ParadokS
Kayıtlı Üye
Bienalin bu seneki teması bildiğiniz gibi İsimsiz. Bu başlık fikri geçen yıl Bilgi Üniversitesinde yapılan İstanbulu Hatırlamak adlı konferansta ortaya çıktı. Bugüne kadar İstanbul Bienalinde küratörlük yapmış tüm isimlerin ve bazı sanatçıların katıldığı konferansta İstanbul Bienalinin tarihçesi ele alınmıştı. Bu kapsamda siyasetten kentliliğe dair ortaya atılan fikirlerin, 1962da ölen Küba asıllı Amerikalı sanatçı Felix Gonzales-Torresin fikirleriyle örtüştüğünü fark eden küratörler, bu başlıkta karar kıldılar. Gonzales-Torres, kendi sanat yapıtlarının isimsiz kalmasını tercih ediyor ve bunun nedenini şöyle açıklıyordu: Çünkü anlam daima zaman ve mekânda değişkendir. Bu söze gönderme yapan İsimsiz başlığı, bir yandan da sanatta bienalleşmenin moda oluşunu, bienal ve sergi başlıklarını eleştiriyor. Hangi temele dayandığı, yapıtların çeşitleri hakkında hiç fikir vermeyen başlıklar yerine isimsiz olmayı seçiyor küratörler.
Çocuklara sanat
Pace Çocuk Sanat Merkezi ile birlikte çocuklara sergi ve müze gezme kültürü veriliyor. 6-14 yaş arası çocuklar için olan Bienal yan projesi20 Eylülden itibaren haftada 4 gün, günde 2 grup olarak gerçekleşecek. Çocuklar için bu çalışmalar ücretsiz ancak önceden rezervasyon yaptırmak gerekli.
İstanbulu hatırlamak
İstanbulu Hatırlamak kitabı, İstanbulu Hatırlamak konferansını izleyemeyen ve İstanbul Bienalini daha iyi anlamak isteyenlere göre. Daha önceki 11 bienalin küratörleri ve dört sanatçının değerlendirmelerini içeren kitap, bu sergiler serisini bir bütün olarak görebilmeyi mümkün kılıyor. 12.İstanbul Bienali küratörleri Jens Hoffmann ve Adriano Pedrosanın editörlüğüyle gerçekleşen 276 sayfalık kitabı bienal mekanı, İKSV ve büyük kitabevlerinden alabilirsiniz.
Küratörler
2011 İstanbul Bienali, son 20 yılda sergi yapımının geldiği nokta ve sanat dünyasının bienalleştirilmesi hakkında kafa yoruyor. Bu süre zarfında büyük ölçekli sergiler ve özellikle uluslararası bienaller, kendi özgül dillerini ve biçimlerini geliştirdi. Bu biçimsel ve kuramsal dağarcığı genişletme ve ona meydan okuma yollarını belirlemeye çağırıyoruz. Bunu da siyasetin ve estetiğin günümüz sanatında nasıl dile getirildiğini, sergilerde nasıl ortaya konduğunu değerlendirmek için yapıyoruz. Amacımız izleyicilerin de sessiz birer alıcı olmaktan çıkıp etkin birer yorumcu olmasını teşvik etmek.
Adriano Pedrosa , Rio de Janeirodan genç bir isim. Daha önce önemli sanat yayınlarında yazmış, sanat kurumlarında direktörlük ve küratörlük yapmış. Şimdi The Exhibitionist: A Journal for Exhibition Makingin editöryel tarafında ve Programa Independente da Escola São PauloPIESin kurucu direktörü.
Jens Hoffmann , San José, Costa Ricadan. O da Pedrosa gibi alanlarda kendini göstermiş biri. The Exhibitionist: A Journal for Exhibition Makingin kurucu editörü.
