sEmih
Kayıtlı Üye
GİRİŞ
1-İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİNİN KAYNAKLARI
1.1- YENİ OSMANLILAR HAREKETİ
1.2-JÖN TÜRKLER HAREKETİ
2-CEMİYETİN KURULUŞU
2.1- SELANİK VE MANASTIR ŞEHİRLERİNİN ÖNEMİ
3-1908-1918 DÖNEMİ VE İTTİHAT VE TERAKKİ
3.1-MECLİS-İ MEBUSANIN AÇILIŞI
3.1.1-HÜSEYİN HİLMİ PAŞA HÜKÜMETİ
3.1.2-İBRAHİM HAKKI PAŞA HÜKÜMETİ
3.1.3- HÜRRİYET VE İTİLAFIN DOĞUŞU VE 1912 SEÇİMLERİ
4-İTTİHAT VE TERAKKİNİN ZAYIFLAMASI
5-DÜNYA SAVAŞI VE İTTİHAT VE TERAKKİNİN SONU
6-İTTİHAT VE TERAKKİNİN YARGILANMASI
6.1- LİDERLERİN YURT DIŞINA KAÇMALARI
6.2-YURT DIŞINDA KURULAN CEMİYETLER
7-İTTİHAT VE TERAKKİNİN YAPISI VE İŞLEYİŞİ
8-TÜRKİYEDE DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİNDE GÖRÜLEN İTTİHATÇI İZLER
SONUÇ
KAYNAKÇA
GİRİŞ
İttihat ve Terakki cemiyeti ülkemizde oldukça fazla önemi olan, geçmişte siyasetimizi şekillendirmiş, günümüzde dahi halen daha izleri görülen bir cemiyettir.
İttihat ve Terakki Cemiyetini 1860 yıllarına kadar dayandırmak mümkündür. Yeni Osmanlılar ve Jön Türkler diye adlandırdığımız hareket süreci içersinde bu cemiyet oluşmuştur. İttihat ve Terakkiyi ayrıntılı olarak incelersek Atatürk İlke ve İnkılapları içersinde de izlerini görebiliriz.
Başlangıçta gizli bir cemiyet olarak Tıbbıye ve Askeri okul öğrencilerini kapsayan bu cemiyet daha sonra içerisine devlet adamları ve sarayda söz sahibi kimseleri de alarak genişlemiş ve bir süre sonra Osmanlı Devletinin kaderini de belirlemiştir.
İttihat ve Terakki nin siyasal modeli tek parti yaklaşımına dayanmaktadır. Tek parti yaklaşımında devlet ekonomiden kültürel yapılanmaya kadar toplumun bütün sınıf ve katmanları üzerinde egemendir , şekillendiricidir.
Günümüzün çok partili hayata geçişte bile halen daha bu cemiyetin izlerini görmemiz mümkündür. Geçirdiği evrime karşın CHPde bu eğilimler belirli bir süre davam etmiştir.
İttihat ve Terakki Cemiyetinin kökenlerinden başlayarak günümüze kadar değerlendirmeye çalıştığım bu ödevde, geçmişten günümüze kadar bir köprü kurarak olayları bu doğrultuda inceledim.
Hazırladığım ödevin ilk bölümünde cemiyetin kökenleri üzerinde durdum, İttihat ve Terakki yi daha iyi anlayabilmek için bu cemiyetin kaynakları oldukça fazla önem taşımaktadır. Cemiyetin dayanağı çok Osmanlının son dönemlerine rastlar ve Osmanlının o dönem içindeki olayları ile şekillenir.
İkinci bölümde cemiyete beşiklik yapan iki şehir anlatılmıştır. Bu şehirlerin o dönem içersinde önemleri son derece fazladır. Manastır ve Selanikin özgür ortamı sayesinde cemiyet son şeklini almıştır.
Üç ve Dördüncü bölümler cemiyetin doğuşu gelişimi ve Osmanlı siyasetini yönlendirmesi üzerinde durmuştur. İttihat ve Terakki yi Osmanlının son döneminde tek parti haline getiren düşünce, cemiyetin yapısı , işleyişi yaptığı siyaset ve sarayın üzerindeki etkisi anlatılmaya çalışılmıştır.
1-İTTİHAT VE TERAKKİNİN KAYNAKLARI
İttihat ve Terakki Cemiyetinin kaynakları araştırıldığında iki hareket önümüze çıkar . Bunlardan biri Yeni Osmanlı Hareketi diğeri ise Jön Türklerdir.
1.1-Yeni Osmanlılar Hareketi
Son dönemde meşrutiyet düşüncesi Osmanlı Aydınları tarafından tartışılmaya başlanmıştı.
Osmanlılar, Avrupadaki gelişmeleri gördükçe devletin bu düşünceleri uygulayarak yeniden eski gücüne kavuşturulması gerektiğini düşünüyorlardı.
İmparatorlukta Avrupai düşünceleri uygulama işi aydınlara kalmıştı. Politik,ekonomik ve kültürel ilerlemeye uygun koşullar 1860lı yılların başından itibaren başladı.Bu koşullar Tasvir-i Efkâr Gazetesinin etrafında gelişti. Bu gelişimde Şinasinin etkisi büyüktür.Yeni Osmanlıları etkileyen çok sayıda akım olsa da fikirlerin temelini atan kişi Şinasi dir
Şinasi , 1860 tarihinde Tercüman-ı Ahval Gazetesinde çalıştı.Osmanlının ekonomik, kültürel,ve sosyal ilerlemesi için bu gazetede çözümler üretmeye başladı. Daha sonra kendi kurduğu Tasvir-i Efkâr Gazete sinde o zamana kadar açıkça söylenmeyen özgürlük,ulus gibi kavramları gündeme getirdi. Gazete nin her kültürlü toplum için gerekli olduğunu ve insanların düşüncelerini gazete yoluyla duyurmaları gerektiğini söylüyordu.Devlet ve Kamuoyu arasındaki ilişkiyi ise şöyle belirtiyordu;
Devlet , ulusun temsilcisi olarak işleri yürütür ve ulusun devamı için çalışır. Ulus ,söz ve yazı yardımıyla kendi idaresi için görüşlerini açıklama hakkına sahiptir.
Zamanla Tasvir-i Efkâr aydınların tartıştığı görüşlerini açıkladığı bir klüp haline geldi.Tasvir-i Efkâr içersinde Namık Kemalde yazmaktaydı.Bu grup zamanla önemli bir kamuoyu oluşturdu.
Bu arada Ali Suavi de Muhbir gazetesini çıkarmaya başladı.Muhbirde Ali Suavi devlete karşı muhalefet oluşturdu. Ara sıra okuyucu mektuplarına da yer veriyor,halkın da düşüncelerini alıyordu.
Şinasi,Namık Kemal,Ali Suavi gibi ilerici kimseler zaman içersinde yazdıklarının uygulanabilmesi için bir örgüte ihtiyaç duymuşlar 1865 yılında Belgrat ormanlarında bir piknik havası içersinde toplanıp Yeni Osmanlılar Cemiyetinioluşturmuşlardı.
Kurulan örgüt kısa bir süre sonunda yurt dışına da çıkıp orada eylemlerine devam etmişlerdir.Cemiyetin bütün mali problemlerini Mustafa Fazıl Paşa çözüyordu. 1867den itibaren Avrupada çalışmalarına devam eden Cemiyet Mustafa Fazıl Ahmet Paşa tarafından Abdülazize açık bir mektup yazmıştır. Bu mektup Yeni Osmanlıların program taslağı olarak görülebilir.
Bu mektubun taslağı şöyledir:
Her gelişmenin temelinde özgürlük vardır.
Özgür bir kamuoyu memurların hatalarını denetler
Özgürlüğün olmaması Avrupalı devletlerin içişlerimize karışmasına neden olur.
Özgürlük din ve geleneklerden uzaklaştırma anlamına gelmez.
Her ülke için uygun düzen anayasalı düzendir.
Zulüm karşısında tek çıkar yol eylemleri denetleyebilen bir yönetimin kurulmasıdır.
Namık Kemal,Ziya Bey,Ali Suavi,Reşat Bey,Nuri Bey,Agâh Efendi,Mehmet Bey, Rıfat Bey ve Hüseyin Vasfi Paşa Parise kaçmış bulunuyorlardı. Orada Mustafa Fazıl Paşanın evinde toplanarak eylemlerine devam ediyorlardı. Daha sonradan Abdülazizin Fransaya yaptığı seyahat sonrasında Fransız hükümeti orada eylem yapan kişileri tespit ederek yurt dışına çıkardı . Bunun üzerine bütün grup Londra ya giderek orada Muhbir gazetesinin sayılarını çıkarmaya başladılar.
Mustafa Fazıl Ahmet Paşanın affedilmesi ve yurda dönmesinin ardından cemiyetin parasal kaynakları kesildi. 1868 yılında çıkan Hürriyet gazetesinde Namık Kemal ve Ziya Bey in yazıları çıkıyordu. Namık Kemal in ayrılmasından sonra 100.sayısına kadar Ziya Beyin yazıları çıkmaya başladı. Affın çıkmasıyla beraber aydınların tümü yurda döndü.
Yurda dönen aydınlar Hugo, Lamartine , Möliére ve Rousseau v.b yazarların eserlerini Türkçeye çevirdiler. Namık Kemalin çevresinde toplanarak İbret gazetesini yayınladılar. Gazete yayınlandıktan yaklaşık olarak dört ay sonra kapandı. Gazeteyi çıkaranlar sürgüne gönderildiler.
Yeni Osmanlıların attıkları tohumlar yeşermiş, Abdülaziz devrilerek 1876da I.meşrutiyet ilan edilmişti. Yeni Osmanlılar hareketi asker ve sivil kadrolar dışında çok fazla bir öneme sahip olmasa da vatan,özgürlük,siyaset,ulus gibi kavramların gündeme gelip konuşulması bakımında önem taşımaktadır.
1.2-Jön Türkler Hareketi
Meclis-i Mebusanın kapatılmasından sonra artık Abdülhamitin baskıcı yönetimi başlamıştı. Bu despotik yönetime çok fazla başkaldırı olmamıştı. Daha önceden yayınlanan Namık Kemal, Şinasi, Ziya Beyin yazıları ve eserleri özellikle aydın diye nitelendirdiğimiz grubun elinde dolaşıyordu. Harbiye, Mülkiye gibi yüksek okullarda özgürlükçü hareketler başlamıştı.
Başlangıçta sadece düşünce niteliğinde olan bu hareketler daha sonradan eyleme dönmeye başladı.Bilinen ilk gizli örgüt Askeri Tıbbıye öğrencilerinden olan İbrahim Temo tarafından kurulmuştur. İbrahim Temo, İshak Sukûti ,Abdullah Cevdet ,Mehmet Reşit ilk gizli örgütü oluşturmuşlardır.
Kurulan örgüt zamanla diğer okullara da ulaşmış hatta üst düzey bürokratlardan da katılanlarda katılanlar görülüyordu.
Abdülhamit bu örgütü 1892de öğrendi ve okul komutanlar ile bazı bürokratlar görevden alındı.Üç ay sonra tutuklananlar padişah tarafından affedildi.
Affın çıkmasından sonraki dönemlerde bir ermeni örgütünün Osmanlı Bankasını basmasının ardından İbrahim Temo ve arkadaşları Ermenileri kınayan bir bildiri yayınlamışlar altına Osmanlı İttihat ve Terakki diye imza atmışlardı. Bu imza o güne kadar görülmemişti. Maalesef yayınlanan bu bildiriyi Abdülhamit pek hoş karşılamamış ve bu örgüt adına tutulmama kararı çıkarmıştı. Örgüt üyelerinden bazıları yurt dışına kaçmış ve Pariste bulunan diğer üyelerle irtibata geçmişti.
1895-96 yılları arasında örgüt nizamnamesini yayınlamıştı .Buna göre;
Osmanlı İttihat ve Terakki Cem. adalet,özgürlük, eşitlik gibi insan haklarını çiğneyen ilerlemeye engel olan devlet için kadın ve erkek olarak bütün herkese açıktır.
Örgütün amacı toplumun devamını ve çıkarlarını sağlamaktır.
Örgütün görevleri insan haklarının koruyuculuğunu yapmak uygarlık yolunda ilerlemektir.
Örgüt,Osmanlı saltanatını kabul etmektedir. Ancak yasalara aykırı harekette bulunup meşrutiyeti kabul etmemeleri ,insan haklarına saygılı olmamaları durumu olursa önlem alacaktır.
Osmanlı Devleti ilerlemekten yana tavrını koyduktan sonra örgüt eğitimin yaygınlaştırılması,zenginliğin artırılması,bayındırlığın geliştirilmesi,ticaretin çoğalması konularında hükümete destek verecektir.
1895 yılından sonra Jön Türk hareketi şu gruplar arasında gelişmiştir:
Ahmet Rıza ve Meşveret Gazetesi
Murat Bey ve Mizan
Abdullah Cevdet ve İçtihad Dergisi
Osmanlı Gazetesi Çevresi
Prens Sabahattin de somutlaşan akım
Şûra-yı Ümmet Grubu
Avrupada ve gizli olarak yurt içinde bütün grupların oluşturduğu bir kongre toplandı. Yaklaşık olarak 70 delege katıldı. İkinci kongre prens Sabahattin in evinde yapıldı.Bu kongreden baskı rejimine karşı oldukları,uluslar arası anlaşmalardan eşit olarak yararlanmak istedikleri ve koşullar ne olursa olsun vatanın bütünlüğü için savaşacakları, barışın tekrar kurulacağı gibi sonuçlar ortaya çıktı.
