Earl Freyja
Bayan Üye
Yazar :Jojo Moyes
Çevirmen :Ayşe Görür
Yayınevi : Pegasus
Tür / Konu : Roman (Çeviri) Gençlik Edebiyatı Aşk
ISBN : 9786053430674
Sayfa : 480 sayfa
Orijinal Dili : İngilizce
Basım : İstanbul 2012
Birbirlerine aşktan başka verecek hiçbir şeyleri yoktu...
Yaşamın ince detayları Lou'dan sorulur. Otobüs durağıyla ev arasında kaç adım var? Çalıştığı kafeye gelip gidenler nasıl bir hayat yaşıyor? Parlak yeşil elbisenin altına ne renk külotlu çorap giyilir? Onda bu soruların hepsinin cevabı var. Kolayca mutlu olabildiği küçücük dünyasında bilmediği tek şey hayatın çok daha karmaşık soru ve cevaplarla dolu olduğu...
Geçirdiği motosiklet kazasıyla hayatı altüst olan Will uzun süredir karmaşık sorularla meşgul. Bu hayatta diğer insanları mutlu eden küçük şeyler ona biraz olsun keyif vermiyor. Çevresindeki tüm renkler birden griye dönmüş ve böyle bir umutsuzluk içindeyken yapabileceği tek şeyin hayatını sonlandırmak olduğunu düşünüyor.
Peki, asık suratlı, aksi ve geçimsiz Will, Lou'nun rengârenk yaşamıyla karşılaşırsa neler olur?
Mucizelere inanmıyorsanız durup bir kez daha düşünün...
"Sakin Son Bölümleri Otobüste Giderken Okumayin. Ağlamamak için kendinizi tutmaya çalışırken bir enkaza dönüşebilirsiniz."
Tracy Williams
"Bu kitabı okuyunca duygudan duyguya koşacağınız bir lunaparka girmiş gibi oluyorsunuz. Okurken dünyayı ve zamanı durdurmak isteyeceksiniz."
Dooster
"Arkadaşların elden ele dolaştıracağı bir roman olacak. Moyes karizmatik, gerçekçi ve çarpıcı karakterler yaratmayı çok iyi biliyor."
The Independent
"Sizi bu kadar içine çekecek başka bir kitap bulmanız çok zor. Yıllardır okuduğum en güzel kitap."
Gill B.
"Bu hikâyeyi kitap bittikten çok uzun bir süre sonra bile hatırlayacak, her daim yanınızda taşımak isteyeceksiniz."
Romantic Book Lover
KİTABIN İLK BÖLÜMÜNDEN:
Giriş
2007
Adam banyodan çıktığında kadın uyanıp yastıklara dayanmış, yatağın yanında duran seyahat broşürlerine göz atıyordu. Kadının üzerinde adamın tişörtlerden biri vardı ve uzun saçları bir önceki gece yaşadıklarına dair çok şey anlatacak kadar dağınıktı, önceki geceyi kısa bir an hatırlayarak keyfini çıkaran adam havluyla ıslak saçlarını kuruladı
Kadın broşürlerden başını kaldırıp dudak büktü. Yaşı böyle bir hareket için oldukça büyük olsa da henüz kısa süredir birlikte oldukları için bu mimikleri sevimli görünüyordu.
Gerçekten dağlara çıkıp trekking yapmak ya da vadilerde gezinmek zorunda mıyız? Bu birlikte çıktığımız ilk doğru düz*gün tatil ve bir yerden kendimizi atmadığımız ya da polar dağ kıyafetleri giymediğimiz tek bir gezimiz bile olmadı.
Broşürleri yatağın üstüne atan kadın bronzlaşıp karamel rengine dönmüş kollarını başının üstünde tutarak gerindi. Kısık sesi uykusuz geçen saatlerin kanıtı gibiydi. Lüks bir spa masajı için Baliye gitmeye ne dersin? Kumların üzerinde uzanır saatler boyu kendimizi şımartırız Uzun ve rahatlatıcı geceler geçiririz.
Ben öyle tatillere çıkamam. Bir şeyler yapıyor olmam lazım.
Uçaktan kendini atmak gibi mi mesela?
Denemeden karar verme bence.
Kadın suratını astı. Senin için fark etmediğine göre kararımı çoktan verdim sanırım.
Adamın hafif nemli gömleği üzerine yapışmıştı. Saçlarını tarayıp cep telefonunu açtı ve küçük ekranda beliren mesajlara göz gezdirdi.
