meridyen2
Kayıtlı Üye
İstediğiniz Bir Şeye Ulaşmak İçin, Elinizden Gelenin En Fazlasını Yapıyor musunuz?
İnsanın fıtratında var olan en önemli özelliklerinden biri istemektir. Allah, insanın ruhuna güzelliklere, iyiliklere, nimetlere karşı, hayatının sonuna dek bitmeyecek bir istek vermiştir. Dolayısıyla dünya üzerinde, kendisine nimet verilmesinden, iyilik yapılmasından, güzellik sunulmasından hoşlanmayacak tek bir insan yoktur.
İnsanların büyük bir çoğunluğu isteklerine, hiç emek vermeden, hiç akıl kullanmadan ve hiç sıkıntıya girmeden kavuşmak isterler. Dünyanın en güzel nimetleri daima hiç koşulsuz önlerine gelsin; insanlar kendilerine karşı olabilecek en güzel ahlakı göstersin; sıkıntı, zorluk, yokluk onlara hiç dokunmasın; her işleri olabilecek en kolay şekilde hallolsun; hayatlarının akışı hep en istedikleri şekilde gerçekleşsin; hastalıklar, eksiklikler, acizlikler, sabretmeyi, emek vermeyi, irade göstermeyi gerektirecek olaylar onlardan hep uzak olsun isterler. Fakat Yüce Allah insanın ruhunda iyiliklere, güzelliklere ve nimetlere karşı eğilim yaratırken, insanın bu sonuca ulaşmak için emek vermesini de istemiştir.
İnsanın İsteklerine Kavuşması İçin Emek Vermesi Gerekir
Yüce Allah cenneti, ancak hayatını akıllarını kullanarak, iyiliğe, güzelliğe ulaşmak için çaba harcayarak geçiren kullarına vadetmiştir. Kuranda, iyiliğe, güzelliğe ulaşmak isteyen insanların göstermekle yükümlü oldukları bu bir ömür süresince, kesintisiz olarak gösterilecek olan ciddi çabanın önemi şöyle hatırlatılmıştır:
Kim de ahireti ister ve bir mümin olarak ciddi bir çaba göstererek ona çalışırsa, işte böylelerinin çabası şükre şayandır. (İsra Suresi, 19)
Mal ve çocuklar, dünya hayatının çekici-süsüdür; sürekli olan salih davranışlar ise, Rabbinin Katında sevap bakımından daha hayırlıdır, umut etmek bakımından da daha hayırlıdır. (Kehf Suresi, 46)
İşte bu, dünya ve ahiret hayatında güzellikler oluşmasını isteyen bir insanın asla unutmaması gereken kesin bir gerçektir. Müminin sorumluluğu, hayatının sonuna kadar Allah rızası için emek vermek, çabalamak, hayırlarda yarışmak ve bu uğurda yorulmaktır:
Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır. Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır. Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya-devam et. Ve yalnızca Rabbine rağbet et. (İnşirah Suresi, 5 - 8)
İnsanın İsteklerine Kavuşması İçin Sözlü ve Fiili Dua İbadetini Yerine Getirmesi Gerekir
Rabbimiz yeryüzünde meydana gelen tüm olayları belli sebeplere bağlamıştır. Dünyadaki ve evrendeki herşey Onun koyduğu kanun ve kurallara göre işler. Bu kuralların temeli duaya dayanır. Yüce Allah, duanın sözlü ve fiili olmak üzere iki türlü yapılmasını ister. Rabbimiz Kuranda, için için ve yalvara yalvara bir isteğin gerçekleşmesi için sözlü dua etmenin önemine dikkat çeker (Araf Suresi, 55). Ancak insanların da gösterdikleri çabayla dualarının gerçekleşmesini ne kadar arzuladıklarını göstermeleri çok önemlidir. İşte bu fiili duadır.
