Wu-Tang
Kayıtlı Üye
Uçsuz bucaksız, engin bir çölün ortasında tek başımayım. Kulağımda çalan tatlı bir melodiden başka ses yok. Kimim ben? Neredeyim? Bana ne yapacağımı söyleyecek kimse yok mu? Sanırım bu macerada kendi yolumu kendim çizeceğim.
Etrafıma bakıyorum. Kumlar, yakıcı ve parıldayan güneş, ufak tefek taştan yapılar. Kafamı yukarı kaldırıyorum ve işte orada. Kocaman, dimdik bir dağ ve onun yarık zirvesi. Artık bir amacım var; o dağın zirvesine ulaşmak.
Journey derin ve sürükleyici bir oyun. Thegamecompany’nin daha önce piyasaya sürdüğü Flower oyununu oynayanlar bilecektir. O geniş çayırlarda, rengarenk çiçekleri rüzgarla birlikte dansettirirken hissettiğiniz o huzuru ve dinginliği Journey’de kumların arasında süzülürken hissediyorsunuz. Belki de çoğunuz bu muhteşem oyunu oynayıp bitirdiniz bile. Eğer aranızda oynamayan varsa bu yazıyı okumamanızı tavsiye ederim. Çünkü hiçbir şey bilmeden oyuna başlamak ve yolunuzu kendiniz keşfetmek isteyebilirsiniz.
Yolculuğa devam
Kumlar arasında ne yapacağımı bilmeden geziniyorum. Oraya nasıl tırmanacağım? Üzerimdeki cübbeden başka elimde hiçbir şey yok. Karşıma ne çıkacak bilmiyorum. Etrafta rüzgarda dalgalanan halılar var. Onlara doğru yaklaşıyorum. Dokunduğumda ise beni havaya uçuruyorlar. Halılar rüzgarda dansettikçe, ben daha da yükseğe çıkıyorum. Kumların arasında dolaşırken aniden benim tıpatıp aynım biri karşıma çıkıyor. O da benim gibi etrafta dolanıyor. Hemen onu takip etmeye başlıyorum. O bir yapay zeka mı yoksa gerçek bir oyuncu mu bilemiyorum. Çünkü hiçbir şekilde iletişim kuramıyorum. Tek yapabildiğim onu izlemek. Artık o, yoldaşım oluyor. Sonra birden kayboluyor. Geri geldiğinde ise atkısı daha uzun. Acaba aynı kişi mi? Yoksa başka biri mi? Birlikte uçuşan bayraklar topluyoruz ve topladıkça kendimize halılardan uzun yollar yapıyoruz. Yollar bizi taştan kalıntıların üzerine çıkarıyor. Yukarıya ulaştığımda ise beni başka biri karşılıyor. Benden oldukça büyük, beyaz cübbeli rahibeye benzer bir karakter. Işık saçarak benimle konuşuyor. Ne dediğini bilmiyorum ama meditasyon yapmaya başlıyorum. Uyandığımda yol arkadaşım yine ortadan yokoluyor.
Artık daha hızlı ilerliyorum. Ne yapmam gerektiğini anladım. Yolda karşıma ışık topakları çıkıyor. Gördükçe onları topluyorum. Peki ne işe yarıyorlar? Hepsi birer ipucu mu yoksa ödül mü? İlerledikçe farklı yerlere geçiyorum. Artık hava karardı. Ay ışığı çevremi aydınlatıyor. Suyun altındayım. Onlarca uçuşan halı etrafımda tıpkı yosunlar gibi. Karanlıkta dolanıyorum. Yukarıda bir ışık hüzmesi. İşte orada! Yol arkadaşım yeniden çıkıyor karşıma. Yosuna benzer halıları kullanarak yükseliyorum.
Karanlık bir mağaraya giriyoruz. Etrafta yüzen bir canavar var. Sanki kaya parçalarından oluşmuş bir balinaya benziyor. Gözlerindeki ışıkla etrafı tarıyor. Ondan kaçmaya çalışıyorum. Ama beni görüyor. Kaçmam imkansız! Bana yaklaşıyor ve saldırıyor. Yere düşüyorum. Birkaç saniye içinde yeniden canlanıyorum. Artık daha dikkatliyim. Arkadaşımla beraber kalıntıların en üstüne ulaşıyoruz ve yeniden meditasyon yapıyoruz.
Çölde bir başına
Şimdi ise önümde bir kule yükseliyor. En tepeye ulaşmak için halıları kullanıp kulenin çevresindeki ışıkları yakıyorum. Bana yardım eden başka bir arkadaşım daha var burada. Halı parçalarından oluşmuş bir balık. Tıpkı bir çekiç balığına benziyor. Üstüne biniyorum ve beni kalıntılar arasında dolaştırmasına izin veriyorum. En tepeye ulaştığımda yeniden meditasyona başlıyorum.