Peki. Benim gitmem lazım. Kendine kahvaltı hazırla. Kadını öpmek için yatağın üzerine eğildi. Kadın ılık teninden yayılan parfümle çok seksi kokuyordu. Adam, kadının saçlarından gelen kokuyu içine çekti ve kadın kollarını onun boynuna dolayıp yatağa doğru çekince adamın aklındaki her şey bir an için uçup gitti.
O halde bu hafta sonu gidiyor muyuz?
Adam gönülsüzce yataktan kalktı. Anlaşmada ne olacağına bağlı. Şu anda her şey belirsiz. Belki New Yorkta olmam gereke*bilir. Yine de perşembe günü güzel bir akşam yemeği yiyebiliriz. Restoranı sen seç. Adamın eli kapının arkasında asılı duran motosiklet kıyafetlerine uzandı.
Kadın gözlerini kıstı. Akşam yemeği mi? Bay BlackBerry de bize katılacak mı?
Ne?
Bay BlackBerry beni Bayan Fazlalık gibi hissettiriyor. Kadı*nın yüzü bir kez daha asılmıştı. Sürekli senin dikkatini çekmeye çalışan üçüncü bir kişi varmış gibi hissediyorum.
Sessize alırım.
Kadın, Will Traynor! diye bağırdı. Tamamen kapatacağın zamanlar da olmalı.
Ama dün gece kapattım, değil mi?
Ancak ağır tehdit altındayken kapatıyorsun.
Adam sırıttı. Şimdi öyle mi oldu? Deri kıyafetlerini giyince nihayet Lissanın üzerinde bıraktığı etkiden de kurtulmuştu.
Motosiklet ceketini omzuna atıp ayrılırken kadına bir öpücük gönderdi.
Cep telefonunda yirmi iki mesaj vardı ve ilki sabah 3.42′de New Yorktan gelmişti. Hukuki bir problemle ilgiliydi. Garaja inen asansöre bindikten sonra gece gelen haberlerle neler olup bittiğini anlamaya çalıştı.
Günaydın Bay Traynor.
Güvenlik görevlisi kabininden çıktı. Bu, soğuğa karşı koru*naklı bir kabin olsa da aslında aşağıda korunulacak bir hava da yoktu. Will bazen güvenlik görevlisinin kapalı devre televizyon sistemine ve hiç kirlenmeyen 60.000 sterlinlik arabaların parlak tamponlarına bakarak saatler boyunca ne yaptığını merak ediyordu. Deri ceketini giydi ve, Dışarısı nasıl Mick? diye sordu. Fena. Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor.
Will duraksadı, öyle mi? Motor havası değil yani?
Mick başını salladı. Hayır efendim. Şişme botunuz yoksa binmeyin derim. Ya da ölmek istemiyorsanız.
Will motoruna bakıp kıyafetlerini çıkardı. Lissa aksini düşünse de gereksiz riskler alan bir adam değildi. Motorun ön tarafındaki gözü açıp giysileri oraya koydu ve kilitledikten sonra anahtar*ları Micke attı. Mick anahtarları tek eliyle kolayca yakalamıştı. Kapının altından atarsın olur mu?
Sorun değil. Size bir taksi çağırmamı ister misiniz? Hayır, ikimizin de ıslanmasına gerek yok.
Mick otomatik kapıyı açan düğmeye bastı ve Will eliyle te*şekkür ederek dışarı çıktı. Sabahın ilk saatlerinde hava karanlık ve gök gürültülüydü. Saat henüz yedi buçuk bile değildi, fakat Londranın merkezinde trafik şimdiden yoğunlaşmıştı ve yavaş ilerliyordu. Will montunun yakalarını yukarı kaldırıp kavşağa doğru yürümeye başladı. En kolay taksi bulacağı yer burasıydı. Yollar göle dönmüştü ve kaldırımdan parlak, gri bir ışık sokağa yansıyordu.
Kaldırım kenarındaki takım elbiseli diğer insanları gören Will içinden lanet okudu. Ne zamandan beri Londra bu kadar erken kalkmaya başlamıştı? Tabii herkesin aklında aynı soru vardı.
Will hangi noktada dursam daha iyi olur diye düşünürken telefonu çaldı. Arayan Rupertdı.
Geliyorum. Taksi bulmaya çalışıyorum. Yolun karşı tarafında, turuncu ışıklı bir taksi gözüne çarptı ve taksiyi kendisinden başka kimsenin görmediğini umarak ona doğru ilerledi. Bir otobüs gürültüyle yanından geçti ve ardından frenleri tiz bir ses çıkartan kamyon yüzünden Rupertın sözleri duyulmaz oldu. Will trafi*ğin gürültüsü içinde, Seni duyamıyorum Rupe, diye bağırdı. Bir daha söyler misin? Kısa bir süre orada mahsur kaldıktan sonra önünden akıp giden trafiğin içinde yanan turuncu ışığı görüp boş elini kaldırdı ve sağanak yağmurda sürücünün onu görmesini umdu.
New Yorktan Jeffi araman lazım. Hâlâ uyumamış, senin aramanı bekliyor. Dün gece sana ulaşamadık.
Sorun nedir?
Hukuki bir pürüz. Bir paragrafta uygulamadıkları iki madde imza kâğıtlar Yağmurda lastikleri kayan bir arabanın sesi karşı tarafın konuşmalarını bastırıyordu.
Anlayamadım.
Taksi de onu görmüştü. Yavaşlayıp yolun karşı tarafına küçük bir su birikintisi sıçratarak durdu. Arabayı fark edip öne atılan başka bir adam ise Willin ondan önce davranıp taksiyi yakala*yacağını anladığında hayal kırıklığıyla yavaşladı. Will sinsi bir zafer duygusuna kapılmıştı
Aşk romanları ile tanınan ünlü yazar Jojo Moyes Senden Önce Ben romanı ile yine sizi oldukça duygulandıracak ve bazılarını ağlatacak bir kitap ile karşımıza geliyor.
Küçük bir kasabada sade bir hayat yaşayan fakat renkli bir karaktere sahip olan bir kız ile bir zamanlar hayatı doya doya yaşamış olan fakat geçirdiği kaza nedeni ile tekerlekli sandalyeye mahkum olan ve dahası hayata küsmüş olan bir adamın yolları kesişirse ne olur? Hangisi hangisinin hayatını etkisi altına alır?
Jojo Moyes okurlarına bu soruların cevabını duygusal bir aşk romanı ile veriyor. Bir tarafta sıradan bir hayat yaşayan kız ile diğer tarafta hayatı doyasıya yaşamış fakat geçirdiği kaza ile sandalyeye mahkum yaşayan adamın aşkı ve yaşadıkları sizi oldukça etkileyecek.
Eleştirmenlerden tam not alan ve büyük beğeni kazanan Senden Önce Ben romanı bir çok kitap eleştirmeni tarafından okunması gereken romanlar listesine eklendi bile.
İngilterenin ufak bir kasabasında yaşayan Lou sıradan be çoğu insana göre basit bir hayat yaşayan genç bir kadındır. Bir gün çok sevdiği işini kaybeder ve hiçbir özel eğitimi olmadığı için bir süre farklı işlerde tutunmaya çalışır. Hiçbirinde umduğunu bulamayınca karşısına çıkan bakıcılık işini kabul etmek zorunda kalır. Söz konusu bakıcılık olunca yaşlı birini beklerken karşısına 25 yaşında yakışıklı bir adam çıkar.
Will yıllardır hayatı doyasına yaşamış, hayatı kendine göre şekilendirmiş biri iken geçirdiği kaza sonrası tekerlekli sandalyeye mahkum kalmıştır. Sadece el parmakları dışında başından aşağısını hissedemeyen ve hareket ettiremeyen Will için tek kurtuluş kendisini öldürmektir.
Lou ile Will ilk başlarda pek anlaşamazlar ve sürekli birbirleri ile uğraşırlar. Fakat zamanla bu arkadaşlığa dönüşmeye başlar ve birbirlerini daha iyi anlarlar. Fakat Lou acı bir gerçeğe kulak misafiri olur. Will hayatına son vermek istemektedir ve son intihar girişiminden sonra ailesi ile anlaşma yapmıştır. Altı ay kendini öldürmeye teşebbüs etmeyecek fakat sonrasında İsviçreye gidip yasal olarak hayatına son verilecektir. Ailesinin önünde Willin fikrini değiştirmeleri için altı ay vardır.
Lou bunu öğrenince işi bırakmak ister. Fakat Will ilk defa biri ile bu kadar yakınlaşmıştır ve ailesi Loudan kalmasını ister. Bunun üzerine Lou Willin ailesi ile bir anlaşma yapar. Lou Wille yeniden hayatı sevdirmeye kararlıdır ve ailesi bunun için ona tüm imkanları sağlayacaktır. Ailesi Lounun isteğini kabul eder ve Lou çalışmalarına başlar.
Planlar ilk başta pek de istediği gibi gitmez ama zamanla Wille daha fazla yakınlaşır ve daha güzel vakit geçirirler. Aralarındaki yakınlaşma git gide artar ve sonunda birbirlerine aşık olduklarını anlarlar. Birlikte çıktıkları tatilde Lou daha fazla kendini tutamaz ve aşkını itiraf eder. Dahası herşeyi bildiğini ve Willin onunla birlikte hayatı paylaşmasını ister. Ve Will son kararını verir...