Bu kongre ortak bir amaç oluşturmak için toplanmıştı fakat istenilen olmadı ve yapıcı olmaları gereken yerde yıkıcı oldular.
Grup ikiye bölünmüştü. Birinci grup Ahmet Rıza nın grubuydu.İttihat ve Terakki adlı örgütün devamıydı. İkinci grup ise Prens Sabahattin in önderliğinde toplanmıştı ve Ademi Merkeziyet Cem. olarak adlandırıldı.
Birinci grup oldukça güçlü bir kadroya sahipti. İki yayın organı vardı. Yurt içindeki küçük birliklerle ilişki içersine girmeyi amaçlıyordu.
İkinci grup ise insana önem vermeyen sadece güçlü bir merkezi yönetime öncelik veren bir yapıya sahipti.
Ahmet Rıza nın yönetiminde olan örgüt bir nizamname yayınladı.Buna göre;
Bütün başarıların kökeni ulusal töreleri sağlamlaştırmak için bölgesel ihtiyaçları da gözönüne alarak çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak.
Osmanlı halklarının birliğini sağlamak
Anayasanın yeniden yürülüğe konulmasını sağlamak
Örgüt üyelerinin maddi ve manevi tüm olanakları ile zafer için çalışmak
Bulgar ,Sırp hareketleri genç Türk Subaylarına örnek olmuştu.1906-7 dönemi yıllarında İttihat ve Terakki Cem. temelleri atıldı. Genç subaylar için esas önemli sorun Osmanlı devletinin devamıydı.Tartışmalarının merkezinde sadece şu soru vardı:Bu devlet nasıl kurtulur?Bu cemiyet başarısızlıklarına rağmen modern Türkiyenin gelişiminde son derece önemlidir. Abdülhamit istibdadının sona ermesini izleyen son birkaç yıl içinde din sadakat,hürriyet gibi daha önceden tartışılmayan konular tartışılmıştır.
2- CEMİYETİN KURULUŞU
Cemiyet hücreler biçiminde örgütlenmişti. Hücre mensupları dışarıdan birbirlerini tanımıyorlardı. Kuruculardan biri üye yapmak istediği birini kuruluşa tanıtıyor,gerekli bilgileri verip sonucu bekliyordu. Kabul edilen kişi için tören yapılıyor ,törende Kuran-ı Kerim, bayrak ve silah üzerine yemin ediliyordu. Cemiyetten çıkış mümkün değildi Kurallara aykırı hareket edenler ölümle cezalandırılıyordu.
Cemiyetin kurucuları şunlardı:
Bursalı Tahir Bey
Naki Bey
Mithat Şükrü Bey
Talat Bey
Kâzım Nami Bey
Talat Bey
Ömer Naci bey
İsmail Canbolat Bey
Hakkı Baha Bey
Edip Servet Bey
Eylül 1906 dan sonra merkezdeki üyelerin bütün gayreti örgütlenmeyi yaygın bir şekilde yapmaktı.
Örgüt yaygınlaştıkça bazı disiplin suçları da ortaya çıkmaya başladı. Manastır daki bazı genç subayların bazı hareketleri tehlikeli boyutlara ulaştı. Disiplinin sağlanması amacıyla kurallara uymayanların yemin ettikleri silahlarıyla vurulacakları söylendi. Fakat bu infaz işinin kimin yapacağı gündeme geldi . Bu amaçla Fedai adı verilen bir alt örgüt açıldı. Bu örgütün cemiyete çok yararı oldu. Gerçekten işi bilen kişilerden oluşan bu örgüt kuralları çiğneyenler üzerinde baskı oluşturdu.
İttihat ve Terakki cemiyeti kurulduktan sonra silahlı eylemlerine hızlı bir şekilde başladı. 24 Temmuz 1908 yılında Kanun-i Esasiyi ilan ettirdikten sonra kamuoyu tarafından Cemiyet-i Mukaddese ilan edilmiştir.
2.1-Selanik ve Manastır Şehirlerinin Önemi
İkinci Meşrutiyetin dinamik kısımları Selanikten ortaya çıkmıştır. Türkiyenin siyasi yaşamında ekol olarak anılan kişiler Selanikten çıkmış ve daha sonra bütün Rumeliye yayılmıştır.
Osmanlı Devletinde yaşayan pek çok millet vardı. Bunlar değişik yaşam biçimleri ile kültür mozaiğini oluşturuyorlardı. 19.yy sonrasında dış devletlerin kışkırtmaları yüzünden bir bölünmüşlük ortaya çıkmıştı.
Selanik ,Osmanlı ve Türk yenilikçi hareketinin merkezidir. Çok farklı milletlerin birleşiminden oluşan Selanikte hoşgörülü bir yapı vardı. Çok canlı bir ticari yapıya sahipti. Osmanlı dış ticaretinin 1/7sini Selanik limanından gerçekleştirilmekteydi.
Manastır da Selanikle aynı yapıya sahip bir yerdi. Kentte Müslüman okulların yanılıra yabancı okullar da bulunuyordu. Özgür düşüncenin doğduğu bu yerler beraberinde pek çok özgür beyini de yetiştirmişlerdir.
3-1908-1918 DÖNEMİ VE İTTİHAT VE TERAKKİ
Kanun-i Esasi yürürlüğe girmiş tüm vilayetlere seçimlerin yapılması için emirler gönderilmişti. Temmuz ve Ağustos ayları coşku içersinde kutlandı. Özgürlük duygusu bütün ülkeyi sardı ama buna rağmen özellikle sarayda bu konuda çok fazla bir telaş bulunmuyordu. Abdülhamitin bu konularla ilgili tavrı belliydi. Yapılan ilk bakanlar kurulunda bu cemiyetin kaldırılması bile söylenmişti. Bu yüzden cemiyet tehlikedeydi.
1908den sonra cemiyete yönelik muhalefet yükselmeye başlamıştı. Eski Jön Türklerin yurda dönmeleri muhalefetin ilk kısmını oluşturmaya başlamıştı. Ülkede esen özgürlük hareketlerinin ilk meyvesi kadın hareketlerinde görüldü. Halide Edip Adıvar başta olmak üzere basında kadın hakları ile ilgili yazılar çıkmaya başlamıştı. Günlerdir görülmeyen kadın ve erkeğin birlikte alışverişe çıkmaları bu konuşmalardan sonra başlamıştı. Bunun yanılıra gerici olaylarda görülmüştür. Şeriat isteyen hareketler olmuş fakat bunlar bastırılmıştı. Osmanlı Devleti için esas önemli konu iç birliği sağlamaktı. Bu amaçla İttihat ve Terakki Osmanlıcılık anlayışını destekliyordu.Hüseyin Cahit Beyin Taninde yazdığı yazıda Osmanlı içersinde etnik gruplar olmasına rağmen esas yükü Anadolu kökenli Türklerin çektiği şeklinde olmuştu.Bu yazı çok faza yankı uyandırdı.Seçimler sonucunda İttihat ve Terakki Cem.seçimleri kazandı.
3.1-Meclis-i Mebusan Açılışı
Meclis-i Mebusan 17 Aralık 1908de açıldı . Bütün gazeteler törenin ayrıntılarını yazdılar ve ulusu kutladılar. Tanin de başyazıda Ulusal Bayramınızı kutlarız diye yazılar çıkıyordu. Abdülhamit Meclis-i Mebusana geldi marşlarla meclis açılmış oldu.Meclis açıldıktan sonra bir ikilemle karşılaştı üyelerinin çok olmasına rağmen hükümet içersinde bir temsilcisi yoktu. Kamil Paşanın sadaretten düşürülmesi gerekiyordu.İttihat ve Terakki Cem.bu olay için çok uğraşmıştır. Sonuçta Kamil Paşa alınmış yerine Hüseyin Hilmi Paşa tayin olmuştur. Hüseyin Hilmi Paşa imparatorluğun değişik yerlerinde görev yapmış bir devlet memuru idi. Jön Türkler tarafından sevilirdi.Çalıştığı karışık dönemlerden çok barışçı dönemin insanıydı.
Bu arada eski Jön Türkler H.Hilmi Paşa ya karşı muhalefet bayrağını çekmişlerdi. Eski Jön Türkler İttihat ve Terakki ye karşı Ahrar Partisini kurmuşlardı. Parti programının ana yaklaşımı kışla ve memurluk zihniyetine son verilmesiydi.Yapılan seçimlerde Ahrar partisi seçimi kazanamamıştı fakat ona taraftar olacak grupları oluşturmuş , H.Hilmi Paşa ya karşı kılıçlarını çekmişlerdi.
İttihat ve Terakki Cemiyetinin güvendiği kişi olan H.Hilmi Paşa ya muhalefetten sesler yükselmeye başlamıştı. Muhalefet ona karşı Kamil Paşa nın iktidara gelmesini istiyordu. Meşrutiyetin getirdiği özgürlük havasını anarşi olarak nitelendiriyorlardı. Daha sonradan çıkan 31 Mart Olayı da aslında İttihat ve Terakki Cemiyetine karşı yapılmış bir ayaklanmaydı.
Orduda aynı dönem içersinde karışıklıklar ve huzursuzluklar başlamıştı. Alaylı subayların görevden uzaklaştırılmaları, Harbiyeli subayların Prusya disiplini uygulamaları bu huzursuzlukların temelidir. Bütün bu karışıklar sonucunda Gazeteci Hasan Fehmi Bey öldürüldü.
31 Mart Olayı İstanbula getirilmiş Avcı Taburlarındaki askerlerin ayaklanmaları ile başladı.
Askerler isteklerini şöyle belittiler:
Hüseyin Hilmi Paşa azledilsin
Milletvekillerinden Ahmet Rıza,Hüseyin Cahit,Rahmi ve Talat Beylerin uzaklaştırılması
Alaylıların tekrar işlerine geri alınması
Davranışlarından ötürü hiçbir askere dokunulmaması
İsteklerin bir kısmı saraya bir kısmı ise meclise sunuldu.Askerler padişaha bağlılıklarını sundular. Olaydan yaklaşık yirmi gün sonra yirmiye yakın subay öldürüldü.
İttihat ve Terakki bu olaydan sonra ikili bir taktik uygulamıştır. Bir taraftan saraya protesto telgrafları çekilmiş diğer taraftan ise ayaklanmayı bastıracak bir askeri gücün toplanmasını sağlamak. İkili taktiklerinde son derece başarılı olmuşlar ayaklanma bastırılmış ve İttihat ve Terakki bir savaştan başarıyla çıkmıştır.
3.1.1- Hüseyin Hilmi Paşa Hükümeti
31 Mart Olayının arkasında kimler vardı? Vahdettin ve Abdülhamit bu olayda suçlu gözüyle bakılan kişilerdir. Cemiyete karşı olanlar eski düzeni yeniden kurmak isteyenler bu konuda tek bir cephe oluşturmuşlardır. 31 Mart Olayı aslında Meşruti yönetime, batılılaşmaya ve İttihat ve Terakki Partisine muhalefet eden guruplar tarafından oluşturulmuş bir olaydı.
31 Mart Olayından sonra başa geçen Sultan Reşat demokratik kuralların yerleşmesi açısından bulunmaz bir insandı. Bu dönemde Tevfik Paşa sadrazamlığa getirilmiş fakat uyarılardan sonra sadrazamlığa H.Hilmi Paşa getirilmişti Ayaklanmanın bastırılmasında önemli bir etkisi olan Mahmut Şevket Paşa nın prestiji daha çok artmıştı. Politik kararların alınmasında dahi söz sahibi olmuştu.
Sadrazam H.Hilmi Paşa son derece silik bir kişiliğe sahip bir insandı. Cemiyetle ilşkisi vardı ama bu ilişki çok ileri boyutlarda değildi. O zamanda 1908 yılında toplanan Meclis-i Mebusan 1876 Anayasasını hemen değiştirmemiştir. Fakat bu anayasada bazı değişiklikler oluşturmuştur. Bu değişiklikleri Abdülhamit halka okumuştur.
H.Hilmi Paşa zamanında Lynch biraderlere Fırat ve Dicle üzerindeki vapurları işletme hakkı meclise sorulmadan verilmiş bu çok fazla o dönemde eleştiri almıştır. Bu eleştiriler çok ağır boyutlara ulaşmış sonuçta istifanın istenmesine kadar uzanmıştır.
3.1.2-İbrahim Hakkı Paşa Hükümeti
H. Hilmi Paşa nın istifasından sonra onun yerine İbrahim Hakkı Paşa getirilmişti. İ.Hakkı Paşa Mülkiyeyi birincilikle bitirmiş bir kişiydi. Çeşitli üst düzey görevlerde bulunmuştu. Genç kuşaklar tarafından seviliyordu çünkü çeşitli üniversitelerde dersler vermişti.
İ. Hakkı Paşa göreve başladıktan sonra programını okudu burada dikkat çeken en belirgin konu kapitülasyonlar ve bunlardan kurtulma yolları idi.
Hakkı Paşa nın döneminde mecliste tokatlamalar ve düello çağrıları hat safhaya ulaşmıştı. Bu dönemde İttihat ve Terakki ye karşı olan Hizb-i Cedid adlı bir örgüt kurulmuş ,örgüt 23 maddelik programlarının yayınlamışlardı. Bu programların yayınlanmasından sonra İttihat ve Terakki ye bağlı kişiler istifa etmiş ve Hakkı Paşaya istifa etmesi gerektiğin söylemiş ve daha sonradan İttihat ve Terakki Hakkı Paşa Hükümetini desteklemeyeceğini ona bildirmişti.Trablusgarp Savaşının olacağı zamanlarda Hakkı Paşa Hükümeti istifa etmişti.
