meridyen2
Kayıtlı Üye
İyilikler de, Kötülükler de Ölüm ile Birlikte Yok Olmaz
(Önlerine) Kitap konulmuştur; artık suçlu-günahkarların, onda olanlardan dolayı dehşetle korkuya kapıldıklarını görürsün. Derler ki: Eyvahlar bize, bu kitaba ne oluyor ki, küçük büyük bırakmayıp herşeyi sayıp-döküyor? Yapıp-ettiklerini (önlerinde) hazır bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye zulmetmez. (Kehf Suresi, 49)
Uyrukları, eğitimleri, maddi durumları, mevkileri ne olursa olsun her insan, zamanı geldiğinde Allahın huzuruna çıkacak ve dünyadaki yaşamının tam******* sorguya çekilecektir. Sonsuz ihtişam ve kudret sahibi olan Allah, Kuran ayetleri ile insanları hesap gününün varlığından haberdar etmiş ve onlara her kişinin yaptıklarının hassas teraziler ile ölçülerek karşısına çıkarılacağını bildirmiştir.
Kıyamet saatinin ve ahiretteki hesap gününün varlığından gafil olan bazı insanlar, yaşamları boyunca dünyanın yaratılış amacı üzerinde dikkatle düşünmekten şiddetle kaçınırlar. Bu nedenle de dünya hayatının varlığını sadece yüzeysel olarak değerlendirir ve sürekli kendilerini aldatırlar. Yüce Allah bu kişilerin durumunu bir Kuran ayetinde şöyle haber verir:
Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, (eğlence türünden) tutkulu bir oyalama, bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir çoğalma-tutkusudur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azab; Allahtan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir. (Hadid Suresi, 20)
Ayette dikkat çekilen kişiler, ömürleri boyunca dünya üzerinde ne isterlerse yapabileceklerini, hiçbir sınır ya da kural tanımadan zamanlarını geçirebileceklerini düşünürler. Dünyayı ve kendilerini Rabbimizin yarattığını ve dünya üzerinde geçirdikleri her anın, yaptıkları her işin mutlaka hesabını bir gün vereceklerini akıllarına getirmezler. Kuranda bildirildiği gibi, Onlar, dünya hayatından (yalnızca) dışta olanı bilirler. Ahiretten ise gafil olanlardır. (Rum Suresi, 7)
Ahiretten Yana Gafil Olan İnsanlar Ölümü Son Olarak Görürler
Allahın birçok Kuran ayetinde bildirdiği gibi din ahlakından uzak yaşayan insanlar ahiretten yana gafildirler. Bu gaflet, onların son derece çarpık ve sapkın inanışlar geliştirmelerine neden olur. Ahiretin varlığına inanmayan veya bugünün yaklaşarak gelmekte olduğunu unutan insanlar, ölümü bir çeşit kurtuluş olarak algılarlar. Bu insanlar ölümü sadece hayatlarının son bulduğu bir an olarak değil, aynı zamanda yaptıkları iyi ya da kötü herşeyin de son noktası olarak düşünürler. Diğer bir deyişle ölümle birlikte dünyada yaptıkları işlerin hepsini bir daha hiç kimseye hesabını vermeyecek şekilde geride bırakacaklarına inanırlar. Sorumsuzca yaşadıkları hayatın, işledikleri kötülüklerin, söyledikleri yalanların, yaptıkları adaletsizliklerin, bencilliklerinin, vefasızlıklarının bir daha hiç karşılarına çıkmayacağını sanırlar. Allahın onları ilk defa yoktan yarattığı gibi, çürüyüp toprak olduktan sonra, ahiret günü bir kez daha inşa edip dünyada sürdükleri yaşamın hesabını soracağına hiç ihtimal vermezler. Bu insanlar O (bütün gerçek), yalnızca bizim (yaşamakta olduğumuz bu) dünya hayatımızdan ibarettir; ölürüz ve yaşarız, biz diriltilecekler değiliz. (Müminun Suresi, 37) ayetinde haber verildiği gibi bütün gerçeğin sadece yaşamakta oldukları bu dünya hayatından ibaret olduğunu iddia ederler.