Fiili dua, kişinin herhangi bir arzusuna ulaşmak için elinden gelen herşeyi tamamen yapmasını ifade eder. Bir şeyleri istemek, ama bu yönde hiçbir çaba harcamadan oturup beklemek, müminin kendisine yakıştıracağı bir ahlak şekli değildir. Örneğin bir insanın üniversite imtihanına girmek için form doldurması, dershaneye gitmesi, ders çalışması bir duadır. Aynı şekilde eğer İslam ahlakının dünyaya yayılmasını istiyorsa, bunun için çaba harcamalıdır. İnsanlar arasında iyiliğin yaygınlaşmasını istiyorsa, iyiliği en iyi yaşayan olup herkese örnek olmalıdır. Oturduğu yerin temiz ve düzenli olmasını istiyorsa, harekete geçip temizlik yapmalıdır. Dostluğu, saygıyı, sevgiyi yaşamak istiyorsa, ahlakını, sevilecek, saygı duyulacak, dost olunacak bir hale getirmelidir. Başkalarından güzel ahlak görmek istiyorsa, tavırlarıyla, sözleriyle güzel ahlakın tüm detaylarını insanlara öğretebilecek ve onları da teşvik edecek bir ahlak sergilemelidir. Ancak bazen de bir insan elinden gelen her türlü çabanın en fazlasını gösterir. Ama dünya hayatındaki imtihanın gereği olarak, her istediğini elde edemeyebilir. Fakat Allah kullarına, şartlar nasıl görünürse görünsün, her halukarda yine de umut içerisinde dua etmelerini bildirmiştir:
... Ona korkarak ve umut taşıyarak dua edin. Doğrusu Allahın rahmeti iyilik yapanlara pek yakındır. (Araf Suresi, 56)
... Allahın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kafirler topluluğundan başkası Allahın rahmetinden umut kesmez. (Yusuf Suresi, 87)
Bununla birlikte insanın tüm bu işleri yaparken Allahın kendisine başarı vermesi için istekte bulunması da bir duadır.
Fiili dua, sözlü dua ile birlikte yapılması gereken temel bir ibadettir. Fiili ve sözlü duayı açıklayan bir başka örnek, tevbedir. İnsanın işlediği bir günaha karşılık tevbe etmesi ve bağışlanma dilemesi sözlü bir duadır. Ancak insanın sorumluluğu bununla bitmemektedir. Kendisini kötülükten koruması için Allaha dua eden insanın, bu konuda bir çaba göstermesi, tercih yapması gereken durumlarda iradesine hakim olarak doğru olan yolu tercih etmesi gerekmektedir. Yani tevbe edip vazgeçtiği kötü davranışına bir daha geri dönmemelidir. Bunlar ise onun fiili duasıdır.
Bir işin gerçekleşmesi için dua edip oturan insanın yapmış olduğu hareket ne kadar yanlış ise, tüm çalışmaları ve tedbirleri aldıktan, yani fiili duasını tamamladıktan sonra bu işi ben tamamladım diyerek sözlü dua etmeyenin yapmış olduğu davranış da o derece yanlıştır.
Fiili dua bir insanın sözlü dua ederek istediği şeyi, elinden gelen tüm gayreti gösterip, o işin gerçekleşmesi için gereken herşeyi yerine getirerek istemeye devam etmesidir. Örneğin bir insan su ister, ama suyun önüne gelmesini beklemez, gider suyu bardağına koyar ve sonra suyu içer. Yani Allahtan istediği şeyin gerçekleşmesi için Allahın kendisine öğrettiği sebepleri ve kanunları elinden geldiği kadar yerine getirip sonucunu Allahtan bekler.
İnsanların bir kısmı, dua hakkında yanlış bir inanca sahiptirler. Bu kişilere göre Allaha dua edildikten sonra bir köşeye çekilmek ve duanın sonucunu beklemek gerekir. Oysa bu samimi bir tavır değildir. Çünkü bir şeyi gerçekten isteyen kişi onun için hem sözlü, hem de fiili duayı yerine getirmelidir. Ancak her türlü fiili çabayı yerine getirip ben herşeyi yaptım diyen ve Allaha sözlü olarak dua etmeyi unutan bir insanın da hatasına düşmemek gerekir. Her iki duanın da bir arada yapılması gerekir.
İnsan Hayatının Sonuna Kadar Dua Etmeye ve Çaba Harcamaya Devam Etmelidir
İnanan bir insan, istediği bir şey gerçekleşmese de, Allaha olan güveninden ve Allahın sonsuz gücünü bilmesinden dolayı hayatının sonuna kadar bu yönde dua etmeye ve çaba harcamaya devam eder. Eğer isteği gerçekleşmiyorsa, Allahın bunda hayır ve hikmetler yarattığını; kendisi için en güzel ve yararlı olanı en iyi Rabbimizin bildiğini bilir. Ve gönül rahatlığıyla Allaha teslim olur. Gösterdiği samimi ve ihlaslı çabanın Allah Katında ve sonsuz hayatında mutlaka en güzeliyle karşılık göreceğini ummanın tevekkülünü yaşar.