3.1.3- Hürriyet ve İtilaf ın Doğuşu ve 1912 Seçimleri
Trablusgarp Savaşı başladıktan sonra Kamil Paşa Hükümetinin tek kurtuluş yolunun bu olduğu düşünüldü. 1912 yılında Meclis-i Mebusanın içersinde bulunan bütün partili ya da partisiz muhalifler tek bir parti kurma yolunda adım attılar. Oluşturulan bu parti Hürriyet ve İtilaf Partisi adını aldı. Şehzade Vahdettin başta olmak üzere çoğu kişi bu partiyi destekliyordu.Parti kurulduktan sonra saldırgan tutumuyla pek çok kişiyi kendi tarafına çekmeyi başardı. Parti, bazı vilayetlerde milli eğitim,tarım ,bayındırlık v.b konularda özerk yönetimi kabul ediyordu. Bu yerler savunma ve dışişlerinde devlete bağlı olacaklardı.
Partinin tek amacı ne olursa olsun iktidarda bulunan İttihat ve Terakki Cemiyetini iktidardan devirmekti.
İttihat ve Terakki bir taraftan muhalefetle uğraşmak diğer taraftan da Trablusgarp da ve Yemende her gün ciddiyetini artıran olaylarla uğraşmaktaydı. Bu yüzden bir hareket serbestliğine ihtiyaç duyuyordu. Bu olay ise mecliste çoğunluğun sağlanmasıyla mümkün oluyordu. İttihat ve Terakkinin seçimlere gidebilmek için izlediği yol Meclis-i Mebusanın feshine ilişkin yorum yetkisinin kısıtlanması ve padişahın yetkisinin artırılmasıydı.
Değişiklik 3 ocak 1912de Meclis e sunuldu. Padişah Meclis-i feshetti. Seçim sistemi iktidarda bulunan partinin haksız ve yasadışı müdahalelerde bulunmasına olanak sağlayacak şekildeydi. Seçimler ülkenin her tarafında aynı gün bitirilemiyordu. Böylece bazı haksızlıklara da neden olunabiliyordu.
1912 yılı içersinde İttihat ve Terakki Partisinin baskısını görüyoruz. Seçimleri büyük çoğunlukla kazanan İttihat ve Terakki Partisi tek başına muhalifsiz kalmıştı.
4-İTTİHAT VE TERAKKİ PARTİSİNİN ZAYIFLAMASI
Meclis-i Mebusan ın açılış töreninin yapıldığı gün İtalyan Donanması Çanakkale boğazından girmişti.İtalyanlar Trablusgarp da M. Kemal, Enver,Fethi eyler gibi yiğit askerleri bozguna uğratamamamış savaşı deniz savaşı şeklinde sürdürmeye karar vermişlerdi. Bu durum Hükümeti zor durumda bırakmıştı. Bütün bu olaylara Arnavutluk isyanı da eklenmiş iyice zor duruma düşülmüştü. Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa Arnavutluğa karşı çok sert bir sindirme politikasına girmiş bu da tepki almıştı.Sonuçta Mahmut Şevket Paşaya karşı tepkiler artmıştı. Bu tepkiler şu noktalarda toplanıyordu:
Ordu içersinde başlayan kışkırtıcı eylemleri önleyememesi
Ordudan politikayı atacağım iddiası ile İttihatçı subaylar üzerinde baskı kurması
Arnavutluk olaylarında beklendiği gibi ılımlı değil sert önlemlerle çözmeye çalışması
Bütün bunların haricinde İttihat ve Terakki Cem . bir şüphe vardı o da M. Şevket Paşa nın Avusturya ve Almanya ile bir darbe yapacağı endişesi idi.
Savaşın gelişimi doğrultusunda Sait Paşa ürkmüş istifa etmişti. Sait Paşa dan sonra sadaret görevini Gazi Ahmet Muhtar Paşa aldı. Fakat onun zamanında Trablusgarp elden çıkmış ve Rumeli kaybedilmişti.Bütün bu olumsuzluklar sonucunda G.Ahmet Muhtar Paşa Hükümeti istifa etmişti. Sonuçta Kamil Paşa Hükümeti tekrar göreve geldi. Onun zamanında ittihatçılar yurt dışına kaçmışlardı. Hükümet Balkan Savaşını imzalamak çabası içine girdi.Edirne sınırlarımız dışında kalmıştı.
İttihatçılar bir darbe ile Hükümeti ele geçirme planı yapmışlardı. Babıâli isyanı bir hükümet darbesidir. ttihatçılar Fedai örgütünün yardımıyla darbeyi yapıp başarılı oldular Çünkü:
-Kamil Paşa iktidarın tüm baskılarına rağmen ,yurt içinde İttihat ve Terakki örgütünün ayakta durabilmesi
- İttihat ve Terakki önderlerinin örgütün nabzını elinde tutabilmeleri ve gözü peklik göstermeleri
- Baskın planının dikkatle yapılıp hazırlanması
İttihat ve Terakki siyasal açıdan uygun koşulların varlığını tespit etmiş 1912 Aralık ayı sonu itibarıyla gerçekçi durum değerlendirmesi yapmıştı.
Babıâli isyanı Kamil Paşa Hükümetinin Edirneyi Bulgarlara bırakma sebebiyle yapılmıştı. Edirnenin kurtarılması İttihat ve Terakki açısından önem taşıyordu.
Yapılan Bakanlar Kurulunda savaş yanlıları ile barış taraftarları arasındaki tartışma sert geçmiş, bu kez muhalefetin yanına saray erkanı da katılmıştı.
İttihat ve Terakki ye karşı büyük bir komplo hazırlandı. Asıl amaç Hürriyet ve İtilaf ın başa gelmesiydi. Saltanat grubundan bazı kimselerde bu grupta yer aldı. M. Şevket Paşa ya suikast yapılmış,ve öldürülmüştü bu olay İttihat ve Terakki de şaşkınlık oluşturdu. Ülkenin sadrazamsız kalmaması için hemen Sait Halim Paşa getirildi. Böylece hükümetin devamlılığı sağlandı. Yeni kabinenin oluşturulmasından sonra Balkan Devletleri Rumeli toprakları için anlaşmazlığa düştüler. Bu durumdan yararlanan İttihat ve Terakki liderlerinden bir bölümü Edirneye doğru ordunun yürüyüşe geçmesini istiyorlardı. Enver Bey kumandasındaki güçler Edirneye girdi ve İttihat ve Terakki kamuoyuna verdiği sözü tuttu.
5-DÜNYA SAVAŞI VE İTTİHAT VE TERAKKİNİN SONU
İttihat ve Terakki demokrasiye ve meşrutiyet düşüncesine duyduğu saygı sonucunda seçimleri yenilemiş meclis yeniden toplanmıştı.
Ekonomik durum çok kötüydü,maaşlar düzenli ödenmiyordu. Kısa dönem borç bulabilmek için uğraşılmış Fransadan bulunmuş bu da büyük sevinç yaratmıştı.
1914 yılı dünyanın paylaşıma gittiği yıldı. Osmanlı bunun farkındaydı fakat bu durumdan yararlanıp ekonomik ve sosyal yönden güçlü olmaya çalışıyordu. Fakat durum bu şekilde olmadı Almanyaya karşı olan yaklaşım durumu değiştirdi.
Sonuçta bu dünya savaşına giren Osmanlı pek çok cephede savaşmak zorunda kaldı,Ermenilerle daha sonradan da problem olan sorunlar yaşandı.
Sait Paşa nın istifasıyla yerine geçen Talat Paşa Dünya Savaşına giriş nedenlerimizden çok bu savaşta nasıl varolma savaşı vereceğimizi tartıştı.
İttihat ve Terakki savaşın zor koşullarına rağmen bir dizi sosyal ve toplumsal dönüşüm gerçekleştirdi.Bunlar:
Hukukta birliğin sağlanması için yeni ve çağdaş yasaların getirilmesini öngören dönüşümler
Şeriye mahkemelerinin Adliye mahkemelerine bağlanması
Medreselerin Şeyhülislamlığa bağlanması dini eğitim belirli kurallara bağlanmıştır.
Miladi Takvimin kabulü konusunda girişimler
Memur kooperatifleri yaygınlaştırıldı.
Osmanlının halka giderek borçlandığı görülmüştür.
Temel beslenme konusu bir ticari heyete verilmiştir.
Sovyetlerle yapılan anlaşma ile doğu sınırımız güvence altına alınmıştı.
Savaşın sonu görünmüş Osmanlı kaybetmişti. İttihat ve Terakki Cemiyeti son konferansını 1 Kasım 1918de yapmıştı . Konuşma yapan Tevfik Paşa İttihat ve Terakki nin tarihçesini anlatmış ve sonuçta parti fesholmuştu. Talat,Enver,Cemal Beyler yurt dışına kaçmışlardı. Yurt dışına kaçan ittihatçılar inançlarına göre orada da savaşlarını sürdürmüşlerdir. İttihatçılar her ne kadar tasfiye edilse de anlayışları günümüze kadar sürmüştür.
6-İTTİHAT VE TERAKKİ PARTİSİNİN YARGILANMASI
Talat Paşa Kabinesinin istifası ve İttihat ve Terakki ileri gelenlerinden bazılarının yurt dışına çıkmasından sonra İttihatçılara karşı bir kampanya başlatılmıştır. Kurulan Ali Fethi Bey,Rauf ve Cavit Bey gibi ittihatçılar Ahmet İzzet Paşa kabinesinde yer almış fakat bu hükümet başarılı olamamıştır. Mütareke döneminde ittihatçılara karşı yargılamalar yapılmıştır.
Suçlamalar şu şekilde olmuştur:
1855-1877 tarihlerinde İngiltere Devleti ,Osmanlı Devletinin bütünlüğünü ve yüksek bağımsızlığını iki önemli tehlikeden kurtarmış ve Fransa Hükümeti devamlı borç vererek bizi beslemiştir. Bu iki üstün devletin savaşa girmeme konusundaki görüşlerine aldırmayarak dünyadaki güzel eserleri yıkmaya tahrip etmeye çalışan vahşi Alman Devleti ile birleşmişlerdir.
Bu sözler günümüzde bizleri bile okuduğu zaman ürpertmektedir.Sonuçta mahkemeye verilen ittihatçıların mahkemesi iki ay sürmüş alınan karara göre Talat,Enver ,Cemal Paşalar idama mahkum edilmiş Cavit, Mustafa Şeref Bey, Şeyhülislam Kazım Efendi on beş yıl süreyle kürek mahkumu olmuşlardı.
6.1- Liderlerin Yurtdışına Kaçmaları
Yurtdışına kaçan Talat,Enver,Cemal Paşalar orada faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.
-Talat Paşa; Almanyaya gitmiştir. Orada Ali Sai adını kullanmıştır. Onun geri alınması için Osmanlı elçisi Rıfat Paşa çok uğraşmıştır. Talat Paşa oarda üç noktada yoğunlaşmıştır. Sovyetlerle Türkiye arasında anlaşma sağlamak ,İngiltere ve diğer batılı devletler arasında ilişki kurmak ve Anadolu Hareketini desteklemek. Ömrünün son döneminde M.Kemal ile haberleşmiş ona destek vermiştir. Nisan 1922 de Ermeni komitacılarının suikastına kurban gitmiştir.
-Cemal Paşa; Halit Boboviç adına pasaport çıkartarak İsviçrenin Davos kentine yerleşmiştir. Burada bir dağ köyünde anılarını yazmıştır.Amacı Afganistana gidip orada çalışmaktı. Gerekli bağlantıları yaparak orada Serdar Ahmet Cemal Han ünvanını aldı.Reformlar yaptı,orduyu yeniden düzenledive bu hareketleri ile yabancı basında da yer aldı.
Afgan-Sovyet anlaşması Cemal Paşanın gayretleri ile oldu. Son dönemlerinde M.Kemal ile görüşmeyi beklerken 22 temmuz gecesi yaveri ile birlikte öldürüldü. Mezarı Erzuruma götürüldü. Kimin öldürdüğü net değildir.
-Enver Paşa; Enver Paşa Anadoluya gidip Milli Mücadelenin lideri olmak, Bolşeviklerle birlikte İngilizlere karşı savaşmak , Ruslara karşı Türkmenistandaki milli hareketi güçlendirmek istiyordu.
Bu amaçlarını gerçekleştirmek için Kafkasya ya gitti. Amacı aynı zamanda Anadolu hareketine katılmaktı. Fakat istedikleri olmadı 4 Ağustos 1922 tarihinde Bolşevikler tarafından öldürüldü.
6.2-Yurtdışında Kurulan Cemiyetler
İttihatçıların en büyük isteği eylemlerini bir örgüte dayandırmak istemeleri idi. Bu amaçla Berlinde 1919 yılında İslam İhtilal Cem. kuruldu. Amacı müslüman devletlerde ihtilaller çıkararak İngiltere ve Fransanın Ankara üzerindeki baskısını azaltmaktı.
Enver Bey ve arkadaşları Halk Şuraya Fırkasını kurdu.bu grup Müdafa-ı Hukuk içersinde örgütlendi.
Daha sonra yine Halil Paşa tarafından Orta Asya İttihat ve Terakki İhtilal cem. kuruldu. Fakat çok fazla bir eylem yapamadı.
7-İTTİHAT VE TERAKKİNİN YAPISI VE İŞLEYİŞİ
İttihat ve Terakki nin uyguladığı siyaset kısaca Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük.
Bunlar değişik aralıklarla İttihat ve Terakki nin ideolojisini ortaya çıkarmışlardır.
