İstemediğiniz kadar fıkra !!

LîNKîN_PâRk

Kayıtlı Üye
İki adam Akmerkez'de karılarını kaybetmiş hararetle arıyorlarmış.
Ortada koşuşturup dururken birbirlerine çarpmışlar. Ne oluyor birader demeye kalmamış,birisi:
Kardeş kusura bakma karımı kaybettim de onu arıyorum demiş.
Diğeri sende kusura bakma ama bende karımı arıyorum demiş.
Adamlardan birinin aklına bir fikir gelmiş ve demiş ki: Arkadaşım madem ikimizde karılarımızı arıyoruz,
karılarımızın tipini birbirimize tarif edelim ve ayrı ayrı yerlerde aramaya başlayalım. Eğer rastlarsak saat
12 'de Mac Donalds 'ın önüne gitmesini söyleriz demiş. Diğeri tamam demiş ve başlamış karısını tarif etmeye:
- Benim karım sarışın, mavi gözlü, 21 yaşında, 1.75 boyunda, 60 kg, topuklu beyaz ayakkabı ve kırmızı mini
etekli tek parça elbise giyiyor demiş.
Ve diğer adama "Senin karın nasıl biri ?" diye sormuş. Diğer adam:
- S.... et benimkini seninkini arıyalım...

-------------------------------------------------------------------------------------
Üç ülke başkanları, Amerikan, İngiltere ve Türkiye başkanları bir basın açıklamsı yaparlar konu ekonomik açlık sınırıdır.
İlk önce Amerikan konuşur; bizde 4 kişilik bir aileye aylık 5000 USD gelir düşer, biz onlara 6500 USD veriyoruz,
1500 USD' yi ne yapıyorlar bilmiyoruz.
Sıra İngilize gelir bizde 4 kişilik bir aileye aylık gelir 5000 Sterlin düşüyor.
Biz onlara 7500 Sterlin veriyoruz 2500 Sterlini ne yapıyorlar bizde bilmiyoruz.
Sıra Türk'e gelir valla bizde dört kişinin açlık sınırı 800 000 000 TL gelir düşüyor.
Biz onlara 300 000 000 TL veriyoruz, onlar 500 000 000 TL'yi nerden buluyorlar bizde anlamış değiliz.

-------------------------------------------------------------------------------------
Bakan olan görgüsüz birisi şöförüne sorar. "Şöför söyle bakalım eşekle şöför arasında ne fark vardır?
" Şoför bir süre düşündükten sonra mahcup bir sekilde; "Bilemedim bakanım" diyor Bakan cevap olarak:
"Eşeğe çüs diyince, şoföre ise dur diyince durur" demiş. Bunun üzerine şöför çok sinirlenmiş ama karşıdaki
bakan olduğu için birşey söyleyememiş. Belirli bir süre sonra bu defa şöför bakana: "Bir soru sorabilir miyim bakanım?
" der. Bakan da: "Sor bakalım" der. Şoför sorar: "Eşekle bakan arasında ne fark vardır?" Bakan bir süresonra:
"Bulamadım şöför söyle bakalım" diyor. Bunun üzerine şöför de: "Vallahi bakanım ben de bulamadim... "

-------------------------------------------------------------------------------------
biyoloji sınavı için öğrenciler hazırlıklıdırlar. hocanın deftere yazdırdığı her şeye çalışmışlardır.sınıfa girdiklerinde
masaların üstünde mikroskop görürler ve şaşkınlık içerisinde hocalarının açıklamasını dinlerler.
hoca der ki:" masalarınızın üstündeki mikroskopların camına böcek bacağı koydum inceleyip hangi
böceğe ait olduğunu bulacaksınız" bunun üzerine öğrencilerden biri sınavı yarıda bırakıp kapıyı çarparak çıkar.
hoca arkasından " kim bu sınıfı terkeden!!?" diye sorar. kapı aralanır ve çocuk bacağını göstererek
" tanısana bacağımdan ********" der..

-------------------------------------------------------------------------------------
Bir gün bilim adamları mağarada 1.580 yaşında bir insan fosili bulurlar ve bu fosili
dünyanın istihbarat teşkilatlarını denemek amaçlı kullanmaya karar verirler.
Önce Japon'ların istihbaratı mağaraya girer ve 15 dakika sonra dışarı çıkarlar
ve bu fosilin yaşı 1.400 ila 1.600 arasında derler. Daha sonra Amerika'dan FBI girer
ve 12 saat sonra baya bi havalı şekilde çıkarlar. bu fosilin yaşı 1.500 ila 1.600 derler.
Daha sonra Rus'ların istihbaratı gelir ve sırf amerikalılara inat içerde 2 gün kalırlar.
Daha sonra çıkarlar ve derlerki bu fosilin yaşı yaklaşık olarak 1.500 ila 1.550 arasında
derler. Son olarak bizim M.İ. T girer ve aradan bir hafta geçer mağaradan ses yok 1 ay
olur ses yok 1.5 ay olur ses yok, dışarıda bir gazeteci topluluğu beklemeye başlar tam
içeri girilmesi düşünülürken bizimkilerden biri dışarı çıkar. Yaka paça dağılmış gömleğin
yarısı dışarıda... sigarası için bir ateş ister sigarsını yakar o sırada gazeteciler
heycanla sorarlar. —İçeride çalışmalar nasıl efendim fosilin yaşını bulabildiniz mi?
Bizimki sigaradan bir fırt çeker ve : — Fosilin yaşı tam olarak 1.580 der. Bunu duyan
gazeteciler şaşkınıkla sorarlar
-Nasıl becerdiniz bunu fosilin yaşını tam olarak tahmin ettiniz derler. Bizimki sigaradan
derin bir nefes çeker ve derki —Zor oldu ama "KONUŞTURDUK PEZEVENGİ"