Allah Kuranda, hayatı boyunca istemekten bıkkınlık duymayan ancak isteklerinin dışında bir durumla karşılaştığında da, hemen inancını ve umudunu yitiren, dağılan insanların varlığından da bahsetmiştir. İşte bu, gösterdiği çabayı, Allahın rızasını umarak değil, sadece nimete kavuşmak için gösteren kimselerin durumudur.
İnsan, hayır istemekten bıkkınlık duymaz; fakat ona bir şer dokundu mu, artık o, yese düşen bir umutsuzdur.Oysa ona dokunan bir zarardan sonra Tarafımızdan bir rahmet taddırsak, mutlaka: Bu benim (hakkım)dır. Ve ben kıyamet-saatinin kopacağını da sanmıyorum; eğer Rabbime döndürülsem bile, muhakkak Onun Katında benim için daha güzel olanı vardır. der. Ama andolsun Biz, o kafirlere yaptıklarını haber vereceğiz ve andolsun onlara, en kaba bir azaptan taddıracağız. (Fussilet Suresi, 49-50)
İşte, hayatında iyiliklere, güzelliklere ve nimetlere ulaşmak isteyen insanların bu önemli gerçekleri asla unutmamaları gerekir:
İyiliği, güzelliği ve nimeti, ihlasla ve Allah rızası için istemek...
Bir şeyi isteyip, sonra hiçbir çaba harcamadan, akıl kullanmadan, sıkıntılara göğüs germeden beklemenin mümin tavrı olmadığını unutmamak...
İstekleri gerçekleşmese de, Allaha güvenmekten asla vazgeçmemek...
Asla ümit kesmemek; hayatın sonuna kadar Allaha güvenip, umut ve korku arasında dua etmek.
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 84. sayı (Haziran 2011) 50. sayfada yayınlanmıştır.
İnsanın fıtratında var olan en önemli özelliklerinden biri istemektir. Allah, insanın ruhuna güzelliklere, iyiliklere, nimetlere karşı, hayatının sonuna dek bitmeyecek bir istek vermiştir. Dolayısıyla dünya üzerinde, kendisine nimet verilmesinden, iyilik yapılmasından, güzellik sunulmasından hoşlanmayacak tek bir insan yoktur.
İnsanların büyük bir çoğunluğu isteklerine, hiç emek vermeden, hiç akıl kullanmadan ve hiç sıkıntıya girmeden kavuşmak isterler. Dünyanın en güzel nimetleri daima hiç koşulsuz önlerine gelsin; insanlar kendilerine karşı olabilecek en güzel ahlakı göstersin; sıkıntı, zorluk, yokluk onlara hiç dokunmasın; her işleri olabilecek en kolay şekilde hallolsun; hayatlarının akışı hep en istedikleri şekilde gerçekleşsin; hastalıklar, eksiklikler, acizlikler, sabretmeyi, emek vermeyi, irade göstermeyi gerektirecek olaylar onlardan hep uzak olsun isterler. Fakat Yüce Allah insanın ruhunda iyiliklere, güzelliklere ve nimetlere karşı eğilim yaratırken, insanın bu sonuca ulaşmak için emek vermesini de istemiştir.