Osmanlıcılık düşüncesi Tanzimattan beri aydınlar ve hükümetler tarafından öne çıkarılmıştır. Çok uluslu bir devleti kurtarmak ,yaşatmak ve geliştirmek için başka türlü düşünceye yer olmadığı açıktır. 19 yy boyunca oluşan milliyetçilik akımı değişik tebaları gündeme getirmiştir. İttihat ve Terakki nin bütün iyi niyetli yaklaşımlarına rağmen Arnavut,Rum, Bulgar,Ermeni ler ayrılıkçı politikalarından vazgeçmemişlerdir. Bu olay Türk unsurunu ortaya çıkarmış Osmanlı olma yaklaşımı her ne kadar sürüyor görünse de bu tarihte kalmıştır.
İslamcı anlayış Abdülhamit iktidarına kadar sürer Osmanlı padişahlarının aynı zamanda halife oluşu İngilizlerin yayılmacı siyasetine karşı İslam unsurunu ortaya çıkarmıştır. Almanya Osmanlının yakın doğu siyasetini işine yaradığı için benimsemiştir. İttihat ve Terakki İslami öğeleri kendi politikası açısından kullanmıştır.Fakat buna rağmen laik yapıya sahip oluşu ,eğitimde ,yargıda islami etkenleri mümkün olduğu kadar en aza indirmesi diğer çevreler tarafından hoş karşılanmamıştır. Meclis-i Mebusan daki muhalifler İttihat ve Terakki yi İslama karşı kararlar almakla suçlamışlardır. 1916dan sonra Rumi Takvimin düzenlenmesi,medreselerde ve dini eğitimde yeni bir görünüm kazandırılması,derslerin çağdaşlaştırılması koyu dinci grup tarafından hoş karşılanmamıştır. 1918den sonra kendilerine bu konu hakkında pek çok soru sorulmuştur.
Türkçülük Hareketi 1908 Devrimi ile ortaya çıkmıştır. O zamana kadar İdraksiz olarak bilinen Türkler ulusal bilinçlenmeye başlamışlardı. Osmanlılar bile onlara ikinci sınıf insan muamelesi yapmışlardı. Yönetim için ise askere alınan ,sömürülen kısımdı Türkler .Bu anlamda en çok Ziya Gökalp in görüşlerinden yararlanılmıştır. Balkan Savaşında büyük devletlerin azınlıkları koruyucu davranışları genç subayların milliyetçiliğe dört elle sarılmalarına neden olmuştur. Gökalp in o dönemlerde üzerinde durduğu konu lardan biri de ekonomik politikaydı.Büyük sanayi kurma hedefti. Fakat bunlar için başarılı olunamamıştır.
8-TÜRKİYEDE DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİNDE GÖRÜLEN İTTİHATÇI İZLER
İttihatçı olmak için Partiye üye olmak yeterli değildi. Yeteneklere sahip olmak gerekiyordu. Buna İttihatçılık Şiarı deniyordu. Bunun için temel özellikler şunlardı:
İttihat ve Terakki her şeyden önce bir tarikattır.
Bu tarikat Osmanlıyı kurtaracak tek güçtür.
İttihatçı tanrıdan özel bir emir aldığına inanan bir insandır.
İttihatçılar gibi düşünmeyen vatan haini sayılır.
İttihatçı her şeyden önce eylemcidir.
İttihatçı arkadaşlarını korur.
Bu amaçla bayrak,kuran,silah üzerine yemin etmişlerdir.
Sosyal ,ekonomik alandaki özelikleri şunlardır:
Devleti her şeyden üstün görürler .onlar için kişi önemli değildir.
İttihat ve Terakki her şeyden önce mukaddes bir cemiyettir .Kendi iktidarı zamanında basın özgürlüğüne iyi gözle bakmamıştır.
Bu cemiyet demokratik yaşamın kurumlarına da iyi gözle bakmamıştır. Zaman zaman meclisi bile dışlamıştır.İttihat üyeleri alınan kararlara sormadan boyun eğmişlerdir.
Her şeyin doğrusunu bildiğine inanan bir partidir. Eğitmen ve öğretmendir. O yüzden eğitime çok fazla önem vermiştir.
Tek bir katmanın yerine asker ve sivil iktidar vardır.
Kültür açısından bir taraftan batı kültürüne merak salmış diğer taraftan Türkçülük Türk Ocakları gibi kavramlarla ilgilenmiştir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında partinin bir bölümü fiilen politikanın içindeydi. Halk Fırkasının içinde siyaset yapıyorlardı. İleri Gazetesinin basılması ve çalışanların dövülmesi ittihatçıların ortak eylemidir. Cumhuriyetin ilk yıllarında Kapitülasyonların kaldırılmasında ilk hazırlıkları ittihatçılar başlatmıştı. Aile Hukukunda yapılan değişiklik Takvimde Rumi Takvime geçiş Tevhid-i Tedrisad konusundaki ilk adımların temelinde ittihatçılar vardır. Ekonomik alanda yapılan 1927 yılındaki Teşvik-i Sanayi Yasası ,nüfus sayımları,ulusal banka kurma çalışmaları sonucunda İş Bankasının kurulması hep ittihatçıların izleridir.
1930lu yıllarda ekonomik açıdan sönük geçen yıllardı. Ekonomik koşulların yoğunluğu insanlarda şikayetlere yol açmıştı. M. Kemal eski bir ittihatçı olan Fethi Okyar a parti kurma görevi vermişti. Partinin önde gelenlerinde ittihatçıların sayısı ağır basıyordu. Fakat parti amacına ulaşamamış ve kapatılmıştı.
Geri kalan zamanlarda tek parti anlayışı olmuştu.Devlet yapılanmaya kadar kültürel özelliklere kadar her şeye el koydu.Güneş Dil Teorisi ve yeni tarih yaklaşımı , halkevleri hep ittihatçıların izleriydi.
1940lı yıllarda Milli Şef dönemiydi. Solcular en büyük düşmandı. Basın bütünüyle hükümetin denetimi altındaydı. 1945 yılında Tan Gazetesi CHPnin örgütlediği gençlik grupları tarafından basılıp yakıldı. Sendikalar kapatıldı.Yeni bir parti kuruldu.Partiyi kuranlar ittihatçılardı. Kurulan Demokrat Parti halkın dört elle sarıldığı bir parti oldu.Halkla beraber bir politika izlendi. 1950 yılında bu parti iktidara geldi karşısında ittihatçı Halk Partisi vardı. Siyasi hava bu dönemde gergin geçmiştir. İttihatçıların yıllanmış yöntemleri CHP partisiyle tekrar gündeme geliyordu.
1971-80 darbelerinde asker tekrar sahneydi. Her şeyi en iyi bilen mantık yeniden gündeme gelmişti. Talat ve Enver Paşaların ordudan gelen istek üzerine yazan cümleleri bu sefer son otuz yıl içersinde kağıtlara dökülüyordu.
İttihatçılar gözü kara insanlar olarak bir tarikata bağlıymış gibi cemiyetlerine bağlanmışlardır. Günümüze kadar pek çok şeyi etkilemişlerdir.
T.C
KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ
İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ
ULUSLAR ARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ
İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİNİN YAPISI VE CEMİYETİN UYGULADIĞI DIŞ POLİTİKALAR
ARZU ERSÖZ TÜĞEN
2001-İZMİT
KAYNAKÇA
Ahmad, Ferroz, İttihat ve Terakki1908-1914, İstanbul,1999
Akşin ,Sina, İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele, Cilt I-II , İstanbul 1998
Çandar,Tevfik, İttihat ve Terakki,İstanbul, 1994
Eroğlu,Hamza,T.C İnkılap Tarihi ,Ankara, 1990
Lewis,Bernard,Modern Türkiyenin Kuruluşu, Ankara ,2001
Mardin ,Şerif, Jön Türkler ve Siyasi Fikirleri 1895-1908 ,İstanbul,1996
Tunaya,Tarık Zafer, İttihat ve Terakki ,İstanbul ,1989
AnaBritannica Ansiklopedisi
Aydınlanma Dergisi 16. Sayı
Doğan,İlyas Tanzimat sonrası Osmanlı Aydınlarında Çağdaşlaşma Sorunu ve Arayışlar(Makale)
GİRİŞ
İttihat ve Terakki cemiyeti ülkemizde oldukça fazla önemi olan, geçmişte siyasetimizi şekillendirmiş, günümüzde dahi halen daha izleri görülen bir cemiyettir.
İttihat ve Terakki Cemiyetini 1860 yıllarına kadar dayandırmak mümkündür. Yeni Osmanlılar ve Jön Türkler diye adlandırdığımız hareket süreci içersinde bu cemiyet oluşmuştur. İttihat ve Terakkiyi ayrıntılı olarak incelersek Atatürk İlke ve İnkılapları içersinde de izlerini görebiliriz.
Başlangıçta gizli bir cemiyet olarak Tıbbıye ve Askeri okul öğrencilerini kapsayan bu cemiyet daha sonra içerisine devlet adamları ve sarayda söz sahibi kimseleri de alarak genişlemiş ve bir süre sonra Osmanlı Devletinin kaderini de belirlemiştir.
İttihat ve Terakki nin siyasal modeli tek parti yaklaşımına dayanmaktadır. Tek parti yaklaşımında devlet ekonomiden kültürel yapılanmaya kadar toplumun bütün sınıf ve katmanları üzerinde egemendir , şekillendiricidir.
Günümüzün çok partili hayata geçişte bile halen daha bu cemiyetin izlerini görmemiz mümkündür. Geçirdiği evrime karşın CHPde bu eğilimler belirli bir süre davam etmiştir.
İttihat ve Terakki Cemiyetinin kökenlerinden başlayarak günümüze kadar değerlendirmeye çalıştığım bu ödevde, geçmişten günümüze kadar bir köprü kurarak olayları bu doğrultuda inceledim.
Hazırladığım ödevin ilk bölümünde cemiyetin kökenleri üzerinde durdum, İttihat ve Terakki yi daha iyi anlayabilmek için bu cemiyetin kaynakları oldukça fazla önem taşımaktadır. Cemiyetin dayanağı çok Osmanlının son dönemlerine rastlar ve Osmanlının o dönem içindeki olayları ile şekillenir.
İkinci bölümde cemiyete beşiklik yapan iki şehir anlatılmıştır. Bu şehirlerin o dönem içersinde önemleri son derece fazladır. Manastır ve Selanikin özgür ortamı sayesinde cemiyet son şeklini almıştır.
Üç ve Dördüncü bölümler cemiyetin doğuşu gelişimi ve Osmanlı siyasetini yönlendirmesi üzerinde durmuştur. İttihat ve Terakki yi Osmanlının son döneminde tek parti haline getiren düşünce, cemiyetin yapısı , işleyişi yaptığı siyaset ve sarayın üzerindeki etkisi anlatılmaya çalışılmıştır.
Son bölümlerde İttihat ve Terakki nin zayıflaması Osmanlının son döneminin cemiyet üzerindeki etkisi İttihat ve Terakki Cemiyetinin önemi ve son olarak cemiyetin günümüze kadar gelen etkisi anlatılmaya çalışılmıştır.
SONUÇ
İttihat ve Terakki Partisi kuruluşu ve yıkılışı itibarıyla aslında çok eski gibi görünüyorsa da günümüze kadar etki eden bir yapıya sahip olan cemiyettir.
İttihatçılık eylemi günümüze kadar devam etmiştir. 1930 ve 1940 lı yıllar tek parti döneminin ideolojik yapısı içersinde geçmiştir. Bu dönemde Tek Şef , Tek Parti ,Tek Ulus fikri yadsınmaz bir şekilde görülmüştür.
1940 lı yıllarda ise Demokrat Parti bünyesinde pek çok İttihatçı barınıyordu. 1950 li yıllarda İttihatçı düşünceyi noksansız uygulayan bir Halk Partisi gündeme gelmiştir. Halk Partisi despotik ,birey yerine devleti öne çıkaran eğilimini İttihat ve Terakki Partisinden almıştır. Bu dönemde siyasi hava devamlı bir bunalım içersinde tutulmuştur. Bütün bu bunalımlı dönemler beraberinde 1960 darbesini getirmiştir. 12 Mart 1971 , 12 Eylül 1980 darbelerinin niteliği de farklı değildir. Her şeyin en doğrusunu bilen ve sadece bu doğruyu kendilerinin uygulayacağına inanan zihniyet bu dönemde de başta olmuştur.
İttihatçı zihniyet halkı yoksulluktan ,geri kalmışlıktan kurtarmayı düşünmemiştir. Onlara göre devlet kurtulduğu zaman ,halkta kurtulacaktır. Yığınlardan kopuk asker-sivil aydınların özlemlerini yansıtmışlardır. İttihat ve Terakki Cemiyeti ile demokrasi arasında ters bir orantı vardır. Hürriyet sözcüğü Cemiyetin kurulduğu zamandan beri dokunulmazlığı olan bir kelime olmuştur. Hürriyet hiçbir zaman insan hak ve güvenliğini güvence altına alacak bir şekilde anlaşılmamıştır. Bu sözcük sadece program ve konuşmaları süsleyen bir kelime olarak ele alınmıştır. Temel insan hakları Hak yok vazife vardır zihniyetinin ürünü olarak kısıtlanmıştır. Kısaca İttihatçı görüş halktan farklı düşünceden ,demokrasiden korkmuştur.
Bugün de İttihat ve Terakki Cemiyetinin bu tarz düşüncelerini Türkiye ye yakın devletlerde özellikle Arap Devletlerinde görmekteyiz. Bu devletlerde tek lider ,tek parti anlayışı vardır. Bu anlayışla demokrasiye oldukça uzak görünmektedirler.