-------------------------------------------------------------------------------------
Bir gün bi uçakta Fransız, İngiliz, Alman, Rus, İranlı, Hollandalı ve Türk,
laylaylom gidiyorlarmış. Uçak rotasını takip ederek giderken İngiltere’nin
üstünden geçiyor. İngiliz şöyle bi aşağıları süzüyor ve lafa giriyor:
- Arkadaşlar,burası benim memleketim İngiltere. Bizim biramız acayip meşhurdur,
şahane biralar üretiriz, içmelere doyamazsınız. İngiltere bitiyor, Fransa’nın üstünden
geçerken Fransız lafa başlıyor:
- Burası da Fransa. Bizim kızlarımız meşhurdur, öpmelere kıyamazsın. Derken Almanya’ya
geliyor uçak, Alman bi iç çekiyor:
- Hey gidi memleket diyor. Biz bi arabalar üretiriz, binmelere kıyamazsınız.
Sonra Hollanda’nın üzerinden geçerken Hollandalı bakıyor şöyle bi aşağıya:
- Burası da Hollanda diyor. Ah o güzel evler, bizim evlerimiz meşhurdur...
Uçak geçiyor Rusya’ya sonra (nasıl bi rotaysa artık) Rus bakıyor aşağıya:
- Bizim KGB miz meşhurdur. Dünyada sinek havalansa haberdardır. Sonra İran’a dönüyor uçak.
İranlı bakıyor şöyle bi göz süzerek:
- Abiler burası da İran bizim de halımız meşhurdur, yumuşacıktır.. Geldik Türkiye’ye...
Türk bakıyor aşağıya, düşün düşün nerden başlasam ki (o kadar çok meşhur şeyimiz var ki
en orijinalini söylemeliyim diye) Sonra başlıyor anlatmaya...
- Arkadaşlar burası Türkiye. Bizim delikanlımız çok meşhurdur...Öyle ki; alır Fransız’ın
kızını, içer İngiliz’in birasını, atar Almanın arabasına, götürür Hollandalının evine,
yatırır İranlının halısında çatır çatır s.ker… KGB nin de bi s.kimden haberi olmaz…
-------------------------------------------------------------------------------------

Çok matrak bir adam günün birinde bir bara girer. Barda çok çekici bir kadının oturduğunu gördüğü gibi kadının yanına
gider ve oturur. Meraklı bir şekilde sürekli olarak kol saatine bakmaya başlar. Yanında oturan kadın bir süre sonra
dayanamaz ve :
- Randevunuza gelecek arkadaşınız geç mi kaldı? diye sorar. Adam :
- Hayır. Sadece günümüzün en modern ürünü olan bu saati yeni satın aldım. Test ediyorum...
- En modern saat mi? Ne farkı var bu saatin?
- Benimle beyin dalgalarını kullanarak iletişim kurabiliyor.
- Şimdi ne diyor?
- Sizin iç çamaşırı giymediğinizi söylüyor.
- Kadın kıkırdayarak; Öyleyse saat arızalı olmalı. Çünkü benim iç çamaşırım var...
- Adam mütebessim : Bu cihaz yine birsaat ileriyi gösteriyor...

-------------------------------------------------------------------------------------
Temel Dursun'a yatılı ziyarete gitmiş. Yemişler içmişler sıra yatmaya gelmiş. Dursun: "Bak Temel,
yatak odandan tuvalete gitmek için bizim odadan geçmen gerekecek. Bu olmasın istiyorsan şimdiden
tuvalete git de gece gelmesin." Temel: "Tuvaletim yok. Merak etme, gelse de tutarım zaten.
" Bu dialoğun ardından yatmışlar ama gece yarısı Temel fena halde sıkışmış. Yatak odasından geçmek de istemiyor.
Bakmış pencerede bir saksı içinde çiçek var. Çiçeği toprağıyla birlikte çıkarıp hacetini gidermiş,
toprağı tekrar yerine koyup uyumuş ve ertesi sabah da çekip gitmiş. Aradan birkaç ay geçtikten sonra
Dursun Temel"i aramış telefonla: "Temel, nereye sıçtın çabuk söyle, 4 ev değiştirdik ev hala kokuyor"

------------------------------------------------------------------------------
4 rahibe ölmüs ve cennet cehennem sınırında sorgulamaya alınmışlar. Sorgulama meleği demiş ' şimdi herkes sırayla
dünyadayken işledigi en büyük günahı anlatsın. Sakın atmayın tespit ederiz. 1. rahibe ben hayattayken bir kere penise
dokunmustum parmağımın ucuyla demiş melek hangi parmağınla diyince sağ elinin isaret parmağını göstermiş.
Melek: Tamam yavrum şimdi git ve günahı işlediğin o parmağı yan taraftaki kutsal suya sokarak arın günahlarından demiş.
2. Rahibe ben hayattayken bir kere penisi tutmuştum Melek: hangi elinle demiş. Sag elini kaldırmış 2.rahibe,
melek de ona gidip o elini yandaki kutsal suya sokarak günahlarından arınmasını ögütlemiş. Bu sırada 3. rahibeyle
4. rahibe aralarında fısıldaşıyolarmış. Sonra aniden yer değiştirmişler.
Sorgulama meleği bunu farkederek: 'Bir dakika ne oluyor, siz niye yer değiştirdiniz ' diye sorunca daha önce
4. sırada olup 3. sıradakiyle yer değiştiren rahibe: ' İzin verirseniz, arkadaş kutsal suya g.tünü sokmadan ben
bi ağzımı çalkalayıp çıkayım efendim...