İnsanın İsteklerine Kavuşması İçin Emek Vermesi Gerekir
Yüce Allah cenneti, ancak hayatını akıllarını kullanarak, iyiliğe, güzelliğe ulaşmak için çaba harcayarak geçiren kullarına vadetmiştir. Kuranda, iyiliğe, güzelliğe ulaşmak isteyen insanların göstermekle yükümlü oldukları bu bir ömür süresince, kesintisiz olarak gösterilecek olan ciddi çabanın önemi şöyle hatırlatılmıştır:
Kim de ahireti ister ve bir mümin olarak ciddi bir çaba göstererek ona çalışırsa, işte böylelerinin çabası şükre şayandır. (İsra Suresi, 19)
Mal ve çocuklar, dünya hayatının çekici-süsüdür; sürekli olan salih davranışlar ise, Rabbinin Katında sevap bakımından daha hayırlıdır, umut etmek bakımından da daha hayırlıdır. (Kehf Suresi, 46)
İşte bu, dünya ve ahiret hayatında güzellikler oluşmasını isteyen bir insanın asla unutmaması gereken kesin bir gerçektir. Müminin sorumluluğu, hayatının sonuna kadar Allah rızası için emek vermek, çabalamak, hayırlarda yarışmak ve bu uğurda yorulmaktır:
Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır. Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır. Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya-devam et. Ve yalnızca Rabbine rağbet et. (İnşirah Suresi, 5 - 8)
İnsanın İsteklerine Kavuşması İçin Sözlü ve Fiili Dua İbadetini Yerine Getirmesi Gerekir
Rabbimiz yeryüzünde meydana gelen tüm olayları belli sebeplere bağlamıştır. Dünyadaki ve evrendeki herşey Onun koyduğu kanun ve kurallara göre işler. Bu kuralların temeli duaya dayanır. Yüce Allah, duanın sözlü ve fiili olmak üzere iki türlü yapılmasını ister. Rabbimiz Kuranda, için için ve yalvara yalvara bir isteğin gerçekleşmesi için sözlü dua etmenin önemine dikkat çeker (Araf Suresi, 55). Ancak insanların da gösterdikleri çabayla dualarının gerçekleşmesini ne kadar arzuladıklarını göstermeleri çok önemlidir. İşte bu fiili duadır.
Fiili dua, kişinin herhangi bir arzusuna ulaşmak için elinden gelen herşeyi tamamen yapmasını ifade eder. Bir şeyleri istemek, ama bu yönde hiçbir çaba harcamadan oturup beklemek, müminin kendisine yakıştıracağı bir ahlak şekli değildir. Örneğin bir insanın üniversite imtihanına girmek için form doldurması, dershaneye gitmesi, ders çalışması bir duadır. Aynı şekilde eğer İslam ahlakının dünyaya yayılmasını istiyorsa, bunun için çaba harcamalıdır. İnsanlar arasında iyiliğin yaygınlaşmasını istiyorsa, iyiliği en iyi yaşayan olup herkese örnek olmalıdır. Oturduğu yerin temiz ve düzenli olmasını istiyorsa, harekete geçip temizlik yapmalıdır. Dostluğu, saygıyı, sevgiyi yaşamak istiyorsa, ahlakını, sevilecek, saygı duyulacak, dost olunacak bir hale getirmelidir. Başkalarından güzel ahlak görmek istiyorsa, tavırlarıyla, sözleriyle güzel ahlakın tüm detaylarını insanlara öğretebilecek ve onları da teşvik edecek bir ahlak sergilemelidir. Ancak bazen de bir insan elinden gelen her türlü çabanın en fazlasını gösterir. Ama dünya hayatındaki imtihanın gereği olarak, her istediğini elde edemeyebilir. Fakat Allah kullarına, şartlar nasıl görünürse görünsün, her halukarda yine de umut içerisinde dua etmelerini bildirmiştir:
... Ona korkarak ve umut taşıyarak dua edin. Doğrusu Allahın rahmeti iyilik yapanlara pek yakındır. (Araf Suresi, 56)
... Allahın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kafirler topluluğundan başkası Allahın rahmetinden umut kesmez. (Yusuf Suresi, 87)
Bununla birlikte insanın tüm bu işleri yaparken Allahın kendisine başarı vermesi için istekte bulunması da bir duadır.
Fiili dua, sözlü dua ile birlikte yapılması gereken temel bir ibadettir. Fiili ve sözlü duayı açıklayan bir başka örnek, tevbedir. İnsanın işlediği bir günaha karşılık tevbe etmesi ve bağışlanma dilemesi sözlü bir duadır. Ancak insanın sorumluluğu bununla bitmemektedir. Kendisini kötülükten koruması için Allaha dua eden insanın, bu konuda bir çaba göstermesi, tercih yapması gereken durumlarda iradesine hakim olarak doğru olan yolu tercih etmesi gerekmektedir. Yani tevbe edip vazgeçtiği kötü davranışına bir daha geri dönmemelidir. Bunlar ise onun fiili duasıdır.