1-İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİNİN KAYNAKLARI
1.1- YENİ OSMANLILAR HAREKETİ
1.2-JÖN TÜRKLER HAREKETİ
2-CEMİYETİN KURULUŞU
2.1- SELANİK VE MANASTIR ŞEHİRLERİNİN ÖNEMİ
3-1908-1918 DÖNEMİ VE İTTİHAT VE TERAKKİ
3.1-MECLİS-İ MEBUSANIN AÇILIŞI
3.1.1-HÜSEYİN HİLMİ PAŞA HÜKÜMETİ
3.1.2-İBRAHİM HAKKI PAŞA HÜKÜMETİ
3.1.3- HÜRRİYET VE İTİLAFIN DOĞUŞU VE 1912 SEÇİMLERİ
4-İTTİHAT VE TERAKKİNİN ZAYIFLAMASI
5-DÜNYA SAVAŞI VE İTTİHAT VE TERAKKİNİN SONU
6-İTTİHAT VE TERAKKİNİN YARGILANMASI
6.1- LİDERLERİN YURT DIŞINA KAÇMALARI
6.2-YURT DIŞINDA KURULAN CEMİYETLER
7-İTTİHAT VE TERAKKİNİN YAPISI VE İŞLEYİŞİ
8-TÜRKİYEDE DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİNDE GÖRÜLEN İTTİHATÇI İZLER
SONUÇ
KAYNAKÇA
GİRİŞ
İttihat ve Terakki cemiyeti ülkemizde oldukça fazla önemi olan, geçmişte siyasetimizi şekillendirmiş, günümüzde dahi halen daha izleri görülen bir cemiyettir.
İttihat ve Terakki Cemiyetini 1860 yıllarına kadar dayandırmak mümkündür. Yeni Osmanlılar ve Jön Türkler diye adlandırdığımız hareket süreci içersinde bu cemiyet oluşmuştur. İttihat ve Terakkiyi ayrıntılı olarak incelersek Atatürk İlke ve İnkılapları içersinde de izlerini görebiliriz.
Başlangıçta gizli bir cemiyet olarak Tıbbıye ve Askeri okul öğrencilerini kapsayan bu cemiyet daha sonra içerisine devlet adamları ve sarayda söz sahibi kimseleri de alarak genişlemiş ve bir süre sonra Osmanlı Devletinin kaderini de belirlemiştir.
İttihat ve Terakki nin siyasal modeli tek parti yaklaşımına dayanmaktadır. Tek parti yaklaşımında devlet ekonomiden kültürel yapılanmaya kadar toplumun bütün sınıf ve katmanları üzerinde egemendir , şekillendiricidir.
Günümüzün çok partili hayata geçişte bile halen daha bu cemiyetin izlerini görmemiz mümkündür. Geçirdiği evrime karşın CHPde bu eğilimler belirli bir süre davam etmiştir.
İttihat ve Terakki Cemiyetinin kökenlerinden başlayarak günümüze kadar değerlendirmeye çalıştığım bu ödevde, geçmişten günümüze kadar bir köprü kurarak olayları bu doğrultuda inceledim.
Hazırladığım ödevin ilk bölümünde cemiyetin kökenleri üzerinde durdum, İttihat ve Terakki yi daha iyi anlayabilmek için bu cemiyetin kaynakları oldukça fazla önem taşımaktadır. Cemiyetin dayanağı çok Osmanlının son dönemlerine rastlar ve Osmanlının o dönem içindeki olayları ile şekillenir.
İkinci bölümde cemiyete beşiklik yapan iki şehir anlatılmıştır. Bu şehirlerin o dönem içersinde önemleri son derece fazladır. Manastır ve Selanikin özgür ortamı sayesinde cemiyet son şeklini almıştır.
Üç ve Dördüncü bölümler cemiyetin doğuşu gelişimi ve Osmanlı siyasetini yönlendirmesi üzerinde durmuştur. İttihat ve Terakki yi Osmanlının son döneminde tek parti haline getiren düşünce, cemiyetin yapısı , işleyişi yaptığı siyaset ve sarayın üzerindeki etkisi anlatılmaya çalışılmıştır.
1-İTTİHAT VE TERAKKİNİN KAYNAKLARI
İttihat ve Terakki Cemiyetinin kaynakları araştırıldığında iki hareket önümüze çıkar . Bunlardan biri Yeni Osmanlı Hareketi diğeri ise Jön Türklerdir.
1.1-Yeni Osmanlılar Hareketi
Son dönemde meşrutiyet düşüncesi Osmanlı Aydınları tarafından tartışılmaya başlanmıştı.
Osmanlılar, Avrupadaki gelişmeleri gördükçe devletin bu düşünceleri uygulayarak yeniden eski gücüne kavuşturulması gerektiğini düşünüyorlardı.
İmparatorlukta Avrupai düşünceleri uygulama işi aydınlara kalmıştı. Politik,ekonomik ve kültürel ilerlemeye uygun koşullar 1860lı yılların başından itibaren başladı.Bu koşullar Tasvir-i Efkâr Gazetesinin etrafında gelişti. Bu gelişimde Şinasinin etkisi büyüktür.Yeni Osmanlıları etkileyen çok sayıda akım olsa da fikirlerin temelini atan kişi Şinasi dir
Şinasi , 1860 tarihinde Tercüman-ı Ahval Gazetesinde çalıştı.Osmanlının ekonomik, kültürel,ve sosyal ilerlemesi için bu gazetede çözümler üretmeye başladı. Daha sonra kendi kurduğu Tasvir-i Efkâr Gazete sinde o zamana kadar açıkça söylenmeyen özgürlük,ulus gibi kavramları gündeme getirdi. Gazete nin her kültürlü toplum için gerekli olduğunu ve insanların düşüncelerini gazete yoluyla duyurmaları gerektiğini söylüyordu.Devlet ve Kamuoyu arasındaki ilişkiyi ise şöyle belirtiyordu;
Devlet , ulusun temsilcisi olarak işleri yürütür ve ulusun devamı için çalışır. Ulus ,söz ve yazı yardımıyla kendi idaresi için görüşlerini açıklama hakkına sahiptir.
Zamanla Tasvir-i Efkâr aydınların tartıştığı görüşlerini açıkladığı bir klüp haline geldi.Tasvir-i Efkâr içersinde Namık Kemalde yazmaktaydı.Bu grup zamanla önemli bir kamuoyu oluşturdu.
Bu arada Ali Suavi de Muhbir gazetesini çıkarmaya başladı.Muhbirde Ali Suavi devlete karşı muhalefet oluşturdu. Ara sıra okuyucu mektuplarına da yer veriyor,halkın da düşüncelerini alıyordu.
Şinasi,Namık Kemal,Ali Suavi gibi ilerici kimseler zaman içersinde yazdıklarının uygulanabilmesi için bir örgüte ihtiyaç duymuşlar 1865 yılında Belgrat ormanlarında bir piknik havası içersinde toplanıp Yeni Osmanlılar Cemiyetinioluşturmuşlardı.
Kurulan örgüt kısa bir süre sonunda yurt dışına da çıkıp orada eylemlerine devam etmişlerdir.Cemiyetin bütün mali problemlerini Mustafa Fazıl Paşa çözüyordu. 1867den itibaren Avrupada çalışmalarına devam eden Cemiyet Mustafa Fazıl Ahmet Paşa tarafından Abdülazize açık bir mektup yazmıştır. Bu mektup Yeni Osmanlıların program taslağı olarak görülebilir.
Bu mektubun taslağı şöyledir:
Her gelişmenin temelinde özgürlük vardır.
Özgür bir kamuoyu memurların hatalarını denetler
Özgürlüğün olmaması Avrupalı devletlerin içişlerimize karışmasına neden olur.
Özgürlük din ve geleneklerden uzaklaştırma anlamına gelmez.
Her ülke için uygun düzen anayasalı düzendir.
Zulüm karşısında tek çıkar yol eylemleri denetleyebilen bir yönetimin kurulmasıdır.
Namık Kemal,Ziya Bey,Ali Suavi,Reşat Bey,Nuri Bey,Agâh Efendi,Mehmet Bey, Rıfat Bey ve Hüseyin Vasfi Paşa Parise kaçmış bulunuyorlardı. Orada Mustafa Fazıl Paşanın evinde toplanarak eylemlerine devam ediyorlardı. Daha sonradan Abdülazizin Fransaya yaptığı seyahat sonrasında Fransız hükümeti orada eylem yapan kişileri tespit ederek yurt dışına çıkardı . Bunun üzerine bütün grup Londra ya giderek orada Muhbir gazetesinin sayılarını çıkarmaya başladılar.
Mustafa Fazıl Ahmet Paşanın affedilmesi ve yurda dönmesinin ardından cemiyetin parasal kaynakları kesildi. 1868 yılında çıkan Hürriyet gazetesinde Namık Kemal ve Ziya Bey in yazıları çıkıyordu. Namık Kemal in ayrılmasından sonra 100.sayısına kadar Ziya Beyin yazıları çıkmaya başladı. Affın çıkmasıyla beraber aydınların tümü yurda döndü.
Yurda dönen aydınlar Hugo, Lamartine , Möliére ve Rousseau v.b yazarların eserlerini Türkçeye çevirdiler. Namık Kemalin çevresinde toplanarak İbret gazetesini yayınladılar. Gazete yayınlandıktan yaklaşık olarak dört ay sonra kapandı. Gazeteyi çıkaranlar sürgüne gönderildiler.
Yeni Osmanlıların attıkları tohumlar yeşermiş, Abdülaziz devrilerek 1876da I.meşrutiyet ilan edilmişti. Yeni Osmanlılar hareketi asker ve sivil kadrolar dışında çok fazla bir öneme sahip olmasa da vatan,özgürlük,siyaset,ulus gibi kavramların gündeme gelip konuşulması bakımında önem taşımaktadır.
1.2-Jön Türkler Hareketi
Meclis-i Mebusanın kapatılmasından sonra artık Abdülhamitin baskıcı yönetimi başlamıştı. Bu despotik yönetime çok fazla başkaldırı olmamıştı. Daha önceden yayınlanan Namık Kemal, Şinasi, Ziya Beyin yazıları ve eserleri özellikle aydın diye nitelendirdiğimiz grubun elinde dolaşıyordu. Harbiye, Mülkiye gibi yüksek okullarda özgürlükçü hareketler başlamıştı.
Başlangıçta sadece düşünce niteliğinde olan bu hareketler daha sonradan eyleme dönmeye başladı.Bilinen ilk gizli örgüt Askeri Tıbbıye öğrencilerinden olan İbrahim Temo tarafından kurulmuştur. İbrahim Temo, İshak Sukûti ,Abdullah Cevdet ,Mehmet Reşit ilk gizli örgütü oluşturmuşlardır.
Kurulan örgüt zamanla diğer okullara da ulaşmış hatta üst düzey bürokratlardan da katılanlarda katılanlar görülüyordu.
Abdülhamit bu örgütü 1892de öğrendi ve okul komutanlar ile bazı bürokratlar görevden alındı.Üç ay sonra tutuklananlar padişah tarafından affedildi.
Affın çıkmasından sonraki dönemlerde bir ermeni örgütünün Osmanlı Bankasını basmasının ardından İbrahim Temo ve arkadaşları Ermenileri kınayan bir bildiri yayınlamışlar altına Osmanlı İttihat ve Terakki diye imza atmışlardı. Bu imza o güne kadar görülmemişti. Maalesef yayınlanan bu bildiriyi Abdülhamit pek hoş karşılamamış ve bu örgüt adına tutulmama kararı çıkarmıştı. Örgüt üyelerinden bazıları yurt dışına kaçmış ve Pariste bulunan diğer üyelerle irtibata geçmişti.
1895-96 yılları arasında örgüt nizamnamesini yayınlamıştı .Buna göre;
Osmanlı İttihat ve Terakki Cem. adalet,özgürlük, eşitlik gibi insan haklarını çiğneyen ilerlemeye engel olan devlet için kadın ve erkek olarak bütün herkese açıktır.
Örgütün amacı toplumun devamını ve çıkarlarını sağlamaktır.
Örgütün görevleri insan haklarının koruyuculuğunu yapmak uygarlık yolunda ilerlemektir.
Örgüt,Osmanlı saltanatını kabul etmektedir. Ancak yasalara aykırı harekette bulunup meşrutiyeti kabul etmemeleri ,insan haklarına saygılı olmamaları durumu olursa önlem alacaktır.
Osmanlı Devleti ilerlemekten yana tavrını koyduktan sonra örgüt eğitimin yaygınlaştırılması,zenginliğin artırılması,bayındırlığın geliştirilmesi,ticaretin çoğalması konularında hükümete destek verecektir.
1895 yılından sonra Jön Türk hareketi şu gruplar arasında gelişmiştir:
Ahmet Rıza ve Meşveret Gazetesi
Murat Bey ve Mizan
Abdullah Cevdet ve İçtihad Dergisi
Osmanlı Gazetesi Çevresi
Prens Sabahattin de somutlaşan akım
Şûra-yı Ümmet Grubu
Avrupada ve gizli olarak yurt içinde bütün grupların oluşturduğu bir kongre toplandı. Yaklaşık olarak 70 delege katıldı. İkinci kongre prens Sabahattin in evinde yapıldı.Bu kongreden baskı rejimine karşı oldukları,uluslar arası anlaşmalardan eşit olarak yararlanmak istedikleri ve koşullar ne olursa olsun vatanın bütünlüğü için savaşacakları, barışın tekrar kurulacağı gibi sonuçlar ortaya çıktı.