-------------------------------------------------------------------------------------
Ali okula yazılacakmış. Ama çok fırlama bir çocuk olduğundan babası bazı önlemler almaya karar vermiş ve okuldaki
öğretmenine ve diğer öğretmenlere durumu anlatmış. Sıra servis şoförüne gelmiş servis şoförüne oğlunun ne kadar
fırlama olduğunu anlatmış. Şoför hiç oralı olmamış içinden ufacık çocuk ne kadar fırlama olabilir ki demiş. Okul
günü gelmiş ve Ali alınması gereken yerden servise binmiş. Yolculuğun ilk başlarında sakin sakin oturan Ali daha
sonra şoförün yanına gelerek "amca benim annem tavuk babam horoz olsaydı ben civciv olurdum değilmi" demiş. Şoför
"evet yavrum şimdi geç yerine otur "demiş. Biraz sonra Ali yine şoförün yanına giderek "amca benim annem inek babam
boğa alsaydı ben buzağı olurdum değilmi"demiş. Şoför biraz sinirli "evet şimdi git yerine otur " demiş. Biraz sonra
Ali yine şoförün yanına gelerek "amca benim annem" demeye kalmadan şoför Ali'ye "ben sana bir soru soracağım "demiş
ve ardından "senin annen ****** baban ******** olsaydı sen ne olurdun bakayım" demiş. Ali sırıtarak cevap vermiş "ŞOFÖR".

-------------------------------------------------------------------------------------
Avukatin biri ölür ve öte tarafa geçer. Cennetin kapisinda sorgu melegi avukatin günahlarini dinlemeye baslar :
1) Çevreyi kirleten büyük bir sirketi, suçlu olduklarini bildigim halde savundum ve beraat ettirdim.
2) Bir seri cinayet katilini, yüksek ücret ödedigi için savundum ve idamdan kurtardim.
3) Bir çok müsteriden fahis fiyat aldim.
4) Parasi olmayan kadinlari savunmak için onlara sex teklif ettim.
Ve liste uzadikça uzaar gider.
Melek " bitti mi? " diye sorunca da avukat telasla atilir.
"Evet ! yalniz bir dakika ! bu arada yaptigim iyilikler ne olacak?"
Bunun üzerine Melek bir süre düsünür, " himm..dur bakalim. Bir tarihte dilencinin birine yüzbinlira vermissin "
Avukat sevinir, " evet,evet
"himm..." der melek " Bir baska tarihte de boyaci cocuga ikiyüzbinlira bahsis vermissin..."
Avukat yüzünde büyük bir siritmayla cevap verir "evet ! tabii ki !
"Melek yaninda duran yardimcisina döner ve söyle söyler
"Bu Pezevenge üçyüzbin lirasini verin ve derhal cehenneme atin!..."
--------------------------------------------------------------------------------------
Adamın biri falcıya gitmiş. Falcı şöyle bir yüzüne baktıktan sonra, sen bir gün milyonlarca İnsanin ölümüne neden
olacak bir şey yapacaksın demiş. Adam bunu duyunca dünyası yıkılmış ve İntihar etmeye karar vermiş ve en yakın tren
yoluna giderek raylara oturup treni beklemeye başlamış. O anda biraz ilerde rayların üzerinde oynayan 3
-4 yaşlarında bir çocuk görmüş.Treninde geldiğini fark edince kendini boş verip koşarak çocuğu kucakladığı gibi
raylardan çekip almış, kıl payı kurtulmuş çocuk.Adam sormuşğlum burada oynamak çok tehlikeli, nerde oturuyorsun sen?
Çocuk: Şurada ilerde amca demiş.Adam: Adın ne senin oğlum ? ''Adolf '' amca...

-------------------------------------------------------------------------------------
Üç kız üç erkek genç okulları kapanınca tren ile tatile çıkmaya karar verirler. İstasyonda bilet alacaklar kızlar
gider 3 adet bilet alır. Erkekler ise bir bilet alır. Kızlardan biri sorar: neden bir bilet aldınız? Erkekler
bekleyin ve görün der. Trene binerler hareket başlar. Kondüktörün sesi ileriden duyulur: Bilet, Bilet. Üç erkek
tuvalete girer. Kızlar biletlerini verirler. Kondüktör tuvalet kapısını tıklatır ve bilet der. kapı hafif açılır
bir bilet verilir. Kızlar çok şaşırmıştır. Erkekler çıkar ve hep beraber gülerler. Kızlar biraz bozulur.
Tatil süresi boyunca erkekler dalga geçer. Tatil biter yine aynı yolla geri dönülecektir. Kızlar hemen gider
bir bilet alırlar. Ama erkeklerde hareket yok. Kızlar sorduğunda ise yine bekleyin ve görün derler. Tren gelir
hareket başlar. Kondüktörün sesi duyulur: Bilet,bilet.Erkekler ve kızlar aynı anda karşılıklı olan tuvaletlere girerler.
Uyanık erkeklerden biri çıkar kondüktör gelmeden kızların tuvaletinin kapısını tıklatır, kızlar bir bileti hemen uzatır.
Erkek alır ve yerine döner. Kondüktör geldiğinde ona uzatır..

