- Lost neden hayal kırıklığı yarattı? Yoksa Lost gizemli bir şeyler mi anlatıyordu aslında?
- Senaristlerin temel aldığı dayanak neydi?
- Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulu Halkla İlişkiler ve Tanıtım Programı Başkanı Yrd.Doç.Dr. Pınar Seden Meral, simgebilim ile bağlantı kurarak merakla okunacak bir Lost analizi gerçekleştirdi.
İşte Meral'in analizi...
- LOST YA DA AHİRET TASVİRİ
2004 yılından beri dünyayı ekran başına kilitleyen bir televizyon dizisi oldu Lost. Dizinin sonu hakkında yüzlerce teori ortaya atıldı ama dizi 6 yıl süren geleneğini bozmadı ve hiç kimsenin beklemediği bir sonla veda etti.
Dizi ekranlara veda etti etmesine ama hayranlarını tatmin edemedi final bölümüyle. Yıllardır dizideki gizemin ortaya çıkmasını, akıldaki sorulara ayakları yere basan somut cevaplar verilmesini bekleyen fanatiklerini hayal kırıklığına uğrattı.
Hemen söylemeliyim ki, ben de bir Lost fanatiğiyim. 2007 yılından beri dizinin sıkı takipçisiyim. Dizinin ilk dört sezonunu toplu olarak DVD'den seyrettim; beşinci ve altıncı final sezonunu ise her hafta neredeyse tırnaklarımı yiyerek bekledim. Bekledim, bekledim, bekledim... ve final bölümünü izledim.
Final bölümünün diğer sezonlardaki final bölümlerinin heyecan dozuna yaklaşamadığı ortada. Bunun en temel iki sebebi var: İlk olarak dizi daha ilk bölümden itibaren izleyiciyi öyle bir gerilim dozuna alıştırdı ki, bunun altındaki bir gerilimin bizi tatmin etme ihtimali maalesef yok.
İkincisi, dizide her zaman bir den fazla gizemli olay vardı ve izleyici final bölümünde bu gizemli olaylara somut, net ve ağızları açık bırakacak yanıtlar verileceğini düşündü. Bu da elbette beklentiyi arttırdı; bu yüksek beklenti sonunda izleyici arzu ettiği derecede tatmin olmayınca da final bölümünü beğenmedi.
Bir Lost fanatiği olarak dizinin final bölümünün gerilim dozunun beni tatmin ettiğini söyleyemeyeceğim ama bence dizi final bölümünde her şeyi açıkladı. Cevapsız kaldığı düşünülen tüm soruların cevabı aslında açık ve net olarak final bölümünde mevcut. Nasıl mı? İşte Lost'un cevapsız kaldığı düşünülen sorularının yanıtları.
- Lost Adası Neresi ve Kökeni Ne?
13. yüzyıl sonu ve 14. Yüzyıl ortalarında yaşamış olan ünlü bir İtalyan ozanı ve politikacıdır Dante Alighieri. En bilinen eseri İlahi Komedya'dır. İlahi Komedya, dünya edebiyatının önemli bir başyapıtı olan epik bir şiirdir. Dante bu eserinde sırasıyla Cehennem'e, Araf'a ve Cennet'e ilahi bir yolculuk yapar. Dante'nin bu yolculuğu yapmasındaki amaç Dante'nin kendi sözleriyle şöyledir: "Bu dünyada yaşayan insanları, içinde bulundukları sefaletten kurtararak mutluluğa ulaştırmak".
Dante'nin bu eserinin Lost ile ne ilgisi olduğunu merak ettiğinize eminim. İşte cevabım: Lost adası Dante'nin Cehennemi'nin ta kendisidir!