Bu kongre ortak bir amaç oluşturmak için toplanmıştı fakat istenilen olmadı ve yapıcı olmaları gereken yerde yıkıcı oldular.
Grup ikiye bölünmüştü. Birinci grup Ahmet Rıza nın grubuydu.İttihat ve Terakki adlı örgütün devamıydı. İkinci grup ise Prens Sabahattin in önderliğinde toplanmıştı ve Ademi Merkeziyet Cem. olarak adlandırıldı.
Birinci grup oldukça güçlü bir kadroya sahipti. İki yayın organı vardı. Yurt içindeki küçük birliklerle ilişki içersine girmeyi amaçlıyordu.
İkinci grup ise insana önem vermeyen sadece güçlü bir merkezi yönetime öncelik veren bir yapıya sahipti.
Ahmet Rıza nın yönetiminde olan örgüt bir nizamname yayınladı.Buna göre;
Bütün başarıların kökeni ulusal töreleri sağlamlaştırmak için bölgesel ihtiyaçları da gözönüne alarak çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak.
Osmanlı halklarının birliğini sağlamak
Anayasanın yeniden yürülüğe konulmasını sağlamak
Örgüt üyelerinin maddi ve manevi tüm olanakları ile zafer için çalışmak
Bulgar ,Sırp hareketleri genç Türk Subaylarına örnek olmuştu.1906-7 dönemi yıllarında İttihat ve Terakki Cem. temelleri atıldı. Genç subaylar için esas önemli sorun Osmanlı devletinin devamıydı.Tartışmalarının merkezinde sadece şu soru vardı:Bu devlet nasıl kurtulur?Bu cemiyet başarısızlıklarına rağmen modern Türkiyenin gelişiminde son derece önemlidir. Abdülhamit istibdadının sona ermesini izleyen son birkaç yıl içinde din sadakat,hürriyet gibi daha önceden tartışılmayan konular tartışılmıştır.
2- CEMİYETİN KURULUŞU
Cemiyet hücreler biçiminde örgütlenmişti. Hücre mensupları dışarıdan birbirlerini tanımıyorlardı. Kuruculardan biri üye yapmak istediği birini kuruluşa tanıtıyor,gerekli bilgileri verip sonucu bekliyordu. Kabul edilen kişi için tören yapılıyor ,törende Kuran-ı Kerim, bayrak ve silah üzerine yemin ediliyordu. Cemiyetten çıkış mümkün değildi Kurallara aykırı hareket edenler ölümle cezalandırılıyordu.
Cemiyetin kurucuları şunlardı:
Bursalı Tahir Bey
Naki Bey
Mithat Şükrü Bey
Talat Bey
Kâzım Nami Bey
Talat Bey
Ömer Naci bey
İsmail Canbolat Bey
Hakkı Baha Bey
Edip Servet Bey
Eylül 1906 dan sonra merkezdeki üyelerin bütün gayreti örgütlenmeyi yaygın bir şekilde yapmaktı.
Örgüt yaygınlaştıkça bazı disiplin suçları da ortaya çıkmaya başladı. Manastır daki bazı genç subayların bazı hareketleri tehlikeli boyutlara ulaştı. Disiplinin sağlanması amacıyla kurallara uymayanların yemin ettikleri silahlarıyla vurulacakları söylendi. Fakat bu infaz işinin kimin yapacağı gündeme geldi . Bu amaçla Fedai adı verilen bir alt örgüt açıldı. Bu örgütün cemiyete çok yararı oldu. Gerçekten işi bilen kişilerden oluşan bu örgüt kuralları çiğneyenler üzerinde baskı oluşturdu.
İttihat ve Terakki cemiyeti kurulduktan sonra silahlı eylemlerine hızlı bir şekilde başladı. 24 Temmuz 1908 yılında Kanun-i Esasiyi ilan ettirdikten sonra kamuoyu tarafından Cemiyet-i Mukaddese ilan edilmiştir.
2.1-Selanik ve Manastır Şehirlerinin Önemi
İkinci Meşrutiyetin dinamik kısımları Selanikten ortaya çıkmıştır. Türkiyenin siyasi yaşamında ekol olarak anılan kişiler Selanikten çıkmış ve daha sonra bütün Rumeliye yayılmıştır.
Osmanlı Devletinde yaşayan pek çok millet vardı. Bunlar değişik yaşam biçimleri ile kültür mozaiğini oluşturuyorlardı. 19.yy sonrasında dış devletlerin kışkırtmaları yüzünden bir bölünmüşlük ortaya çıkmıştı.
Selanik ,Osmanlı ve Türk yenilikçi hareketinin merkezidir. Çok farklı milletlerin birleşiminden oluşan Selanikte hoşgörülü bir yapı vardı. Çok canlı bir ticari yapıya sahipti. Osmanlı dış ticaretinin 1/7sini Selanik limanından gerçekleştirilmekteydi.
Manastır da Selanikle aynı yapıya sahip bir yerdi. Kentte Müslüman okulların yanılıra yabancı okullar da bulunuyordu. Özgür düşüncenin doğduğu bu yerler beraberinde pek çok özgür beyini de yetiştirmişlerdir.
3-1908-1918 DÖNEMİ VE İTTİHAT VE TERAKKİ
Kanun-i Esasi yürürlüğe girmiş tüm vilayetlere seçimlerin yapılması için emirler gönderilmişti. Temmuz ve Ağustos ayları coşku içersinde kutlandı. Özgürlük duygusu bütün ülkeyi sardı ama buna rağmen özellikle sarayda bu konuda çok fazla bir telaş bulunmuyordu. Abdülhamitin bu konularla ilgili tavrı belliydi. Yapılan ilk bakanlar kurulunda bu cemiyetin kaldırılması bile söylenmişti. Bu yüzden cemiyet tehlikedeydi.
1908den sonra cemiyete yönelik muhalefet yükselmeye başlamıştı. Eski Jön Türklerin yurda dönmeleri muhalefetin ilk kısmını oluşturmaya başlamıştı. Ülkede esen özgürlük hareketlerinin ilk meyvesi kadın hareketlerinde görüldü. Halide Edip Adıvar başta olmak üzere basında kadın hakları ile ilgili yazılar çıkmaya başlamıştı. Günlerdir görülmeyen kadın ve erkeğin birlikte alışverişe çıkmaları bu konuşmalardan sonra başlamıştı. Bunun yanılıra gerici olaylarda görülmüştür. Şeriat isteyen hareketler olmuş fakat bunlar bastırılmıştı. Osmanlı Devleti için esas önemli konu iç birliği sağlamaktı. Bu amaçla İttihat ve Terakki Osmanlıcılık anlayışını destekliyordu.Hüseyin Cahit Beyin Taninde yazdığı yazıda Osmanlı içersinde etnik gruplar olmasına rağmen esas yükü Anadolu kökenli Türklerin çektiği şeklinde olmuştu.Bu yazı çok faza yankı uyandırdı.Seçimler sonucunda İttihat ve Terakki Cem.seçimleri kazandı.
3.1-Meclis-i Mebusan Açılışı
Meclis-i Mebusan 17 Aralık 1908de açıldı . Bütün gazeteler törenin ayrıntılarını yazdılar ve ulusu kutladılar. Tanin de başyazıda Ulusal Bayramınızı kutlarız diye yazılar çıkıyordu. Abdülhamit Meclis-i Mebusana geldi marşlarla meclis açılmış oldu.Meclis açıldıktan sonra bir ikilemle karşılaştı üyelerinin çok olmasına rağmen hükümet içersinde bir temsilcisi yoktu. Kamil Paşanın sadaretten düşürülmesi gerekiyordu.İttihat ve Terakki Cem.bu olay için çok uğraşmıştır. Sonuçta Kamil Paşa alınmış yerine Hüseyin Hilmi Paşa tayin olmuştur. Hüseyin Hilmi Paşa imparatorluğun değişik yerlerinde görev yapmış bir devlet memuru idi. Jön Türkler tarafından sevilirdi.Çalıştığı karışık dönemlerden çok barışçı dönemin insanıydı.
Bu arada eski Jön Türkler H.Hilmi Paşa ya karşı muhalefet bayrağını çekmişlerdi. Eski Jön Türkler İttihat ve Terakki ye karşı Ahrar Partisini kurmuşlardı. Parti programının ana yaklaşımı kışla ve memurluk zihniyetine son verilmesiydi.Yapılan seçimlerde Ahrar partisi seçimi kazanamamıştı fakat ona taraftar olacak grupları oluşturmuş , H.Hilmi Paşa ya karşı kılıçlarını çekmişlerdi.
İttihat ve Terakki Cemiyetinin güvendiği kişi olan H.Hilmi Paşa ya muhalefetten sesler yükselmeye başlamıştı. Muhalefet ona karşı Kamil Paşa nın iktidara gelmesini istiyordu. Meşrutiyetin getirdiği özgürlük havasını anarşi olarak nitelendiriyorlardı. Daha sonradan çıkan 31 Mart Olayı da aslında İttihat ve Terakki Cemiyetine karşı yapılmış bir ayaklanmaydı.
Orduda aynı dönem içersinde karışıklıklar ve huzursuzluklar başlamıştı. Alaylı subayların görevden uzaklaştırılmaları, Harbiyeli subayların Prusya disiplini uygulamaları bu huzursuzlukların temelidir. Bütün bu karışıklar sonucunda Gazeteci Hasan Fehmi Bey öldürüldü.
31 Mart Olayı İstanbula getirilmiş Avcı Taburlarındaki askerlerin ayaklanmaları ile başladı.
Askerler isteklerini şöyle belittiler:
Hüseyin Hilmi Paşa azledilsin
Milletvekillerinden Ahmet Rıza,Hüseyin Cahit,Rahmi ve Talat Beylerin uzaklaştırılması
Alaylıların tekrar işlerine geri alınması
Davranışlarından ötürü hiçbir askere dokunulmaması
İsteklerin bir kısmı saraya bir kısmı ise meclise sunuldu.Askerler padişaha bağlılıklarını sundular. Olaydan yaklaşık yirmi gün sonra yirmiye yakın subay öldürüldü.
İttihat ve Terakki bu olaydan sonra ikili bir taktik uygulamıştır. Bir taraftan saraya protesto telgrafları çekilmiş diğer taraftan ise ayaklanmayı bastıracak bir askeri gücün toplanmasını sağlamak. İkili taktiklerinde son derece başarılı olmuşlar ayaklanma bastırılmış ve İttihat ve Terakki bir savaştan başarıyla çıkmıştır.
3.1.1- Hüseyin Hilmi Paşa Hükümeti
31 Mart Olayının arkasında kimler vardı? Vahdettin ve Abdülhamit bu olayda suçlu gözüyle bakılan kişilerdir. Cemiyete karşı olanlar eski düzeni yeniden kurmak isteyenler bu konuda tek bir cephe oluşturmuşlardır. 31 Mart Olayı aslında Meşruti yönetime, batılılaşmaya ve İttihat ve Terakki Partisine muhalefet eden guruplar tarafından oluşturulmuş bir olaydı.
31 Mart Olayından sonra başa geçen Sultan Reşat demokratik kuralların yerleşmesi açısından bulunmaz bir insandı. Bu dönemde Tevfik Paşa sadrazamlığa getirilmiş fakat uyarılardan sonra sadrazamlığa H.Hilmi Paşa getirilmişti Ayaklanmanın bastırılmasında önemli bir etkisi olan Mahmut Şevket Paşa nın prestiji daha çok artmıştı. Politik kararların alınmasında dahi söz sahibi olmuştu.
Sadrazam H.Hilmi Paşa son derece silik bir kişiliğe sahip bir insandı. Cemiyetle ilşkisi vardı ama bu ilişki çok ileri boyutlarda değildi. O zamanda 1908 yılında toplanan Meclis-i Mebusan 1876 Anayasasını hemen değiştirmemiştir. Fakat bu anayasada bazı değişiklikler oluşturmuştur. Bu değişiklikleri Abdülhamit halka okumuştur.
H.Hilmi Paşa zamanında Lynch biraderlere Fırat ve Dicle üzerindeki vapurları işletme hakkı meclise sorulmadan verilmiş bu çok fazla o dönemde eleştiri almıştır. Bu eleştiriler çok ağır boyutlara ulaşmış sonuçta istifanın istenmesine kadar uzanmıştır.
3.1.2-İbrahim Hakkı Paşa Hükümeti
H. Hilmi Paşa nın istifasından sonra onun yerine İbrahim Hakkı Paşa getirilmişti. İ.Hakkı Paşa Mülkiyeyi birincilikle bitirmiş bir kişiydi. Çeşitli üst düzey görevlerde bulunmuştu. Genç kuşaklar tarafından seviliyordu çünkü çeşitli üniversitelerde dersler vermişti.
İ. Hakkı Paşa göreve başladıktan sonra programını okudu burada dikkat çeken en belirgin konu kapitülasyonlar ve bunlardan kurtulma yolları idi.
Hakkı Paşa nın döneminde mecliste tokatlamalar ve düello çağrıları hat safhaya ulaşmıştı. Bu dönemde İttihat ve Terakki ye karşı olan Hizb-i Cedid adlı bir örgüt kurulmuş ,örgüt 23 maddelik programlarının yayınlamışlardı. Bu programların yayınlanmasından sonra İttihat ve Terakki ye bağlı kişiler istifa etmiş ve Hakkı Paşaya istifa etmesi gerektiğin söylemiş ve daha sonradan İttihat ve Terakki Hakkı Paşa Hükümetini desteklemeyeceğini ona bildirmişti.Trablusgarp Savaşının olacağı zamanlarda Hakkı Paşa Hükümeti istifa etmişti.