-------------------------------------------------------------------------------------
Donald Ramsfeld ölmüş ve cennete gitmiş .. Aziz Peter'in karşısında cennetin kapsında duruken arkasında
saatlerle dolu çok büyük bir kapı görmüş, ve sormuş:
-"Bu saatler ne böyle??" Aziz Peter cevap vermiş:
-"Bunlar yalan saatleri. Dünayadaki herkesin bir yalan saati vardır.. Her yalan söyleyişinde saatteki
ibre hareket eder.." Ramsfeld:
-"OO, peki bu kimin saati?"
-"Bu Azize Teresa'nın saaai.. İbre hiç bir zaman oynamadı, yani hiç yalan söylememiş..
-"İnanılmaz" demiş Ramsfeld. "Peki bu kimin saati??" Aziz Peter cevap vermiş:
-"Bu Abraham Lincoln'ün saati.İbre iki kez hareket etti, yani Abe tüm yaşamında sadece iki kez yalan söyledi..
" En sonunda Ramsfeld dayanamamış ve sormuş:
-"Peki Bush'un saati nerede??"
-"Bush'un saati Isa'nın ofisinde, Isa onu vantilatör olarak kullanıyor.."

-------------------------------------------------------------------------------------
Tayyip'le Bush ilk bulusmalarinda birbirlerine hava atarlar.
Bush, Tayyip'e "Bizde öyle bir teknoloji var ki, ölüyü diriltiriz" der.
Tayyip altta kalmaz ve karsilik olarak "Bizde öyle bir teknoloji var ki,
partimizin bütün üyelerine 100 metreyi 3 saniyede kosmayi ögretiyoruz" der.
Türkiye'ye döndügünde Tayyip'i bir düsünce alir. Danismanlarini çagirtir ve
attigi palavrayi anlatir. "Haftaya Bush geliyor. Yalanimiz ortaya çikacak,
acaba ne yapsak?" diye sorar. Danismanlarindan biri hemen yanitlar:
"Onlara ölüyü nasil dirilttigini sordunuz mu?" "Hayir sormadik"
"O halde hiç korkmayin basbakanim, alin Bush'u Anitkabir'e götürün.
Atatürk'ü diriltmesini isteyin. Diriltmezse o rezil olur. Yok eger diriltirse,
siz zaten 100 metreyi 3 saniyede kosarsiniz......!!!"

-------------------------------------------------------------------------------------
Hitler belasının dünyayı kasıp kavurduğu dönem. Fuhrer emretmiş öyle bir otomobil
yapın ki demiş eşi olmasın gerçekten ilginç bir otomobil yaratmışlar su derdi yok
az benzinle çok kilometre falan filan adını da halk arabası
-volkswagen koymuşlar ilk arabaya binen Hitler pek beğenmiş, güzel dışardan küçük görünüyor
ama buna 5 alman ve 300 Yahudi kolaylıkla sığar. Çekine çekine sormuşlar büyük Fuhrer 5
alman alması doğru iki öne üç arkaya ama 300 Yahudiyi nasıl alacak 5i tamam da oteki 295
yahudi nereye sığacak? Hitler Nereye olacak? demiş otomobilin kül tablasına.

------------------------
Adamın birisi Afrika'da safariye çıkarken yanına minik köpeğini de almış.
Minik köpek bir gün ormanda dolaşıp, kelebekleri kovalar, çiçekleri koklarken
kaybolduğunu fark etmiş. Ne yapacağını düşünürken bir de bakmış ki karşıdan
bir leopar geliyor ve belli ki günlük yiyeceğini arıyor. "Şimdi başım dertte"
diye düşünmüş minik köpek. Etrafına bakmış yerde kemik parçalarını görmüş.
Hemen arkasını leoparın geldiği yer dönerek kemikleri kemirmeye başlamış,
bu arada da arkadaki hareketi kestirmeye çalışıyormuş. Leopar tam saldıracakken
minik köpek kendi kendine konuşmuş; "Ne kadar lezzetli bir leoparmış. Acaba etrafta
bundan bir tane daha var mı?" Bunu duyan leopar bir anda donmuş kalmış ve en yakındaki
ağaca tırmanmış. "Tam zamanında kurtardım yoksa bu köpeğe yem olacaktım"diye düşünmüş.
Bütün bunlar olup biterken bir başka ağacın üstündeki bir maymun olanları izliyormuş.
Bildiklerini kullanarak bundan sonra leopardan kurtulabileceğini düşünmüş. Leoparin yanına
giderek neler olduğunu anlatmış. Leopar çok sinirlenmiş ve maymuna "Atla sırtıma, gidip
şunu akalayalım"demiş. Ancak minik köpek neler olduğunu ve leoparın sırtında maymunla
birlikte süratle kendisine yaklaştığını fark etmiş. "Şimdi ne yapacağım" diye düşünürken,
kaçmaya teşebbüs etmemiş. Bunun yerine arkasını leoparın geldiği yöne dönerek, kemikleri
kemirmeye devam etmiş. Tam leopar saldıracakken yine kendi kendine konuşmuş;
"Bu aptal maymun nerede kaldı? Yarım saat önce bir leopar daha getirsin diye
gönderdim hala haber yok!"

-------------------------------------------------------------------------------------
İlkokul 5. sınıfta resim dersinde öğretmen "Çocuklar konu serbest,
hayvan resimleri çizin bakayım" dedi. 10 dakika sonra küçük Ahmet el kaldırdı.
Öğretmen yanına geldi. Resim kağıdının üzerinde bir sinek duruyordu.
Çocuğun bu sinekten şikayetci oldugunu zanneden ögretmen eliyle sineği kovaladı ama
hayvan hiç hareket etmedi. Biraz daha dikkatli bakınca da sineğin gerçek olmadığını
farketti. Bu bir sinek resmiydi. Öğretmen şaşkınlıkla sordu:
-Senmi yaptın oğlum bu resmi?
-Evet öğretmenim.
-Peki bir de at resmi yap bakayim. Küçük Ahmet öyle bir at resmi çizdi ki, at,
sanki kağıttan fırlayıp çıkacak. O kadar canlı. Şaşıran Öğretmen:
-Yavrum beni hemen babana götür. Sen müthiş bir yeteneksin. Burada harcanmaman gerekir.
Derhal güzel sanatlara transfer olman lazım. Babanla konuşmalıyım, dedi.
Son dersten sonra Ahmetle beraber yola koyuldular. Dar bir patikadan bir gecekonduya
geldiler. İçerde, yatakta, dizlerini karnına çekmiş,üzerinde yorganı bir adam yatiyordu.
Öğretmen konuşmaya başladı:
-Geçmiş olsun efendim.
-Tesekkürler.
-Ben oğlunuzun...
-Allah kahretsin oğlumu.
-Aman böyle söylemeyin,yaptığı resimler...
-Onun yaptı resimler yerin dibine batsın.
-Ama beyefendi böyle yetenekli bir çocuğun...
-Yeteneğine başlatmayın şimdi.
-Peki ne oldu, niçin böyle kızgınsınız oğlunuza ?
-Neden olacak, dün gece eve biraz çakırkeyif geldim. Bu eşşoğlu sobanın üzerine çıplak kadın resmi çiziktirmiş.