Sanırım dağın zirvesine artık çok yaklaştım. Çünkü her yerde kar var. Fırtına yolumu kesiyor. Zar zor yürüyorum. Fırtınadan kaçmak için kayaların arkasına saklanıyorum. Yukarıya doğru tüm gücümle koşuyorum. İleride tapınağa benzer bir yapı var. Orası olmalı. Kör edercesine bir ışık parlıyor. Müzik susuyor. Sessizlik çöküyor ve ben yere düşüyorum. Uyandığımda ise etrafımı yabancıların sardığını görüyorum. Sonunda zirveye ulaştım. Işığa doğru yürüyorum. Başardım.
Oyun değil, sanat eseri
Bu post-apokaliptik dünyadaki yolculuğum burada sona erdi. Hikaye genel hatlarıyla anlattığım gibi. Oyun içinde bilmeceleri çözerek yolunuzu bulmak size kalmış. Hikaye basit olduğu için oyunun oynanışı da gayet basit. Oyun yaklaşık 3 saat içerisinde bitiyor. Oyun içinde kahramanınızı yönlendirmek için analog çubuk, X ve O tuşlarını kullanıyorsunuz. X tuşu ile etrafınızda gördüğünüz eşyalara dokunurken, O tuşu ise eğer oyunu online oynuyorsanız sizinle birlikte seyahat eden diğer oyunculara bir melodi göndermenizi sağlıyor. Böylece birbirinizi kaybetmemiş oluyorsunuz. Online oynarken yanınıza rastgele bir oyuncu geliyor. Adını veya PSN ID’sini öğrenemiyorsunuz. Ayrıca co-op oynanışta topladığınız kaynakları diğer oyuncuyla paylaşabiliyorsunuz.
Müzik, Journey’i iyi bir oyun yapan en önemli unsur belki de. Çünkü her sahnede mükemmel bir müzik eşliği var. Örneğin, kumlar üzerinde kayarken arka fonda destansı bir müzik duyuyorsunuz. Grafikler oldukça güzel. Bir de mevsimler değişir gibi renklerin değişmesi sizi hem görsel hem de duygusal olarak etkiliyor.
Journey’i sadece bir oyun değil başlı başına bir sanateseri olarak kabul etmek gerek. Çünkü oyun oynamak ikinci planda kalıyor. Oyunu deneyin ve bu görsel güzelliğin tadını çıkarın. Journey'in sadece PlayStation 3'e özel olduğunu da belirtelim.
Etrafıma bakıyorum. Kumlar, yakıcı ve parıldayan güneş, ufak tefek taştan yapılar. Kafamı yukarı kaldırıyorum ve işte orada. Kocaman, dimdik bir dağ ve onun yarık zirvesi. Artık bir amacım var; o dağın zirvesine ulaşmak.
Journey derin ve sürükleyici bir oyun. Thegamecompany’nin daha önce piyasaya sürdüğü Flower oyununu oynayanlar bilecektir. O geniş çayırlarda, rengarenk çiçekleri rüzgarla birlikte dansettirirken hissettiğiniz o huzuru ve dinginliği Journey’de kumların arasında süzülürken hissediyorsunuz. Belki de çoğunuz bu muhteşem oyunu oynayıp bitirdiniz bile. Eğer aranızda oynamayan varsa bu yazıyı okumamanızı tavsiye ederim. Çünkü hiçbir şey bilmeden oyuna başlamak ve yolunuzu kendiniz keşfetmek isteyebilirsiniz.
Yolculuğa devam
Kumlar arasında ne yapacağımı bilmeden geziniyorum. Oraya nasıl tırmanacağım? Üzerimdeki cübbeden başka elimde hiçbir şey yok. Karşıma ne çıkacak bilmiyorum. Etrafta rüzgarda dalgalanan halılar var. Onlara doğru yaklaşıyorum. Dokunduğumda ise beni havaya uçuruyorlar. Halılar rüzgarda dansettikçe, ben daha da yükseğe çıkıyorum. Kumların arasında dolaşırken aniden benim tıpatıp aynım biri karşıma çıkıyor. O da benim gibi etrafta dolanıyor. Hemen onu takip etmeye başlıyorum. O bir yapay zeka mı yoksa gerçek bir oyuncu mu bilemiyorum. Çünkü hiçbir şekilde iletişim kuramıyorum. Tek yapabildiğim onu izlemek. Artık o, yoldaşım oluyor. Sonra birden kayboluyor. Geri geldiğinde ise atkısı daha uzun. Acaba aynı kişi mi? Yoksa başka biri mi? Birlikte uçuşan bayraklar topluyoruz ve topladıkça kendimize halılardan uzun yollar yapıyoruz. Yollar bizi taştan kalıntıların üzerine çıkarıyor. Yukarıya ulaştığımda ise beni başka biri karşılıyor. Benden oldukça büyük, beyaz cübbeli rahibeye benzer bir karakter. Işık saçarak benimle konuşuyor. Ne dediğini bilmiyorum ama meditasyon yapmaya başlıyorum. Uyandığımda yol arkadaşım yine ortadan yokoluyor.