3.1.3- Hürriyet ve İtilaf ın Doğuşu ve 1912 Seçimleri
Trablusgarp Savaşı başladıktan sonra Kamil Paşa Hükümetinin tek kurtuluş yolunun bu olduğu düşünüldü. 1912 yılında Meclis-i Mebusanın içersinde bulunan bütün partili ya da partisiz muhalifler tek bir parti kurma yolunda adım attılar. Oluşturulan bu parti Hürriyet ve İtilaf Partisi adını aldı. Şehzade Vahdettin başta olmak üzere çoğu kişi bu partiyi destekliyordu.Parti kurulduktan sonra saldırgan tutumuyla pek çok kişiyi kendi tarafına çekmeyi başardı. Parti, bazı vilayetlerde milli eğitim,tarım ,bayındırlık v.b konularda özerk yönetimi kabul ediyordu. Bu yerler savunma ve dışişlerinde devlete bağlı olacaklardı.
Partinin tek amacı ne olursa olsun iktidarda bulunan İttihat ve Terakki Cemiyetini iktidardan devirmekti.
İttihat ve Terakki bir taraftan muhalefetle uğraşmak diğer taraftan da Trablusgarp da ve Yemende her gün ciddiyetini artıran olaylarla uğraşmaktaydı. Bu yüzden bir hareket serbestliğine ihtiyaç duyuyordu. Bu olay ise mecliste çoğunluğun sağlanmasıyla mümkün oluyordu. İttihat ve Terakkinin seçimlere gidebilmek için izlediği yol Meclis-i Mebusanın feshine ilişkin yorum yetkisinin kısıtlanması ve padişahın yetkisinin artırılmasıydı.
Değişiklik 3 ocak 1912de Meclis e sunuldu. Padişah Meclis-i feshetti. Seçim sistemi iktidarda bulunan partinin haksız ve yasadışı müdahalelerde bulunmasına olanak sağlayacak şekildeydi. Seçimler ülkenin her tarafında aynı gün bitirilemiyordu. Böylece bazı haksızlıklara da neden olunabiliyordu.
1912 yılı içersinde İttihat ve Terakki Partisinin baskısını görüyoruz. Seçimleri büyük çoğunlukla kazanan İttihat ve Terakki Partisi tek başına muhalifsiz kalmıştı.
4-İTTİHAT VE TERAKKİ PARTİSİNİN ZAYIFLAMASI
Meclis-i Mebusan ın açılış töreninin yapıldığı gün İtalyan Donanması Çanakkale boğazından girmişti.İtalyanlar Trablusgarp da M. Kemal, Enver,Fethi eyler gibi yiğit askerleri bozguna uğratamamamış savaşı deniz savaşı şeklinde sürdürmeye karar vermişlerdi. Bu durum Hükümeti zor durumda bırakmıştı. Bütün bu olaylara Arnavutluk isyanı da eklenmiş iyice zor duruma düşülmüştü. Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa Arnavutluğa karşı çok sert bir sindirme politikasına girmiş bu da tepki almıştı.Sonuçta Mahmut Şevket Paşaya karşı tepkiler artmıştı. Bu tepkiler şu noktalarda toplanıyordu:
Ordu içersinde başlayan kışkırtıcı eylemleri önleyememesi
Ordudan politikayı atacağım iddiası ile İttihatçı subaylar üzerinde baskı kurması
Arnavutluk olaylarında beklendiği gibi ılımlı değil sert önlemlerle çözmeye çalışması
Bütün bunların haricinde İttihat ve Terakki Cem . bir şüphe vardı o da M. Şevket Paşa nın Avusturya ve Almanya ile bir darbe yapacağı endişesi idi.
Savaşın gelişimi doğrultusunda Sait Paşa ürkmüş istifa etmişti. Sait Paşa dan sonra sadaret görevini Gazi Ahmet Muhtar Paşa aldı. Fakat onun zamanında Trablusgarp elden çıkmış ve Rumeli kaybedilmişti.Bütün bu olumsuzluklar sonucunda G.Ahmet Muhtar Paşa Hükümeti istifa etmişti. Sonuçta Kamil Paşa Hükümeti tekrar göreve geldi. Onun zamanında ittihatçılar yurt dışına kaçmışlardı. Hükümet Balkan Savaşını imzalamak çabası içine girdi.Edirne sınırlarımız dışında kalmıştı.
İttihatçılar bir darbe ile Hükümeti ele geçirme planı yapmışlardı. Babıâli isyanı bir hükümet darbesidir. ttihatçılar Fedai örgütünün yardımıyla darbeyi yapıp başarılı oldular Çünkü:
-Kamil Paşa iktidarın tüm baskılarına rağmen ,yurt içinde İttihat ve Terakki örgütünün ayakta durabilmesi
- İttihat ve Terakki önderlerinin örgütün nabzını elinde tutabilmeleri ve gözü peklik göstermeleri
- Baskın planının dikkatle yapılıp hazırlanması
İttihat ve Terakki siyasal açıdan uygun koşulların varlığını tespit etmiş 1912 Aralık ayı sonu itibarıyla gerçekçi durum değerlendirmesi yapmıştı.
Babıâli isyanı Kamil Paşa Hükümetinin Edirneyi Bulgarlara bırakma sebebiyle yapılmıştı. Edirnenin kurtarılması İttihat ve Terakki açısından önem taşıyordu.
Yapılan Bakanlar Kurulunda savaş yanlıları ile barış taraftarları arasındaki tartışma sert geçmiş, bu kez muhalefetin yanına saray erkanı da katılmıştı.
İttihat ve Terakki ye karşı büyük bir komplo hazırlandı. Asıl amaç Hürriyet ve İtilaf ın başa gelmesiydi. Saltanat grubundan bazı kimselerde bu grupta yer aldı. M. Şevket Paşa ya suikast yapılmış,ve öldürülmüştü bu olay İttihat ve Terakki de şaşkınlık oluşturdu. Ülkenin sadrazamsız kalmaması için hemen Sait Halim Paşa getirildi. Böylece hükümetin devamlılığı sağlandı. Yeni kabinenin oluşturulmasından sonra Balkan Devletleri Rumeli toprakları için anlaşmazlığa düştüler. Bu durumdan yararlanan İttihat ve Terakki liderlerinden bir bölümü Edirneye doğru ordunun yürüyüşe geçmesini istiyorlardı. Enver Bey kumandasındaki güçler Edirneye girdi ve İttihat ve Terakki kamuoyuna verdiği sözü tuttu.
5-DÜNYA SAVAŞI VE İTTİHAT VE TERAKKİNİN SONU
İttihat ve Terakki demokrasiye ve meşrutiyet düşüncesine duyduğu saygı sonucunda seçimleri yenilemiş meclis yeniden toplanmıştı.
Ekonomik durum çok kötüydü,maaşlar düzenli ödenmiyordu. Kısa dönem borç bulabilmek için uğraşılmış Fransadan bulunmuş bu da büyük sevinç yaratmıştı.
1914 yılı dünyanın paylaşıma gittiği yıldı. Osmanlı bunun farkındaydı fakat bu durumdan yararlanıp ekonomik ve sosyal yönden güçlü olmaya çalışıyordu. Fakat durum bu şekilde olmadı Almanyaya karşı olan yaklaşım durumu değiştirdi.
Sonuçta bu dünya savaşına giren Osmanlı pek çok cephede savaşmak zorunda kaldı,Ermenilerle daha sonradan da problem olan sorunlar yaşandı.
Sait Paşa nın istifasıyla yerine geçen Talat Paşa Dünya Savaşına giriş nedenlerimizden çok bu savaşta nasıl varolma savaşı vereceğimizi tartıştı.
İttihat ve Terakki savaşın zor koşullarına rağmen bir dizi sosyal ve toplumsal dönüşüm gerçekleştirdi.Bunlar:
Hukukta birliğin sağlanması için yeni ve çağdaş yasaların getirilmesini öngören dönüşümler
Şeriye mahkemelerinin Adliye mahkemelerine bağlanması
Medreselerin Şeyhülislamlığa bağlanması dini eğitim belirli kurallara bağlanmıştır.
Miladi Takvimin kabulü konusunda girişimler
Memur kooperatifleri yaygınlaştırıldı.
Osmanlının halka giderek borçlandığı görülmüştür.
Temel beslenme konusu bir ticari heyete verilmiştir.
Sovyetlerle yapılan anlaşma ile doğu sınırımız güvence altına alınmıştı.
Savaşın sonu görünmüş Osmanlı kaybetmişti. İttihat ve Terakki Cemiyeti son konferansını 1 Kasım 1918de yapmıştı . Konuşma yapan Tevfik Paşa İttihat ve Terakki nin tarihçesini anlatmış ve sonuçta parti fesholmuştu. Talat,Enver,Cemal Beyler yurt dışına kaçmışlardı. Yurt dışına kaçan ittihatçılar inançlarına göre orada da savaşlarını sürdürmüşlerdir. İttihatçılar her ne kadar tasfiye edilse de anlayışları günümüze kadar sürmüştür.
6-İTTİHAT VE TERAKKİ PARTİSİNİN YARGILANMASI
Talat Paşa Kabinesinin istifası ve İttihat ve Terakki ileri gelenlerinden bazılarının yurt dışına çıkmasından sonra İttihatçılara karşı bir kampanya başlatılmıştır. Kurulan Ali Fethi Bey,Rauf ve Cavit Bey gibi ittihatçılar Ahmet İzzet Paşa kabinesinde yer almış fakat bu hükümet başarılı olamamıştır. Mütareke döneminde ittihatçılara karşı yargılamalar yapılmıştır.
Suçlamalar şu şekilde olmuştur:
1855-1877 tarihlerinde İngiltere Devleti ,Osmanlı Devletinin bütünlüğünü ve yüksek bağımsızlığını iki önemli tehlikeden kurtarmış ve Fransa Hükümeti devamlı borç vererek bizi beslemiştir. Bu iki üstün devletin savaşa girmeme konusundaki görüşlerine aldırmayarak dünyadaki güzel eserleri yıkmaya tahrip etmeye çalışan vahşi Alman Devleti ile birleşmişlerdir.
Bu sözler günümüzde bizleri bile okuduğu zaman ürpertmektedir.Sonuçta mahkemeye verilen ittihatçıların mahkemesi iki ay sürmüş alınan karara göre Talat,Enver ,Cemal Paşalar idama mahkum edilmiş Cavit, Mustafa Şeref Bey, Şeyhülislam Kazım Efendi on beş yıl süreyle kürek mahkumu olmuşlardı.
6.1- Liderlerin Yurtdışına Kaçmaları
Yurtdışına kaçan Talat,Enver,Cemal Paşalar orada faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.
-Talat Paşa; Almanyaya gitmiştir. Orada Ali Sai adını kullanmıştır. Onun geri alınması için Osmanlı elçisi Rıfat Paşa çok uğraşmıştır. Talat Paşa oarda üç noktada yoğunlaşmıştır. Sovyetlerle Türkiye arasında anlaşma sağlamak ,İngiltere ve diğer batılı devletler arasında ilişki kurmak ve Anadolu Hareketini desteklemek. Ömrünün son döneminde M.Kemal ile haberleşmiş ona destek vermiştir. Nisan 1922 de Ermeni komitacılarının suikastına kurban gitmiştir.
-Cemal Paşa; Halit Boboviç adına pasaport çıkartarak İsviçrenin Davos kentine yerleşmiştir. Burada bir dağ köyünde anılarını yazmıştır.Amacı Afganistana gidip orada çalışmaktı. Gerekli bağlantıları yaparak orada Serdar Ahmet Cemal Han ünvanını aldı.Reformlar yaptı,orduyu yeniden düzenledive bu hareketleri ile yabancı basında da yer aldı.
Afgan-Sovyet anlaşması Cemal Paşanın gayretleri ile oldu. Son dönemlerinde M.Kemal ile görüşmeyi beklerken 22 temmuz gecesi yaveri ile birlikte öldürüldü. Mezarı Erzuruma götürüldü. Kimin öldürdüğü net değildir.
-Enver Paşa; Enver Paşa Anadoluya gidip Milli Mücadelenin lideri olmak, Bolşeviklerle birlikte İngilizlere karşı savaşmak , Ruslara karşı Türkmenistandaki milli hareketi güçlendirmek istiyordu.
Bu amaçlarını gerçekleştirmek için Kafkasya ya gitti. Amacı aynı zamanda Anadolu hareketine katılmaktı. Fakat istedikleri olmadı 4 Ağustos 1922 tarihinde Bolşevikler tarafından öldürüldü.
6.2-Yurtdışında Kurulan Cemiyetler
İttihatçıların en büyük isteği eylemlerini bir örgüte dayandırmak istemeleri idi. Bu amaçla Berlinde 1919 yılında İslam İhtilal Cem. kuruldu. Amacı müslüman devletlerde ihtilaller çıkararak İngiltere ve Fransanın Ankara üzerindeki baskısını azaltmaktı.
Enver Bey ve arkadaşları Halk Şuraya Fırkasını kurdu.bu grup Müdafa-ı Hukuk içersinde örgütlendi.
Daha sonra yine Halil Paşa tarafından Orta Asya İttihat ve Terakki İhtilal cem. kuruldu. Fakat çok fazla bir eylem yapamadı.
7-İTTİHAT VE TERAKKİNİN YAPISI VE İŞLEYİŞİ
İttihat ve Terakki nin uyguladığı siyaset kısaca Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük.
Bunlar değişik aralıklarla İttihat ve Terakki nin ideolojisini ortaya çıkarmışlardır.