RAKAMLARLA BİENAL
**Antrepolar ilk kez odalara bölünerek dev bir sergi haline getirildi. Bu tasarımı yapan dünyaca ünlü Japon mimar Ryue Nishizawa, odalar arasındaki geçiş kapılarını 2 metre yükseklikte çizmişti. Ancak bu yükseklik Japonya için standart kapı yüksekliğiyken Türkiye standardının 2.10 metre olması inşaat firması ile mimar arasında anlaşmazlık yarattı. Sonunda Nishizawa, kapılarda 2.10 metre yüksekliğe ikna oldu.
**12. İstanbul Bienalinin hazırlığı yaklaşık 2 yıl sürdü.
**Projenin inşaatı 2 ayda tamamlandı.
**İnşaatta 100 ton çelik kullanıldı.
**Bu sene 50 kişisel sergi var.
**Projede 200den fazla insan çalıştı.
**İlk olarak 1987 yılında Geleneksek Yapılarda Çağdaş Sanat temasıyla düzenlenen İstanbul Bienali, geçtiğimiz 25 yılda yaklaşık 75 ülkeden 823 sanatçı, 2.700ün üzerinde eser ve 600.000in üzerinde ziyaretçiyi ağırladı.
**1987den bu yana düzenlenen bienalde, 11 farklı küratör ve 4 kişiden oluşan bir küratör kolektifi yer aldı.
**İstanbul Bienalinde bugüne kadar en çok kullanılan mekânlar, 12 bienalin 6sında mekan olarak kullanılan Aya İrini Müzesi ile antrepo alanı ve 5inde kullanılan Yerebatan Sarnıcı.
İlham kaynağı
5. İstanbul Bienalinin sanatçılarından biri olan Küba asıllı Amerikalı Felix Gonzales-Torres alabildiğine romantik bir sanat insanı. Ciddi bir sosyal aktivist olması da cabası. Fotoğraf eğitimi aldı ve aynalar, ampuller, kağıt yığınları onun eserlerinin ana malzemesi. Ya da belki de ana malzemesi yaşadığı ve eserleriyle herkese anlattığı, hatta Sadece Ross için sanat yapabilirim dediği aşkı. Bienalin İsimsiz (Ross) bölümü bu aşka gönderme yapıyor. Birçok işinin ilham kaynağı olan Ross Laycocka AIDS teşhisi konduğunda, GonzalesTorresin de en büyük eseri ortaya çıkıyor. Doktorlar, Rossa teşhis konduğu sıradaki kilosunun altına düşmemesini öğütlüyor. Ross, o anda 79 kilo. Bundan yola çıkan Gonzales-Torres, bir segi alanının köşesine 79 kilo şeker yığıyor. Tek tek jelatinlenmiş şekerleri izleyiciler yiyebiliyor ancak her günün sonunda şekerler tartılıyor ve yeniden 79 kiloya tamamlanıyor. Ross 1991de ölüyor ve Gonzales-Torres bir kez daha çarpıcı bir iş yapıyor sevgilisi için. New Yorkta 24 ayrı billboarda boş ama bir süre önce içinde 2 kişinin olduğu anlaşılan çift kişilik bir yatak fotoğrafı yerleştiriyor. Gonzales-Torres 1996da sevgilisinin yanına yine AIDS nedeniyle gitti.
Sanat neden var?
Türkiyede modern sanat, galeri açılışlarında boy göstermek için varmış gibidir. Fransız yazar Philippe Dagen Küreselleşmiş, hiperteknolojik, kriz ve şiddet dolu toplumumuzda sanat nedir? Ve neye yarar diye soruyor. Tarihte resim, heykel ve mimari; otoriteyi ve gücü yüceltmeye yarardı. Bugünkü büyük sergiler gösteriden ibaret. Düzenle uyumlular. Rahatsız edici, kötü anıları hatırlatan eserleri aramak gerek. Karşı çıkan sanatın acı çeken insanlarla anılması rastlantı değil, çünkü sanat her zamanki gibi dünyayı anlamaya yarar.
