götürdü onu.
Mısır’daki yaşamı boyunca hayatını ticaretten kazandı fakat vaktinin büyük bir kısmını Kabala çalışmasına adadı. Efsaneye göre; Ari, Zohar’ı, ilk Kabalistler tarafından yazılan kitapları ve kendi neslinin bir diğer Kabalisti olan “Ramak” Rav Moshe Cordovero’nun yazılı eserlerini çalıştığı yer olan Nil’in Rodo Adası’nda dışarıdan soyutlanmış bir şekilde 7 yıl geçirdi.
1570’de Ari İsrail’in Safed şehrine geldi. Gençliğine rağmen, derhal Kabala öğrenimine başladı. Yüceliği kısa zaman içinde anlaşıldı. Safed’in bütün arif insanları – ki gizli ve açığa çıkmış olan Hikmet açısından çok zeki kişilerdiler - onunla çalışmaya geldiler ve o ünlendi. 1,5 yıl boyunca, müridi Rav Chaim Vital çalışmaları boyunca ortaya çıkan soruların çoğunun cevaplarını kağıda geçirdi.
Ari, hala kullanımda olan temel Kabala çalışma sistemini miras olarak bıraktı. Bu eserlerin bazıları şunlardır: Etz Hachayim (Hayat Ağacı), Sha’ar Hakavanot (Anlamların Kapısı), Sha’ar Ha Gilgulim (Reenkarnasyon Kapısı) ve diğer eserler. Ari, 1572’de hala genç bir insan olarak vefat etti. Son isteği olarak eserleri – uygun bir vakit gelmeden önce doktrini ortaya çıkarılmasın diye – arşivlendi.
Büyük Kabalistler metodu hazırladılar ve onu öğrettiler ancak biliyorlardı ki kendi nesilleri metodun dinamiklerini hala anlayacak kadar ehil değildiler. O nedenle de, sık sık kendi eserlerini saklamayı veya yakmayı bile tercih etmişlerdir. Bu gerçekte, önemli bir husus vardır ki bilgiler kağıda geçirilmişti ve sonrada ortadan kaldırılmıştır. Maddi dünyada ortaya çıkarılan herşey geleceği etkiler ve ikinci kez daha kolay biçimde ortaya çıkarılır.
Rav Vital, Ari’nin eserlerinin diğer bölümlerinin saklanması ve kendisiyle beraber yakılmasını emretti. Bir kısım, Sekiz Kapı isimli ünlü eseri düzenlemiş olan oğluna geçti. Çok sonra, Rav Vital’ın torunu tarafından başkanlık edilen bir grup öğrenci mağaradan kitabın bir başka kısmını çıkardı.
Sadece Ari döneminde Zohar’ın gruplar halinde açık biçimde çalışılmasına başlandı. Sonra Zohar’ın çalışılması 2. y.y. da büyümeye devam etti. Büyük Hasidut döneminde (1750 ile 19. y.y.’ın sonuna kadar geçen dönem), hemen hemen büyük Ruhani liderlerin herbiri birer Kabalist idiler. Kabalistler özellikle Polonya, Rusya, Fas, Irak, Yemen ve birkaç öteki ülkede ortaya çıkmışlardır. Sonra 20. y.y.’ın başlarında, Kabala’ya olan ilgi hemen hemen tamamen kaybolana kadar zayıfladı.
Kabala gelişiminin üçüncü dönemi, Ari’nin doktrinlerine ilave bir yöntemin katılmasını yaşadı. Bu yöntem Ari’nin öğretileri ve Zohar’ın Sulam’ı (merdiven) ile ilgili yorumların sahibi olan Rav Yehuda Aşlag tarafından bu nesilde yazılmıştır. Aşlag’ın yöntemi özellikle de şuan ki nesillerin ruhlarına uygundur.
Rav Yehuda Aşlag Zohar’ın Sulam’ı ile ilgili yorum ve çevirilerinden dolayı “Baal HaSulam (Merdivenin Sahibi)” olarak bilinir. Polonya’nın Lodz Şehri’nde doğan Aşlag gençliğinde yazılı ve sözlü kanunlar hakkında derin bir bilgiye erişti ve sonra da Varşova’da hakim ve öğretmen oldu. 1921 yılında ailesi ile birlikte İsrail’e göç etti ve Kudüs’te Givant Şaul’un Rav’ı oldu. 1943 yılında, Zohar’ın yorum-çevirilerini yazmaya başladığında kendi doktrinini yazmaya çoktan girişmişti. Baal HaSulam, 1953 yılında Zohar’ın yorumu - çevirilerini yazmayı bitirdi. Bir sonraki yıl vefat etti ve Givant Şaul mezarlığına Kudüs’te gömüldü.
En büyük oğlu Rav Baruh Şalom Aşlag “Rabaş” onun varisi oldu. Kitapları, babasının talimatlarına göre şekillendirildi. Bizim neslimize ulaştırıldığı şekliyle, babasının yorumlarını anlamamıza yardımcı olan bu kitaplar babasının eserlerinin ayrıntılarına zarif bir şekilde girer.
Rabaş, 1907 yılında Varşova’da doğdu ve babası ile beraber İsrail’e göç etti. Rav Baruh evlendikten hemen sonra, babası Kabala’nın gizli Hikmetini öğrenen seçilmiş öğrencilerin oluşturduğu çalışma grubuna onu da dahil etti. Kısa süre sonra babasının yeni öğrencilerini eğitmesine fırsat verildi.
Babasının ölümünden sonra, öğrendiği özel metodu öğretme işini devam ettirmeyi kendisi yüklendi. Babası gibi, büyük başarısına rağmen, mütevazi yaşam biçimini sürdürmeye devam etti. Ömrü boyunca, ayakkabı tamircisi, inşaat işçisi ve muhasebeci olarak çalıştı. Dışarıdan, sıradan bir insan gibi yaşadı fakat her boş vaktini Kabala öğrenimi ve öğretimine vakfetti. Rabaş 1991’de vefat etti.
Rav Yehuda Aşlag, Baal HaSulam, bizim neslimiz açısından kabul görmüş bir ruhani liderdir. Zohar ve Ari’nin yazılı eserleri hakkında tamamen açıklamalı ve güncellenmiş yorum - çevirileri bu nesilde yazmış yegane kişidir. Oğlu Rav Baruh Aşlag’ın denemeleri de dahil bu kitaplar bize ilerleme açısından yardımcı olacak ve kabulleneceğimiz yegane kaynaklardır.
Bu kitapları çalıştığımız zaman, gerçekte en yeni yorumlar aracılığı ile (50 yıllık geçmişi vardır) Zohar’ı ve Ari’nin eserlerini çalışıyoruz demektir. Bu, bizim neslimiz için can simididir, zira eski metinleri şimdi yazılmışlar gibi çalışmamıza ve maneviyata giden sıçrama tahtası olarak onları kullanmamıza olanak sağlar.
Baal HaSulam’ın yöntemi herkese uyar ve eserlerin de inşa ettiği sulam (merdiven) hiç birimizin Kabala çalışırken korku hissetmememizi temin eder. Kabala öğrenen herhangi bir kişi emin hale gelir ki 3 ila 5 yıl içerisinde manevi alanlara, bütün realitelere ve ilahi kavrayışa (ilahi zekaya) - ki bu bizim ötemizde ve üstümüzde olan ancak bizler tarafından hissedilmeyenlere verilen isimdir - erişebilecektir. Şayet Rav Yehuda Aşlag, Baal HaSulam’ın kitaplarına göre çalışırsak, nihayi ıslaha erişebiliriz.
Çalışma kitabı içimizdeki üst dünyaları anlama arzusunu uyandırmak için yazılmıştır. Köklerimizi anlamak için ve onlarla bağlantıya geçmek için bize büyük bir arzu verilir. Kendimizi geliştirmek ve emellerimizi yerine getirmek için güçlendiriliriz.
Bu üç büyük Kabalistlerin hepsi aynı ruhtandır: Önce Rav Simon olarak, 2.defada Ari olarak ve 3. kez de Baal HaSulam olarak görünmüşlerdir. Her bir görünme esnasında, zaman daha fazla bir vahiy için olgun hale gelmiştir çünkü o neslin insanları buna layık idi, ruh da o nesile uygun olan yöntemi öğretmek için inmiştir.
Her bir nesil Zohar’ı keşfetmeye daha da layık hale gelir. Rav Simon Bar Yochai tarafından yazılan ve saklanan şey daha sonra Rav Moshe de Leon nesli ve daha sonra Ari nesli – ki Ari, Zohar’ı Kabala dilinde yorumlamaya ve çevirmeye başlamıştır- tarafından keşfedildi. Bu yazılı eserler ayrıca uzaklarda bir yerlerde saklandı ve uygun bir vakitte kısmen tekrar keşfedildi. Bizim neslimiz Sulam’dan öğrendiği için ayrıcalıklıdır, Sulam herkese Kabala çalışmayı ve şimdi kendini ıslah etmeyi olanaklı kılar.
Görüyoruz ki, Zohar her bir neslin anladığı dilde konuşmaktadır. Her bir nesilde, bir önceki nesilde olduğunda daha iyi açıklığa kavuşturulur ve anlaşılır. Her nesil, Zohar kitabını eşsiz bir şekilde açar, kendine özgü olan ruhunun köklerine uydurur.
Daha önemlisi, aynı zamanda da, yazılı Kabalistik eserleri arama ihtiyacını hissedenler bunları kendileri keşfetsin diye bu eserleri saklamak için bir girişim yapılır. Kabalistler açıkça bilmektedirler ki değişim süreci iki koşulu gerekli kılar: Doğru zamanlama ve ruhun olgunluğu, Kabala çalışmasının yeni bir döneminin belirtisi ve bu çalışmanın atılımı ile karakterize edilen çok ilginç bir gelişmeye şahitlik etmekteyiz.