Nitekim yaşamları boyunca inkarı imana tercih etmelerinin, Allahın ayetlerini inkar konusunda çirkin bir cesaret içinde olmalarının, Allahın gönderdiği din ahlakına ait hiçbir konuyu kabul etmemelerinin temelinde de bu yanlış inançları yatmaktadır. Ölümü herşeyi silip atan bir son olarak düşünen insanlar için nefislerinin kendilerine emrettiği kötülükten sakınmalarını gerektirecek hiçbir unsur yoktur. Bu insanların gafil mantığına göre; eğer ölüm insanın yapıp ettiklerini geride bırakacağı ve işlediği herşeyden onu sonsuza dek kurtaracak bir sonsa, o zaman insanın sınır tanımaksızın fitnenin, fesadın içine girmesinde, herşeyden çok kendi heva ve hevesini düşünmesinde, nefsinin istediği her türlü hainliği, zalimliği ve kötülüğü yapmasında sakınca yoktur. Ancak elbette ki bu çok büyük bir yanılgıdır.
Yüce Allah İnsan Ruhunu Sonsuza Dek Yaşayacak Şekilde Yaratmıştır
Her türlü eksiklikten münezzeh olan Allahın dünya için takdir etmiş olduğu beden zamanla çürüyüp giderken, Allahın Kendi ruhundan üflediği ruh hiçbir zaman yok olmaz. Dünyada yapılanların hesabının verileceği ve sonrasında sonsuz yaşamın başlayacağı ahirette, her insan tüm yapıp ettikleriyle hesap verir. Allaha iman etmediği, fitnenin ve fesadın yaygınlaştırılmasına yardımcı olduğu, harama eğilim gösterdiği ve işlediği her türlü iyi ya da kötü iş için Allaha hesap verir. Dünya hayatı boyunca kendisine yapılan tüm uyarılardan ve bu uyarılara verdiği cevaplardan sorumlu tutulur. Dünyadayken ayette bildirildiği üzere Dediler ki: Biz yer (toprağın için) de yok olup gittikten sonra, gerçekten biz mi yeniden yaratılmış olacağız? Hayır, onlar Rablerine kavuşmayı inkar edenlerdir. (Secde Suresi, 10) diyenler, ölümle birlikte herşeyin sona ermediğini, bilakis asıl hayatın başladığını büyük bir şaşkınlıkla fark ederler. Bu günleriyle karşılaşmayı ummayanlar, büyük bir aldanış içinde olduklarını anlarlar. Çünkü bugün artık herkes için görüş gücü keskindir. Bediüzzaman Said Nursi de, Eyvah! Aldandık. Şu dünya hayatını sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zayi ettik. Evet, şu geçici hayat, bir uykudur; bir rüya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgar gibi uçar, gider (Sözler, s.136) sözleriyle yaratılışın amacını ölümle birlikte fark edip, artık geri dönüşü olmayanların pişmanlıklarını dile getirmiştir.
Allah Dünyada Yapılanların Karşılığını Ahirette Mutlaka Verir
Dünya üzerinde iyi insanlar, kötü insanlar, dürüst kişiler, yalancı kişiler, Allahtan korkup sakınanlar, yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar hep birarada yaşamlarını sürdürürler. Kimi insanlar Allahın hükümlerine kesin olarak itaat ederken, kimileri başkaldırır, kimileri ise bir kısmını uygulayıp bir kısmını göz ardı ederler. Elbette bu insanların karşılaşacakları son da birbirinden tamamen farklı olacaktır. Allah sonsuz adaleti gereği sayılan tüm bu insanlara hak ettikleri karşılığı verecektir. Bu kesin vaat Kuranda şöyle haber verilir:
Yoksa kötülüklere batıp-yara alanlar, kendilerini iman edip salih amellerde bulunanlar gibi kılacağımızı mı sandılar? Hayatları ve ölümleri bir mi (olacak)? Ne kötü hüküm veriyorlar. Allah, gökleri ve yeri hak olarak yarattı; öyle ki, her nefis kazandıklarıyla karşılık görsün. Onlara zulmedilmez. (Casiye Suresi, 21-22)
İşte Allahın insanlara hak ettikleri karşılığı vereceği yer ahirettir. Bu apaçık bir gerçektir. Allah her olayı duyan, gören, yapılan her iyiliği ve her kötülüğü bilendir. Öyleyse Allahın sonsuz adaletinin tecelli edeceği iyi veya kötü yapılan her tavrın karşılığının alınacağı ahiretin varlığını anlamazlıktan gelmek büyük bir gaflet olacaktır. Ayrıca unutulmamalıdır ki, bu gerçeği görmezden gelmek, ölünce toprak olacağız demek insanın din gününde tekrar yaratılmasını ve hesaba çekilmesini engellemeyecektir.