Artık daha hızlı ilerliyorum. Ne yapmam gerektiğini anladım. Yolda karşıma ışık topakları çıkıyor. Gördükçe onları topluyorum. Peki ne işe yarıyorlar? Hepsi birer ipucu mu yoksa ödül mü? İlerledikçe farklı yerlere geçiyorum. Artık hava karardı. Ay ışığı çevremi aydınlatıyor. Suyun altındayım. Onlarca uçuşan halı etrafımda tıpkı yosunlar gibi. Karanlıkta dolanıyorum. Yukarıda bir ışık hüzmesi. İşte orada! Yol arkadaşım yeniden çıkıyor karşıma. Yosuna benzer halıları kullanarak yükseliyorum.
Karanlık bir mağaraya giriyoruz. Etrafta yüzen bir canavar var. Sanki kaya parçalarından oluşmuş bir balinaya benziyor. Gözlerindeki ışıkla etrafı tarıyor. Ondan kaçmaya çalışıyorum. Ama beni görüyor. Kaçmam imkansız! Bana yaklaşıyor ve saldırıyor. Yere düşüyorum. Birkaç saniye içinde yeniden canlanıyorum. Artık daha dikkatliyim. Arkadaşımla beraber kalıntıların en üstüne ulaşıyoruz ve yeniden meditasyon yapıyoruz.
Çölde bir başına
Şimdi ise önümde bir kule yükseliyor. En tepeye ulaşmak için halıları kullanıp kulenin çevresindeki ışıkları yakıyorum. Bana yardım eden başka bir arkadaşım daha var burada. Halı parçalarından oluşmuş bir balık. Tıpkı bir çekiç balığına benziyor. Üstüne biniyorum ve beni kalıntılar arasında dolaştırmasına izin veriyorum. En tepeye ulaştığımda yeniden meditasyona başlıyorum.
Sanırım dağın zirvesine artık çok yaklaştım. Çünkü her yerde kar var. Fırtına yolumu kesiyor. Zar zor yürüyorum. Fırtınadan kaçmak için kayaların arkasına saklanıyorum. Yukarıya doğru tüm gücümle koşuyorum. İleride tapınağa benzer bir yapı var. Orası olmalı. Kör edercesine bir ışık parlıyor. Müzik susuyor. Sessizlik çöküyor ve ben yere düşüyorum. Uyandığımda ise etrafımı yabancıların sardığını görüyorum. Sonunda zirveye ulaştım. Işığa doğru yürüyorum. Başardım.
Oyun değil, sanat eseri
Bu post-apokaliptik dünyadaki yolculuğum burada sona erdi. Hikaye genel hatlarıyla anlattığım gibi. Oyun içinde bilmeceleri çözerek yolunuzu bulmak size kalmış. Hikaye basit olduğu için oyunun oynanışı da gayet basit. Oyun yaklaşık 3 saat içerisinde bitiyor. Oyun içinde kahramanınızı yönlendirmek için analog çubuk, X ve O tuşlarını kullanıyorsunuz. X tuşu ile etrafınızda gördüğünüz eşyalara dokunurken, O tuşu ise eğer oyunu online oynuyorsanız sizinle birlikte seyahat eden diğer oyunculara bir melodi göndermenizi sağlıyor. Böylece birbirinizi kaybetmemiş oluyorsunuz. Online oynarken yanınıza rastgele bir oyuncu geliyor. Adını veya PSN ID’sini öğrenemiyorsunuz. Ayrıca co-op oynanışta topladığınız kaynakları diğer oyuncuyla paylaşabiliyorsunuz.
Müzik, Journey’i iyi bir oyun yapan en önemli unsur belki de. Çünkü her sahnede mükemmel bir müzik eşliği var. Örneğin, kumlar üzerinde kayarken arka fonda destansı bir müzik duyuyorsunuz. Grafikler oldukça güzel. Bir de mevsimler değişir gibi renklerin değişmesi sizi hem görsel hem de duygusal olarak etkiliyor.
Journey’i sadece bir oyun değil başlı başına bir sanateseri olarak kabul etmek gerek. Çünkü oyun oynamak ikinci planda kalıyor. Oyunu deneyin ve bu görsel güzelliğin tadını çıkarın. Journey'in sadece PlayStation 3'e özel olduğunu da belirtelim.