Görünmezadam
Kayıtlı Üye
Gazetemiz yazarlarından Mehmet Demirkol, Galatasaray-Eskişehirspor maçını değerlendirdi.
Galatasaray geçen haftaki maçtan farklı bir kadro ve stratejiyle sahadaydı. Burada ortaya çıkan fark Eskişehirle Bursaspor arasındaki oyun tarzından kaynaklanıyor kuşkusuz. Eskişehir ligin en fazla pas yapan takımı ve dün de bu özelliklerini gösterdiler. Topa hep onlar hakimdi ancak hücum bölgesinde çok az açık bulabildiler.
Galatasaray Eskişehirin topa sahip olmasına izin verdi. Burak dışındaki oyuncularıyla savunma orta saha alanına bir blok kurup çok iyi bir alan savunması yaptı. Eskişehir onca pasa rağmen sadece 2-3 kez bu bloğun arkasına sarkabildi.
Galatasarayın kağıt üzerindeki 4-3-3ü Hajroviçin harika pasında Burakın çok doğru zamanlamayla attığı golden sonra hızlı hücuma dayalı bir 4-4-1-1e döndü. Cüneyt Çakırın ıskaladığı Boffinin penaltı/kırmızı kartı oyunun şeklini değiştirebilirdi. Ancak olmadı.
Böyle olunca Eskişehirin top hakimiyeti gittikçe arttı. Ve standart bir İtalyan takımı izlemeye başladık. Topu rakibe bırakan ama savunma konsantrasyonunu kaybetmeyen bir ekip oldu Galatasaray.
Ancak beklenen kontraları yapamadı. Bunda Hajroviçin oyun tarzının payı var. Topla çok iyi ancak hızlı hücumda yok. Dolayısıyla topu hızla hücuma çıkarma işi Ebouenin yokluğunda sadece Sabri ve Buraka kaldı. Tek santrforlu oyunda bir de savunma kanatları oyuna çok girmeyince de Snijder, Bursa maçındaki gibi kendisini kaybettiremedi.
Bu oyunda savunma disiplini övgüyü hak ediyor. Ancak kontratak yönünde beklenen etkinlikte değillerdi.
Artık klasik olduğu üzere Melonun iyi ve sert oyunu, artı Tellesin beklenen hücum etkinliğinde olmayışı eksiydi.
Galatasarayın topla oynama yüzdesi eksi ama savunma konsantrasyonu artıydı.
Musleranın az da olsa kırılma anlarında hep sağlam oluşu, Sabrinin oyunu bayağı bir artıydı. Bu savunma konsantrasyonu bu maç için değilse de zorlu deplasmanlar için Galatasaray adına artı olduğunu da söylemek lazım. Tabii kontratak yönü mutlak gelişmeli.
Galatasaray geçen haftaki maçtan farklı bir kadro ve stratejiyle sahadaydı. Burada ortaya çıkan fark Eskişehirle Bursaspor arasındaki oyun tarzından kaynaklanıyor kuşkusuz. Eskişehir ligin en fazla pas yapan takımı ve dün de bu özelliklerini gösterdiler. Topa hep onlar hakimdi ancak hücum bölgesinde çok az açık bulabildiler.
Galatasaray Eskişehirin topa sahip olmasına izin verdi. Burak dışındaki oyuncularıyla savunma orta saha alanına bir blok kurup çok iyi bir alan savunması yaptı. Eskişehir onca pasa rağmen sadece 2-3 kez bu bloğun arkasına sarkabildi.
Galatasarayın kağıt üzerindeki 4-3-3ü Hajroviçin harika pasında Burakın çok doğru zamanlamayla attığı golden sonra hızlı hücuma dayalı bir 4-4-1-1e döndü. Cüneyt Çakırın ıskaladığı Boffinin penaltı/kırmızı kartı oyunun şeklini değiştirebilirdi. Ancak olmadı.
Böyle olunca Eskişehirin top hakimiyeti gittikçe arttı. Ve standart bir İtalyan takımı izlemeye başladık. Topu rakibe bırakan ama savunma konsantrasyonunu kaybetmeyen bir ekip oldu Galatasaray.
Ancak beklenen kontraları yapamadı. Bunda Hajroviçin oyun tarzının payı var. Topla çok iyi ancak hızlı hücumda yok. Dolayısıyla topu hızla hücuma çıkarma işi Ebouenin yokluğunda sadece Sabri ve Buraka kaldı. Tek santrforlu oyunda bir de savunma kanatları oyuna çok girmeyince de Snijder, Bursa maçındaki gibi kendisini kaybettiremedi.
Bu oyunda savunma disiplini övgüyü hak ediyor. Ancak kontratak yönünde beklenen etkinlikte değillerdi.
Artık klasik olduğu üzere Melonun iyi ve sert oyunu, artı Tellesin beklenen hücum etkinliğinde olmayışı eksiydi.
Galatasarayın topla oynama yüzdesi eksi ama savunma konsantrasyonu artıydı.
Musleranın az da olsa kırılma anlarında hep sağlam oluşu, Sabrinin oyunu bayağı bir artıydı. Bu savunma konsantrasyonu bu maç için değilse de zorlu deplasmanlar için Galatasaray adına artı olduğunu da söylemek lazım. Tabii kontratak yönü mutlak gelişmeli.