Kimler sanat tüketicisi?
Modern sanat piyasasının en büyük alıcılarını sıralayacak olursak, sanat eserlerinin yaklaşık yüzde 45ini Kuzey Amerikalılar, yüzde 31ini Avrupalılar, yüzde 6sını Asyalılar, kalanını da dünyanın öteki bölümlerinde yaşayanlar alıyor. Dünyada 3 sanat evi neredeyse tüm modern sanat piyasasını paylaşıyor: Sothebys, Christies ve Philips & de Purry.
MUTLAKA GÖRÜN
**Gezmeye Antrepo No 5ten başlayın. Devamı daha anlamlı olacaktır.
**Bienalde kişisel sergiler yanında Soyutlama, Ross, Pasaport, Tarih, Ateşli Silahla Ölüm başlıkları altında 5 karma sergi yer alıyor.
**Kutluğ Ataman bu kez karşımıza video çalışmasıyla değil; gerçek bir yatakla çıkıyor. Gerçekten kendisinin kullandığı, kendisinin kesip diktiği yatak İsimsiz (Ross) bölümünde sergileniyor ve Gonzales-Torresin billboardlardaki eserine gönderme yapıyor.
**Meriç Algün Ringborgün eserlerinin hikâyesi 2005e dayanıyor. 2005 Bienalinde sanatçı asistanı olarak çalışan Meriç Algün Ringborg, aynı yıl Bienalde tanıştığı İsveçli sanatçı Theodor Ringborga aşık oluyor, çift evleniyor. 2007den beri İsveçte yaşayan Meriç Algün Ringborg, Pasaport temasında bütün dünya ülkelerinin vize başvuru formlarını bir kitap haline getirerek sınırları yüzümüze vuruyor. Eşiyle birlikte yaptığı ses çalışması Biraz Ö (Ortak Harf) ise İsveççe ve Türkçe yazılışıokunuşu aynı olan 1270 adet sözcükten oluşuyor. İki saatlik ses kaydında kelimeleri önce eşi sonra kendisi seslendiriyor. Bu kelimeler aynı zamanda kitap halinde de Bienalde yer alıyor.
**Diyarbakır doğumlu, Hollandada yaşayan Ahmet Öğüt, Antrepo 5te üst katta Mükemmel Aşıkları sunuyor.
**Antrepo No.5te üst katta solo sergisi olan Catherine Opienin portrelerine dikkat edin. **Tophanedeki galerilere saldırıda yaralanan sanatçılardan Nazım Hikmet Richard Dikbaşın kişisel sergisi Antrepo No.3te giriş katında.
Çocuklara sanat
Pace Çocuk Sanat Merkezi ile birlikte çocuklara sergi ve müze gezme kültürü veriliyor. 6-14 yaş arası çocuklar için olan Bienal yan projesi20 Eylülden itibaren haftada 4 gün, günde 2 grup olarak gerçekleşecek. Çocuklar için bu çalışmalar ücretsiz ancak önceden rezervasyon yaptırmak gerekli.
İstanbulu hatırlamak
İstanbulu Hatırlamak kitabı, İstanbulu Hatırlamak konferansını izleyemeyen ve İstanbul Bienalini daha iyi anlamak isteyenlere göre. Daha önceki 11 bienalin küratörleri ve dört sanatçının değerlendirmelerini içeren kitap, bu sergiler serisini bir bütün olarak görebilmeyi mümkün kılıyor. 12.İstanbul Bienali küratörleri Jens Hoffmann ve Adriano Pedrosanın editörlüğüyle gerçekleşen 276 sayfalık kitabı bienal mekanı, İKSV ve büyük kitabevlerinden alabilirsiniz.