-------------------------------------------------------------------------------------
Okula yeni gelen öğretmen ilk dersinde öğrencilere ilginç bir çağrıda bulunmuş:
"Kendini geri zekalı hisseden varsa ayağa kalksın..." Sınıfta çıt yok. Nihayet
biri kalkmış: "Sen kendini geri zekalı mı hissediyorsun?" "Hayır", demiş çocuk,
"ama sizin tek başına ayakta kalmanıza gönlüm razı olmadı da…"

-------------------------------------------------------------------------------------
Dünyanin en ünlü kalp doktoru De Bakey in arabasi bozulmus, arabasini tamire
götürmüs. Tamirci arabasinin kaputunu açmis ve De Bakey e dönerek :
- Size birsey soracagim. Siz ve ben neredeyse ayni isi yapiyoruz. Mesela ben
simdi itina ile kaputu açacagim, bir bakista problemin nerede oldugunu
anlayacagim, kapakçiklari temizleyecegim, gerekirse kablolari, motor yagini
degistirecegim, hatta çok gerekli ise motoru çikartip yerine yenisini takacagim.
Söylesenize nasil oluyor da siz milyon dolarlar kazaniyorsunuz ama ben metelige
kursun atiyorum?..
Bunun üzerine De Bakey tamircinin kulagina egilmis :
- Bunlarin hepsini motor çalisirken yapmayi denesenize :=)

-------------------------------------------------------------------------------------
Değişik ülkelerden gelmiş insanlar; masaya oturup birer cola ısmarlar...
Colalar gelince bakarlar ki, bardaklarında bir karasinek var;
İsveçli; aynı bardakta yeni cola getirilmesini ister...
İngiliz; yeni bardakta yeni cola ister...
Finlandiyalı; sineği bardaktan alır ve colayı içer...
Rus; colayı sinekle içer...
Çinli; sineği yer fakat colayı içmez...
Yahudi; sineği yakalar ve Çinli'ye satar...
Yunanlı; colanın 2/3 'ünü içer ve yeni cola ister...
Norveçli; sineği yakalar ve yem olarak kullanarak balığa çıkar...
İrlandalı; sineği ezerek colaya karıştırır ve İngiliz'e satar...
Amerikalı; lokantaya tazminat davası açar ve 65 milyon dolar tazminat talep eder...
TÜRK; başka gören yoksa sesini çıkarmaz, varsa da olayı şiddetle kınar...

------------------------------------------------------------------------------------
Evli bir çift cadılar partisine davetliydi.Dışarıya çıkmak için hazırlanırlarken kadının migreni tuttu,
evde kalmak zorundaydı.Kocasına, partiye yalnız gitmesini, onun eğlencesini bozmak istemediğini söyledi.
Biraz tartıştıktan sonra adam kostümünü giydi ve partiye gitti kadın da birkaç aspirin alıp yattı.
Biraz uyuduktan sonra kendini daha iyi hissederek uyandı ve partiye giderek kocasına sürpriz yapmaya karar verdi.
Tam hazırlanırken "acaba ben yanında değilken kocam neler yapıyor" diye düşündü ve kocasının kendisini
tanımaması için değişik bir kostüm giyerek partiye gitti. Oraya vardığında bir kenarda onu izlemeye başladı.
Kocası arka arkaya değişik kızlarla ve onlarla çok yakınlaşarak dansediyordu, nereye kadar gidebileceğini
görmeye karar verdi.Kocasına yaklaştı ,Onunla çok samimi bir şekilde dansetmeye başladı,kulağına dışarıya
çıkabileceklerini fısıldadı. Arabalardan birine girerek seviştiler ve gece yarısından önce maskeler çıkarılmadan
kadın eve gitti, kocasının dönüşünü beklemeye başladı. Adam sabaha karşı 01.00 sularında döndü ve doğru yatağa gitti.
Kadin : "Parti nasıldı kocacığım" diye sordu, Adam da: "Sensiz hiç eğlenemedim tatlım" diye yanıtladı. Kadın,
"inanmıyorum" diye cevapladı, "Bahse girerim çok eğlenmişsindir" Adam "Gerçekten hayatım.
Partiye gittiğimde bazı arkadaşlarla sıkıldık, alt kata inip bütün gece poker oynadık.
Fakat kostümümü ödünç verdiğim o Allah'ın cezası herif bir eğlenmiş, bir eğlenmiş, anlata anlata bitiremedi....