Oceanic 815 yolcularının hepsi aslında uçak adaya düştüğünde ölmüşlerdir. Uçak yolcularının adadaki maceraları onların cehennemde çekmekte oldukları cezadır. Dante, Cehennem'in ilk manzumesinin girişinde "karanlık ve vahşi bir ormanda kaybolduğunu" söyler. Bu orman Lost adasının ormanıdır ve sembolik bir anlam taşır. Bu orman Allahı unutarak sefihçe bir ömür süren insanların düştüğü bir ormandır ve günahkârlar o ormandan kurtulmak için çırpınıp durur. Cehennemde her günahın bir cezası vardır ve insanlar o günahlarının cezasını kendi rızaları ile çekerler. Paganlar, kafirler, şehvet düşkünleri, oburları, cimri ve müsrifler, hiddetliler, sapkınlar, saldırganlar, hileciler, hainler, intihar edenler, başkasını öldürenler, Allaha sövenler, rüşvet yiyenler, kahinler, hırsızlar cehennemin sakinleridir.
- Eğer Hepsi Ölüyse, Oceanic 815 Düştüğünde Neden Bazıları Hemen Bazıları İse Bir Süre Ada'da Yaşadıktan Sonra Öldü?
Oceanic 815 Ada'ya düştüğünde günahsız olanlar doğrudan Cennet'e; günahları ve sevapları eşit olanlarsa bekleme yeri olan Araf'a gittiler. Cehennem'de belirli bir süre ceza çekip, günahının kefaretini ödeyenler de Ada'dan ölerek (Tabii sembolik anlamda) ayrılmış oldular.
- Desmond Kimdi ve Görevi Neydi?
Ada'daki görevi ve varlığı merak edilen kişilerden biri de Desmond'dı. Benim yorumuma göre Desmond bir kılavuzdur. Dante ahret yolculuğuna başladığında yani "karanlık ve vahşi" ormanda kaybolduğunda karşısına ünlü Romalı şair Vergilius çıkar. Bu karanlık ormandan gidebilmesi için öncelikli olarak Vergilius'un yardımına ihtiyacı vardır. Dante'nin Vergilius'u Lost Adası'nda karşımıza Desmond olarak çıkar. 6. Sezona kadar Desmond'ın bu rolü anlaşılmamış olsa da, özellikle son bölümlerde Ada sakinlerini bir araya getirmek ve onlara rehberlik ederek kilisede toplanmalarını sağlamak Desmond'un görevidir.
- Ada'daki Işık Ne? Neden Korunması Gerekiyor? Ve Jakob Kim?
Son bölümlerde gördük ki, Jakob Ada'nın kalbinde yer alan ışığı koruyan kişilerden yani ruhlardan yalnızca biri. Ada'daki ışık aslında Cennet ışığının ta kendisidir. Bununla beraber bu ışığı ve kaynağını tam olarak hiçbir zaman görmeyiz. Dante'ye göre Cennet, "gözün hiç görmediği, kulağın hiç duymadığı bir şeydir". Mesafelerin, zamanın dışında kalan ebedi, ezeli neşe, huzur ve sükun ülkesidir. Cennet baştanbaşa ışığın nurun şiiridir. Cennette Allaha doğru gidildikçe devamlı bir yükselme halinde çevremizdeki ışık durmadan artar.
Jakob ve diğer muhafızlar benim yorumuma göre Cehennem'deki ruhlara Cennet'in varlığını, çektikleri ızdırapların sona ereceğini ve vakti geldiğinde Allaha'a kavuşacaklarını müjdeleyen; bir yandan da insanların günahlarının kefaretini ödemeden bu ışığa ulaşmalarını, onun saflığını günahları ile kirletmelerini engellemeye çalışan kişilerdir.