Osmanlıcılık düşüncesi Tanzimattan beri aydınlar ve hükümetler tarafından öne çıkarılmıştır. Çok uluslu bir devleti kurtarmak ,yaşatmak ve geliştirmek için başka türlü düşünceye yer olmadığı açıktır. 19 yy boyunca oluşan milliyetçilik akımı değişik tebaları gündeme getirmiştir. İttihat ve Terakki nin bütün iyi niyetli yaklaşımlarına rağmen Arnavut,Rum, Bulgar,Ermeni ler ayrılıkçı politikalarından vazgeçmemişlerdir. Bu olay Türk unsurunu ortaya çıkarmış Osmanlı olma yaklaşımı her ne kadar sürüyor görünse de bu tarihte kalmıştır.
İslamcı anlayış Abdülhamit iktidarına kadar sürer Osmanlı padişahlarının aynı zamanda halife oluşu İngilizlerin yayılmacı siyasetine karşı İslam unsurunu ortaya çıkarmıştır. Almanya Osmanlının yakın doğu siyasetini işine yaradığı için benimsemiştir. İttihat ve Terakki İslami öğeleri kendi politikası açısından kullanmıştır.Fakat buna rağmen laik yapıya sahip oluşu ,eğitimde ,yargıda islami etkenleri mümkün olduğu kadar en aza indirmesi diğer çevreler tarafından hoş karşılanmamıştır. Meclis-i Mebusan daki muhalifler İttihat ve Terakki yi İslama karşı kararlar almakla suçlamışlardır. 1916dan sonra Rumi Takvimin düzenlenmesi,medreselerde ve dini eğitimde yeni bir görünüm kazandırılması,derslerin çağdaşlaştırılması koyu dinci grup tarafından hoş karşılanmamıştır. 1918den sonra kendilerine bu konu hakkında pek çok soru sorulmuştur.
Türkçülük Hareketi 1908 Devrimi ile ortaya çıkmıştır. O zamana kadar İdraksiz olarak bilinen Türkler ulusal bilinçlenmeye başlamışlardı. Osmanlılar bile onlara ikinci sınıf insan muamelesi yapmışlardı. Yönetim için ise askere alınan ,sömürülen kısımdı Türkler .Bu anlamda en çok Ziya Gökalp in görüşlerinden yararlanılmıştır. Balkan Savaşında büyük devletlerin azınlıkları koruyucu davranışları genç subayların milliyetçiliğe dört elle sarılmalarına neden olmuştur. Gökalp in o dönemlerde üzerinde durduğu konu lardan biri de ekonomik politikaydı.Büyük sanayi kurma hedefti. Fakat bunlar için başarılı olunamamıştır.
8-TÜRKİYEDE DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİNDE GÖRÜLEN İTTİHATÇI İZLER
İttihatçı olmak için Partiye üye olmak yeterli değildi. Yeteneklere sahip olmak gerekiyordu. Buna İttihatçılık Şiarı deniyordu. Bunun için temel özellikler şunlardı:
İttihat ve Terakki her şeyden önce bir tarikattır.
Bu tarikat Osmanlıyı kurtaracak tek güçtür.
İttihatçı tanrıdan özel bir emir aldığına inanan bir insandır.
İttihatçılar gibi düşünmeyen vatan haini sayılır.
İttihatçı her şeyden önce eylemcidir.
İttihatçı arkadaşlarını korur.
Bu amaçla bayrak,kuran,silah üzerine yemin etmişlerdir.
Sosyal ,ekonomik alandaki özelikleri şunlardır:
Devleti her şeyden üstün görürler .onlar için kişi önemli değildir.
İttihat ve Terakki her şeyden önce mukaddes bir cemiyettir .Kendi iktidarı zamanında basın özgürlüğüne iyi gözle bakmamıştır.
Bu cemiyet demokratik yaşamın kurumlarına da iyi gözle bakmamıştır. Zaman zaman meclisi bile dışlamıştır.İttihat üyeleri alınan kararlara sormadan boyun eğmişlerdir.
Her şeyin doğrusunu bildiğine inanan bir partidir. Eğitmen ve öğretmendir. O yüzden eğitime çok fazla önem vermiştir.
Tek bir katmanın yerine asker ve sivil iktidar vardır.
Kültür açısından bir taraftan batı kültürüne merak salmış diğer taraftan Türkçülük Türk Ocakları gibi kavramlarla ilgilenmiştir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında partinin bir bölümü fiilen politikanın içindeydi. Halk Fırkasının içinde siyaset yapıyorlardı. İleri Gazetesinin basılması ve çalışanların dövülmesi ittihatçıların ortak eylemidir. Cumhuriyetin ilk yıllarında Kapitülasyonların kaldırılmasında ilk hazırlıkları ittihatçılar başlatmıştı. Aile Hukukunda yapılan değişiklik Takvimde Rumi Takvime geçiş Tevhid-i Tedrisad konusundaki ilk adımların temelinde ittihatçılar vardır. Ekonomik alanda yapılan 1927 yılındaki Teşvik-i Sanayi Yasası ,nüfus sayımları,ulusal banka kurma çalışmaları sonucunda İş Bankasının kurulması hep ittihatçıların izleridir.
1930lu yıllarda ekonomik açıdan sönük geçen yıllardı. Ekonomik koşulların yoğunluğu insanlarda şikayetlere yol açmıştı. M. Kemal eski bir ittihatçı olan Fethi Okyar a parti kurma görevi vermişti. Partinin önde gelenlerinde ittihatçıların sayısı ağır basıyordu. Fakat parti amacına ulaşamamış ve kapatılmıştı.
Geri kalan zamanlarda tek parti anlayışı olmuştu.Devlet yapılanmaya kadar kültürel özelliklere kadar her şeye el koydu.Güneş Dil Teorisi ve yeni tarih yaklaşımı , halkevleri hep ittihatçıların izleriydi.
1940lı yıllarda Milli Şef dönemiydi. Solcular en büyük düşmandı. Basın bütünüyle hükümetin denetimi altındaydı. 1945 yılında Tan Gazetesi CHPnin örgütlediği gençlik grupları tarafından basılıp yakıldı. Sendikalar kapatıldı.Yeni bir parti kuruldu.Partiyi kuranlar ittihatçılardı. Kurulan Demokrat Parti halkın dört elle sarıldığı bir parti oldu.Halkla beraber bir politika izlendi. 1950 yılında bu parti iktidara geldi karşısında ittihatçı Halk Partisi vardı. Siyasi hava bu dönemde gergin geçmiştir. İttihatçıların yıllanmış yöntemleri CHP partisiyle tekrar gündeme geliyordu.
1971-80 darbelerinde asker tekrar sahneydi. Her şeyi en iyi bilen mantık yeniden gündeme gelmişti. Talat ve Enver Paşaların ordudan gelen istek üzerine yazan cümleleri bu sefer son otuz yıl içersinde kağıtlara dökülüyordu.
İttihatçılar gözü kara insanlar olarak bir tarikata bağlıymış gibi cemiyetlerine bağlanmışlardır. Günümüze kadar pek çok şeyi etkilemişlerdir.
T.C
KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ
İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ
ULUSLAR ARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ
İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİNİN YAPISI VE CEMİYETİN UYGULADIĞI DIŞ POLİTİKALAR
ARZU ERSÖZ TÜĞEN
2001-İZMİT
KAYNAKÇA
Ahmad, Ferroz, İttihat ve Terakki1908-1914, İstanbul,1999
Akşin ,Sina, İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele, Cilt I-II , İstanbul 1998
Çandar,Tevfik, İttihat ve Terakki,İstanbul, 1994
Eroğlu,Hamza,T.C İnkılap Tarihi ,Ankara, 1990
Lewis,Bernard,Modern Türkiyenin Kuruluşu, Ankara ,2001
Mardin ,Şerif, Jön Türkler ve Siyasi Fikirleri 1895-1908 ,İstanbul,1996
Tunaya,Tarık Zafer, İttihat ve Terakki ,İstanbul ,1989
AnaBritannica Ansiklopedisi
Aydınlanma Dergisi 16. Sayı
Doğan,İlyas Tanzimat sonrası Osmanlı Aydınlarında Çağdaşlaşma Sorunu ve Arayışlar(Makale)
GİRİŞ
İttihat ve Terakki cemiyeti ülkemizde oldukça fazla önemi olan, geçmişte siyasetimizi şekillendirmiş, günümüzde dahi halen daha izleri görülen bir cemiyettir.
İttihat ve Terakki Cemiyetini 1860 yıllarına kadar dayandırmak mümkündür. Yeni Osmanlılar ve Jön Türkler diye adlandırdığımız hareket süreci içersinde bu cemiyet oluşmuştur. İttihat ve Terakkiyi ayrıntılı olarak incelersek Atatürk İlke ve İnkılapları içersinde de izlerini görebiliriz.
Başlangıçta gizli bir cemiyet olarak Tıbbıye ve Askeri okul öğrencilerini kapsayan bu cemiyet daha sonra içerisine devlet adamları ve sarayda söz sahibi kimseleri de alarak genişlemiş ve bir süre sonra Osmanlı Devletinin kaderini de belirlemiştir.
İttihat ve Terakki nin siyasal modeli tek parti yaklaşımına dayanmaktadır. Tek parti yaklaşımında devlet ekonomiden kültürel yapılanmaya kadar toplumun bütün sınıf ve katmanları üzerinde egemendir , şekillendiricidir.
Günümüzün çok partili hayata geçişte bile halen daha bu cemiyetin izlerini görmemiz mümkündür. Geçirdiği evrime karşın CHPde bu eğilimler belirli bir süre davam etmiştir.
İttihat ve Terakki Cemiyetinin kökenlerinden başlayarak günümüze kadar değerlendirmeye çalıştığım bu ödevde, geçmişten günümüze kadar bir köprü kurarak olayları bu doğrultuda inceledim.
Hazırladığım ödevin ilk bölümünde cemiyetin kökenleri üzerinde durdum, İttihat ve Terakki yi daha iyi anlayabilmek için bu cemiyetin kaynakları oldukça fazla önem taşımaktadır. Cemiyetin dayanağı çok Osmanlının son dönemlerine rastlar ve Osmanlının o dönem içindeki olayları ile şekillenir.
İkinci bölümde cemiyete beşiklik yapan iki şehir anlatılmıştır. Bu şehirlerin o dönem içersinde önemleri son derece fazladır. Manastır ve Selanikin özgür ortamı sayesinde cemiyet son şeklini almıştır.
Üç ve Dördüncü bölümler cemiyetin doğuşu gelişimi ve Osmanlı siyasetini yönlendirmesi üzerinde durmuştur. İttihat ve Terakki yi Osmanlının son döneminde tek parti haline getiren düşünce, cemiyetin yapısı , işleyişi yaptığı siyaset ve sarayın üzerindeki etkisi anlatılmaya çalışılmıştır.
Son bölümlerde İttihat ve Terakki nin zayıflaması Osmanlının son döneminin cemiyet üzerindeki etkisi İttihat ve Terakki Cemiyetinin önemi ve son olarak cemiyetin günümüze kadar gelen etkisi anlatılmaya çalışılmıştır.
SONUÇ
İttihat ve Terakki Partisi kuruluşu ve yıkılışı itibarıyla aslında çok eski gibi görünüyorsa da günümüze kadar etki eden bir yapıya sahip olan cemiyettir.
İttihatçılık eylemi günümüze kadar devam etmiştir. 1930 ve 1940 lı yıllar tek parti döneminin ideolojik yapısı içersinde geçmiştir. Bu dönemde Tek Şef , Tek Parti ,Tek Ulus fikri yadsınmaz bir şekilde görülmüştür.
1940 lı yıllarda ise Demokrat Parti bünyesinde pek çok İttihatçı barınıyordu. 1950 li yıllarda İttihatçı düşünceyi noksansız uygulayan bir Halk Partisi gündeme gelmiştir. Halk Partisi despotik ,birey yerine devleti öne çıkaran eğilimini İttihat ve Terakki Partisinden almıştır. Bu dönemde siyasi hava devamlı bir bunalım içersinde tutulmuştur. Bütün bu bunalımlı dönemler beraberinde 1960 darbesini getirmiştir. 12 Mart 1971 , 12 Eylül 1980 darbelerinin niteliği de farklı değildir. Her şeyin en doğrusunu bilen ve sadece bu doğruyu kendilerinin uygulayacağına inanan zihniyet bu dönemde de başta olmuştur.
İttihatçı zihniyet halkı yoksulluktan ,geri kalmışlıktan kurtarmayı düşünmemiştir. Onlara göre devlet kurtulduğu zaman ,halkta kurtulacaktır. Yığınlardan kopuk asker-sivil aydınların özlemlerini yansıtmışlardır. İttihat ve Terakki Cemiyeti ile demokrasi arasında ters bir orantı vardır. Hürriyet sözcüğü Cemiyetin kurulduğu zamandan beri dokunulmazlığı olan bir kelime olmuştur. Hürriyet hiçbir zaman insan hak ve güvenliğini güvence altına alacak bir şekilde anlaşılmamıştır. Bu sözcük sadece program ve konuşmaları süsleyen bir kelime olarak ele alınmıştır. Temel insan hakları Hak yok vazife vardır zihniyetinin ürünü olarak kısıtlanmıştır. Kısaca İttihatçı görüş halktan farklı düşünceden ,demokrasiden korkmuştur.
Bugün de İttihat ve Terakki Cemiyetinin bu tarz düşüncelerini Türkiye ye yakın devletlerde özellikle Arap Devletlerinde görmekteyiz. Bu devletlerde tek lider ,tek parti anlayışı vardır. Bu anlayışla demokrasiye oldukça uzak görünmektedirler.