------------------------------------------------------------------------------------
Carlo İtalya'da Fiat fabrikasında çalışan bir işçi... O zamanki Sovyet lideri Krusçev resmi bir ziyaret
için İtalya'ya gelmiş. Programda Fiat tesisleri de var. Fabrikanın tezgahları arasında dolaşırken Carlo'ya rastlamış.
Herkesin gözü önünde ''Vay Carlo...'' diye sarılıp kucaklaşmış. Orada ayak üstü sohbet etmişler. Tüm protokol
bu dostluktan şaşkın... Konuk gittikten sonra patron Carlo'yu çağırıp, Krusçev'i nereden tanıdığını sormuş..
Carlo “Hiiç” demiş. ''Ben eskiden komünisttim... 1 Mayıs kutlamaları için parti beni Moskova'ya göndermişti. Orada
tanışmıştım..''
Olay unutulmuş. Üç beş ay sonra bu kez Amerika başkanı Nixon gelmiş İtalya'ya. Yine aynı program ve fabrika ziyareti.
Tezgahların arasında ''Vay Carlo..Vay Nixon..'' muhabbeti... İyice meraklanan patron ziyaretten sonra Carlo'yu yine
çağırtmış. Soru da cevap da aynı; ''Bir ara Amerika'ya göç etmeye kalkıştım. New York'ta başım polisle belaya girdi..
Bu Nixon o zaman çiçeği burnunda bir avukattı. Beni o savunmuştu..''
Olay bu kadarla kalsa iyi.. İki ay sonra Fransa başkanı De Gaulle ziyaretinde de aynı manzara yaşanınca Patron Agnelli
derin bunalımlara girmiş. Kendisini tanıyan yok. Yanında çalışan Carlo'nun uluslararası çevresi var.
- De Gaulle'ü nereden tanıyorsun?
- Nazilere karşı Paris'te yeraltı savaşı yapıyorduk... Özel kuryesiydim..
- Sen herkesi tanır mısın?
- Evet, hemen hemen... Patron iyice hırslanmış..
- Neredeyse Papa da arkadaşım diyeceksin..
Carlo gülmüş.. ''Tabii. Yakın arkadaşımdır..'' Çıldırma noktasına gelen Agnelli haykırmış :
- İspatla... İspatlayamazsan kovarım... Carlo :
- Tamam, bu pazar ayininde Vatikan meydanında olun. Papa balkondan halkı takdis ederken ben yanında olacağım..
Patron pazarı iple çekmiş. Vatikan'da Papayı bekleyen kalabalığın arasına karışıp beklemeye başlamış.
Bir süre sonra Papa balkona çıkmış. Yanında Carlo... Kalabalığa bakıp, patronunu bulmaya çalışıyor.
O sırada bir kargaşa olmuş. Biri bayılmış. Carlo bayılanın kendi patronu olduğunu görünce Papaya
''Bana müsaade" deyip meydana koşmuş. Agnelli yerde yatıyor. Bir iki kişi de ayıltmaya çalışıyor.
Carlo çevresindekilere, ''Bu benim patronumdur; ne oldu?'' diye sorunca biri cevap vermiş :
- Siz Papa ile balkona çıktığınızda bunun önünde iki Japon turist vardı. Japonlardan biri senin patronuna döndü.
"Şu sağdaki bizim Carlo, ama yanındaki kim?" diye sorunca seninki düşüp bayıldı.

--------------------------------------------------------------------------------------
Fenerbahçe'nin Galatasarayı 6-0 yendiği maçtan sonra sokağa çıkmaya utanan Arif'in aklına bir fikir gelmiş ve
kadın kılığına girerek dışarı çıkmış.Bir cafeye girip oturmuş.Yanına yaşlı bir kadın gelerek Arif Naber demiş.
Arif beni tanıdı diyerek apar topar kaçmış.
Ertesi gün yine kılık değiştirmiş ve cafeye gitmiş.Aynı yaşlı kadın yanına gelip Arif naber demiş.Arif yine kaçmış.
Bu sefer Arif çok farklı bir kılıkta gelmiş cafeye kadın gelmiş yine Arif naber demiş.Arif merak etmiş;
Ya sen beni nereden tanıyorsun demiş Yaşlı kadında;
Oğlum Ben Bülent (Cimbomlular alınmasın bende cimbomluyum)

-------------------------------------------------------------------------------------
Adamın biri ölüp cennetin kapısına dayandığında, cennetin baş meleği durdurur onu. İçeri almadan önce sorularıma
cevap vermelisin? Hayatın boyunca tam anlamıyla iyi bir iş yaptın mı, bakalım? Adamcağız uzun uzun düşünür,
hafızasını zorlar, ama ne yazık ki yaptığı iyi bir şeyi hatırlayamaz. Melek tekrar sorar.
-Peki, bari söyle, hiç cesaret gerektiren bir şey yaptın mı, hayatında? Adam hemen atılır gururla.
-Yaptım, tabii!
-Anlat bakalım, neymiş bu cesur iş? Adam anlatmaya baslar.
-Ben futbol hakemiydim. Kadıköy’de bir Fenerbahçe
-Galatasaray maçını yönetiyordum. Maçın son dakikasında Fenerbahçe aleyhine penaltı çaldım.
-Vay canına, gerçekten cesurmuşsun sen,hadi geç bakalım! Cennetin kapıları açılır. Bizim hakem tam geçecekken,
melek merak eder:
-Ne zaman olmuştu bu maç?
-Aşağı yukarı üç dakika oluyor biteli................
-------------------------------------------------------------------------------------
Zamanın en büyük mafya babası idamlık bir suçtan yargılanıyordu.Jürinin içindede bizim Temel vardı.
Babanın adamları Temel'in yanına gelip ula Temel ne yap et bu cezayı müebbete çevir.Ve jüri toplandıktan
sonra hakim kararını müebbet olarak açıklar.Babanın adamları Temel'in yanına gelip Bunu nasıl yaptığını sorar.
Temel'de;
Sormayın uşaklar jüri beraat diye tutturdu müübbete çevirene kadar anam ağladı.