- Jack'in Işığın Koruyucusu Olması
Cennet ışığının koruyucu olacak kişiler, seçilmiş olmalıdır. Bu seçim kişinin tüm dünyevi zevklerden kendi rızası ile feragat etmesini ve kendisini adamasını gerektirir. Bu adanmışlık ve muhafızlık kişinin bir anlamda Cehennemin içerisinde Cennet katına yükselmesini temin eder. Cennet katına yükselebilmek için de arınmak gerekir. Bu arınış ya şarap (Şarap Hristiyan inancına göre Hz. İsa'nın kanını temsil eder) içerek, ya da ışığın kaynağından gelen suyu içerek, o su ile yıkanarak (Su ile arınma hem Vaftiz olarak Hristiyan inancında hem de ölünün suyla ebedi yolculuğuna hazırlanması olarak İslam inancında yer alır) gerçekleşmektedir.
- Jack Shepherd Kim? Kilisede Toplanan Ada Sakinleri Işığa Gitmek İçin Neden Onu Bekliyorlar?
Jack Shepherd Ada'ya düştükleri ilk günden beri diğer kazazedeleri yönlendiren, onları tedavi eden, olayları çözen, kendisini diğerleri için feda eden bir kahraman oldu. Yaptığı hataların sorunluluğunu hep aldı ve bu hataları telafi etmek için kimi zaman kendi kendisini de cezalandırdı. Jack Shepherd, iyi bir insandı ancak dünyevi hayatta yaptığı bazı hatalar onun karanlık ve vahşi ormana düşmesine neden oldu. Bununla beraber Jack'in üstün insani nitelikleri onu diğerlerinin "çobanı" yaptı. Shepherd sözücüğü İngilizce'de çoban anlamına gelmektedir. Ancak yalnızca sözlük anlamı olarak çoban anlamına gelmez Shepherd sözcüğü. Hristiyan inancına göre Hz. İsa çobandır. Yuhanna İncil'i şöyle der: "İsa bir gün, çevresinde toplanmış olan kalabalığa şunları söyledi: Size doğrusunu söyleyeyim, koyun ağılına kapıdan girmeyip başka yoldan giren kişi hırsız ve hayduttur. Kapıdan giren ise koyunların çobanıdır. İsa onlara bu örneği anlattıysa da, O'nun ne demek istediğini anlamadılar. Bunun için İsa, yine, 'Size doğrusunu söyleyeyim' dedi, 'Ben koyunların kapısıyım. Kapı Ben'im. Bir kimse benim aracılığım ile içeri girerse kurtulur. Girer, çıkar ve otlak bulur. Hırsız ancak çalıp öldürmek ve yok etmek için gelir. Ben iyi çobanım. İyi çoban koyunları uğruna canını verir." Bu, Jack Shepherd'ın Hz. İsa'nın kendisi olduğu anlamına gelmez. Yalnızca bir benzetmedir bu. Ada'da azap çeken ruhların ışığa ulaşmalarında onlara önderlik edecek bir başka temiz ruhun varlığına ihtiyaç duyulduğu için Jack, Ada'da kaldıkları ve diğer yaşamlarını sürdürdükleri sürede onların kılavuzudur.
- 23 Sayısının Gizemi ve Lost'un Rakamları
Lost dizisi başladığı ilk günden itibaren 4 8 15 16 23 42 rakamları gizemini korudu. Neydi bu rakamlar? 4 8 15 16 23 42 rakamları aslında 1920'li yılların sonuna doğru doğmuş olan İtalyan asıl bir matematikçi olan Enzo Valenzetti tarafından ortaya atılan bir denklemdir. Vanzeletti denklemi olarak bilinir. Princeton Üniversitesi mensubu olan Enzo Valenzetti, soğuk savaş dönemi sonrası kurulan Birleşmiş Milletler komisyonunda yaptığı araştırmalarla belli katsayılar alarak (afetler, hastalıklar, gelişen teknoloji v.s.) insanların kesin yaşam süresini dakikasına kadar hesaplamıştır. Buna göre Lost'un gizemli rakamları aslında o kadar gizemli değiller. Bu rakamlar kahramanların ömürlerinin biteceği anı işaret etmektedir.