Küratörler
2011 İstanbul Bienali, son 20 yılda sergi yapımının geldiği nokta ve sanat dünyasının bienalleştirilmesi hakkında kafa yoruyor. Bu süre zarfında büyük ölçekli sergiler ve özellikle uluslararası bienaller, kendi özgül dillerini ve biçimlerini geliştirdi. Bu biçimsel ve kuramsal dağarcığı genişletme ve ona meydan okuma yollarını belirlemeye çağırıyoruz. Bunu da siyasetin ve estetiğin günümüz sanatında nasıl dile getirildiğini, sergilerde nasıl ortaya konduğunu değerlendirmek için yapıyoruz. Amacımız izleyicilerin de sessiz birer alıcı olmaktan çıkıp etkin birer yorumcu olmasını teşvik etmek.
Adriano Pedrosa , Rio de Janeirodan genç bir isim. Daha önce önemli sanat yayınlarında yazmış, sanat kurumlarında direktörlük ve küratörlük yapmış. Şimdi The Exhibitionist: A Journal for Exhibition Makingin editöryel tarafında ve Programa Independente da Escola São PauloPIESin kurucu direktörü.
Jens Hoffmann , San José, Costa Ricadan. O da Pedrosa gibi alanlarda kendini göstermiş biri. The Exhibitionist: A Journal for Exhibition Makingin kurucu editörü.
RAKAMLARLA BİENAL
**Antrepolar ilk kez odalara bölünerek dev bir sergi haline getirildi. Bu tasarımı yapan dünyaca ünlü Japon mimar Ryue Nishizawa, odalar arasındaki geçiş kapılarını 2 metre yükseklikte çizmişti. Ancak bu yükseklik Japonya için standart kapı yüksekliğiyken Türkiye standardının 2.10 metre olması inşaat firması ile mimar arasında anlaşmazlık yarattı. Sonunda Nishizawa, kapılarda 2.10 metre yüksekliğe ikna oldu.
**12. İstanbul Bienalinin hazırlığı yaklaşık 2 yıl sürdü.
**Projenin inşaatı 2 ayda tamamlandı.
**İnşaatta 100 ton çelik kullanıldı.
**Bu sene 50 kişisel sergi var.
**Projede 200den fazla insan çalıştı.
**İlk olarak 1987 yılında Geleneksek Yapılarda Çağdaş Sanat temasıyla düzenlenen İstanbul Bienali, geçtiğimiz 25 yılda yaklaşık 75 ülkeden 823 sanatçı, 2.700ün üzerinde eser ve 600.000in üzerinde ziyaretçiyi ağırladı.
**1987den bu yana düzenlenen bienalde, 11 farklı küratör ve 4 kişiden oluşan bir küratör kolektifi yer aldı.
**İstanbul Bienalinde bugüne kadar en çok kullanılan mekânlar, 12 bienalin 6sında mekan olarak kullanılan Aya İrini Müzesi ile antrepo alanı ve 5inde kullanılan Yerebatan Sarnıcı.
İlham kaynağı
5. İstanbul Bienalinin sanatçılarından biri olan Küba asıllı Amerikalı Felix Gonzales-Torres alabildiğine romantik bir sanat insanı. Ciddi bir sosyal aktivist olması da cabası. Fotoğraf eğitimi aldı ve aynalar, ampuller, kağıt yığınları onun eserlerinin ana malzemesi. Ya da belki de ana malzemesi yaşadığı ve eserleriyle herkese anlattığı, hatta Sadece Ross için sanat yapabilirim dediği aşkı. Bienalin İsimsiz (Ross) bölümü bu aşka gönderme yapıyor. Birçok işinin ilham kaynağı olan Ross Laycocka AIDS teşhisi konduğunda, GonzalesTorresin de en büyük eseri ortaya çıkıyor. Doktorlar, Rossa teşhis konduğu sıradaki kilosunun altına düşmemesini öğütlüyor. Ross, o anda 79 kilo. Bundan yola çıkan Gonzales-Torres, bir segi alanının köşesine 79 kilo şeker yığıyor. Tek tek jelatinlenmiş şekerleri izleyiciler yiyebiliyor ancak her günün sonunda şekerler tartılıyor ve yeniden 79 kiloya tamamlanıyor. Ross 1991de ölüyor ve Gonzales-Torres bir kez daha çarpıcı bir iş yapıyor sevgilisi için. New Yorkta 24 ayrı billboarda boş ama bir süre önce içinde 2 kişinin olduğu anlaşılan çift kişilik bir yatak fotoğrafı yerleştiriyor. Gonzales-Torres 1996da sevgilisinin yanına yine AIDS nedeniyle gitti.
Sanat neden var?
Türkiyede modern sanat, galeri açılışlarında boy göstermek için varmış gibidir. Fransız yazar Philippe Dagen Küreselleşmiş, hiperteknolojik, kriz ve şiddet dolu toplumumuzda sanat nedir? Ve neye yarar diye soruyor. Tarihte resim, heykel ve mimari; otoriteyi ve gücü yüceltmeye yarardı. Bugünkü büyük sergiler gösteriden ibaret. Düzenle uyumlular. Rahatsız edici, kötü anıları hatırlatan eserleri aramak gerek. Karşı çıkan sanatın acı çeken insanlarla anılması rastlantı değil, çünkü sanat her zamanki gibi dünyayı anlamaya yarar.
Kimler sanat tüketicisi?
Modern sanat piyasasının en büyük alıcılarını sıralayacak olursak, sanat eserlerinin yaklaşık yüzde 45ini Kuzey Amerikalılar, yüzde 31ini Avrupalılar, yüzde 6sını Asyalılar, kalanını da dünyanın öteki bölümlerinde yaşayanlar alıyor. Dünyada 3 sanat evi neredeyse tüm modern sanat piyasasını paylaşıyor: Sothebys, Christies ve Philips & de Purry.
MUTLAKA GÖRÜN
**Gezmeye Antrepo No 5ten başlayın. Devamı daha anlamlı olacaktır.
**Bienalde kişisel sergiler yanında Soyutlama, Ross, Pasaport, Tarih, Ateşli Silahla Ölüm başlıkları altında 5 karma sergi yer alıyor.
**Kutluğ Ataman bu kez karşımıza video çalışmasıyla değil; gerçek bir yatakla çıkıyor. Gerçekten kendisinin kullandığı, kendisinin kesip diktiği yatak İsimsiz (Ross) bölümünde sergileniyor ve Gonzales-Torresin billboardlardaki eserine gönderme yapıyor.
**Meriç Algün Ringborgün eserlerinin hikâyesi 2005e dayanıyor. 2005 Bienalinde sanatçı asistanı olarak çalışan Meriç Algün Ringborg, aynı yıl Bienalde tanıştığı İsveçli sanatçı Theodor Ringborga aşık oluyor, çift evleniyor. 2007den beri İsveçte yaşayan Meriç Algün Ringborg, Pasaport temasında bütün dünya ülkelerinin vize başvuru formlarını bir kitap haline getirerek sınırları yüzümüze vuruyor. Eşiyle birlikte yaptığı ses çalışması Biraz Ö (Ortak Harf) ise İsveççe ve Türkçe yazılışıokunuşu aynı olan 1270 adet sözcükten oluşuyor. İki saatlik ses kaydında kelimeleri önce eşi sonra kendisi seslendiriyor. Bu kelimeler aynı zamanda kitap halinde de Bienalde yer alıyor.
**Diyarbakır doğumlu, Hollandada yaşayan Ahmet Öğüt, Antrepo 5te üst katta Mükemmel Aşıkları sunuyor.
**Antrepo No.5te üst katta solo sergisi olan Catherine Opienin portrelerine dikkat edin. **Tophanedeki galerilere saldırıda yaralanan sanatçılardan Nazım Hikmet Richard Dikbaşın kişisel sergisi Antrepo No.3te giriş katında.