Bir işin gerçekleşmesi için dua edip oturan insanın yapmış olduğu hareket ne kadar yanlış ise, tüm çalışmaları ve tedbirleri aldıktan, yani fiili duasını tamamladıktan sonra bu işi ben tamamladım diyerek sözlü dua etmeyenin yapmış olduğu davranış da o derece yanlıştır.
Fiili dua bir insanın sözlü dua ederek istediği şeyi, elinden gelen tüm gayreti gösterip, o işin gerçekleşmesi için gereken herşeyi yerine getirerek istemeye devam etmesidir. Örneğin bir insan su ister, ama suyun önüne gelmesini beklemez, gider suyu bardağına koyar ve sonra suyu içer. Yani Allahtan istediği şeyin gerçekleşmesi için Allahın kendisine öğrettiği sebepleri ve kanunları elinden geldiği kadar yerine getirip sonucunu Allahtan bekler.
İnsanların bir kısmı, dua hakkında yanlış bir inanca sahiptirler. Bu kişilere göre Allaha dua edildikten sonra bir köşeye çekilmek ve duanın sonucunu beklemek gerekir. Oysa bu samimi bir tavır değildir. Çünkü bir şeyi gerçekten isteyen kişi onun için hem sözlü, hem de fiili duayı yerine getirmelidir. Ancak her türlü fiili çabayı yerine getirip ben herşeyi yaptım diyen ve Allaha sözlü olarak dua etmeyi unutan bir insanın da hatasına düşmemek gerekir. Her iki duanın da bir arada yapılması gerekir.
İnsan Hayatının Sonuna Kadar Dua Etmeye ve Çaba Harcamaya Devam Etmelidir
İnanan bir insan, istediği bir şey gerçekleşmese de, Allaha olan güveninden ve Allahın sonsuz gücünü bilmesinden dolayı hayatının sonuna kadar bu yönde dua etmeye ve çaba harcamaya devam eder. Eğer isteği gerçekleşmiyorsa, Allahın bunda hayır ve hikmetler yarattığını; kendisi için en güzel ve yararlı olanı en iyi Rabbimizin bildiğini bilir. Ve gönül rahatlığıyla Allaha teslim olur. Gösterdiği samimi ve ihlaslı çabanın Allah Katında ve sonsuz hayatında mutlaka en güzeliyle karşılık göreceğini ummanın tevekkülünü yaşar.
Allah Kuranda, hayatı boyunca istemekten bıkkınlık duymayan ancak isteklerinin dışında bir durumla karşılaştığında da, hemen inancını ve umudunu yitiren, dağılan insanların varlığından da bahsetmiştir. İşte bu, gösterdiği çabayı, Allahın rızasını umarak değil, sadece nimete kavuşmak için gösteren kimselerin durumudur.
İnsan, hayır istemekten bıkkınlık duymaz; fakat ona bir şer dokundu mu, artık o, yese düşen bir umutsuzdur.Oysa ona dokunan bir zarardan sonra Tarafımızdan bir rahmet taddırsak, mutlaka: Bu benim (hakkım)dır. Ve ben kıyamet-saatinin kopacağını da sanmıyorum; eğer Rabbime döndürülsem bile, muhakkak Onun Katında benim için daha güzel olanı vardır. der. Ama andolsun Biz, o kafirlere yaptıklarını haber vereceğiz ve andolsun onlara, en kaba bir azaptan taddıracağız. (Fussilet Suresi, 49-50)
İşte, hayatında iyiliklere, güzelliklere ve nimetlere ulaşmak isteyen insanların bu önemli gerçekleri asla unutmamaları gerekir:
İyiliği, güzelliği ve nimeti, ihlasla ve Allah rızası için istemek...
Bir şeyi isteyip, sonra hiçbir çaba harcamadan, akıl kullanmadan, sıkıntılara göğüs germeden beklemenin mümin tavrı olmadığını unutmamak...
İstekleri gerçekleşmese de, Allaha güvenmekten asla vazgeçmemek...
Asla ümit kesmemek; hayatın sonuna kadar Allaha güvenip, umut ve korku arasında dua etmek.
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 84. sayı (Haziran 2011) 50. sayfada yayınlanmıştır.