Dünya hayatı boyunca bu günüyle karşılaşacağına iman eden, salih ameller işleyip Allahın rızasından ayrılmayan müminlere ise, yaptıkları herşeyin karşılığı hazır olarak sonsuz cennet mekanında sunulacaktır. Allahı razı etmek için işledikleri her salih ameli, yaptıkları fedakarlıkları, gösterdikleri sabır ve güzel ahlakı ve ahiret için hazırladıkları büyük küçük her azığı yanlarında bulacaklardır. Dünya hayatı boyunca sabırlarını, itidallerini, insaniyetlerini, merhametlerini, tevazularını, adaletlerini ve güzel ahlaklarını ne kadar titizlikle korumuşlarsa, alacakları karşılık da Allahın izniyle o kadar büyük olacaktır. Ayette şöyle buyrulur:
Ey insan, gerçekten sen, hiç durmaksızın Rabbine doğru bir çaba harcayıp durmaktasın; sonunda Ona varacaksın. Artık kimin kitabı sağ yanından verilirse, O, kolay bir hesap (sorgu) ile sorguya çekilecek ve kendi yakınlarına sevinç içinde dönmüş olacaktır. (İnşikak Suresi, 6-9)
Gün İçerisinde Yapılan Amelleri Gözden Geçirmenin Önemi
İmam Rabbani Hazretleri de ahiret gününde Allaha hesap verirken pişmanlık duyanlardan olmamak için önemli bir sırrı hatırlatmıştır. İnsanın yaptığı hatalardan Allahın izniyle bir daha tekrarlamamak üzere kurtulmasının vesilelerinden biri sık sık nefsini ve kendi kendisini hesaba çekmesidir. İnsan ancak bu şekilde kendini geliştirip ahlakını güzelleştirebilir ve ahiret gününe hazırlanabilir. İmam Rabbani Hazretlerinin bu konudaki öğüdü şöyledir:
Allah (o kişilerin) sırlarının (bilinmeyen yanlarının) kudsiyetini (bereketini, mübarekliğini) artırsın; meşayihten (alim kişilerden oluşan gruptan) bir cemaat, (topluluk) kendilerini hesaba çekme yolunu ihtiyar etmişlerdir (seçmişlerdir).
Amel defterlerini, her gece yatmadan evvel mutalaa ederler (gözden geçirirler). Hatta günlük sözlerini, hareketlerini, duruşlarını ve davranışlarını dahi gözden geçirirler.
Tafsilatı ile (detayı ile) onların hakikatını (gerçeğini) anlamaya çalışırlar. Kusurları varsa, onları kurtarmaya bakarlar. Seyyiatlarından (kötülüklerinden de) dahi, tevbe, istiğfar, iltica (sığınma), tazarru (tevazu) ile Aziz Gaffar Allaha yalvararak kurtulmak isterler. Yararlı amelleri için Yüce Allaha hamd ve şükür ederler. Yaptıkları iyi amelleri dahi, Yüce Hakkın ihsan ettiği muvaffakıyetine (başarılarına) bağlarlar. (Mektubat-ı Rabbani, 310. Mektup)
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 88. sayı (Ekim 2011) 44. sayfada yayınlanmıştır.
(Önlerine) Kitap konulmuştur; artık suçlu-günahkarların, onda olanlardan dolayı dehşetle korkuya kapıldıklarını görürsün. Derler ki: Eyvahlar bize, bu kitaba ne oluyor ki, küçük büyük bırakmayıp herşeyi sayıp-döküyor? Yapıp-ettiklerini (önlerinde) hazır bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye zulmetmez. (Kehf Suresi, 49)
Uyrukları, eğitimleri, maddi durumları, mevkileri ne olursa olsun her insan, zamanı geldiğinde Allahın huzuruna çıkacak ve dünyadaki yaşamının tam******* sorguya çekilecektir. Sonsuz ihtişam ve kudret sahibi olan Allah, Kuran ayetleri ile insanları hesap gününün varlığından haberdar etmiş ve onlara her kişinin yaptıklarının hassas teraziler ile ölçülerek karşısına çıkarılacağını bildirmiştir.
Kıyamet saatinin ve ahiretteki hesap gününün varlığından gafil olan bazı insanlar, yaşamları boyunca dünyanın yaratılış amacı üzerinde dikkatle düşünmekten şiddetle kaçınırlar. Bu nedenle de dünya hayatının varlığını sadece yüzeysel olarak değerlendirir ve sürekli kendilerini aldatırlar. Yüce Allah bu kişilerin durumunu bir Kuran ayetinde şöyle haber verir:
Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, (eğlence türünden) tutkulu bir oyalama, bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir çoğalma-tutkusudur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azab; Allahtan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir. (Hadid Suresi, 20)
Ayette dikkat çekilen kişiler, ömürleri boyunca dünya üzerinde ne isterlerse yapabileceklerini, hiçbir sınır ya da kural tanımadan zamanlarını geçirebileceklerini düşünürler. Dünyayı ve kendilerini Rabbimizin yarattığını ve dünya üzerinde geçirdikleri her anın, yaptıkları her işin mutlaka hesabını bir gün vereceklerini akıllarına getirmezler. Kuranda bildirildiği gibi, Onlar, dünya hayatından (yalnızca) dışta olanı bilirler. Ahiretten ise gafil olanlardır. (Rum Suresi, 7)
Ahiretten Yana Gafil Olan İnsanlar Ölümü Son Olarak Görürler
Allahın birçok Kuran ayetinde bildirdiği gibi din ahlakından uzak yaşayan insanlar ahiretten yana gafildirler. Bu gaflet, onların son derece çarpık ve sapkın inanışlar geliştirmelerine neden olur. Ahiretin varlığına inanmayan veya bugünün yaklaşarak gelmekte olduğunu unutan insanlar, ölümü bir çeşit kurtuluş olarak algılarlar. Bu insanlar ölümü sadece hayatlarının son bulduğu bir an olarak değil, aynı zamanda yaptıkları iyi ya da kötü herşeyin de son noktası olarak düşünürler. Diğer bir deyişle ölümle birlikte dünyada yaptıkları işlerin hepsini bir daha hiç kimseye hesabını vermeyecek şekilde geride bırakacaklarına inanırlar. Sorumsuzca yaşadıkları hayatın, işledikleri kötülüklerin, söyledikleri yalanların, yaptıkları adaletsizliklerin, bencilliklerinin, vefasızlıklarının bir daha hiç karşılarına çıkmayacağını sanırlar. Allahın onları ilk defa yoktan yarattığı gibi, çürüyüp toprak olduktan sonra, ahiret günü bir kez daha inşa edip dünyada sürdükleri yaşamın hesabını soracağına hiç ihtimal vermezler. Bu insanlar O (bütün gerçek), yalnızca bizim (yaşamakta olduğumuz bu) dünya hayatımızdan ibarettir; ölürüz ve yaşarız, biz diriltilecekler değiliz. (Müminun Suresi, 37) ayetinde haber verildiği gibi bütün gerçeğin sadece yaşamakta oldukları bu dünya hayatından ibaret olduğunu iddia ederler.
Nitekim yaşamları boyunca inkarı imana tercih etmelerinin, Allahın ayetlerini inkar konusunda çirkin bir cesaret içinde olmalarının, Allahın gönderdiği din ahlakına ait hiçbir konuyu kabul etmemelerinin temelinde de bu yanlış inançları yatmaktadır. Ölümü herşeyi silip atan bir son olarak düşünen insanlar için nefislerinin kendilerine emrettiği kötülükten sakınmalarını gerektirecek hiçbir unsur yoktur. Bu insanların gafil mantığına göre; eğer ölüm insanın yapıp ettiklerini geride bırakacağı ve işlediği herşeyden onu sonsuza dek kurtaracak bir sonsa, o zaman insanın sınır tanımaksızın fitnenin, fesadın içine girmesinde, herşeyden çok kendi heva ve hevesini düşünmesinde, nefsinin istediği her türlü hainliği, zalimliği ve kötülüğü yapmasında sakınca yoktur. Ancak elbette ki bu çok büyük bir yanılgıdır.
Yüce Allah İnsan Ruhunu Sonsuza Dek Yaşayacak Şekilde Yaratmıştır
Her türlü eksiklikten münezzeh olan Allahın dünya için takdir etmiş olduğu beden zamanla çürüyüp giderken, Allahın Kendi ruhundan üflediği ruh hiçbir zaman yok olmaz. Dünyada yapılanların hesabının verileceği ve sonrasında sonsuz yaşamın başlayacağı ahirette, her insan tüm yapıp ettikleriyle hesap verir. Allaha iman etmediği, fitnenin ve fesadın yaygınlaştırılmasına yardımcı olduğu, harama eğilim gösterdiği ve işlediği her türlü iyi ya da kötü iş için Allaha hesap verir. Dünya hayatı boyunca kendisine yapılan tüm uyarılardan ve bu uyarılara verdiği cevaplardan sorumlu tutulur. Dünyadayken ayette bildirildiği üzere Dediler ki: Biz yer (toprağın için) de yok olup gittikten sonra, gerçekten biz mi yeniden yaratılmış olacağız? Hayır, onlar Rablerine kavuşmayı inkar edenlerdir. (Secde Suresi, 10) diyenler, ölümle birlikte herşeyin sona ermediğini, bilakis asıl hayatın başladığını büyük bir şaşkınlıkla fark ederler. Bu günleriyle karşılaşmayı ummayanlar, büyük bir aldanış içinde olduklarını anlarlar. Çünkü bugün artık herkes için görüş gücü keskindir. Bediüzzaman Said Nursi de, Eyvah! Aldandık. Şu dünya hayatını sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zayi ettik. Evet, şu geçici hayat, bir uykudur; bir rüya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgar gibi uçar, gider (Sözler, s.136) sözleriyle yaratılışın amacını ölümle birlikte fark edip, artık geri dönüşü olmayanların pişmanlıklarını dile getirmiştir.
Allah Dünyada Yapılanların Karşılığını Ahirette Mutlaka Verir
Dünya üzerinde iyi insanlar, kötü insanlar, dürüst kişiler, yalancı kişiler, Allahtan korkup sakınanlar, yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar hep birarada yaşamlarını sürdürürler. Kimi insanlar Allahın hükümlerine kesin olarak itaat ederken, kimileri başkaldırır, kimileri ise bir kısmını uygulayıp bir kısmını göz ardı ederler. Elbette bu insanların karşılaşacakları son da birbirinden tamamen farklı olacaktır. Allah sonsuz adaleti gereği sayılan tüm bu insanlara hak ettikleri karşılığı verecektir. Bu kesin vaat Kuranda şöyle haber verilir:
Yoksa kötülüklere batıp-yara alanlar, kendilerini iman edip salih amellerde bulunanlar gibi kılacağımızı mı sandılar? Hayatları ve ölümleri bir mi (olacak)? Ne kötü hüküm veriyorlar. Allah, gökleri ve yeri hak olarak yarattı; öyle ki, her nefis kazandıklarıyla karşılık görsün. Onlara zulmedilmez. (Casiye Suresi, 21-22)
İşte Allahın insanlara hak ettikleri karşılığı vereceği yer ahirettir. Bu apaçık bir gerçektir. Allah her olayı duyan, gören, yapılan her iyiliği ve her kötülüğü bilendir. Öyleyse Allahın sonsuz adaletinin tecelli edeceği iyi veya kötü yapılan her tavrın karşılığının alınacağı ahiretin varlığını anlamazlıktan gelmek büyük bir gaflet olacaktır. Ayrıca unutulmamalıdır ki, bu gerçeği görmezden gelmek, ölünce toprak olacağız demek insanın din gününde tekrar yaratılmasını ve hesaba çekilmesini engellemeyecektir.