------------------------------------------------------------------------------------
2. dünya savaşı sırasında, bir tren kompartımanında bir nazi subayı, bir yaşlı kadın bir delikanlı ve birde genç kız
bir arada yolculuk etmektedirler. Tren bir süre sonra tünele girer. Bir öpücük sesi ve ardından da bir tokat sesi yükselir.
Yaşlı kadın şöyle düşünür : -Zamane gençleri işte. Kızı oğlan öptü ama tokadı da yedi. Genç kız şöyle düşünür :
-***** oğlan, benim yerime yaşlı kadını öptü ama tokadı da yedi. Nazi subayı şöyle düşünür :
-İşe bak yahu, oğlan kızı öptü, tokadı ben yedim. Delikanlı ise şöyle düşünür.
-Oh bee, elimin tersini öpüp şu nazi bozuntusuna ne güzel tokat attım.

--------------------------------------------------
Gümrük

Trabzonla Rize arasinda bir zamanlar gümrük varmis. Temel hergün bisiklet ve
önünde bir kum torbasiyla gümrükten geçermis. Bir gün Gümrük Memuru bu
durumdan kuskulanmis ve Temel e sormus :
- Dur. Ne geçiriyorsun gümrükten?
- Kum...
Memur kum torbasina elini sokmus karistirmis gerçekten sadece kum varmis
torbada. Bu olaydan sonra Temel yillarca gümrükten bisikletle önünde kum
torbasi oldugu halde geçmis. Yillar sonra Trabzonda bir kahvede Temel ve
Gümrük Memuru karsilasmis. Gümrük Memuru :
- Ula Temel artik emekli oldum sana birsey yapamam gerçekten ne geçiriyordun
gümrükten?
- Bisiklet...

--------------------------------------------------------------
Doktorun biri yeni bir muayene açmış. Kapıya yazmış...
"Vizite ücreti 100 Dolar. İyileştirmediğimiz hastaya beş mislini
veriyoruz..."
Vizite pahalı ama, doktor gerçekten doktor...
Her gelen hasta iyileşip gidiyor...
Doktorun ünü her geçen gün artıyormuş...
Uyanığın biri doktora gidecek, iyileşmeyecek ve beş misli parayı
geri alacak
ya, kapıyı çalmış...
"Doktor! Ağzımın tadı hiç yok... Öyle kötüyüm ki, hiçbir şeyin
tadını alamıyorum..."
Doktor... Adama şöyle bir bakmış, hemşireye seslenmiş:"
Hemşire hanım! Sekiz numaralı kutuyu getirin"
Hemşire adama uzatmış kutuyu, adam, bir kaşık içindekinden yemiş ve
anında
tükürmüş...
"Ama Bu bok!!!!!"
Doktor sakin, "Evet! İyileştiniz. Tad alıyorsunuz artık.."
Adam, parayı ödemiş sinirleri tepesinde gitmiş...
Aradan birkaç ay geçmiş. büyük bir hırsla yenidenkapısına dayanmış
doktorun...
"Doktor bey, ben de hafıza kaybı başladı... Herşeyi unutuyorum...!"
Doktor, adama şöyle bir bakmış yine, hemşireye dönmüş, "Kızım, sekiz
numaralı kutuyu getirir misin?" demiş.
Adam, hemen itiraz etmiş, "Ama, o kutuda bok var!"...
Doktor, "Doğru! Bakın, hafızanız da yerine geldi!...."
Adam, ağlamaklı, hırsla ödemiş parayı çıkmış dışarı...
Kurmuş da kurmuş intikam planlarını... Birkaç ay sonra.."
Doktor! Ben de iktidarsızlık başladı... Durumum kötü, hiçbir şey
yapamıyorum..."
Doktor adamı gözüyle şöyle bir inceleyip, "Hemşire hanım sekiz
numaralı
kutuyu getirir misin" diye seslenince, adam, tüm hırsıyla,
"S.kecem, seni de sekiz numaralı kutunu da..." diye bağırmış..
Doktor gayet sakin, "Geçmiş olsun! Artık yapabiliyorsunuz!!!!!!!!!"

-----------------------------------------------------
Adamın biri bara girer ve kendisine bir içki söyler.
Barmen bir robottur. Adama mükemmel hazırlanmış bir kokteyli çabucak servis
yaparken sorar:

"IQ'ün kaç?" Adam "150" diye cevaplar..

Robot adamın IQ seviyesine göre sohbete başlar,uzun uzun Quantum fiziği,
küresel ısınma, biyoteknoloji, ekonomi, insanlığın seksüel gelişimi üzerine
konuşur..


Adam robotun bilgisinden etkilenerek kendi kendine "Bu gerçekten inanılmaz"
diye düşünür ve robotu denemeye karar verir. Bardan kalkar, tekrar kapıdan
girer bara gelir ve yeni bir içki söyler.

Robot yine mükemmel hazırladığı içkiyi çabucak servis yapar ve sorar:"IQ'ün
Kaç?" Adam "100 civarı" diye cevaplar. Robot bu kez uzun uzun sohbete başlar
ama bu kez futbol, borsa, arabalar, rakı ve göğüsler hakkında sohbet açar.

Çok etkilenen adam robotu bir kez daha test etmeye karar verir ve tekrar
kalkar. Yeni bir müşteri gibi bara yaklaşır bir içki daha söyler.

Robot çabucak servis yaparken sorar:"IQ'ün kaç?".

Adam, "mmm, sanırım 50 civarı" der.

Bunun üzerine robot, adama son derece yavaş bir biçimde şu cevabı verir:

- Ya...ni...Yi..ne..Ta..yy..ip'e oy ve...re...cek...sin... de...se...ne!

