Vahpi ve Raşit Havuzlar mahallesine doğru yürümekteydiler.
Büyük şehir rütbesine geçiş ile hızla gelişen bölgenin parklarında dahi bu gelişmenin belirtileri meydana çıkıyordu.
Teknoloji harikası fıskiyelerin alınan tasarruf önlemleri ile havaya su fışkırtmaması görenleri hayrete düşürüyor,
insanlar içerisinde kimsenin bulunmadığı tenis kortlarının boş tribünlerini hayranlıkla seyrediyor,
basketbol sahalarında oynanan kovalambaç oyunları ilgiyle takip ediliyor, amatör müzik guruplarının açık hava da verdiği karaoke ve playback konserleri dinleyenleri mest ediyor, devasal miting alanlarının uçurtma uçurtmak için kullanılması parmak ısıttırıyordu.
Vahpi ile Raşit parkın içinde ilerliyor, kalabalığın parkın içinde oluşturduğu sülüete iki kişilik katkıda bulunuyorlardı.
Raşit, derin düşüncelere dalmıştı. Elbette memleket sorunları veya dünyada olup bittenlerle alakadar bir durum değerlendirmesi yapmıyordu.
Tüm bunları zaten bu günkü çalışma gününün yarısını uyuyarak geçirirken beyninin dehlizlerinden yeterince
geçirmiş ve yorgun düşmüştü.Raşit'in şimdi düşünmesi gereken daha mühim bir mesele vardı.
Raşit sabah çıtlatığı kabak çekirdeklerinden arta kalanları nereye koyduğunu düşünüyordu.
"Acaba hangi cebindeydi?"
Sol cebini yokladı, lakin emeline ulaşamadı zira cebinde sadece bir tırnak çakısı, iki adet şeker, üç adet ayçekirdeği kabuğu ve artık tedavülden kalkmış olan bir adet 100000 tl bozuk para vardı.
Raşit kabak çakirdeklerinin sol cebinde olmadığına kanaat getirmişti. Öyleyse sağ cebinde olmalıydı. Raşit sağ cebini yoklamaya karar verdi.
Önce sağına daha sonra solunu kontrol ettikten sonra yolun karşı tarafa geçmeye müsait olduğunu düşündü ve Vahpi ile beraber koşarak karşı tarafa geçtiler.
Raşit elini dikkatle sağ cebine doğru yanaştırıp usulca soktu ve yokladı. Yüzünde mutlu bir ifade oluştu.
Yüzündeki mutlu ifade daha sonra yerini gülümsemeye bıraktı. Evet kabak çekirdekleri Raşit'in sağ cebindeydi.
Raşit kibar, naif ve nazenin bir hamleyle çekirdekleri cebinden çıkarttı, adeta çekirdekleri incitmekten itina ediyormuşçasına bir hali vardı.
Derken Raşit kabak çekirdeklerine bakmakta olan Vahpi yi fark etti ve hasmını aşağılayıcı bir tavırla süzdü.
Raşit kabak çekirdeklerine göz dikmiş olan Vahpi yi göz hapsine almış bir yandan bayatlamış bulunan çekirdekleri çıtlıyor bir yandan Vahpi yi gözlüyordu.
. Raşit, Vahpi nin ne kadar aşağlık adi utanmaz bir insan olduğunu düşünüyordu. Evet Vahpi utanmadan Raşit'in elindeki kabak çekirdeklerine bakıyordu.
Raşit'in içini derin bir hüzün kapladı. " Dünyada ne düşüncesiz ne münasebetsiz insanlar var " diye düşündü.
Raşit'in kalp atışları hızlanmış, tansyonu yükselmiş, kaşları çatılmıştı. Az evvelki mutlu gülümsemesinden eser kalmamış derin bir kaygı yüreğini kaplamıştı.
Raşit, Vahpi nin devamlı elindeki kabak çekirdeklerine bakmasından oldukça irite olmuştu.
Fakat bunu. karşısındakine belli etmesine aldığı terbiye ve beyefendi kişiliği müsade etmiyordu.
Vahpi, hala Raşit'in elindeki kabak çekirdeklerine manalı manalı bakıyordu. Raşit'in alnından soğuk terler boşanıyordu.
Vahpi, sağ elini yavaş ve sinsi bir hamle ile cebine soktu. Raşit, Vahpi nin elindeki kabak çekirdeklerini almak için kasici, delici veya ateşli bir edevat çıkartacağını düşünerek korkuya kapıldı ve sonunda pes ederek elindeki bir haftalık, gevşemiş, kokuşmuş, bozuk, kabak çekirdeği artıklarını alnındaki ecel terlerini silerek Vahpi ye doğru uzattı.
"Buyur kardeş kabak çekirdeği yer misin? Ne demişler biri yer, biri bakarsa cinayet çıkarmış değil mi? Halbusaki böyle şeylere ne gerek var , çekirdek yiyelim kabak konuşalım değil mi?"
Vahpi, sağ elini cebinden usulca çıkartıp, yavaşça Raşit'e doğru uzattı. Raşit'in gözbebekleri büyümüş ve manda gözü gibi açılmıştı. Ağızının kenarlarıdan akan sular çenesinden süzülüp yerdeki papatyaların ve lalelerin su ihtiyaçlarını karşılıyordu. Vahpi, avucudaki fındık fıstığı Raşit'in eline döktü.
"Akşam hepsini yiyemedik."
Raşit sol elindeki bayat kabak çekirdeklerini hışımla fırlatıp sağ avucundaki taze fındık fıstığı usulca sağ cebine döktü.
Yüzünde mutlu bir ifade oluştu. Yüzündeki mutlu ifade daha sonra yerini gülümsemeye bıraktı.
Evet büyüklerimiz doğru söylemişti. Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmezdi. Nefsiyle yaptığı muhasebeden zaferle çıkmış, elindeki çekirdekleri yanındaki insan artığı yaratıkla paylaşma alçak gönüllülüğünde bulunmuştu.
Bir an "acaba fazlamı ileriye gittim, bu mahlukata fazlamı yüz veriyorum" diye düşündüysede gönlünü yokladığında ve sonrasında avcunda fıstıkların sıcaklığını hissettiğinde tam bir gönül huzuruyla dolduğunu fark etti....
Büyük şehir rütbesine geçiş ile hızla gelişen bölgenin parklarında dahi bu gelişmenin belirtileri meydana çıkıyordu.
Teknoloji harikası fıskiyelerin alınan tasarruf önlemleri ile havaya su fışkırtmaması görenleri hayrete düşürüyor,
insanlar içerisinde kimsenin bulunmadığı tenis kortlarının boş tribünlerini hayranlıkla seyrediyor,
basketbol sahalarında oynanan kovalambaç oyunları ilgiyle takip ediliyor, amatör müzik guruplarının açık hava da verdiği karaoke ve playback konserleri dinleyenleri mest ediyor, devasal miting alanlarının uçurtma uçurtmak için kullanılması parmak ısıttırıyordu.
Vahpi ile Raşit parkın içinde ilerliyor, kalabalığın parkın içinde oluşturduğu sülüete iki kişilik katkıda bulunuyorlardı.
Raşit, derin düşüncelere dalmıştı. Elbette memleket sorunları veya dünyada olup bittenlerle alakadar bir durum değerlendirmesi yapmıyordu.
Tüm bunları zaten bu günkü çalışma gününün yarısını uyuyarak geçirirken beyninin dehlizlerinden yeterince
geçirmiş ve yorgun düşmüştü.Raşit'in şimdi düşünmesi gereken daha mühim bir mesele vardı.
Raşit sabah çıtlatığı kabak çekirdeklerinden arta kalanları nereye koyduğunu düşünüyordu.
"Acaba hangi cebindeydi?"
Sol cebini yokladı, lakin emeline ulaşamadı zira cebinde sadece bir tırnak çakısı, iki adet şeker, üç adet ayçekirdeği kabuğu ve artık tedavülden kalkmış olan bir adet 100000 tl bozuk para vardı.
Raşit kabak çakirdeklerinin sol cebinde olmadığına kanaat getirmişti. Öyleyse sağ cebinde olmalıydı. Raşit sağ cebini yoklamaya karar verdi.
Önce sağına daha sonra solunu kontrol ettikten sonra yolun karşı tarafa geçmeye müsait olduğunu düşündü ve Vahpi ile beraber koşarak karşı tarafa geçtiler.
Raşit elini dikkatle sağ cebine doğru yanaştırıp usulca soktu ve yokladı. Yüzünde mutlu bir ifade oluştu.
Yüzündeki mutlu ifade daha sonra yerini gülümsemeye bıraktı. Evet kabak çekirdekleri Raşit'in sağ cebindeydi.
Raşit kibar, naif ve nazenin bir hamleyle çekirdekleri cebinden çıkarttı, adeta çekirdekleri incitmekten itina ediyormuşçasına bir hali vardı.
Derken Raşit kabak çekirdeklerine bakmakta olan Vahpi yi fark etti ve hasmını aşağılayıcı bir tavırla süzdü.
Raşit kabak çekirdeklerine göz dikmiş olan Vahpi yi göz hapsine almış bir yandan bayatlamış bulunan çekirdekleri çıtlıyor bir yandan Vahpi yi gözlüyordu.
. Raşit, Vahpi nin ne kadar aşağlık adi utanmaz bir insan olduğunu düşünüyordu. Evet Vahpi utanmadan Raşit'in elindeki kabak çekirdeklerine bakıyordu.
Raşit'in içini derin bir hüzün kapladı. " Dünyada ne düşüncesiz ne münasebetsiz insanlar var " diye düşündü.
Raşit'in kalp atışları hızlanmış, tansyonu yükselmiş, kaşları çatılmıştı. Az evvelki mutlu gülümsemesinden eser kalmamış derin bir kaygı yüreğini kaplamıştı.
Raşit, Vahpi nin devamlı elindeki kabak çekirdeklerine bakmasından oldukça irite olmuştu.
Fakat bunu. karşısındakine belli etmesine aldığı terbiye ve beyefendi kişiliği müsade etmiyordu.
Vahpi, hala Raşit'in elindeki kabak çekirdeklerine manalı manalı bakıyordu. Raşit'in alnından soğuk terler boşanıyordu.
Vahpi, sağ elini yavaş ve sinsi bir hamle ile cebine soktu. Raşit, Vahpi nin elindeki kabak çekirdeklerini almak için kasici, delici veya ateşli bir edevat çıkartacağını düşünerek korkuya kapıldı ve sonunda pes ederek elindeki bir haftalık, gevşemiş, kokuşmuş, bozuk, kabak çekirdeği artıklarını alnındaki ecel terlerini silerek Vahpi ye doğru uzattı.
"Buyur kardeş kabak çekirdeği yer misin? Ne demişler biri yer, biri bakarsa cinayet çıkarmış değil mi? Halbusaki böyle şeylere ne gerek var , çekirdek yiyelim kabak konuşalım değil mi?"
Vahpi, sağ elini cebinden usulca çıkartıp, yavaşça Raşit'e doğru uzattı. Raşit'in gözbebekleri büyümüş ve manda gözü gibi açılmıştı. Ağızının kenarlarıdan akan sular çenesinden süzülüp yerdeki papatyaların ve lalelerin su ihtiyaçlarını karşılıyordu. Vahpi, avucudaki fındık fıstığı Raşit'in eline döktü.
"Akşam hepsini yiyemedik."
Raşit sol elindeki bayat kabak çekirdeklerini hışımla fırlatıp sağ avucundaki taze fındık fıstığı usulca sağ cebine döktü.
Yüzünde mutlu bir ifade oluştu. Yüzündeki mutlu ifade daha sonra yerini gülümsemeye bıraktı.
Evet büyüklerimiz doğru söylemişti. Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmezdi. Nefsiyle yaptığı muhasebeden zaferle çıkmış, elindeki çekirdekleri yanındaki insan artığı yaratıkla paylaşma alçak gönüllülüğünde bulunmuştu.
Bir an "acaba fazlamı ileriye gittim, bu mahlukata fazlamı yüz veriyorum" diye düşündüysede gönlünü yokladığında ve sonrasında avcunda fıstıkların sıcaklığını hissettiğinde tam bir gönül huzuruyla dolduğunu fark etti....