Dizinin final sezonunda gizemli rakamları uzunca bir aradan sonra yeniden görürüz. Örneğin, Daniel Widmore'un müzik yapacağı ve Charlie'nin de ona eşlik edeceği gecede Jack Shephard için hazırlanan masanın numarası 23'tür. 23 aynı zamanda Jack Shepherd'ın uçakta oturduğu sıranın numarasıdır.
- Paralel Evren Teorisi Mi, Reekkarnasyon Mu?
Lost'un 4. Sezonundan itibaren kahramanların Ada dışındaki hayatlarına da tanık olduk. Ada sakinleri, bir biçimde Ada'dan ayrılmayı başarmışlar ve kendi normal hayatlarını devam ettirmektedirler. Fakat bu hayatlar aslında farklı farklı hayatlardır. Kahramanlar, benzer tesadüfleri de yaşasalar aslında Ada'dan her ayrıldıklarında bambaşka bir gerçeklikte hayat yaşarlar ve birbirlerini tanımazlar.
Lost Adası'na bu geliş gidişler benim yorumuma göre paralel evrenler teorisi ile değil; reenkarnasyon ile açıklanabilir. Reenkarnasyon inancına göre insan ölümden sonra yeniden bedenlenir. Bu yeniden bedenlenme hali ruhun kemale ermesine kadar devam eder. Yani insan her dünyaya gelişinde bir önceki hayatında yaptığı hatalardan, günahlardan öğrenmiş olarak yeni bir hayata başlamaktadır. Lost'un kahramanlarının farklı farklı hayat deneyimlerinin olmasının nedeni budur.
- Benjamin Neden Kilisede Değil? Araf Deneyimi
Lost Adası'ndan kurtulan kahramanlarımız yukarıda da yorumladığım gibi reenkarne olarak başka hayatlar yaşarlar ve ölürler. Reenkarne olmanın gereği olarak ruhun son yaşadığı hayat en yüksek derecede eğitildiği hayattır. (örneğin hırsız Sawyer'ın polis olması gibi). Dizide son hayatlarını gördüğümüz kahramanlar bu hayatı dünyada değil, Araf'ta yaşamaktadırlar. Zira Araf, günahları ve sevapları eşit olan kişilerin dinlendikleri ve yine günahlarının cezalarını çektikleri bir yerdir. Ruh, Cennet'e girmeye hak kazanana kadar Araf'ta kalır. Dante'ye göre Araf'ta günahların gerektirdiği cezalar Cehenneme nazaran daha hafiftir. Buradaki cezalar Hristiyan din adamlarının kuramları esastır (Dante, Cehennem cezalarında Aristo kuramını kullanır). Bu kurama göre tüm günahların başında bir sevgi bozukluğu gelmektedir. Sevgi bütün erdemlerin başı olduğu gibi, bütün kötülüklerin de kaynağıdır. Dante'ye göre sevgi bozukluğu üç şekilde belirir: kibir ve azamet şeklinde, kıskançlık ve haset şeklinde, hiddet ve öç duygusu şeklinde. Benjamin, bu sevgi bozukluğu günahlarından kıskançlık ve haseti Araf'ta da işlediği için bu günahından arınıncaya kadar bir süre daha Araf'ta kalmaya mecburdur.