------------------------------------------------------------------
Üniversitenin büyük amfisinde 800 kişinin katıldığı bir imtihan... Süre iki saat... Profesör son derece sert ve
sürenin esnetilmesine imkân yok. Cevapları yetiştiremeyen kalıyor. Bu yüzden bütün talebeler harıl harıl kâğıt dolduruyorlar.

Ama birisi ağırdan gidiyor. Biraz düşünüyor biraz yazıyor. Hiç aceleci bir hâli yok.

Derken süre doluyor. "Getirin kâğıtları çocuklar" diyor profesör ve herkes bitirebildiği kadarıyla kâğıdını getirip
masanın üzerine koyuyor. Veren çıkıyor, veren çıkıyor, masanın üzerindeki kâğıtlar birikiyor. Sınıfta hiç talebe kalmıyor.
Bir kişi hâriç. Bizim ağırdan giden talebe hiç istifini bozmadan yazmaya devâm ediyor.

Böylece biraz daha zaman geçtikten sonra, bizimki kalkıp kürsüye gidiyor ve kâğıdını bir sonraki ders için hazırlıklarını
tamamlamakta olan profesöre uzatıyor. Profesör kızarak:

-Hayır! Çok geç kaldın. Artık senin kâğıdını alamam...

Bizimki ters ters bakıyor:

-Sen benim kim olduğumu biliyor musun?

-Yoo, aslında bilmiyorum. Ne olacak?

Talebe bakışlarını dikleştirerek tekrar soruyor:

-Sen benim kim olduğumu biliyor musun?

-Hayır bilmiyorum! Üstelik bu hiç de mühim değil!

-İyi öyleyse, diyor bizimki ve yığılı duran imtihan kâğıtlarının bir kısmını kaldırıyor ve araya kendi kâğıdını koyup
kâğıtları tekrar düzeltiyor. Sonra da:

-İyi günler hocam, deyip profesörün şaşkın bakışları arasında yürüyüp gidiyor.

----------------------------------------------------------------------
Bir köyün camisinde imam cemaate vaaz vermektedir. Ansızın içeri dalan bir köylü köyü sel basmakta olduğunu haber verir.
Bütün cemaat hemen kendilerini dışarı atıp, kaçar. Sadece imam bütün ısrarlara rağmen köyüterketmeyi reddeder ve
Tanrı'nın kendisini koruyacağını söyleyerek, camide kalır. Kısa bir süre sonra sular camiye ulaşır,
imam çaresiz minareye çıkar. Sular minarenin ilk katına yükselirken bir tekne imami kurtarmaya gelir.
Ancak dini bütün imam, Tanrı'nın kendisini koruyacağını söyleyerek tekneye binmez. Sular yükselir,
imam ikinci kata çıkmak zorunda kalır. Bir tekne daha gelir, ancak imam yine Tanrı'nın kendisini koruyacağına
inancının tam olduğunu söyleyerek tekneye binmez. Sular iyice yükselir. imam artık minarenin en tepesindedir.
Bir helikopter yaklaşır. İçindekiler durumun kötü olduğunu anlatarak imama helikoptere gelmesi konusunda ısrar eder.
İmam helikoptere binmeyi de reddeder. Bir süre sonra sular iyice yükselir ve imam boğularak ölür. Kendisini cennetin
kapısında melekler karşılar
-Melek: hoşgeldiniz. cennette köşkünüz hazırlandı. Buyrun.
-İmam: Cennete girmek istediğimden emin değilim.
-Melek: neden?
-İmam: Tanrı'ya biraz kırgınım.
-Melek: ne oldu ki?
-İmam: Ben hayatımı ibadet ederek geçirdim. İnsanlara hep iyilik yaptım, günahtan uzak durdum. Yasadığım köyü sel bastı,
herkes kaçtı ama tanrı'nın beni kurtaracağına inandığımdan kaldım. Görüyorsunuz ki şimdi burdayım...
Tam bu sırada yukarıdan Tanrı'nin sesi duyulur:
-Söyleyin o salağa iki tekne bir helikopter gönderdik!!!!!!!!!!!

-------------------------------------------------------------------------
İki arkadaş trende gidiyorlarmış.Önlerine bir kel oturmuş.Biri diğerine demişki
-şu kele bir şaplak vurayım mı?
-Diğeri Lan manyak mısın adam döver filan
-Bişey olmaz bak demiş adama şaplağı vurmuş.
-Adam dönmüş ne oluyor lan demiş? Şaplağı vuran
-Vay Kemal abim nasılsın demiş? Adam
-Ne Kemali lan Ben Kemal filan değilim demiş.
-Özür dilerim abi Kemal Abime Benzettim demiş. Aradan Bir beş dakika geçmiş adam arkadaşına bak şimdi bir şaplak
daha vuracam demiş ve vurmuş.
-Adam hiddetle ne oluyor lan dayak mı istiyorsun demiş?
-Ya Bırak Kemal abi bizimle kafa mı yapıyorsun sensin işte demiş.
-Git lan ben Kemal filan değilim bela mısınız lan adamın başına demiş. Hasbinallah çekerek diğer kompartımana geçmiş.
İki kafadarda adamın peşinden diğer kompartımana geçerek adamın arkasına oturmuşlar.
-Adam arkadaşına Bak şimdi bir şaplak daha vuracağım demiş
-Lan manyak mısın adam bu sefer ikimizide öldürür vallahi demiş.
-Bişey yapmaz deyip bir daha şaplağı geçirmiş adamın kafasına
-Adam dönmüş Lan ne oluyor be demiş.
-Kemal abi yan kompartımanda bir adam var aynı sana benziyor demiş.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst