ashli
Bayan Üye
İyilik ile kötülük arasındaki mücadele, “iyi olmak” ile “kötü olmak” arasında seçim yapmak zorunda kalmak da demek aynı zamanda yüzyıllardır.
İyilik; ışıktı, aydınlık yüzlerdi, temiz kalplerdi. Kötülük ise karanlıktı, kör bir kuyuydu. Rüyalarda da böyleydi, çizgi romanlarda da, bunların yansıması bilinçaltlarında da…
İyilik, salt iyi olmak değildi. İyilik, doğruluktan yana olmaktı. İyilik, aydınlık taraftı. Kötülükse başta kendine olmak üzere dünyaya, insanlara, doğaya yani olabilecek herşeye karşı zarar verici olmaktı. Yani karanlık taraftı.
Evrende iki güç vardır, iyilik yani aydınlık taraf ile kötülük yani karanlık taraf. Aydınlık taraf sevgi, hoşgörü, barış, tevazu, saygı gibi değerleri içerisine alır. Karanlık taraf ise hırs, nefret, açgözlülük, kuraltanımazlık, intikam ve bunların türevleridir.
Bir insan ya iyi birisi olabilirdi, ya da kötü birisi. Bazen seçerek, bazen de sürüklenerek girerdi bu yollardan birine. Peki iyilerin, iyi insanların, doğruluktan yana olanların da sonradan karanlık tarafa geçmesi nasıl mümkün olabilirdi?
Dünyaca ünlü bir sinema filmi serisi olan Yıldız Savaşları (Star Wars), bilim-kurgu özelliği ve türünün önemli örneklerinden sayılmasının yanı sıra içerisinde tamamen iyilikle kötülüğün mücadelesini anlatması ile bir felsefeyi de ortaya koyuyor. Yıldız Savaşları’nın en önemli karakteri olan Anakin Skywalker ise iyilikten yana olmaktan ve durduğu aydınlık taraftan gücün karanlık tarafına geçiyor. Kendi gerekçeleri ile inandığı tüm değerlerin tersi olan Darth Vader’a dönüşüyor. Filmin yine önemli bir karakteri olan Jedi Ustadı Yoda’nın dediği gibi; “Korku, karanlık tarafa giden yoldur. Korku öfkeye, öfke nefrete, nefret ise acıya yol açar.”
Aynı şekilde yine önemli bir sinema eseri olan Kara Şövalye (Batman) filminde de önemli bir figür olan Savcı Harvey Dent de, doğruluğun ve adaletin safından karanlık tarafa geçen, kalbini karartan ve kötülüğün bayrağını eline alan bir simgeye dönüşüyor. Filmin en kötü karakteri Joker’in tüm gayesi de zaten onu karanlık tarafa çekmek, yani iyi birinin de kendi tarafında durabileceğini ispatlamayı başarmak. Başardı da…
Toplumda saygın ve seçkin olarak gözüken ve bilinen bazı insanların ise aslında karanlık tarafta olduklarını öğrenmek de bir başka yıkım olsa gerekti. Acaba hep mi kötülerdi, yoksa iyilikten sonra mı karanlık tarafı seçmişlerdi, bu ise çoğu zaman bir bilinmezlik olarak kalacaktı. Her dönemde, pekçok ülkede böyle örnekler hep olmuştu, olmaya da devam edecek. Saygın işadamlarının, gazetecilerin, bürokratların, sanatçıların, askerlerin, politikacıların bazılarının aslında silah kaçakçısı, uyuşturucu tüccarı, mafya lideri, gizli örgüt üyesi, faili meçhul cinayetlerin azmettiricisi olduğunu öğrenmek herhalde doğru bildiklerinize ve doğruluğa olan inancınıza karşı en büyük kötülük olurdu.
İyi olmak ve iyi kalmak mı? Çocukluğunuzun en saf halini, her türlü çıkar ve menfaate karşı koyarak, korumak mı? Para, şöhret, güç, mevki ve iktidar için tüm adaletsizlik ve haksızlığın yanında durarak, kötü olmak mı?
Herbir insanın bu seçimi aslında dünyanın yörüngesini de belirliyor. Dünya döndükçe tüm çarklar ve tezgahlar da dönmeye devam ediyor ama inancınız ne olursa olsun, bilinmesi gereken kötülüğün her zaman kaybedeceği gerçeğidir. Çünkü kötülük, kendi varoluşu sonucunda hep maddesel kazançları üretir. İyilik ise nurlu bir yüzdür, sarsılmaz bir itikattır, kalbinizin derinliklerinden size seslenen ilahi bir ışıktır. İçinizdeki iyiliği hiç kaybetmeyin.
Fuat Sağıroğlu – 2011
İyilik; ışıktı, aydınlık yüzlerdi, temiz kalplerdi. Kötülük ise karanlıktı, kör bir kuyuydu. Rüyalarda da böyleydi, çizgi romanlarda da, bunların yansıması bilinçaltlarında da…
İyilik, salt iyi olmak değildi. İyilik, doğruluktan yana olmaktı. İyilik, aydınlık taraftı. Kötülükse başta kendine olmak üzere dünyaya, insanlara, doğaya yani olabilecek herşeye karşı zarar verici olmaktı. Yani karanlık taraftı.
Evrende iki güç vardır, iyilik yani aydınlık taraf ile kötülük yani karanlık taraf. Aydınlık taraf sevgi, hoşgörü, barış, tevazu, saygı gibi değerleri içerisine alır. Karanlık taraf ise hırs, nefret, açgözlülük, kuraltanımazlık, intikam ve bunların türevleridir.
Bir insan ya iyi birisi olabilirdi, ya da kötü birisi. Bazen seçerek, bazen de sürüklenerek girerdi bu yollardan birine. Peki iyilerin, iyi insanların, doğruluktan yana olanların da sonradan karanlık tarafa geçmesi nasıl mümkün olabilirdi?
Dünyaca ünlü bir sinema filmi serisi olan Yıldız Savaşları (Star Wars), bilim-kurgu özelliği ve türünün önemli örneklerinden sayılmasının yanı sıra içerisinde tamamen iyilikle kötülüğün mücadelesini anlatması ile bir felsefeyi de ortaya koyuyor. Yıldız Savaşları’nın en önemli karakteri olan Anakin Skywalker ise iyilikten yana olmaktan ve durduğu aydınlık taraftan gücün karanlık tarafına geçiyor. Kendi gerekçeleri ile inandığı tüm değerlerin tersi olan Darth Vader’a dönüşüyor. Filmin yine önemli bir karakteri olan Jedi Ustadı Yoda’nın dediği gibi; “Korku, karanlık tarafa giden yoldur. Korku öfkeye, öfke nefrete, nefret ise acıya yol açar.”
Aynı şekilde yine önemli bir sinema eseri olan Kara Şövalye (Batman) filminde de önemli bir figür olan Savcı Harvey Dent de, doğruluğun ve adaletin safından karanlık tarafa geçen, kalbini karartan ve kötülüğün bayrağını eline alan bir simgeye dönüşüyor. Filmin en kötü karakteri Joker’in tüm gayesi de zaten onu karanlık tarafa çekmek, yani iyi birinin de kendi tarafında durabileceğini ispatlamayı başarmak. Başardı da…
Toplumda saygın ve seçkin olarak gözüken ve bilinen bazı insanların ise aslında karanlık tarafta olduklarını öğrenmek de bir başka yıkım olsa gerekti. Acaba hep mi kötülerdi, yoksa iyilikten sonra mı karanlık tarafı seçmişlerdi, bu ise çoğu zaman bir bilinmezlik olarak kalacaktı. Her dönemde, pekçok ülkede böyle örnekler hep olmuştu, olmaya da devam edecek. Saygın işadamlarının, gazetecilerin, bürokratların, sanatçıların, askerlerin, politikacıların bazılarının aslında silah kaçakçısı, uyuşturucu tüccarı, mafya lideri, gizli örgüt üyesi, faili meçhul cinayetlerin azmettiricisi olduğunu öğrenmek herhalde doğru bildiklerinize ve doğruluğa olan inancınıza karşı en büyük kötülük olurdu.
İyi olmak ve iyi kalmak mı? Çocukluğunuzun en saf halini, her türlü çıkar ve menfaate karşı koyarak, korumak mı? Para, şöhret, güç, mevki ve iktidar için tüm adaletsizlik ve haksızlığın yanında durarak, kötü olmak mı?
Herbir insanın bu seçimi aslında dünyanın yörüngesini de belirliyor. Dünya döndükçe tüm çarklar ve tezgahlar da dönmeye devam ediyor ama inancınız ne olursa olsun, bilinmesi gereken kötülüğün her zaman kaybedeceği gerçeğidir. Çünkü kötülük, kendi varoluşu sonucunda hep maddesel kazançları üretir. İyilik ise nurlu bir yüzdür, sarsılmaz bir itikattır, kalbinizin derinliklerinden size seslenen ilahi bir ışıktır. İçinizdeki iyiliği hiç kaybetmeyin.
Fuat Sağıroğlu – 2011