Louisa Clark altı yıldır bir cafede çalışmaktadır. Fakat cafenin sahibi cafeyi kapatmaya karar verir ve Louisa işsiz kalır. Ailesinin maddi durumu iyi olmadığı için hemen iş bulması gerekir. İşçi Bulma Kurumuna başvurur. Birkaç işe başlar ve bu işler ona uygun olmadığı için uzun süre çalışamaz. Son olarak bir hasta bakıcılığı işi bulur ve görüşmeye gider. Camilla Traynor ın oğlu Will 2 yıl önce kaza geçirip felç olmuştur. Oğlu için bir bakıcı arıyordur. Louisa, Camilla Traynor ile görüşmeye gider ve onun canlı, konuşkan kişiliği işe alınmasını sağlar.
Louisa annesi, babası, kız kardeşi Treena ve onun 5 yaşındaki oğlu Thomas ile birlikte yaşamaktadır. 6 yıldır birlikte olduğu Patrick adında bir erkek arkadaşı vardır. Ailesi Louisanın işini duyunca çok memnun olmazlar ama maaşı normale göre daha fazladır ve altı aylık bir iştir.
Louisa işe başlar ve Will ile tanışır. Willin yanında onun tıbbi bakımını yapan Nathan adında bir kişi daha vardır. Will başlarda Lou ile hiç konuşmaz. Lou konuşmak için çabalar ama çabaları karşılıksız kalır. Will felç olduğu için ve her işinde başkasına muhtaç olduğu için mutsuzdur. Lounun görevi bakımdan çok Willi neşelendirmektir. Lou ilk günlerde bunu başaramaz ve işi bırakmayı düşünür. Will zamanla Louya alışmaya başlar. Onun giyim tarzına, hareketlerine, düşüncelerine gülmeye başlar. Birgün Willin eski kız arkadaşı Alicia ve Eski arkadaşı Rupert gelir. Evleneceklerini söylerler. Will buna üzülür ve bir süre sessizleşir. Lou önceden yapmadığı şeyleri Will ile yapmaya başlar. Önceden hiç altyazılı film izlememiştir ama Will ile izler ve çok beğenir. Lou, Willi kontrol zamanlarında hastaneye götürür. Birgün Will ateşlenir ve Lou bunu farketmez. Nathan geldiğinde Louya kızar ona neler yapması gerektiğini anlatır. Gece Camilla Traynor gelemeyeceği için Lou gecede Willin yanında kalır. Lou, Will uzun süre traş olmak istemediği halde Lou onu ikna eder ve saçını kesip onu traş eder. O gün Willin kız kardeşi Georgina gelir. Lou, Bayan Traynor ve Geoginanın konuşmalarını duyar. Willin önceden intihar girişiminde bulunduğunu ve babasının onu kurtardığını öğrenir. Görevinin Willin intihar etmesini engellemek olduğunu anlar. Willin yaşamak istemediğini, ölmek için İsviçreye Dignitasa gitmek istediğini öğrenir. Dignitasta ötanazi yasaldır. Ailesiyle bir anlaşma yapmıştır ve altı ay sonra Dignitasa gidecektir. Will bunları öğrenince kendisini kandırılmış hisseder. Ertesi gün işi bıraktığını ve sebebini yazan bir mektup bırakır ve eve gider. Bayan Traynor mektubu okuyunca Lounun evine gider, ondan işi bırakmamasını, istediği her olanağı ona sağlayacağını ister. Çünkü Will Louyu sever ve onunla birlikte gülmeye başlar. Önceden yapmadığı şeyleri Lou ile yapmaya başlar. Lou olanları Treenaya anlatır. Treena üniversiteye başlamayı düşündüğü için onun işi bırakmasını istemez. Ona Willin fikrini değiştirmek için bir şeyler yapması gerektiğini söyler. Lou bu fikirden hoşlanır ve ertesi gün Bayan Traynora fikrini söyler. Bayan Traynor çok istemese de eşi kabul eder. Lou ve Trrena araştırmalara başlar. Willi nereye götürebileceklerini bulmaya çalışırlar. Treena üniversiteye başlar ve evden taşınır.