Dünya hayatı boyunca bu günüyle karşılaşacağına iman eden, salih ameller işleyip Allahın rızasından ayrılmayan müminlere ise, yaptıkları herşeyin karşılığı hazır olarak sonsuz cennet mekanında sunulacaktır. Allahı razı etmek için işledikleri her salih ameli, yaptıkları fedakarlıkları, gösterdikleri sabır ve güzel ahlakı ve ahiret için hazırladıkları büyük küçük her azığı yanlarında bulacaklardır. Dünya hayatı boyunca sabırlarını, itidallerini, insaniyetlerini, merhametlerini, tevazularını, adaletlerini ve güzel ahlaklarını ne kadar titizlikle korumuşlarsa, alacakları karşılık da Allahın izniyle o kadar büyük olacaktır. Ayette şöyle buyrulur:
Ey insan, gerçekten sen, hiç durmaksızın Rabbine doğru bir çaba harcayıp durmaktasın; sonunda Ona varacaksın. Artık kimin kitabı sağ yanından verilirse, O, kolay bir hesap (sorgu) ile sorguya çekilecek ve kendi yakınlarına sevinç içinde dönmüş olacaktır. (İnşikak Suresi, 6-9)
Gün İçerisinde Yapılan Amelleri Gözden Geçirmenin Önemi
İmam Rabbani Hazretleri de ahiret gününde Allaha hesap verirken pişmanlık duyanlardan olmamak için önemli bir sırrı hatırlatmıştır. İnsanın yaptığı hatalardan Allahın izniyle bir daha tekrarlamamak üzere kurtulmasının vesilelerinden biri sık sık nefsini ve kendi kendisini hesaba çekmesidir. İnsan ancak bu şekilde kendini geliştirip ahlakını güzelleştirebilir ve ahiret gününe hazırlanabilir. İmam Rabbani Hazretlerinin bu konudaki öğüdü şöyledir:
Allah (o kişilerin) sırlarının (bilinmeyen yanlarının) kudsiyetini (bereketini, mübarekliğini) artırsın; meşayihten (alim kişilerden oluşan gruptan) bir cemaat, (topluluk) kendilerini hesaba çekme yolunu ihtiyar etmişlerdir (seçmişlerdir).
Amel defterlerini, her gece yatmadan evvel mutalaa ederler (gözden geçirirler). Hatta günlük sözlerini, hareketlerini, duruşlarını ve davranışlarını dahi gözden geçirirler.
Tafsilatı ile (detayı ile) onların hakikatını (gerçeğini) anlamaya çalışırlar. Kusurları varsa, onları kurtarmaya bakarlar. Seyyiatlarından (kötülüklerinden de) dahi, tevbe, istiğfar, iltica (sığınma), tazarru (tevazu) ile Aziz Gaffar Allaha yalvararak kurtulmak isterler. Yararlı amelleri için Yüce Allaha hamd ve şükür ederler. Yaptıkları iyi amelleri dahi, Yüce Hakkın ihsan ettiği muvaffakıyetine (başarılarına) bağlarlar. (Mektubat-ı Rabbani, 310. Mektup)
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 88. sayı (Ekim 2011) 44. sayfada yayınlanmıştır.