Dizi boyunca Kara Duman'ın ne olduğu tartışıldı. Son sezonda açıklanan gizemlerden biri de kara dumanın ne olduğuydu. Bu açıklamaya göre Kara Duman Jakob'ın adı hiç söylenmeyen kardeşi idi. Jakob'ın kardeşi - ki aslında özel ve seçilmiş olan oydu -çocukluğundan itibaren Ada'yı terk etmek ve kendini ait hissettiği yere gitmek ister. Jakob'ın kardeşi annelerinin onlara ışığı göstermesinden sonra Ada'dan çıkışının bu ışığa ulaşmak olduğuna inanır ve hayatını ışığı bulmaya adar. Anneleri onlara ışığı ilk gösterdiğinde Jakob'ın kardeşi annesine "ışığa girersem ne olur, ölür müyüm? Diye sorar. Annesi ise sonunun "ölümden de beter" olacağını söyler. Jakob'ın kardeşi annesini ve Jacob'ı terk ederek, günahkar bir hayat sürenlerin arasına karışır. Hayatı boyunca ışığa ulaşmaya çalışır, ama kendisini engellemeye çalışan annesini öldürünce, Jacob onu çok arzuladığı ışığın içine gönderir. Işığa ulaşmak ve Cennete'e kavuşmak ancak arınmış ruhların hakkıdır. O, günahkar ve kötü yürekli bir ruh olduğundan ışık onun içindeki kötülüğü ortaya çıkarır ve ruhu da bedensiz-formsuz bırakarak sonsuz bir cehennem azabına terk eder. Kara duman, son bölümde kendisinin de ifade ettiği gibi eski günlerine bir an olsun dönebilmek için bedenlenmeye ihtiyaç duyar. Bu bedenlerden biri de John Locke'dur.
'Paralel evrenler' tanımı ilk kez Amerikalı fizikçi Hugh Everett tarafından ortaya atılmıştır. Bu teoriye göre, bizim şu an yaşadığımız ve algıladığımız evrenin dışında, birbirinden bağımsız ancak paralel devam eden evrenler de vardır.
- Jack ve John Locke'nun Kavgası
Dizinin son bölümünde John Locke, Desmond'un ışığı tutan taşı-tıpayı çıkarmasıyla yeniden insani özelliklerine kavuşur. Bu arada da arınarak, Jacob gibi olan, Ada'daki ışığın koruyucusu Jack tanrısal özelliklere kavuşur. İnsan olan John Locke ve yarı Tanrı olan Jack son kozları paylaşırlar. Bu sahnede Jack, John'a "Locke" diye bağırır ve saldırır. Bu sahne, Homeros'un ünlü destanı İlyada'da anlatılan Truva Destanında Truva Prensi Hector ile yarı tanrı Aşil'in karşılaşmasıdır birebir olarak. Yarı tanrı Jack (efsanede Aşil) Locke'u (efsanede Hector) öldürür.
- Kilisedeki Semboller Ne Anlama Geliyor
Ada'daki ruhlar Araf'taki dinlenmelerini tamamladıktan sonra artık Cennet yolculuğunu yapmaya hazırdırlar. Bunun için Kilise'de toplanırlar ve Çoban Jack Shepherd'ı beklemeye başlarlar. Kilise'nin camındaki vitrayda bir takım dini semboller vardır. Bu semboller şunlardır: Ay ve Yıldız, Heksagram, Haç, Yin ve Yang, Dharma Tekerleği ve AUM mantra. Bu sembollerin anlamı açık ve nettir. Dünya yüzündeki herkes, cinsiyeti, dini ve inancı ne olursa olsun ölümlüdür ve günahlarından arındıktan sonra Cennete girebilir. Bu semboller içerisinde özellikle Yin-Yang sembolü anlamının çeşitliliği bakımından önemlidir. Zıtlıkların temsilcisi olan bu sembol, dişi ve erkek güçleri anlatır. Kadın ve erkeğin birbirine zıt olduğunu ancak dünyada her ikisinin de bütünleşmek adına birbirine ihtiyaç duyduğunu belirtir. Bu sembol bir yandan da iyilik ve kötülük zıtlığının da sembolüdür. İnsanların ne tamamen iyi ne de tamamen kötü olduğunu söyler. İnsanoğlu, kendi içinde de zıtları olan ama bu zıtlıklar sayesinde insan olan bir varlıktır.
Kaynak: Dante Alighieri (1989), Cehennem, İstanbul: MEB Yayınları, Çev: Dr. Feridun Timur.
Dante Alighieri (1989), Araf, İstanbul: MEB Yayınları, Çev: Dr. Feridun Timur.