Lou, Willi at yarışına götürmeye karar verir ama bu plan bir fiyasko olur. Tekerlekli sandalye yüzünden birçok sorun yaşarlar. İstedikleri yerde yemek yiyemezler ve Lou Willin atları hiç sevmediğini öğrenir. Wille arkadaşından klasik müzik konseri için bir davetiye gelir. Will, Lounun klasik müzik sevmediğini öğrenir ona klasik müziğin güzel olduğunu ve bu konsere gitmesi gerektiğini söyler. Lou da Will ile birlikte gitmek ister. Lou bu kez her şeyin yolunda gitmesi için için tüm önlemleri alır ve konsere giderler. Lou klasik müziği çok sever. Konser sırasında Lou ve Will yakınlaşırlar. Konser macerası sorunsuz bir şekilde biter. Lou Willin kendi başına yazı yazabilmesi için bilgisayarına bir program indirir. Bu Willin çok hoşuna gider artık yazılarını kendisi yazabilecektir.
Lounun doğum günü yemeğine Will de davet edilir. Lounun annesi ve babası Will ile çok iyi anlaşır. Fakat Patrick Lounun Will ile olan yakınlığını görünce sinirlenir ve Wille hiç iyi davranmaz.
Lou sürekli Willi dışarı çıkarmaya başlar. Onu şatonun etrafında, evin bahçesinde gezdirir. Konuşmaları sırasında Will Lounun kasaba dışında başka biryere gitmediğini öğrenir. Ona başka yerleri de gezip görmesini söyler. Lou bundan sonra Willi götürmek istediği yerlere kendisinin gitmek istediğini ve Willin de gelmesini istediğini söyler. Will hasta olu ve hastaneye yatar. Louda bu boşlukta kütüphaneye gider ve internetten Willin durumundaki hastalarla konuşmaya başlar. Willi nereye götürebileceği, nelerden hoşlanabileceği hakkında fikirler alır. Will hastaneden çıktıktan sonra Lou onu şarap tadımına götürür. Dönüşte Will, Lounun hep dövme yaptırmak istediğini ama ailesi kızar diye yaptırmadığını öğrenir. İkisi birlikte dövme yaptırırlar.
Lounun babası işten çıkarılır ve başka bir iş bulamaz. Bunu öğrenen Will babasıyla konuşur ve Willin babası Lounun babasını işe alır. Lou evdeki yatak probleminden dolayı Patricke taşınır. Will bundan hiç hoşlanmaz. Louya oraya taşınabileceğini söyler ama Lou istemez. Lou ve Will şatonun etrafında gezmeye çıkarlar ve Lou ona başından geçen bir olayı anlatır. Bu konuşma sırasında Lou ve Will duygusallaşır. Uzun uzun konuşurlar. Alicia ve Rupertin düğün davetiyesi gelir. Will önce istemese de sonra düğüne gitmeye karar verir. Will ve Louisa düğüne giderler. Düğünde dans ederler. İçip saehoş olurlar ve akşam bir otelde kalırlar. Çok eğlenceli birgün geçirirler.
Lou Will için bir gezi planı düzenler. Ama bunun için Patrickin koşu yarışına gidemeyecektir. Bu sebeple Lou ve Patrick arasında tartışma çıkar ve ayrılırlar. Lou Willin yanına taşınır.Lou, Treena ya Wiilden hoşlandığını söyler. Will zatürre olur. Uzun süre hastanede yatar. Lounun hazırladığı planı gerçekleştiremezler. Lou Nathanla birlikte başka bir plan hazırlar. Altı ayın dolması için çok az bir süre kalmıştır ve Lounun Willin kararını değiştirmesi gerekiyordur. Lou tüm hazırlıkları yapar. Sorun çıkmaması için her şeyi önceden ayarlar. Sorunsuz bir şekilde giderler. Çok eğlenceli bir tatil geçirirler. Lou önceden denemediği şeyleri dener ve mutlu olur. O mutlu olunca Will de mutlu olur. Lou Wille ondan hoşlandığını söyler. Ama Will sakat olduğu için onunla birlikte olmak istemez. Kararının değişmediğini Dignitasa gideceğini söyler. Lou ne söylese de Willin kararını değiştiremez. Ertesi gün kasabaya geri dönerler. Lou işi bırakır. Eve geldiğinde uzun süre odasından çıkmaz. Sonra olanları ailesine anlatır. Will ile görüşmez.
Bayan Traynor, Louyu arar ve ondan Dignitasa gelmesini ister. Will onu görmek istiyordur. Lou gitmeye karar verir ama annesi buna karşı çıkar. Lou annesine rağmen İsviçreye gider. Orada Will ile son olarak konuşur. Will klinikte ötanazi ile derin bir uykuya dalar. Will Louya bir mektup bırakmıştır ve Lou bu mektuba uyarak Parise gider. Will aynı zamanda ona üniversiteye gitmesi ve kendine bir hayat kurması için para bırakmıştır.
Senden Önce Ben kitabı Filmi çekilmesi gereken kitaplar listesinde yer almaktadır.